İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar

Güvenlik soruşturması ülkemizin kanayan bir yarası olmaya halen devam ediyor. Nitekim Anayasa Mahkemesi bireylerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması yönünde bugüne kadar çok sayıda kararlar vermiş olsa da bu yetmiyor.

Bilindiği üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Dava Dairesi ile çok sayıda yerel mahkeme bugüne kadar güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması işlemini iptal etse de bunun bir atama sonucunu doğurmayacağını yönelik kararlar ortaya koyuyordu. Bugün geldiğimiz noktada Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Dava Dairesi diğer mahkemelerin aksi yönde olacak şekilde emsal niteliğinde bir karar ortaya koymuş oldu.

Yerel mahkemenin Yürütmeyi Durdurma Kararı içerisinde bu kararın atama yapılması gerekmediğine dair kararının gerekçeden çıkardı. Başka bir ifade ile kişilerin doğrudan hiçbir işleme gerek kalmadan atanması gerektiğine hükmetti. Bu kararı tüm kamuoyu ile paylaşmaktan onur duyarız.

guvenlik sorusturmasi iptal karari dogrudan kamu gorevine direk atama yapilmasi gerektigi 1 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar 8
guvenlik sorusturmasi iptal karari dogrudan kamu gorevine direk atama yapilmasi gerektigi 2 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar 9
guvenlik sorusturmasi iptal karari dogrudan kamu gorevine direk atama yapilmasi gerektigi 3 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar 10
guvenlik sorusturmasi iptal karari dogrudan kamu gorevine direk atama yapilmasi gerektigi 4 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar 11
guvenlik sorusturmasi iptal karari dogrudan kamu gorevine direk atama yapilmasi gerektigi 5 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar 12

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİ HAKKINDA

VERİLEN KARARA İTİRAZ EDEN (DAVALI) : Emniyet Genel Müdürlüğü/ANKARA

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri

KARŞITARAF(DAVACI) : Özlem FIRAT

VEKİLLERİ :Av. Ayşe TAHANCI /Av. Fatih TAHANCI

İSTEMİN ÖZETİ : dönem Niğde Polis Meslek Eğitim Merkezi’ne geçici kaydı yapılan davacı tarafından, eşi hakkında “Eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokmak” suçundan 15 ay hapis 5 gün adli para cezası ile cezalandırıldığı bu cezanın da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildiğinden bahisle Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1. fıkrasının (g-1) ve (g-2) bendi uyarınca ilişiğinin kesilmesine ilişkin 11/12/2019 olur tarihli işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada; yürütmenin durdurulması isteminin kabulü yönünde Ankara 12. İdare Mahkemesi’nce verilen 19/08/2020 gün ve E:2020/166 sayılı kararın, davalı idare vekilince itiraz dilekçesinde belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesi istenilmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 27/7. ve 45. maddeleri uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

Dava; 24. dönem Niğde Polis Meslek Eğitim Merkezi’ne geçici kaydı yapılan davacı tarafından, eşi hakkında “Eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokmak” suçundan 15 ay hapis 5 gün adli para cezası ile cezalandırıldığı bu cezanın da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildiğinden bahisle Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1. fıkrasının (g-1) ve (g-2) bendi uyarınca ilişiğinin kesilmesine ilişkin 11/12/2019 olur tarihli işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 27. maddesinin 2. fıkrasında; “Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. (Ek cümle: 21/2/2014-6526/17 md.) Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz.Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.” hükmü yer almaktadır.

Anayasa’nın “Anayasa Mahkemesinin Kararları” başlıklı 153. maddesinde, “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde

Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararları geriye yürümez.

Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükmüne yer verilmiş, itiraz yoluna başvurulan Kanun ya da Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararının beş ay içinde gelmemesi halinde mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağına işaret edilen 152. maddesinin üçüncü fıkrasında da, “Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” hükmü yer almıştır.

Yukarıya açık metinleri aktarılan Anayasal düzenlemelere göre, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kural olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları, bu karardan önce açılmış bulunan ve bakılmakta olan davalarda uygulanabilecektir.

4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinde; “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır.

(Ek:18/10/2018-7148/29 md.) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.

Devletin güvenliğini, ulusun varlığını ve bütünlüğünü iç ve dış menfaatlerinin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgeler ile gizlilik dereceli kamu personeli ile meslek gruplarının tespiti, birim ve kısımların tanımlarının yapılması, güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının usul ve esasları ile bunu yapacak merciler ve üst kademe yöneticilerinin kimler olduğu Cumhurbaşkanınca yürürlüğe konulacak yönetmelik ile düzenlenir.” hükümlerine yer verilmiştir.

18/10/2018 tarihli ve 7148 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesiyle 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesine eklenen ikinci fıkranın Anayasa’nın 2., 7., 12.,13.,17., 20., 38., 40., 70. ve 129. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi talebiyle yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi’nce verilen 19/02/2020 günlü, E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile; “Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğunun, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağının belirtildiği; son fıkrasında da herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilmeyi, bu verilere erişmeyi, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilerek, kişisel verilerin korunmasının, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında güvenceye kavuşturulmuş olduğu, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, insan onurunun korunması ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçladığı, Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere “…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…” kişisel veri olarak kabul edildiği; bu bağlamda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen verilerin kişisel veri niteliğinde olduğu, dava konusu kuralın, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına, hakkındaki suç işlediğine dair iddiaların değerlendirildiği Cumhuriyet savcılığı, hâkim veya mahkeme kararlarının tutulduğu kayıtlara ulaşılmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği, Anayasa’nın 20. maddesi uyarınca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, Anayasa’nın 13. maddesinde de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğinin ifade edildiği, Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri uyarınca kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği, esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, Kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu, zira bu ilkenin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılacağı; dolayısıyla, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik ilkesinin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerektiği, Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği, belirtilen husus gözetilerek kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı, açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu” belirtilmek suretiyle, iptaline karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararında; “Dava konusu kural, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden

bilgivebelgealmaya,4/12/2004tarihlive5271sayılıCezaMuhakemesiKanunu’nun171.maddesinin

  1. ve 231. maddesinin (13) numaralı fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkili olduklarını hükme bağlamaktadır. 5271 sayılı Kanun’un 171. maddesi Cumhuriyet savcısının kamu davasını açmadaki takdir yetkisini düzenlemektedir. Bu kapsamda Cumhuriyet savcısı bazı koşullar altında kamu davasının açılmasının ertelenmesine de karar verebilmektedir. Bu yetkinin kullanılması hâlinde ise anılan maddenin (5) numaralı fıkrası gereğince kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararların bunlara mahsus sisteme kaydedilmesi zorunludur. Söz konusu kayıtların ise ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi mümkündür. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrası uyarınca, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilenlerin belirlenen erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlememesi hâlinde söz konusu soruşturma kovuşturmaya yer olmadığına kararıyla sonuçlandırılır. Bu itibarla kamu davasının açılmasının ertelenmesi, fail hakkında kamu davasının açılmasına yetecek şekilde suç işlediğine dair var olan şüphenin belirli bir süre denetime tabi olmak koşuluyla askıya alınmasını öngörmektedir.Kanun’un 231. maddesinde ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre belirli koşulların gerçekleşmesi hâlinde sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.Bu durumda da verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar da ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenebilir ve istenen kayıtlar bu amacın dışında kullanılamaz. Belirlenen denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunmaması ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir. Bu bağlamda sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı mahkûmiyet hükmü olarak kabul edilemez.” açıklamalarına da yer verildiği görülmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı 28/04/2020 günlü, 31112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal ederken ileri tarihli bir yürürlük süresi öngörmemiştir. Dolayısıyla, anılan karar Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlüğe girmiştir.

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı üzerine, yasama organı tarafından söz konusu hususa ilişkin henüz bir yasal düzenleme de yapılmamıştır.

06/06/2015 tarih ve 29378 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Meslek Eğitim Merkezleri Giriş Yönetmeliği’nin “Adaylarda aranılacak nitelikler” başlıklı 8. maddesinde, “(1) POMEM’lere başvuru yapacak adaylarda aşağıdaki şartlar aranır.

  1. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, adayın kendisinin ve evli ise eşinin;
    1. Kasten işlenen bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak,
    2. Affa uğramış veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan dolayı mahkûm olmamak veya bu suçlardan dolayı devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak,”, “Kesin kayıt-kabul” başlıklı 22. maddesinde de, “(1) Geçici kaydı yapılan adayların 8 inci maddede belirtilen esaslara göre POMEM Müdürlüklerince güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması tamamlattırılır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile sağlık kurulu raporu sonucu olumlu olan adayların kesin kayıtları yapılır.

(2) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumsuz olan veya Sağlık Yönetmeliğinde belirtilen nitelikleri taşımadıkları anlaşılan, istifa eden ya da vefat eden adayların dosyaları POMEM Müdürlüğü tarafından Başkanın onayı ile işlemden kaldırılmak üzere Başkanlığa gönderilir. ” düzenlemesi yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; 08-22 Nisan 2019 tarihleri arasında ön başvuruları alınan 24.

dönem Niğde Polis Meslek Eğitim Merkezi’ne geçici olarak kaydedilen davacının, kendisi ve eşi hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde, davacının eşi hakkında “Eşyayı Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmaksızın Ülkeye Sokmak” suçundan 15 ay hapis 5 gün adli para cezası ile cezalandırıldığı, bu cezanın da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verildiği bilgisine ve belgesine ulaşılması üzerine davacının, Polis Meslek Eğitim Merkezi Giriş Yönetmeliği’nin 8. maddesinin 1. fıkrasının (g/1) ve (g/2) alt bentlerindeki şartları taşımadığından bahisle ve aynı Yönetmeliğin 22. maddesine de dayanılmak suretiyle, anılan eğitim merkezi ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Bakılan uyuşmazlıkta; güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya ve bu kapsamda 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin (13) numaralı fıkrası kapsamında tutulan ilgilisi hakkındaki “verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı”kaydına ulaşmaya yetkili olduklarına dair kanuni düzenleme olan 4045 sayılı Kanun’un 1. maddesine eklenen ikinci fıkrasının Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiş olması ve bu kararın 28.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması karşısında, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimlerince davacının eşi hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu elde edilen bilgi ve belgelere ulaşma/erişme yetkisinin yasal dayanağı ortadan kalktığından, bu şekilde elde edilen bilgi ve belgelere dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Öte yandan, hukuka açıkça aykırı olduğu tespit edilen dava konusu işlemin uygulanması halinde davacının öğrenciliği sona ereceğinden telafisi güç zararlara neden olacağı açık olup, dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, İdare Mahkemesi kararında yer alan “Öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nce ilgililer hakkında güvenlik soruşturması yapılamayacağından bahisle bir iptal kararı verilmediği, aksine, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında kamu görevlisi olacak kişilerde bir takım koşullar aranmasının ve bu kapsamda ilgililer hakkında güvenlik soruşturması yapılmasının kanun koyucunun takdirinde olduğunun vurgulandığı, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine bakıldığında kanun koyucu tarafından, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda yeterli güvenceleri sağlayacak bir yasal düzenleme yapılmasının gerekliliğine işaret edildiği, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin gerekçesi karşısında, iş bu kararın hiç bir işleme gerek kalmadan doğrudan davacının kamu görevine atanması sonucunu doğurmayacağı, ancak, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de gereçersiz kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak getirilecek yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun makul bir süre içinde yeniden değerlendirileceği açıktır.” ibaresi yerinde bulunmadığından, Mahkeme kararından çıkarılması gerekmiştir.

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelere göre, mahkemece yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen kararda yasaya aykırılık bulunmadığından, itiraz isteminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 7. fıkrası uyarınca yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine, 10/09/2020 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

“İdare Mahkemesinin Güvenlik Soruşturması İptal Kararı Sonrasında Davacı Aday Memurun Doğrudan Kamu Görevine Atanması Gerektiğine Dair Karar” üzerine 6 yorum

  1. merhabalar söz konusu davanın bir örneği tarafımca uygulandı Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de gereçersiz kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak getirilecek yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun makul bir süre içinde yeniden değerlendirileceği açıktır şeklinde karar verilmiştir bu durumda tarafıma yapılacak işlem nedir yeniden güvenlik soruştuması mı yapılacak bu konuda yardımcı olursanız sevinirim

    Yanıtla
  2. Efendim ben jandarmadan GS elendim dava açtım istinaf kesin iptal kararı verdi kurum aradı sağlık raporu istedi teslim ettim olumlu bir şekilde bundan sonra hemen atmam yapılması lazım değil mi 1 ay içinde yoksa süreç nasıl işliyor bilginiz var mı

    Yanıtla
  3. Merhaba Fatih Bey emekleriniz icin tesekkurler
    Deniz subay adayi idim bunun aynisi karar geldi
    bende direkt atama olacak mi atama olsa bile arka planda guvenlik sorustutmasi yapilicak mi
    tesekkurler

    Yanıtla

Yorum yapın

Call Now Button