Muvazzaf Subay Adayı Güvenlik Soruşturması Olumsuz Sonuç | İdari Dava İptal Kararı 2024 | TSK – KKK

Muvazzaf Subay Adayı Güvenlik Soruşturması Olumsuz Sonuç | İdari Dava İptal Kararı 2023 | TSK – KKK

Milli Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri Komutanlığı muvazzaf subay adayı olan davacı müvekkilin subay temel eğitiminden ilişiğinin kesilmesine ilişkin işleme karşı açtığımız idari davada Isparta İdare Mahkemesi tarafından iptal kararı verildi. Böylelikle muvazzaf subay adayı müvekkil eğitimine kaldığı yerden devam edecek ve nihayetinde muvazzaf subay olacaktır.

 
T.C.
ISPARTA
İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/
KARAR NO : 2020/

 

DAVACI :
VEKİLİ : AV. FATİH TAHANCI  – AV. AYŞE TAHANCI
Çukurambar Mah. Besa Kule A Blok Kat:14 Daire:52 Çankaya/ANKARA
DAVALI : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI /ANKARA
VEKİLİ : AV. SİNEM KILIÇ (Aynı adreste)
DAVANIN ÖZETİ : Siirt ili, Eruh ilçesi, Bağgöze üst bölgesinde askerlik görevini tamamlarken yapılan muvazzaf subaylık sınavında başarılı olarak Isparta ili, Eğirdir  Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında 7. Dönem Muvazzaf Subay Kursiyeri olan davacı tarafından, adaylığının sonlandırılarak subay temel eğitiminden ilişiğinin kesilmesine ilişkin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı’nın 25.11.2019 tarih ve 2746544 sayılı işleminin; hukuka aykırı olduğu, işlemin sebebinin bildirilmediği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Davacının, MY 114-1 (C) Silahlı Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma, Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesine göre yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması üzerine adaylık işlemlerinin sonlandırıldığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu öne  sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK  MİLLETİ  ADINA
Karar veren Isparta İdare Mahkemesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davacının ikinci kez yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, Siirt ili, Eruh ilçesi, Bağgöze üst bölgesinde askerlik görevini tamamlarken yapılan muvazzaf subaylık sınavında başarılı olarak Isparta ili, Eğirdir  Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığında 7. Dönem Muvazzaf Subay Kursiyeri olan davacı tarafından, adaylığının sonlandırılarak subay temel eğitiminden ilişiğinin kesilmesine ilişkin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı’nın 25.11.2019 tarih ve 2746544 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.
4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1 inci maddesinde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır.” hükmü, bu fıkradan sonra gelmek üzere 26 Ekim 2018 gün ve 30577 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7148 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle eklenen ek ikinci fıkrasında Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine dayanılarak çıkarılarak 12/4/2000 gün ve 24018 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak makamlar” başlıklı 7 nci maddesinde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasımın, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri tarafından yapılacağı, İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı´ndaki bilgi kayıtları ile Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü´ndeki adli sicil kaydı, talepleri üzerine, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak makamlar ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili birimlerine verileceği  kuralı getirilmiştir.
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu‘nun “Fakülte veya yüksek okul mezunlarının muvazzaf subay nasbedilmesi” başlıklı  14. maddesinde, “En az dört yıl süreli fakülte veya yüksekokulları  kadın veya erkeklerden muvazzaf subay olmak için başvuranlar; düzeltilmemiş nüfus kaydına göre müracaat yapılan yılın ocak ayının ilk günü itibarıyla yirmiyedi yaşını, lisansüstü öğrenimi tamamlamış olanlarda ise otuziki yaşını, uzmanlığını tamamlamış tabipler için otuzbeş yaşını bitirmemiş olmak, yedek subay olma koşullarını taşımak, yönetmelikte öngörülen sınavlar ile uygulanacak temel askerlik eğitiminde başarılı olmak ve diğer nitelikleri de haiz bulunmak şartıyla (…) harp okullarında yetiştirilemeyen veya yeterince yetiştirilemeyen sınıflarda muvazzaf subaylığa naspedilebilirler. Doğrudan Özel Kuvvetler Komutanlığı emrinde görev yapmak üzere subay nasbedilecek olanların yaş ve diğer giriş şartları Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir.  En az dört yıl süreli fakülte veya yüksekokulları bitirip Türk Silahlı Kuvvetlerinde askerlik hizmetine başladıklarında düzeltilmemiş nüfus kaydına göre müracaat yapılan yılın ocak ayının ilk günü itibarıyla yirmiyedi yaşını, lisansüstü öğrenimi tamamlamış olanlarda ise otuziki yaşını bitirmemiş olanlardan muvazzaf subaylığa geçmek isteyenler, birinci fıkrada yazılı şartlar dahilinde muvazzaf subaylığa naspedilebilirler. Bunlardan, terhislerini müteakip başvuranlar ile askerlik hizmeti esnasında veya terhislerini müteakip en az dört yıl süreli fakülte veya yüksekokulları bitirip başvuranlar da birinci fıkra hükümlerine göre muvazzaf subaylığa naspedilebilirler.” hükmü yer almaktadır.
09.05.1977 tarih ve 15932 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren  Fakülte Ve Yüksek Okullar Askerî Öğrenci Komutanlıkları Ve Öğrencileri İle Fakülte Ve Yüksek Okullardan Yetişen Subaylara Ait Yönetmeliğin  26. maddesinde, ” Yedek subaylık hizmetini yaptıkları sırada muvazzaf subay olmak üzere müracaat eden fakülte veya yüksek okul mezunlarında aşağıdaki nitelikler aranır: a. Sosyal durum, ahlâk ve karekterle ilgili koşullar : (1) Erkek ve Türk vatandaşı olmak, (2) Taksirli suçlar hariç olmak üzere; affa veya zamanaşımına uğramış yahut para cezasına çevrilmiş veya ertelenmiş, hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adlî sicilden çıkartılmış olsa bile, bir cürümden hükümlü bulunmamak veya soruşturma altında olmamak, (….)(6) Yaptırılacak güvenlik soruşturmasından olumlu sonuç almak, (…) ” kuralı yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, Isparta ili, Eğirdir Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı’nda muvazzaf subay adayı olarak görev yapmaktayken, hakkında yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda düzenlenen “bilgi notu” uyarınca, Aday Değerlendirme Kurulu tarafından davacının güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilere subay adaylığının sonlandırılmasına ilişkin işlem üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda aktarılan 4045 sayılı Kanun’un 1 inci maddesine 7148 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle eklenen ikinci fıkrasının Anayasa’nın 2., 7., 12.,13.,17., 20., 38., 40., 70. ve 129. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi tarafından 19.02.2020 tarih ve E:2018/163; K:2020/13 sayılı kararıyla özetle; “…..Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere “…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler…” kişisel veri olarak  kabul edildiği, bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğinde olduğu, dava konusu kuralın, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına, hakkındaki suç işlediğine dair iddiaların değerlendirildiği Cumhuriyet savcılığı,  hâkim veya mahkeme kararlarının tutulduğu kayıtlara ulaşılmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği, 
Anayasa’nın 20. maddesi uyarınca kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, Anayasa’nın 13. maddesinde de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğinin ifade edildiği,  Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri uyarınca kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği,  
Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, Kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu, zira bu ilkenin hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı, dolayısıyla Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanuniliğin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerektiği, 
Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği,  belirtilen husus gözetilerek kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, 
Kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine,  silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı, diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, 
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı ve bu nedenle dava konusu hükmün Anayasa’nın anılan maddelerine aykırı olduğu” belirtilerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı 28/4/2020 gün ve 31112 sayılı Resmi Gazetede  yayımlanmış olup, Yüksek Mahkeme bu düzenlemeyi iptal ederken ileri tarihli bir yürürlük süresi öngörmediğinden anılan karar Resmi Gazetede yayımlandığı bu tarihte yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu edilen işlemin dayanağını oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğinden, Anayasa Mahkemesi kararının geriye yürümesi ve söz konusu karardan önce yürürlükte olan Anayasaya aykırı kurala göre tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararından ne şekilde etkileneceği hususunun öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Anayasa’nın 153. maddesinin 3. fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; 5.fıkrası, “İptal kararları geriye yürümez”; 6.fıkrası ise, “Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” kurallarını içermektedir.
Bu halde, Anayasa Mahkemesi’nce bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine bir durum, Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.
Öte yandan, Anayasanın 153. maddesinin 5.fıkrasında yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplumun huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı açıktır. Bu bakımdan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi kabul edilen önemli bir ilkedir.
 Nitekim, Anayasa Mahkemesi, 12/12/1989 gün ve E:1989/11, K:1989/48 sayılı kararında, “Türk Anayasa sisteminde Devlete güven ilkesini sarsmamak ve ayrıca Devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için  iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece, hukuksal ve nesnel alanda sonuçlarını doğurmaz bulunan durumların iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” denilmek suretiyle, yine 19/12/1989 gün ve E:1998/14, K: 1989/49 sayılı kararında da aynı şekilde, bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun bir biçimde tüm sonuçlarıyla kesin olarak edinilmiş hakların korunmasının Hukuk Devleti’nin gereği olduğu vurgulanmaktadır.
Yukarıda aktarılan Anayasa Mahkemesi kararları da, iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralının kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla getirilen bir kural olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararları ile aynı yönde olmak üzere Danıştay’ın bir çok kararında da istikrarlı bir şekilde, “iptal kararlarının geriye yürümeyeceği” kuralının, kazanılmış hakları saklı tutmak, hukuki istikrarı ve hukuk güvenliğini sağlamak ve kamu idaresini korumak amacıyla getirildiği ve anılan kuralın belirtilen amaca uygun olarak yorumlanıp uygulanması gerektiği görüşü benimsenmiştir. (Danıştay 8.Daire E:1967/153, K:1968/2783; Danıştay 10.Daire E:1996/9928, K:1999/2597; Danıştay 2.Daire E:2004/1545, K:2005/1886; Danıştay 2.Daire E:2004/7423, K:2005/113; Danıştay İDDK E: 2007/2326, K:2008/1724; Danıştay İDDK E:2010/2292, K:2013/3366; Danıştay İDDK E:2013/826, K:2015/1654; Danıştay 5.Daire E:2010/6456, K:2013/5790; Danıştay 4.Daire E:2011/2546, K:2011/3384, Danıştay 3.Daire E:2015/31, K:2015/4299)
Belirtilen hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de,  olayımızda olduğu gibi, hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince  iptal edilmiş olması halinde iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerektiği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve Kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Sözü edilen Anayasa Mahkemesi kararında da açıklandığı üzere, belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından bir takım şartlar getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler ve kanunda öngörülen kısıtlamalar, kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolayısıyla, idarenin kamu görevine atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, devletlerin milli güvenliğin korunması amacını gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş olduğunu kabul etmektedir. AİHM, Sözleşme’ye taraf devletin milli güvenliği korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller tutma, ikinci olarak milli güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyen adayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu bilgiyi kullanma yetkisi veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir. (Leander/İsveç, SB.No: 9248/81, 26/3/1987)
Anayasa Mahkemesinin kararına ve AİHM içtihatlarına göre; kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak, bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbir uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi’nin sözü edilen iptal kararının gerekçesi dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi kararı, güvenlik soruşturmasının hiçbir şekilde yapılmayacağını değil, aksine güvenlik soruşturması detaylarının kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin  güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılabileceğini ortaya koymuştur.
Bu durumda;  dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde elde edilerek davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve yine bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair yapılan kanuni düzenlemenin (4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine eklenen ikinci fıkrası) Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen kararıyla iptal edildiği ve bu kararın da Resmi Gazetede yayımlandığı 28/04/2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olması, kanun koyucu tarafından da bu konuda henüz bir düzenlemenin de yapılmamış olduğu anlaşıldığından Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştay’ın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş olan Kanun hükmüne göre elde edilen kişisel verilere dayanılarak  güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlandığından bahisle tesis edilen dava konusu işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nce verilen kararın ilgililer hakkında güvenlik soruşturması yapılamayacağı yönünde olmadığı, aksine kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğunun vurgulandığı, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine bakıldığında, kanun koyucu tarafından, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceleri sağlayacak bir yasal düzenlemenin gerekliliğine işaret edildiği ancak Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de yasal dayanaktan yoksun kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak yapılacak yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun idarece yeniden değerlendirilebileceği de açıktır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, davacının adli yardım istemi kabul edildiğinden başlangıçta alınmayan aşağıda dökümü yapılan 476,15 TL yargılama gideri ile karar kesinleşinceye kadar davacı adına yapılacak yargılama giderlerinin davalı idareden (genel bütçeye dahil olması nedeniyle) tahsili için ilgili tahsil dairesine müzekkere yazılmasına yer olmadığına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Konya Bölge İdare Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere, 14/07/2020 tarihinde oybirliğiyle  karar verildi.
 
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 1 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 2 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 3 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 4 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 5 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 6 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat
muvazzaf subay adayi guvenlik sorusturmasi olumsuz sonuc idari dava iptal karari 2020 tsk kkk 7 Tahancı Hukuk Bürosu - Ankara Avukat

Yorum yapın

Call Now Button