Ceza Hukuku, Hukuki Makaleler

Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155

Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155 - tahanci.av.tr

Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155, mülkiyet hakkını ve güven ilişkisini korumayı amaçlayan, zilyetliğin devri sonrası malın devir amacına aykırı kullanılması ya da devir olgusunun inkârı ile işlenen bir suç tipidir. Uygulamada “emniyeti suistimal” olarak da anılan bu suç; basit (TCK 155/1) ve nitelikli (TCK 155/2) halleriyle düzenlenir. Basit halde çoğu zaman şikâyete tabi olup uzlaştırma kapsamında değerlendirilir; nitelikli hâllerde ise hizmet, meslek veya sanat, ticaret ilişkisi ya da başkasının mallarını yönetme yetkisi sebebiyle duyulan güvenin kötüye kullanılması söz konusudur. Bu yönüyle suç, kimi olaylarda hırsızlık, dolandırıcılık veya zimmet ile karıştırılabildiğinden, zilyetlik devri, sözleşme ilişkisi ve tasarrufun amacı gibi unsurların titizlikle analiz edilmesi gerekir. Aşağıda, suçun unsurları, şikâyet–zamanaşımı–uzlaştırma rejimi, cezalar, etkin pişmanlık (TCK 168) hükümleri ve uygulamadaki ölçütler; ayrıca benzer suç tiplerinden ayrım kriterleri ile birlikte sistematik biçimde ele alınacaktır.

Güveni Kötüye Kullanma Nedir? (TCK 155)

Güveni kötüye kullanma suçu, bir malın muhafaza edilmesi veya belirli bir amaçla kullanılması için kendisine teslim edilen kişinin, bu malı devir amacı dışında kullanması ya da devir olgusunu inkâr etmesi ile oluşur. Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde düzenlenen bu suç, halk arasında “emniyeti suistimal” olarak da bilinir.

Kanun koyucu, toplumun en temel dinamiklerinden biri olan güven ilişkisini korumayı amaçlamış ve bu güvenin kötüye kullanılmasını cezai yaptırım altına almıştır. Kişilerin birbirlerine güven duyarak gerçekleştirdikleri sözleşmelerin ve hukuki ilişkilerin bozulması, toplumsal düzeni de olumsuz etkileyebileceğinden, güveni kötüye kullanma ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmiştir.

TCK 155’e göre bu suç farklı şekillerde ortaya çıkabilir:

  • Basit güveni kötüye kullanma (TCK 155/1)
  • Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2)
  • Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2)
  • Ticaret nedeniyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2)
  • Başkasının mallarını yönetme yetkisi çerçevesinde güveni kötüye kullanma (TCK 155/2)

Her bir durumda fail, mal sahibinin güvenine dayanarak kendisine bırakılan mal üzerinde, kendi çıkarına veya başkasının yararına tasarrufta bulunur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, failin malı başlangıçta rıza ile teslim almış olmasıdır. Bu durum, güveni kötüye kullanma suçunu hırsızlık ve dolandırıcılıktan ayıran temel farktır.

Şikayet, Zamanaşımı, Uzlaştırma ve Görevli Mahkeme

Güveni kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda hem basit hem de nitelikli halleriyle düzenlenmiştir. Bu nedenle şikâyet ve zamanaşımı bakımından ayrım yapılması gerekir.

  • Basit güveni kötüye kullanma (TCK 155/1) şikâyete tabidir. Mağdurun, suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyette bulunması gerekir. Bu süre geçirildikten sonra artık aynı fiil için şikâyet hakkı kullanılamaz.
  • Nitelikli güveni kötüye kullanma (TCK 155/2) ise şikâyete bağlı değildir. Bu durumda şikâyet süresi aranmaz, savcılık resen soruşturma açar.

Zamanaşımı bakımından; basit hal için 8 yıl, nitelikli haller için ise 15 yıl dava zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süreler içerisinde dava açılmadığı veya yargılama tamamlanmadığı takdirde dava düşer.

Suç, ayrıca uzlaştırma kapsamında değerlendirilir. Hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında, öncelikle tarafların uzlaştırılması yoluna gidilir. Uzlaşma sağlanamazsa yargılamaya devam edilir.

Görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemesidir. Güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin davalar, istisnai bir durum olmadıkça bu mahkemelerde görülür.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Şartları

Güveni kötüye kullanma suçu, taraflar arasında kurulan güven ilişkisinin ihlali ile ortaya çıkar. Bu nedenle suçun oluşabilmesi için bazı temel unsurların gerçekleşmiş olması gerekir. TCK 155. maddesinde belirtilen şartlar şunlardır:

  1. Zilyetliğin Devri
    Mal, failin zilyetliğine hukuka uygun şekilde devredilmiş olmalıdır. Yani mal sahibi, kendi iradesiyle malı failin hâkimiyetine bırakır. Bu devir, malın muhafazası veya belirli bir şekilde kullanılması amacıyla yapılmalıdır.
  2. Zilyetliğin Mal Sahibi Tarafından Devri
    Zilyetlik, bizzat malın sahibi tarafından faile verilmelidir. Mal sahibinin bilgisi veya rızası dışında ele geçirilen mallarda güveni kötüye kullanma değil, fiilin niteliğine göre hırsızlık, yağma veya dolandırıcılık suçu oluşur.
  3. Devir Amacına Aykırı Tasarruf veya Devir Olgusunun İnkarı
    Fail, kendisine bırakılan malı devir amacı dışında kullanmalı veya malın teslim edildiğini inkâr etmelidir. Örneğin; emaneten bırakılan aracın gezmek için kullanılması ya da bankaya yatırılmak üzere verilen paranın alınmadığının iddia edilmesi bu unsura örnektir.
  4. Mülkiyet İlişkisi
    Malın sahibi ile fail arasında geçerli bir hukuki ilişki bulunmalıdır. Bu çoğunlukla yazılı ya da sözlü bir sözleşme ile kurulur. Eğer mal hile veya aldatma ile elde edilmişse, ortada güven ilişkisi bulunmadığından fiil dolandırıcılık suçunu oluşturur.

Bu şartların birlikte gerçekleşmesi halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Önemli olan, failin mal üzerinde başlangıçta hukuka uygun olarak zilyetlik kazanması, ancak sonradan bu güveni kötüye kullanmasıdır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Sözleşme İlişkisi

Güveni kötüye kullanma suçu açısından en önemli unsurlardan biri, fail ile mağdur arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi bulunmasıdır. Çünkü malın zilyetliğinin devri, çoğu zaman taraflar arasında yapılan bir sözleşmeye dayanır.

  • Sözleşme yazılı olabileceği gibi, sözlü şekilde de kurulabilir.
  • Tarafların sözleşmeyi kurarken aldatılmamış özgür iradeleri ile hareket etmiş olmaları gerekir.
  • Eğer mal, hile veya kandırma ile alınmışsa ortada geçerli bir sözleşme olmayacağı için fiil güveni kötüye kullanma değil, dolandırıcılık suçu sayılır.

Bu noktada sözleşmenin hukuka uygun olması önemlidir. Hukuken geçerli bir sözleşme olmaksızın malın zilyetliğinin devredilmesi halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz.

Dolayısıyla suçun şartlarının gerçekleşebilmesi için taraflar arasında hukuka uygun, rızaya dayalı bir sözleşme bulunmalı ve mal bu çerçevede failin zilyetliğine bırakılmış olmalıdır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Zilyetlik

Zilyetlik, bir kişinin taşınır veya taşınmaz bir mal üzerindeki fiili hâkimiyeti olarak tanımlanır. Zilyet olan kişiye “zilyet” denir. Bu kavram, güveni kötüye kullanma suçunun oluşumunda kilit öneme sahiptir.

  • Asli zilyetlik, malın mülkiyet hakkına sahip kişinin hâkimiyetini ifade eder.
  • Feri zilyetlik ise, mal sahibinden geçici olarak malı kullanma veya muhafaza etme yetkisi devralan kişiyi tanımlar. Örneğin; ev sahibi asli zilyet, kiracı ise feri zilyettir.

Güveni kötüye kullanma suçu, işte bu feri zilyedin malı devir amacı dışında kullanması veya devri inkâr etmesiyle ortaya çıkar. Suçun oluşabilmesi için:

  1. Malın zilyetliğinin faile devredilmiş olması gerekir.
  2. Bu devir, mal sahibinin rıza ve bilgisine dayalı olmalıdır.
  3. Fail, malı devir amacı dışında kullanmalı ya da devir olgusunu inkâr etmelidir.

Örneğin; muhafaza etmek üzere bırakılan bir çekin, zilyet tarafından ciro edilip ticari işlerinde kullanılması, ticaret nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu doğurur.

Zilyetlik kavramı, güveni kötüye kullanma suçunu hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarından ayıran temel unsurlardan biridir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Haksız Yarar Sağlama

Güveni kötüye kullanma suçu için failin mutlaka haksız bir yarar elde etmesi veya mağdurun zarar görmesi şart değildir. TCK 155. maddesi, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmayı veya bu devir olgusunun inkâr edilmesini cezalandırmaktadır.

Her ne kadar kanunda “kendisinin veya başkasının yararına olarak” ifadesi bulunsa da, burada failin fiiliyle somut bir menfaat sağlaması aranmaz. Önemli olan, malın devir amacına aykırı şekilde kullanılmasıdır.

Örneğin:

  • Kendisine emanet edilen bir aracı gezmek için kullanıp iade eden kişi, doğrudan ekonomik çıkar sağlamasa bile güveni kötüye kullanma suçunu işlemiş olur.
  • Bankaya yatırılmak üzere teslim edilen parayı teslim almadığını iddia eden ve böylece devri inkâr eden kişi de, herhangi bir maddi fayda elde etmese bile suç işlemiş sayılır.

Dolayısıyla, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için yarar veya zarar şartı aranmaz; tek başına zilyetliğin devri amacına aykırı davranış yeterlidir.

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK 155/2)

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. TCK 155/2 uyarınca, fail ile mağdur arasındaki hukuki ilişki bir hizmet sözleşmesine dayanıyorsa, verilen ceza daha ağırdır.

  • Hizmet ilişkisi, belli bir süreklilik arz eden ve karşılığında ücret veya benzeri bir çıkar sağlanan ilişkidir.
  • Bu ilişkide, mal veya değerler failin hizmet kapsamında kendisine teslim edilir. Fail, bu mallar üzerinde devir amacı dışında tasarrufta bulunursa suç oluşur.

Örnekler:

  • İş yerine tamir için bırakılan aracın, işçi tarafından gezmek için kullanılması ve zarar görmesi,
  • Avukata vekalet görevi kapsamında teslim edilen senedin kasten imha edilmesi,
  • Banka çalışanının, müşterinin parasını kendi hesabına aktarması.

Bu hallerde fail, sıradan bir güven ihlali değil, hizmet ilişkisine duyulan güveni kötüye kullanmaktadır. Bu nedenle basit güveni kötüye kullanmaya göre daha yüksek cezalar öngörülmüştür.

Ticaret İlişkisi Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu

Ticari ilişkilerde tarafların birbirine duyduğu güven ekonomik hayatın sağlıklı şekilde devam etmesi için zorunludur. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu, ticaret ilişkisi kapsamında işlenen güven ihlallerini suçun nitelikli hali olarak kabul etmiştir.

  • Ticaret ilişkisi, şirketler veya kişiler arasında yapılan satış, taşıma, eser, vekalet gibi sözleşmelerden doğabilir.
  • Bu tür ilişkilerde malın veya paranın ticari faaliyet kapsamında teslim edilmesi gerekir.
  • Fail, ticari ilişki sebebiyle kendisine bırakılan malı devir amacı dışında kullanırsa veya inkâr ederse suç oluşur.

Örnekler:

  • Taşıma sözleşmesi kapsamında İstanbul’a götürülmek üzere teslim edilen malın başka bir işte kullanılması,
  • Ticaret ortaklığı çerçevesinde alınan ürünlerin, ortağın izni olmadan kişisel menfaat için satılması.

Bu suç tipinde önemli olan nokta, güven ilişkisinin ticari bir sözleşmeden doğmuş olmasıdır. Böylece ticari hayata duyulan güvenin zedelenmesi engellenmek istenmiştir.

Nitelikli hal kapsamında düzenlendiği için fail hakkında daha ağır cezalar uygulanır.

Meslek veya Sanatın İcrası Gereği Kendisine Bırakılan Eşya Üzerinde Güveni Kötüye Kullanma

Bazı meslek ve sanat dalları, doğrudan güven ilişkisine dayanır. Kişiler, mallarını tamir, bakım veya işlenmek üzere bu alanlarda çalışan kişilere teslim eder. Eğer meslek veya sanatını icra eden kişi, kendisine bırakılan eşyayı devir amacı dışında kullanırsa, bu durumda nitelikli güveni kötüye kullanma suçu meydana gelir.

  • Terziye bırakılan bir elbisenin satılması,
  • Ayakkabı tamircisine bırakılan ayakkabının başkasına verilmesi,
  • Elektronik tamircisine bırakılan cihazın kullanılmaz hale getirilmesi,
    bu kapsamdaki örneklere dahildir.

Burada önemli olan nokta, failin eşyayı mesleğinin icrası sebebiyle teslim almış olmasıdır. Toplumda bazı mesleklere duyulan yüksek güvenin kötüye kullanılmasının, daha ağır şekilde cezalandırılması amaçlanmıştır.

Bu nedenle, meslek veya sanatın icrası gereği teslim edilen mallar üzerinde işlenen güven ihlalleri, TCK 155/2 kapsamında değerlendirilir ve daha ağır cezai yaptırımlara tabi tutulur.

Başkasına Ait Malları Yönetme Yetkisi Çerçevesinde Tevdi ve Teslim Edilen Mal Hakkında Güveni Kötüye Kullanma

Güveni kötüye kullanma suçunun bir diğer nitelikli hali, failin başkasına ait malları yönetme yetkisi kapsamında kendisine bırakılan değerler üzerinde tasarrufta bulunmasıdır. Bu durum, TCK 155/2 kapsamında düzenlenmiştir.

  • Malları yönetme yetkisi, sözleşmeden, mahkeme kararından veya doğrudan mal sahibinin rızasından doğabilir.
  • Vekil, vasi, kayyım veya malvarlığı yöneticisi gibi kişiler bu yetkiye sahiptir.
  • Fail, yönetim yetkisini kötüye kullanarak malları kendi çıkarına veya başkasının yararına kullanırsa suç oluşur.

Örnekler:

  • Vekil tayin edilen kişinin, mal sahibinin parasını kişisel hesabına aktarması,
  • Mahkemece atanan kayyımın, yönetimindeki malları amacı dışında satması,
  • Vasi sıfatıyla küçük veya kısıtlıya ait malın haksız şekilde devredilmesi.

Bu nitelikli halde fail, yalnızca bireysel güveni değil, aynı zamanda hukuki düzeni de ihlal etmektedir. Bu nedenle kanun koyucu, daha ağır ceza öngörmüştür.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Etkin Pişmanlık (TCK 168)

Etkin pişmanlık, failin işlediği suç nedeniyle sonradan duyduğu pişmanlığı ortaya koyarak mağdurun uğradığı maddi zararı gidermesi halinde uygulanır. Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesi, güveni kötüye kullanma suçunda da etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceğini düzenlemiştir.

  • Soruşturma aşamasında etkin pişmanlık gösterilirse, verilecek ceza 2/3 oranına kadar indirilebilir.
  • Kovuşturma aşamasında, hüküm verilmeden önce etkin pişmanlık gerçekleşirse, ceza 1/2 oranına kadar indirilebilir.

Örneğin, fail kendisine bırakılan aracı iade eder veya mağdurun uğradığı zararı tamamen karşılar ise etkin pişmanlıktan yararlanabilir.

Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için failin yalnızca zararı karşılaması değil, aynı zamanda suça ilişkin bilgi vermesi ya da varsa ortaklarını açıklaması da önem arz eder.

Bu kurum sayesinde mağdurun zararının giderilmesi sağlanırken, failin cezasında önemli ölçüde indirim yapılmaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ile Diğer Bazı Suçlar Arasındaki İlişki

Güveni kötüye kullanma suçu, uygulamada sıkça diğer malvarlığına karşı suçlarla karıştırılmaktadır. Bu nedenle hırsızlık, dolandırıcılık ve zimmet suçlarıyla arasındaki farkların iyi anlaşılması gerekir.

Hırsızlık Suçu ile İlişkisi

  • Hırsızlıkta mal, mağdurun rızası dışında alınır.
  • Güveni kötüye kullanmada ise mal, mağdurun rızasıyla failin zilyetliğine geçer; ancak fail bu güveni kötüye kullanır.
  • Hırsızlık yalnızca taşınır mallar üzerinde işlenebilirken, güveni kötüye kullanma suçu hem taşınır hem taşınmaz mallar için söz konusu olabilir.

Dolandırıcılık Suçu ile İlişkisi

  • Dolandırıcılıkta mağdur, hileli davranışlarla aldatılarak malı devreder ve fail baştan itibaren haksız çıkar sağlama kastıyla hareket eder.
  • Güveni kötüye kullanmada ise mağdurun iradesi serbesttir, malı isteyerek teslim eder; suç kastı sonradan doğar.
  • Dolandırıcılık için haksız menfaat elde edilmesi şarttır, güveni kötüye kullanmada böyle bir şart yoktur.

Zimmet Suçu ile İlişkisi

  • Zimmet, yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Fail, görev nedeniyle kendisine teslim edilen malı sahiplenir.
  • Güveni kötüye kullanma ise herkes tarafından işlenebilir ve genellikle özel hukuk ilişkisine dayalı güvenin ihlali söz konusudur.
  • Kamu görevlisi, kişisel güven ilişkisine dayanarak malı devralıp amacı dışında kullanırsa bu durumda zimmet değil, güveni kötüye kullanma suçu oluşur.

Bu ayrımlar, özellikle soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde suç vasfının doğru tespiti açısından büyük önem taşır.

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle verilen cezalar, bazı durumlarda alternatif yaptırımlara çevrilebilir veya ertelenebilir.

  • Adli para cezasına çevirme:
    Suçtan dolayı hükmedilen hapis cezası, koşulların uygun olması halinde adli para cezasına çevrilebilir. Böylece failin cezası, özgürlüğü kısıtlanmadan mali yaptırım yoluyla infaz edilir.
  • Cezanın ertelenmesi:
    Mahkeme, failin kişiliğini, sabıkasız oluşunu, yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaati göz önünde bulundurarak verilen hapis cezasının ertelenmesine karar verebilir. Bu durumda fail, belirlenen denetim süresinde kurallara uyarsa cezası infaz edilmez.
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB):
    Fail hakkında verilen mahkumiyet hükmü belirli süre sonuç doğurmaz. Bu sürede fail kasıtlı bir suç işlemez ve yükümlülüklerini yerine getirirse dava düşer. Ancak HAGB için mağdurun uğradığı zararın giderilmesi şarttır. Eğer bir zarar doğmamışsa, fail yine de bu imkândan yararlanabilir.

Bu düzenlemeler, özellikle ilk kez suç işleyenler için önemli bir avantaj sağlar. Böylece failin topluma kazandırılması ve mağdurun zararının telafi edilmesi amaçlanır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları

Güveni kötüye kullanma suçu, TCK 155. maddesinde düzenlenmiş olup oluşabilmesi için bazı unsurların bir arada bulunması gerekir. Bu unsurlar, suçun sınırlarını belirlemesi açısından önemlidir.

  1. Hukuka Uygun Teslim
    Mal, mağdur tarafından kendi iradesiyle faile teslim edilmelidir. Teslimin dayanağı hukuken geçerli bir sözleşme veya anlaşmadır.
  2. Zilyetliğin Devri
    Fail, teslim edilen mal üzerinde fiili hâkimiyet kurmalıdır. Malın zilyetliğinin devredilmediği durumlarda bu suç değil, fiilin niteliğine göre hırsızlık ya da dolandırıcılık gündeme gelir.
  3. Devir Amacına Aykırılık veya İnkâr
    Fail, malı teslim amacına uygun kullanmak yerine başka bir tasarrufta bulunmalı ya da malın kendisine teslim edildiğini tamamen inkâr etmelidir.
  4. Kast Unsuru
    Fail, malı teslim amacına aykırı olarak kullandığını veya inkâr ettiğini bilerek ve isteyerek yapmalıdır. Kast, suçun oluşması için zorunludur.
  5. Mağdurun Malvarlığına Yönelik Tehdit
    Suçun işlenmesiyle mağdurun malvarlığı zarar görmeli veya zarar görme ihtimali doğmalıdır. Somut bir kazanç elde edilmesi şart değildir.

Bu unsurların birlikte gerçekleşmesi halinde güveni kötüye kullanma suçu tamamlanmış olur. Kanun koyucu, özellikle güven ilişkisinin korunmasını ve toplum düzeninin güven temeli üzerinde devam etmesini amaçlamaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Özellikleri

Soruşturma Usulü

Güveni kötüye kullanma suçunun temel şekli şikâyete tabidir. Ancak 155/2’de düzenlenen nitelikli hale ilişkin soruşturma   re’sen yapılır.

Kovuşturma Usulü

Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılan soruşturma neticesinde görevi kötüye kullanma suçunun işlendiğine ilişkin yeterli delil bulunması halinde kamu davası açılır. Sanığın güveni kötüye kullanma suçunu işleyip işlemediğini suçun unsurlarını dikkate alarak karar verir.

Tutuklama Tedbiri

5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 100. maddesinde tutuklama nedenleri sayılmıştır. Bu maddeye göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

Ancak şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. şüpheli veya sanığın davranışları;  delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, bu kapsamda tutuklama kararı verilebilir. Keza yine madde metninde katalog suçlar sayılmıştır. Eğer gerçekleştirilen eylem katalog suç kapsamında ise tutuklama nedeni re ’sen var sayılarak doğrudan hakim tarafından tutuklama kararı verilebilir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 100/4 maddesine göre “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” şeklinde hükme yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunun 155. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde CMK 100/4. Maddesine göre tutuklama kararı verilemez. Ancak nitelikli hali söz konusu olduğunda hâkim yukarıda sayılan şartların varlığı gerekçe gösterilerek tutuklama kararı verilebilir. Güveni kötüye kullanma suçu katalog suçlardan sayılmamış, bu nedenle hâkim doğrudan doğruya tutuklama kararı verememektedir.  Ancak kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklama kararı verebilmektedir.

Korunan Hukuki Değer

Güveni kötüye kullanma suçu, bir kişinin sözleme gereğince muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere kendisine zilyetliği devredilen malı zilyetliğin devri amacı dışında veya devir olgusunun inkâr edilmesi ile oluşur. Suçta korunan hukuki değer sözleşme ve güven ilişkisidir. Toplumsal hayatta insanlar arası ilişkilerde güvenin kötüye kullanılmasını önlemeyi, güveni sürdürmeyi amaçlamaktadır. Suç ile korunan bir başka hukuki değer de mülkiyet hakkıdır. Mağdur malın zilyetliğini devretmekte ve fail güven ilişkisine aykırı olarak malı teslim etmemektedir. 

Manevi Unsur

Güveni kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Kanunda taksirli hali düzenlenmediği için bu suç sadece kasten işlenebilir. Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, Yargıtay’ın emsal nitelikte kararlarında da görülebileceği gibi failin kendisine veya başkasına yarar sağlaması gibi özel kastın gerçekleşmesi bu suçun oluşması için gerekli bir değildir. Madde gerekçesine de baktığımızda kanun koyucunun yarar elde etmeyi her durumda zorunu görmediğini ancak yarar elde edilebileceği hususundan bahsettiğini anlaşılmaktadır.

Güveni kötüye kullanma suçunda ilk başta failin zilyetliği elde etmesinde hukuka aykırı bir durum söz konusu değildir ancak hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlarda failin en başta hukuka aykırı yani suç işleme kastının varlığı mevcuttur.

Suçun Özel Görünüş Şekilleri

Suça Teşebbüs

Türk Ceza Kanunun 35. Maddesine göre “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde hükme yer verilmiştir.

Bu kapsamda Türk Ceza Kanunun TCK’nın 35. maddesinde düzenlenen teşebbüs kurumu ile ilgili, şu şartların varlığı aranmıştır. Failin kasten bir suçu işlemeye kasten kalkışması, bu suçu gerçekleştirmeye yönelik bir eyleminin olması gerekir ancak tüm bunlara rağmen failin kendi isteği ile değil dışardan bir etki sebebiyle sonuca ulaşamamış olması gerekir.

Güveni kötüye kullanma suçuna teşebbüs mümkündür. Failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkâr hareketlerini yapması ile güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma fiiline teşebbüsün ispatı kolay olsa da devir olgusunu inkâr fiiline teşebbüs her somut olayda ispatı kolay olmayabilir. “Devir olgusunu inkâr etme” hareketine teşebbüsün mümkün olabilmesi için en azından devir olgusu niteliğindeki eyleme başlamış olması gerekmektedir.

Suça İştirak

Türk Ceza Kanunun 155. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçu bakımından iştirak mümkündür, bir özellik taşımamaktadır. Suça iştirak şekilleri olarak yardım etme, azmettirme bu suç bakımından mümkündür.

Suçların İçtimai

Güveni kötüye kullanma suçu bakımından içtimada genel hükümler uygulanacaktır. Zincirleme suç ve fikri içtima bu suç için gündeme gelebilir. 

Zincirleme suç hükümlerinde failin, aynı suç işleme kararı ile değişik zamanlarda bir kişiye aynı suçun birden fazla suç işlemesidir. Burada birden fazla suç olmakla birlikte aralarında sübjektif bir bağ bulunmaktadır. Faile tek ceza verilir ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır (TCK. m.43/1). Mağduru belli olmayan suçlarda da bu hüküm uygulanır. Güveni kötüye kullanma suçunda aynı fiilin farklı zamanlarda işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulabilecektir.

Güveni kötüye kullanma suçunda “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma” veya “devir olgusunu inkâr etme” şeklinde iki hareket düzenlenmiştir. Fail tarafından bu iki hareketin gerçekleştirilmesi halinde tek suç oluşacaktır.

Fikri içtima ise tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesinde gündeme gelmektedir (TCK m.44). Güveni kötüye kullanma suçunda belirttiğimiz hareket/ler başka bir suçun da oluşmasına neden olursa TCK m.44 gereğince bu suçlardan cezası en fazla olan faile uygulanır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Cezası

Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Yatarı  

Güveni kötüye kullanma suçu yatarı mahkemece verilen cezanın infazı anlamına gelir. Güveni kötüye kullanma suçu hakkında sanığa kesim hüküm verildiğinde artık hükümlü sıfatı alır. Hükümlü sıfatı alınmasıyla cezanın infazı başlar. Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinden yargılanan sanık altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasına çarptırılır. Hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçundan yargılanan sanık bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası üçbin güne kadar adli para cezasına çarptırılır.

Güveni kötüye kullanma suçu hakkında uzlaşma kurumu, etkin pişmanlık kurumu, kamu davasının ertelenmesi kurumu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu gibi düzenlemeler mevcuttur.

Güveni kötüye kullanma suçu yatarı hesaplanırken kasti suç ve hapis cezasının 3 yıldan daha az olması sebebiyle infaz Cumhuriyet başsavcılığı tarafından hükümlünün adresine çağrı kağıdı gönderilir. Çağrı kağıdı alan hükümlü veya avukatı tarafından en yakın infaz Cumhuriyet başsavcılığına başvuru yaparak infaz erteleme talebinde bulunabilir. Erteleme her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez yapılabilir. 

Ceza İnfaz Cumhuriyet başsavcısı tarafından müddetname yani süre belgesi düzenlenir. Müddetnamede kişinin cezası, ne kadar cezaevinde kalacağı gibi hususlar bulunur. Hükümlü müddetname sayesinde cezaevinden çıkacağı günü, infazının sona erdiği tarihi görebilir. Müddetname hesaplaması yapılırken hükümlünün aldığı ceza, şartla tahliye indirim oranı, tutukluluk, gözaltı gibi süreler dikkate alınır.

Şartla tahliye indirim oranı suçun işlenme tarihi ve suçun türüne göre değişebilmektedir. Ancak lehe kanun prensibi dikkate alındığı için hükümlünün suç işleme ve yakalanma tarihlerinden sonraki değişen kanunlarda düzenlenen en lehe olan şartla tahliye oranı dikkate alınır. 30/03/2020 tarihinde 5275 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle istisnai suçlar arasında sayılmayan güveni kötüye kullanma suçu için şartla tahliye oranı 2/3‘ten 1/2‘e indirilmiştir. Denetimli serbestlik süresi de 30/03/2020 tarihinden önce işlenen suçlar için 3 yıl, bu tarihten sonra işlenen suçlar için ise 1 yıl olarak düzenlenmiştir.

Güveni kötüye kullanma suçunun 30/03/2020 tarihinden sonra işlenmesi halinde tahliye oranı 1/2 olarak uygulanacak, denetimli serbestlik süresi ise 1 yıl uygulanacaktır. 

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları

6235 Sayılı Kanun’a tabi olan İnşaat Mühendisleri Odasına bağlı çalışan sanığın görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarının faili olamayacağına bu nedenle güveni kötüye kullanma suçunun oluşacağı

“Ayrıca, 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nun  1. maddesindeki birliğin ve odaların kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olduğuna ilişkin belirleme dışında görevlilerinin odanın para ve malları üzerinde işledikleri eylemleri sebebiyle kamu görevlisi gibi cezalandırılacağına ilişkin hüküm bulunmadığı, her ne kadar 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 76. maddesinde “Odalar, borsalar ve Birliğin organ üyeleri ile personeli, görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden, bu kuruluşların paralarıyla para hükmündeki evrak, senet ve sair varlıkları ile muhasebe ve muamelata ilişkin her çeşit defter ve evrak ile ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak cezalandırılırlar” denilmişse de; aynı Kanun’un 3. maddesinin (b) bendinde yapılan “oda” tanımında, bu ibareden ticaret ve sanayi odası, ticaret odası, sanayi odası ve deniz ticaret odasının anlaşılması gerektiğinin belirtildiği, dolayısıyla bu kapsam dışında kalan ve 6235 Sayılı Kanun’a tabi olan İnşaat Mühendisleri Odasına bağlı çalışan sanığın görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarının faili olamayacağı ile anılan suçların yasal unsurları itibarıyla oluşmayacağı ve eylemlerinin sübutu halinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı hususu nazara alınmak suretiyle hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (…) Kanuna aykırı,” (YARGITAY 5.CEZA DAİRESİ, E. 2017/6501, K. 2023/6728)

Arazi satışından elde edilen geliri muhafaza etmesi için kendi rızası ile sanığa verdiğini beyan etmiş olması karşısında, sanığın bahse konu olayda katılana yönelik herhangi bir hileli hareketinin olmaması nedeniyle

“Şizofreni tanısı bulunan katılanın, Tekirdağ’daki babasından kalan arazisini satmak istediği ve arkadaşı olan sanıktan bu konuda yardım istediği, bunun üzerine sanık ile katılanın beraber Tekirdağ’a giderek arsayı bir emlakçıya 23.500 TL’ye sattıkları, katılanın paralar sende kalsın diyerek paraları sanığa verdiği, sanığın bir gün sonra para ile araç alacağını söylediği ve aldığı aracı kendi adına tescil ettirdiği, bir süre sonra bu araçla kaza yaptığı, katılanın geri kalan parayı sanıktan istemesi üzerine sanığın kazayı bahane ederek paranın aracın hasarı için harcanacağını söylediği, daha sonra da aracı tanık …’ya sattığı ve katılana herhangi bir şekilde yine para vermediği, bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan olayda; … Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 02.03.2018 tarihli 475 Sayılı yazısında katılanın suç tarihi itibariyle olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini etkileyecek mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliğinin saptanmadığının belirtilmiş olması ve katılanın alınan beyanında arazi satışından elde edilen geliri muhafaza etmesi için kendi rızası ile sanığa verdiğini beyan etmiş olması karşısında, sanığın bahse konu olayda katılana yönelik herhangi bir hileli hareketinin olmaması nedeniyle sanığın eyleminin TCK’nin 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,” (YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2023/15211, K. 2023/11846)

Güveni kötüye kullanma suçunun uzlaşma kapsamında olduğuna ilişkin

“Sanık hakkında seçimlik ceza öngörmeyen tehdit suçundan kurulan hükümde tekerrüre esas alınan ilamdaki mahkumiyetin, TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın  253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nın 155. maddesinde tanımı yapılan güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı, sanığın başka da tekerrüre esas alınabilecek sabıkası olmadığının anlaşılması karşısında, sözü edilen suçtan mahkumiyeti içeren ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden, bu hususun bozmayı gerektirmediği,” (YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ, E. 2019/3166, K. 2023/28290)

Dernek görevlilerinin zimmet suçu işleyemeyeceği hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu işleyebileceğine ilişkin 

“Yardım Toplama Kanununun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrasının “Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesi içerisindeki yardım toplama faaliyetleri ile dernekler, sendikalar ve bunların üst kuruluşlarına, spor kulüplerine, mesleki kuruluşlara ve bağış kabulüne yetkili vakıflara kendi statülerine göre üyeleri ve diğer kişiler tarafından yapılacak bağış ve yardımlarla bunların öz kaynaklarından sağlayacakları gelirler, bu kanunun kapsamı dışındadır.” şeklindeki amir hükmü uyarınca, derneklerin bu kanun kapsamı dışında olduğu ve Yardım Toplama Yasasının 28. maddesindeki düzenlemenin dernek görevlilerini de kapsamadığı nazara alındığında, sanıkların oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eylemlerinin zimmet suçunu değil hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı nazara alınmadan suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması, hatalıdır.” (YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ, E. 2016/7616, K. 2020/9712)

Adliyede fiilen görevli bulunmayan kişinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işleyemeyeceğine ilişkin

“Sanığın … Adliyesinde hizmetli kadrosunda çalıştığı, ancak adliyede mübaşirin bulunmaması sebebiyle herhangi bir resmi görevlendirme yapılmadan, sözlü talimatla mübaşirlik görevi yaptığı anlaşılmakla; sanığın eyleminin, TCK’nin  155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, sanığın bu suçu kamu tüzel kişisi aleyhine işlemesi nedeniyle 5271 Sayılı CMK’nin 253/1. maddesine gereğince uzlaşmaya tabi olmadığı da gözetilerek güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması gerekirken suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması, (…)Yasaya aykırı” (YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2023/22918, K. 2023/8369)

Mudilerin getirdiği tediye fişleri açısından güveni kötüye kullanma suçunun değerlendirilmesi gerektiği“2. Mudiler … ve … adına … tarafından imzalanan ve dosyada mevcut grafolojik inceleme neticesinde anılan kişinin elinden çıktığı bildirilen tediye fişleri yönünden; …’nun aşamalardaki beyanlarında, mudiler … ve … adına herhangi bir para çekmediğini, mudilerden kendi adlarına işlem yapmak için talimat almadığını, sanığın emekli maaşını çekerek kendisine verdiğini ve evine getirdiği bazı dekontlara imza attığını, imza atarken emekli maaşından çekilen paralar olduğunu düşündüğünü belirttiği dikkate alınarak, …’nun imzaladığı tediye fişleri açısından eylemin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması, (…)Bozmayı gerektirmiş” (YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ, E. 2023/22430, K. 2023/11062)

Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155” Makalemize 6 Yorum Yapıldı:

  1. şahsen dedi ki:

    Sanığın eylemine uyan güveni kötüye kullanma suçundan TCK’nun 155/1 maddesi gereğince 5560 sayılı kanunun 1.maddesi de nazarı itibare alınarak takdiren 6 AY HAPSİNE ve 180 GÜN ADLİ PARA CEZASIYLA CEZALANDIRILMASINA
    Sanığın yakalamalı olarak savunmasının tespit edildği bu şekilde yargılama aşamasında tüm olumsuz tutum ve davranışları nazara alınarak sanık hakkında TCK 62 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,
    Sanık hakkında verilen adli para cezasının sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik konumuna göre TCK.nun 52.maddesi gereğince günlüğü takdiren 20,00-TL.den adli para cezasına çevrilmesine ve sanığın 6 ay hapis yerine 3.600 TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,

    1. Av. Fatih Tahancı dedi ki:

      Merhaba,
      Detaylı danışma hizmetimiz ücretlidir.
      Mesai saatleri içerisinde 0 312 220 36 30 arayarak danışma hizmeti alabilirsiniz.
      Saygılarımızla

  2. Buket dedi ki:

    Eşim eski yengesi adına araç kredisi çekip üç yıl ödedi. Eltim ve kaynım boşandı, araç onun üzerine. Şimdi bizim taksitlerini ödediğimiz araç onun üzerine olduğu için aracı bizden alıyor. Bir dava açabilir miyiz bu konuda

  3. Erkan Özçelik dedi ki:

    155/2 den 4 gün ceza aldım onuda 80 TL paraya çevrildi özel ise girmemi engellerimi

    1. bk dedi ki:

      155/2 ye göre 4 gün ceza almanız mümkün değil. 1 yıldan 7 yıla kadardır ceza aralığı.

  4. Salih hamurcu dedi ki:

    merhabalar. ben bim marketlerde personel olarak çalışmaktaydım. Beni müdürümün bana verdiği talimatlarda dolayı işten çıkardılar. Üstüne üstlük birde dava açtılar. Ben sadece bana verilen talimatı yerine getirmekle mükellef birisiydim. Acaba davam sizce nasıl sonuçlanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir