Ceza Hukuku

TCK 216 Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu TCK 216

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu TCK’nın 216.maddesinde ”Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. İfade özgürlüğü ile halkın ayırıcı özelliğe sahip bir kesiminin sahip olduğu değerler arasında denge kuran bu suç TCK’nın 216.maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik Veya Aşağılama Suçu (TCK 216) Nedir?

”TCK madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

TCK 216 Nedir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 216 halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek, farklı özelliklere sahip halkın başka bir kesimini ayrıştırmayı engellemek için koyulan kanundur. İnsanları seçmelerinin mümkün olmadığı ırktan yahut özgür iradeleriyle seçmiş bulunduğu bir dinden, mezhepten dolayı aşağılamak, onları ayrıştırmaya çalışmak insan onuruyla bağdaşmaz. İnsanlık tarihine baktığımızda yaşanılan tecrübelerden edinilen bilgiyle bundan dolayı mağdur olanlar ya da olma ihtimali bulunanlar kanun düzeninde tümüyle olduğu gibi Türk Ceza Kanunu madde 216’da da korunmuş, bu konuda yasa koyucu tarafından düzenleme yapılmıştır. Toplum içinde yaşamanın gereklerinden biri de farklı insani değerlerin bir arada düzen içinde bulunmasıdır, bu sebeple bunu ihlal edilmesinin engellenmesi amaçlanmış, aynı zamanda yasalara uymayan kişilere hapis cezası düzenlenmiştir. İnsan haklarının korunması, insan onuruyla bağdaşmayacak muamelelere maruz kalmaması için kurulmuş hukuk düzeni içinde Anayasa başlıca güvence oluşturur. Anayasamız içerisinde bilhassa madde 26’daki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine baktığımızda asıl kanuni dayanağımızı görmüş oluruz. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 9’da düşünce, vicdan ve din özgürlüğü başlığında herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir denmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 10’da ise ifadeözgürlüğünden bahsedilmiş ve herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir; Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar denmiştir. TCK madde 216 kapsamındaki suç şikayete tabi değildir, bu suç için uzlaşma yapılamaz. Davanın görüleceği mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. TCK madde 216’da geçen suçlar için zamanaşımı süresi vardır bu süre TCK 66/1-e’ye göre 8 yıldır, zamanaşımına uğradıktan sonra soruşturma yapılamaz.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Dini Değerleri Aşağılama Suçu

Toplum içinde yaşamanın gereklerinden biri kamu barışının sağlanmasıdır. Toplum içinde yaşamak öncelikle farklı fikirlerin olabileceğinin bilincinde olmayı, farklı inançlara sahip bireylerin olabileceğini bilmeyi ve bunlara saygı duymayı gerektirir. Hukukun amacı olan insan hayatını ve sahip olduğu maddi manevi varlıkları korumak olduğundan bireyin toplum içerisinde ayrıştırılması, dışlanması düzenin bozulmasına yol açar bu da hukukun amacıyla bağdaşmaz. Burada suçun maddi ve manevi unsurlarına bakmak gerekir: Dini değerleri aşağılama suçu için suçun maddi unsuru dini değerlerin alenen aşağılanmasıdır, manevi unsur ise kasıttır. 

TCK 216/1 Nedir?

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan bahsedilir.  Halkın bir kesiminin yapmış olduğu meslek, içerisinde bulunduğu ekonomik koşullar, ırkı, inancı, ibadetleri, yaşadığı coğrafya dolayısıyla başka bir kesimi tarafından düşmanlığa alenen sebebiyet veren kimse için, başka bir birey, azınlık, topluma tehlike oluşturması sebebiyle bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Kamu barışını tehlikeye atması bu tehlikenin açık ve yakın olmasına sebep olacak fiilin cezalandırılması gerektiğine kanun koyucu tarafından hükmedilmiştir.

TCK 216/2 Nedir?

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesimini alenen aşağılama suçundan bahsedilir. Kanun başkalarının değerlerinin, maddi ve manevi varlığının aşağılanmasına engel olmak sebebiyle bunu yapan kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis cezasını öngörmüş, halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama kastı bulunan kişinin cezalandırılmasını düzenlemiştir. Bu suçu işleyen kişi altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır aynı zamanda kanunun amacı bu suçu işleyebilecek kişileri caydırmak, halkın bir kesiminin alenen aşağılanmasına yönelik gerçekleşebilecek fiillere engel olmak, toplum düzenini korumayı sağlamaktır.

TCK 216/3 Nedir?

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçundan bahsedilir fakat şunu özellikle belirtmek gerekir ki işlenen suçun kamu barışına yönelik olması gerekir, dini değerleri aşağılama kapsamına giren bütün suçlar TCK madde 216/3 kapsamında değildir. Kişinin altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması için kamu barışını bozmaya yönelik bir fiilin olması gerektiği ifade edilmiştir.

Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik Veya Aşağılama Suçu (tck Madde 216) Maddi Unsurları

A. Fail ve Mağdur

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçunun faili bakımından özel bir durum aranmamıştır. Söz konusu suçu, özgü suç olmaması sebebiyle herkes işleyebilecektir. 

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu, ”Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Dolayısıyla suçun öncelikli mağduru kamunun kendisidir. TCK madde 216/2 ve 3 fıkraları kapsamında ilgili suçun aşağılama suretiyle işlenmesi halinde de aşağılanan kesimde bulunan kişiler mağdur olabilecektir. 

B. Fiil, Netice ve Nedensellik Bağı

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunun işlenebilmesi için halkın farklı özellikler gösteren bir kesimini diğer kesimine karşı alenen tahrik etme ya da halkın farklı özellikler gösteren bir kesimini bu özellikler sebebiyle aşağılamak fiillerinden birisi gerçekleştirilmelidir. Kanun koyucu, suçun oluşması için alenen tahrik ya da aşağılamanın varlığını aramış olsa da hangi eylemlerin tahrik ya da aşağılama teşkil edeceğini göstermemiştir. Söz konusu suç bu yönüyle serbest hareketli bir suçtur. 

TCK, Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunun meydana gelmesi için eylemin aleni olmasını aramıştır. Kelime olarak ”açıklık” anlamına gelen aleniyet, TCK 216 bakımından belirli bir kesim tarafından algılanabillir, görülebilir olmayı ifade etmektedir. 

TCK madde 216/1 fıkrası kapsamında suçun oluşabilmesi için halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesiminin, diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi ve kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekmektedir. TCK madde 216/1 bakımından somut tehlike suçu söz konusudur. Şayet failin eylemi, kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkarmaya elverişli değilse suç gündeme gelmeyecektir. 

TCK madde 216/2 fıkrası kapsamında suçun oluşabilmesi için failin, halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılaması aranmıştır. İlgili fıkra bu haliyle soyut tehlike ve sırf hareket suçu olup fiilin işlenmesi halinde suç tamamlanmış olacaktır. 

TCK madde 216/3 fıkrası kapsamında suçun oluşması için fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekmektedir. Madde metninde kamu barışını bozmaya elverişlilikten bahsedilse de kamu barışının bozulması şart değildir. Fiilin, kamu barışını bozmaya elverişli olmaması halinde ise ilgili suç gündeme gelmeyecektir. Dolayısıyla TCK madde 216/3 somut tehlike suçunu teşkil etmektedir. 

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2016/1776 E. , 2016/3983 K. numaralı kararında ‘’TCK’nın 216. maddesinde tanımlanan halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçunun oluşabilmesi için failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.
Somut olayda, arkadaşının darp edilmesi üzerine karşı grupla aralarında başlayan kavga esnasında beraberindekilere, “öldürün bu Kürtleri” diyen sanık …’in kastının ülkede yaşayan bir toplum kesimi olmayıp kavga halinde oldukları olay yerinde bulunan alet ve şahıs olarak muayyen bir gruba yönelik olduğu, böylelikle atılı suçu oluşturmayacağı anlaşılmakla, o yer Cumhuriyet savcısının temyizindeki görüşüne iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA,’’ şeklinde hüküm kurmuştur.

Failin TCK madde 216/1 ve 3 fıkraları kapsamında sorumlu tutulabilmesi için fiilleri ile meydana getirdiği somut tehlike arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı, meydana gelen netice faile isnat edilebilmelidir. TCK madde 216/2’de düzenlenen alenen aşağılama hali, soyut tehlike ve sırf hareket suçu olması sebebiyle failin fiili işlediği anda suç meydana gelecektir.

Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik Veya Aşağılama Suçu (tck Madde 216) Manevi Unsurları

Kast, Türk Ceza Kanunu’nun 21.maddesinde, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olarak ifade edilmiştir. Bir diğer ifadeyle kast, öngörülebilir bir neticenin öngörülmesi ve istenmesi yahut en azından kabul edilmesi halinde söz konusu olacaktır. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere kastın gündeme gelebilmesi için öngörülebilirlik, öngörme ve isteme yahut kabul etme unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. 

A. Öngörülebilirlik ve Öngörme

Herhangi bir suçun değerlendirilmesinde ilk kıstas, herkesçe öngörülebilir olup olmadığıdır. Buna göre TCK kapsamında bir suçtan bahsedebilmek için öncelikle dış dünyaya yansıyacak hareketin veya neticenin aynı durumda bulunan, ortalama zekaya sahip, makul kişiler için öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu kişiler için öngörülebilir olmayan durumların varlığı halinde ise illiyet bağının kesilmesi söz konusu olabilecektir. Örneğin; bir yaralı ambulansla hastaneye götürülürken ambulansa yıldırım düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi halinde meydana gelen ölüm neticesinden ambulans görevlilerinin sorumlu tutulmasına imkan yoktur. Nitekim burada herkesçe öngörülebilir bir durum olmadığı gibi illiyet bağı da kesilmiştir.

Kanun koyucu, kast unsuruyla işlenen suçlarda failin iç dünyasındaki kötülüğü, bu kötülüğün yoğunluğunu, suç işleme konusundaki kararlılığını, neticeyi bilmesini ve istemesini cezalandırmaktadır. Fail, kast unsuruyla suç işlerken neticeyi öngörmektedir. Dolayısıyla suçun bilerek işlenmesi halinde artık kast unsuru devreye girecektir. 

B. Neticeyi İsteme

Türk Ceza Kanunu’nun 21.maddesi, kast unsurunun varlığı için suça ilişkin neticenin istenmesini yahut en azından kabul edilmesini aramıştır. Buna göre fail, suçu öngörmesinin yanında gerçekleşmesini istemekte en azından gerçekleşeceğini kabul etmektedir. 

C. Doğrudan Kast ve Olası Kast Ayrımı

Doğrudan kast ve olası kast, TCK’nın 21.maddesinde düzenlenmiştir. Doğrudan kast, ilgili maddede ”suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” olarak; olası kast ise  ”kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” olarak tanımlanmıştır. Ayrıca suçun olası kast ile işlenmesi halinde verilecek cezanın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirileceği öngörülmüştür. 

TCK düzenlemesi olası kastın sınırlarını açıkça çizmiş değildir. Kanun gerekçesi incelendiğinde ise olası kast şu şekilde ifade edilmektedir:

”Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. 

Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.” 

Kanunun gerekçesinde de açıkça değinildiği üzere olası kast halinde fail, neticeyi kabullenerek, adeta ”olursa olsun” düşüncesiyle hareket etmektedir. 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2023/5256 E. , 2023/7948 K. 02.11.2022 T. kararında”Buna göre, doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Failin, gerçekleştireceği hareketin kanunî tipe vücut vereceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.

Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve “olursa olsun” düşüncesi ile göze almakta, neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.” şeklinde hüküm kurmuştur. 

Ortak Hüküm

TCK’nın 218.maddesinde ortak bir hüküm öngörülmüştür. Söz konusu düzenlemeye göre Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

Suçun Özel Görünüş Biçimleri

A. Teşebbüs

Teşebbüs kurumu, TCK’nın 35.maddesinde, failin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamasından sorumlu tutulması olarak ifade edilmiştir. Bu maddeye göre fail, teşebbüs aşamasında kalan bir suçtan meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak olup, diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilecektir. TCK madde 216 bakımından teşebbüs hükümlerini her bir fıkra özelinde değerlendirmek gerekmektedir. 

TCK madde 216/1 fıkra hükmünde düzenlenen suç tipi somut tehlike suçunu arz etmektedir. İlgili hükme göre suçun meydana gelebilmesi için toplumun bir kesiminin diğer bir kesimine karşı alenen tahrik edilmesi ve bu tahrik sebebiyle açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekmektedir. Buna göre toplumun bir kesimini diğer bir kesime karşı elverişli hareketlerle alenen tahrik eden; fakat açık ve yakın bir tehlikeye sebep olamayan failin eylemi teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır. 

TCK madde 216/2 fıkra hükmünde düzenlenen suç hali soyut tehlike ve sırf hareket suçunu oluşturmaktadır. Bu tip suçlarda failin suçu işlemesi için ayrıca bir neticenin doğmasına gerek yoktur. Fail, suç tipinde öngörülen fiili gerçekleştirmesi ile suç tamamlanacaktır; ancak suçun icrai hareketlerinin bölünebilir olması halinde suça teşebbüs mümkün olabilecektir. 

TCK madde 216/3 fıkra hükmünde düzenlenen suç tipi somut tehlike suçunu arz etmektedir. Buna göre, fiil kamu barışını bozmaya elverişli olma yoğunluğunu haiz değilse ilgili suç teşebbüs düzeyinde kalacaktır. 

B. İştirak

İştirak, bir suçun birden fazla fail tarafından birlikte işlenme iradesini ifade etmektedir. İştiraktan bahsedebilmek için birden fazla kişinin katılımı olması ve bu kişilerde suç işlemeye ilişkin ortak bir irade olması gerekmektedir. Bu sebeple iştirak, yalnızca kasten işlenebilen suçlarda gündeme gelebilecektir. 

TCK madde 216’da düzenlenen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçu, kasten işlenebilir olarak düzenlenmiştir. Buna göre ilgili suçun birden fazla fail tarafından birlikte işlenmesi halinde iştirak gündeme gelecektir. 

C.İçtima

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunun içtimaı genel hükümlere tabiidir. TCK’nın 42 vd. hükümlerinde suçların içtimaı düzenlenmiştir. İlgili hükümlere göre fail, Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçunu tek bir suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda birden fazla kez işlemesi halinde tek bir cezaya mahkûm edilecek olup, verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılacaktır.

Fail, gerçekleştirdiği eylemiyle TCK madde 216 yanında başkaca bir suçu da işlemiş olabilir. Böyle bir durumun varlığı halinde birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren fail, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır. 

Muhakeme

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçu şikayete tabi olmayıp, soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılabilmektedir. Söz konusu suç için öngörülen ceza 10 yıl ve daha aşağısı olması ve 5235 sayılı kanunda belirtilen suçlardan da olmaması sebebiyle görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir. 

TCK madde 216 Önödemeye tabi midir?

Önödeme TCK’nın 75.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde düzenlemesine göre yalnız adli para cezasını gerektiren yahut üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlar önödemeye tabidir. Bahsedilen şartları taşımaması sebebiyle TCK madde 216 önödeme kapsamında değildir. 

TCK madde 216 Uzlaştırmaya tabi midir?

CMK madde 253 hükmü uzlaştırma kurumunu düzenlemiştir. İlgili düzenlemeye göre soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı suçlar ile CMK madde 253’te katalog olarak sayılan suçlar uzlaştırmaya tabidir. Buna göre Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama suçu uzlaştırma kapsamında değildir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir