Cebir Suçu ve Cezası (TCK 108)
Cebir suçu ve cezası (TCK 108), bir kişiyi bir şeyi yapmaya, yapmamaya ya da yapılmasına müsaade etmeye zorlamak amacıyla fiziki güç kullanılmasını ifade eder. Hukukta cebir ne demek sorusunun karşılığı; mağdurun irade ve hareket serbestisini hedef alan, acı veya güç kullanımıyla zorlayıcı etki yaratan davranışlardır. Bu nedenle cebir, çoğu durumda kasten yaralama ile iç içe geçer ve TCK 108/1 maddesi uyarınca, kasten yaralamadan verilecek ceza “üçte birden yarısına kadar artırılarak” hükmolunur.
TCK Madde 108 (Cebir Suçu)
108/1 maddesi: “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması hâlinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.”
Suçun konusu ve mağdur: Korunan hukuki değer, kişinin irade özgürlüğü ve vücut bütünlüğüdür. Cebir, mutlaka kişiye karşı fiziki güç olarak yönelmelidir; eşya aleyhine güç kullanımı tek başına cebir suçu oluşturmaz.
Fail: Herkes olabilir. Suç serbest faillidir; özel bir sıfat aranmaz.
Hareket (cebir): Cebir nedir hukuk açısından; mağdurun iradesini kırmaya elverişli fiziki güç kullanımıdır. Acı, sızı, itme, sürükleme, sıkma, yumruk atma gibi bedensel etkilerle mağdur, belirli bir davranışa zorlanır. Bu yönüyle tehditten ayrılır; tehdit geleceğe ilişkin korku yaratırken, cebir derhâl fiziki etki doğurur.
Amaç unsuru: Fiziki güç, mağduru bir şeyi yapmaya, yapmamaya veya yapılmasına izin vermeye zorlama amacına yönelik olmalıdır. Bu amaç–araç ilişkisi yoksa madde uygulanamaz.
Manevi unsur: Kast yeterlidir. Fail, uyguladığı fiziki gücün mağdurun iradesini kırmaya yöneldiğini bilerek ve isteyerek hareket eder.
Hukuki nitelik ve yaptırım: TCK 108 bağımsız bir suç tipidir; ancak yaptırımı TCK’daki kasten yaralama cezasının artırımı şeklinde belirlenir. Yaralamanın niteliği ağırlaştıkça (ör. neticesi sebebiyle ağırlaşmış haller), ilgili hükümler ayrıca uygulanır.
TCK Madde 108 Gerekçesi ve Tehditten Ayrımı
Gerekçe özeti: TCK 108’in amacı, fiziki güç ile mağdurun irade özgürlüğüne yönelik zorlayıcı etkiyi yaptırıma bağlamaktır. Cebir, kasten yaralama ile tipik olarak çakışır; fakat burada amaç, mağduru bir davranışa zorlamak (yapma–yapmama–müsaade etme) olduğu için, yaptırım yaralama cezası üzerine artırımla kurulur. Böylece “108 madde nedir?” sorusunun cevabı; iradeyi kırmaya yönelen bedensel zorlama fiillerine özgü, bağımsız fakat artırımlı bir suç tipidir.
Tehditten farkı:
- Cebir: Derhâl bedensel etki vardır; acı, itme, sürükleme, sıkma, vurma gibi fiziksel temas veya doğrudan güç kullanımıyla mağdur hemen zorlanır (cebir ne demek hukuk / cebir nedir hukuk bağlamı).
- Tehdit: Geleceğe yönelik kötülük bildirimidir; fiziki etki hemen gerçekleşmez, mağdur korku yoluyla yönlendirilir.
Katalog suç ilişkisi: “Katalog suçlar ne demek / katalog suç nedir?” denildiğinde kastedilen, CMK 100/3’te tutuklama nedeninin varsayıldığı suç listesidir. Cebir suçu başlı başına bu listede yer almaz; ancak cebir bazı katalog suçların (ör. yağma, nitelikli konut dokunulmazlığı ihlali gibi) nitelikli görünümünde araç fiil olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda katalog suç hükümleri işletilir; TCK 108 ise amaç–araç bağının kurulduğu ölçüde uygulanır.
Uygulamada Cebir Suçu Örnekleri (TCK 108)
Cebir suçu örnekleri uygulamada çoğunlukla şu kalıplarda görülür:
- Yapmaya zorlama: Borcunu tahsil etmek için mağduru kolundan tutup sürükleyerek ATM’ye götürmek; hemen para çekmeye zorlamak.
- Yapmamaya zorlama: İş yerinden çıkış vermemesi için muhasebecinin kollarını sıkıca kavrayıp masaya bastırmak; işlem yapmasını fiilen engellemek.
- Müsaade ettirmeye zorlama: Depoya girmek için çalışanı itip kakarak kapıyı açtırmak; aranan eşyayı almaya izin verdirmek.
- Konut/işyeri bağlamı: Eve girildikten sonra içeridekileri yumruklayıp “burada kalacaksın/çıkmayacaksın” diye derhâl fiziksel güç ile yönlendirmek (amaç, kalmasını/çıkmamasını sağlamak olmalı; aksi hâlde 108 uygulanmayabilir).
- Sözleşme/ibra zorlaması: Alacak feragati veya ibra belgesini imzalatmak için mağdurun bileklerini sıkıp eline kalem tutuşturmak.
Cebir Suçu Özellikleri
Soruşturma Usulü
Cebir suçunu düzenleyen TCK’nın 108. maddesinde suçun soruşturması şikayete bağlı tutulmamıştır. Bu nedenle suçun işlendiğini ihbar, şikayet ve sair yollarla herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen soruşturma başlatılır.
Cebir suçu esasında kasten yaralama suçunu da barındırır. Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilecek düzeydeki kasten yaralama suçları şikayete bağlıdır. Ancak cebir suçu bir koşulun yerine getirilmesini de arayan ayrı bir suç türü olarak şikayete bağlı tutulmamıştır. Bu nedenle meydana getirilen eylem basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olsa dahi cebir suçunun varlığı nedeniyle şikayete bağlı değildir.
Kovuşturma Usulü
Suçun işlendiğini herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmesi ve iddianamenin ilgili mahkemesi tarafından kabul edilmesi halinde kovuşturma aşamasına geçilir. Tıpkı soruşturma aşamasında olduğu gibi suçun kovuşturması da şikayete bağlı değildir. Yani suçun mağduru herhangi bir şikayette bulunmasa dahi suçun kovuşturma aşamasına geçilmesi halinde dava düşmeyecektir. Aynı şekilde başta şikayetçi olan mağdurun kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçmesi halinde de dava düşmeyecek ve kovuşturmaya devam edilecektir.
Tutuklama Tedbiri
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesi tutuklama tedbirine ilişkin hususları düzenlemiştir. Bu maddeye göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bir tutuklama nedeniyle birlikte olması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışları, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli bir şüphe varsa tutuklama nedeninin bulunduğu varsayılabilmektedir. Bunun yanında, gerçekleştirilen eylem maddede sayılan katalog suçlardan biri ise tutuklama nedeni doğrudan varsayılmakta ve tutuklama kararı verilebilmektedir. Ancak; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Yine 100/4. maddesine göre, “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
Cebir suçu, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen bir suçtur. Cebir suçu CMK’nın 100. maddesinde katalog suçlardan sayılmamıştır. Bu nedenle doğrudan tutuklama nedeni varsayılarak tutuklama kararı verilemez. Bununla birlikte kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve bir tutuklama nedeninin varlığı halinde cebir suçu nedeniyle tutuklama kararı verilebilir.
Uzlaştırma Kurumu
CMK’nın 253. maddesine göre, soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlar ile şikayete bağlı olmaksızın maddede sayılan katalog suçların varlığı halinde şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur.
Ancak cebir suçu soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı olan bir suç olmadığı gibi CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçlardan biri de değildir. Bu nedenle cebir suçu uzlaştırma kurumu kapsamında değildir.
Korunan Hukuki Değer
TCK’nın Hürriyete Karşı Suçlar bölümünde yer bulan cebir suçu failin özel bir kasten yaralama fiiliyle bireyin özgür iradesinin oluşumuna ve oluşmuş iradesinin belli bir yöne hareketini kapsayan haksız bir etkidir. Cebir suçunun cezalandırılmasında korunan hukuki değer, bireylerin özgür iradeleri ve özgürce hareket edebilme özellikleridir. Aynı zamanda zorlama vücut bütünlüğüne müdahaleyi de gerektirdiğinden vücut bütünlüğünü koruma amacı da bulunmaktadır.
Cebir Suçunun Unsurları
Cebir suçu unsurları TCK’nın 108. maddesinde düzenlenmiştir. Cebir suçunun oluştuğunu söyleyebilmek için öngörülen unsurların birlikte bulunması gerekmektedir. Cebir suçu kasten yaralama suçundan açık şekilde ayrılmaktadır. Bu nedenle bu unsurların dikkate alınması suçun niteliğinin tespiti için önemlidir. Cebir suçunun niteliğinin tespiti bakımından unsurları maddi ve manevi unsurlar olmak üzere ikiye ayırarak incelemek gerekmektedir.
Maddi Unsurlar
Suçun maddi unsurları kapsamında fail, mağdur, suçun konusu, hareket ve neticedir.
Fail
TCK’nın 37/2. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki fiili gerçekleştiren kişi faildir. Kural olarak yani aksi belirtilmediği durumlarda suçun faili herkes olabilmektedir. Cebir suçunu düzenleyen TCK’nın 108. maddesinde aksi bir belirleme yapılmamıştır. Bu nedenle cebir suçunu herkes işleyebilmektedir.
Mağdur
Cebir suçunun mağduru her gerçek kişi olabilmektedir. Belirtilmelidir ki hürriyete karşı suçlar kapsamında bulunan cebir suçunda bireyin özgür iradesi korunduğundan tüzel kişilerin suçun mağduru değil, suçtan zarar göreni olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Suçun Konusu
Suçun konusu, suçun üzerinde gerçekleştiği kişi veyahut şeyleri ifade etmektedir. Cebir suçunda bireylerin özgür iradesi kısıtlanmakta olduğundan suç kapsamında gerçekleştirilen eylemlerden zarar gören kişiler, cebir suçunun konusunu oluşturmaktadır.
Fiil
Cebir suçunda fail, mağdurdan bir şeyin yapmasını veya yapmamasını ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için cebir uygulamaktadır. Cebir salt hareket suçuna vücut vermekte olup cebir kullanmak başkasının özgür iradesini engellemeye yönelik elverişli hareketlerle bedenen güç kullanmayı veya bedenen güç kullanılmasa bile başkaca fiziki etkide bulunmayı ifade etmektedir.
Buna göre, fail doğrudan kendi bedeni gücünü kullanabileceği gibi teknik bir araçla da cebir eyleminde bulunabilir. Eylemi içeren zorlamanın bedene yönelik olması yeterlidir, bedenle bir temasta bulunulmuş olmasına gerek yoktur. Bunula birlikte mağdurun iradesini etkilemeye yönelik olarak eşya üzerindeki güç kullanımının da cebir suçuna vücut verebileceği öğretide de tartışılmaktadır.
Cebir, istenen koşulun yerine getirmesi istenen kişiye uygulanabileceği gibi onun yakını olduğu üçüncü bir kişiye de uygulanabilmektedir. Yani önemli olan kişinin iradesinin etkilenmek istenmesidir. Bununla birlikte uygulanan cebrin, mağdurun iradesini etkilemeye elverişli düzeyde olması gerekir.
Failin kasten yaralama kapsamında kalan tüm eylemleri bir koşulun da yerine getirilmesini içeriyorsa cebir suçuna vücut verecektir. Bu durumda, kasten yaralama suçu değil, cebir suçu oluşacaktır. Burada kasten yaralama suçundaki bütün unsurların cebir suçu için de geçerli olduğu söylenebilmektedir.
Failin cebri uygulamak için mağdurdan yapmasını veya yapmamasını istediği şeyin ise haksız bir içeriğinin olması gerekmektedir. Yani yapılması istenen şey tüm hukuk aleminde haklı bir sebebe dayanıyorsa ortada cebir suçu bulunmamaktadır. Örneğin bir kişinin intihar etmesini engellemek için güç kullanmak cebir suçuna vücut vermemektedir. Aynı şekilde failin suç oluşturan bir davranışı engellemek için mağdura yönelik güç kullanması da cebir suçuna vücut vermez.
İlgili Makale: TCK 84 İntihara Yönlendirme Suçu
Netice
Cebir suçu, sırf hareket suçu olduğundan, sarf edilen fiil nedeniyle ortaya bir neticenin çıkması gerekmemektedir. Yani cebir suçunda suç işlemekle amaçlanan şeyin mağdur tarafından yerine getirilmiş olması gerekli değildir. Failin cebir suçunu oluşturan eylemleri gerçekleştirmesiyle suç tamamlanmış olur.
Manevi Unsurlar
Manevi unsur, failin yapmış olduğu fiili suç işlemek amacıyla ortaya koyduğu iradeyi ifade etmektedir. Manevi unsur ikiye ayrılmaktadır. Bunlar; kast ve taksirdir. Ancak bir suçun taksirle işlenebilmesi için suçun kanuni tanımında bunun açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Kanuni düzenlemede taksirle cebir suçuna yer verilmemiştir. Bu nedenle cebir suçunun ancak kasten işlenebileceği kabul edilmektedir.
Cebir suçunda fail, bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi üzerinde kasten eylemlerde bulunmaktadır. Yani failin bu hareketleri bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Suçun Özel Görünüş Şekilleri
Teşebbüs
Bir suçun oluşumunda; suç işleme tasavvuru, buna yönelik hazırlık hareketleri, icra hareketleri, suçun tamamlanması ve sona ermesi aşamaları bulunmaktadır. Teşebbüs ise failin işlemek istediği suçun hazırlık hareketlerini geçmesiyle birlikte icrasına doğrudan doğruya başlamasına rağmen elinde olmayan dış nedenlerle bu suçu tamamlayamamasını ifade etmektedir. TCK’nın 35. maddesine göre, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
Cebir suçu sırf hareket suçudur. Sırf hareket suçlarında hareket bölünememektedir. Yani cebir suçunda failin mağduru bir şey yapmaya veya yapmamaya ya da kendisinin yapmasına zorlamaya yönelik icra hareketlerini gerçekleştirmesiyle suç tamamlanmış olur. Mağdurun bir zarara uğramış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Bu anlamda cebir suçunda teşebbüs çoğu zaman mümkün olmasa da bazı durumlarda cebir suçuna teşebbüs mümkündür.
Cebir suçuna teşebbüs durumunda TCK’nın 35. maddesindeki hüküm gereğince faile verilecek cezalarda indirim yapılmaktadır.
Suça İştirak
Cebir suçu bakımından iştirak hükümleri farklı bir özellik taşımamaktadır. Çoğu suçta olduğu gibi cebre iştirak cebre yardım etme, azmettirme şeklindedir.
Suçların İçtimaı
TCK’nın 42. maddesine göre, “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”
Cebir suçu esasen kasten yaralama suçunun özel bir şeklidir ve içinde kasten yaralama suçunu barındırır. Bu anlamda, kasten yaralama ve cebir suçları arasında bileşik suç ilişkisi bulunmaktadır. Failin eylemi hem cebir suçunu hem de kasten yaralama suçunu oluştursa da burada bileşik suç hükümleri uygulandığından faile kasten yaralama suçundan değil, cebir suçundan ceza verilecektir.
TCK’nın 43. maddesine göre, “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.”
Aynı suç işleme kararı kapsamında tek bir kişiye karşı farklı zamanlarda birden fazla cebir suçunun işlenmesi mümkündür. Yani cebir suçunu oluşturacak bir eylemin aynı suç işleme kararı kapsamında farklı bir zamanda tekrarlanması mümkündür. Bu durumda yukarıda belirtilen madde hükmü uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanmakta ve cezada artırım yapılmaktadır.
Aynı şekilde, tek bir fiille aynı anda birden fazla kişiye karşı cebir suçunun da işlenmesi mümkündür. Bu durumda da zincirleme suç hükümleri uygulanır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ile birlikte hükmedilecek ceza artırılır.
TCK’nın 44. maddesine göre, “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
Şayet failin eylemi birden fazla suçu oluşumuna neden oluyorsa bu fail bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılmaktadır.
Cebir Suçunun Cezası 2025
“(1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.”
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan fiilleri gerçekleştiren fail hakkında, kasten yaralama suçundan verilecek cezanın üçte birinden yarısına kadar artırılan ceza verilir. Yani fail esasında işlemiş olduğu kasten yaralama suçundan ceza almaktadır. Ancak belli bir koşulun yerine getirilmesi de istendiğinden eylem cebir suçuna dönüşmektedir. Failin cezası ise meydana getirdiği cebir eylemi nedeniyle kasten yaralama suçundaki hükümlere göre belirlenecek ve akabinde bu cezanın üçte birinden yarısına kadar artırma yapılmak suretiyle cebir suçunun cezası belli olacaktır.
TCK’nın Kasten Yaralama suçunu düzenleyen 86. Maddesine göre, “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı, b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silahla, f) Canavarca hisle, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.”
TCK’nın 87. maddesine göre, “(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Konuşmasında sürekli zorluğa, c) Yüzünde sabit ize, d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”
Failin meydana getirdiği eylem kasten yaralama suçu hükümlerine göre belirlenecek ve ardından bu cezanın üçte birinden yarısına kadar artırım yapılarak cebir suçunun cezası belirlenecektir.
Cebir Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. CMK’nın 231. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması için: a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.
TCK’nın 108. maddesinde yer alan cebir suçu nedeniyle yapılan yargılama sonunda mahkemece iki yıl (2) veya daha az süreli bir hapis cezasına hükmedilmişse sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Ancak mahkemece iki yıl (2) üstünde bir cezaya hükmolunmuşsa bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.
Cebir Suçunda Görevli Mahkeme
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun’un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemelerinde görülecek davalar düzenlenmiştir. Ancak söz konusu maddede cebir suçu sayılmamıştır. Yani cebir suçu Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına girmediğinden asıl görevli mahkemeler olan Asliye Ceza Mahkemesi cebir suçu bakımından görevlidir.
Cebir Suçunda Yetkili Mahkeme
CMK’nın 12. maddesine göre, “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.” Maddeye göre cebir suçu nerede işlenmişse, davanın görülmesi bakımından o Asliye Ceza Mahkemesi yetkili olacaktır.
Cebir Suçu Yargıtay Kararları
Cebir Suçu Kapsamı
“Mahkemenin kabulünde, katılanın 250 TL olan alacağını sanıktan istediği, ancak sanığın geçiştirdiği ve birkaç gün sonra da katılanın dükkanına gittiği ve “benim sana borcum yok” diyerek katılanı alacağından vazgeçirmek amacıyla yumrukladığının belirtilmesi karşısında; sanığın yaralama eyleminin TCK’nın 108. maddesinde karşılığını bulan “bir şeyi yapmaması için cebir kullanılması” niteliğinde olduğu gözetilmeden…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23/03/2016 tarihli 2015/29019 Esas ve 2016/5457 Karar sayılı kararı)
Cebir, Tehdit ve Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçları
“Sanık …’in diğer inceleme dışı sanıklarla birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde katılanı, inceleme dışı sanık…’in cep telefonunu hırsızlaması nedeniyle cebir kullanarak minibüse bindirmeleri ve araçla yaklaşık 4 km yol katetmeleri şeklinde gerçekleşen eylemle katılanın özgür iradesiyle hareket etme veya bir yerde kalma hürriyetinin zor kullanılarak engellenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesinden sonra inceleme dışı sanık…’in katılan tarafından hırsızlanan cep telefonu nedeniyle katılanın cep telefonunun ve parasının cebir ve tehdit kullanılarak alınması suretiyle hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun icra edilmesi, sanık … ve inceleme dışı sanıkların amaçladıkları yağma suçunu gerçekleştirmeleri için işledikleri cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun araç suç niteliğinde olması, hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun zorunlu unsurunu oluşturmaması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu gerçekleştirilmeden de hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun işlenmesinin mümkün olması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yağma suçlarından birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, koruduğu hukuki değerler farklılık arz eden her iki suç arasında karma suç, bileşik suç veya geçitli suç ilişkisinin de bulunmaması ve 5237 Sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır” ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; sanığın katılana karşı gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle 5237 Sayılı TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla TCK’nın 106. maddesi uyarınca da cezalandırılması gerekmektedir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2021 tarihli 2019/14-192 Esas ve 2023/30 Karar sayılı kararı)
Cebir Suçu ve İçtimaı
“Cebir kullanma eylemi kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla işlenmiş ise, cebir kullanma suçunu değil, TCY.nın 265. maddesinde düzenlenen “görevi yaptırmamak için direnme suçunu”, bir kimseyi siyasi düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlamak ya da açıklamaktan men etmek için işlendiği taktirde ise, TCY.nın 115. maddesinde belirtilen “düşünce ve kanaat özgürlüğünün kullanılmasını engelleme suçunu” oluşturmaktadır.
Üç suçun ortak ögesi olan “cebir” fiziki zor kullanmaktır ve bir iradeyi istenilen hareketi yapmaya mecbur etmek amacıyla yapılmaktadır. Zor kullanmak mağdurun kollarından tutmak, kolunu bükmek vs. gibi temasla mümkün olduğu kadar belirli mesafeden bir cismin atılması, savrulması, vurulması suretiyle de gerçekleştirilebilir.
Eylemin mağdurun halka seslenmesini önlemek ya da onu küçük düşürmek kastıyla işlenmesine göre, farklı suçlar söz konusu olacaktır. Tek eylemin birden fazla suça uyması halinde, özel suçun, genel suça göre öncelikle uygulanması gerekecek; hepsi genel nitelikte ise, TCY.nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurmak icabedecektir. Bu açıklamalar karşısında; sanıkların eylemlerinin yukarıda belirtilen zor kullanma suçlarını oluşturup oluşturmadığı yöntemince irdelenip tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle sanıkların görevliye hakaret suçundan hükümlülüklerine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02/02/2011 tarihli 2009/26 Esas ve 2011/915 Karar sayılı kararı)
Cebir ve Tehdit Suçu
“Sanığın, bir alışveriş ihtilafından çıkan tartışma sırasında,katılanın boğazını tutarak “bana bak kendi arazinden bir metre dışarı çıkmayacaksın, bir daha buralara yanaşmayacaksın, bir daha burada hayvan otlatmayacaksın” demesi şeklinde gerçekleştiği kabul edilen eyleminin, TCK’nın 108/1. maddesinde belirtilen cebir suçunu oluşturduğu gözetilmeden, nitelendirmede yanılgıya düşülerek tehdit suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
2-03.11.2010 tarihli duruşmada dinlenilen tanık M.. F..’un anlatımından sonra, duruşmada hazır bulunan sanık ve katılana diyeceklerinin sorulmaması ve aynı şekilde son celsede hazır bulunan sanığa “son sözü sorulmadan” hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık A.. Ç..’ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 05/03/2015 tarihli 2013/9711 Esas ve 2015/23772 Karar sayılı kararı)
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.