Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Boşanma Sebepleri Nelerdir?; Boşanma hukukunda hangi durumların dava konusu yapılabileceğini bilmek, süreci doğru planlamak açısından kritik önemdedir. Bu yazıda, Türk Medeni Kanunu sistematiği çerçevesinde boşanma nedenlerinin nasıl sınıflandırıldığını, hangi hallerde ispat yükünün nasıl şekillendiğini ve uygulamada hangi ölçütlerin dikkate alındığını özetleyeceğiz. Özellikle mutlak boşanma sebepleri ile nisbi boşanma sebepleri arasındaki fark, başvurulacak hukuki yolun ve delil stratejisinin belirlenmesinde belirleyicidir.
Türk Medeni Kanunu’na Göre Boşanma Sebepleri
Türk Medeni Kanunu, boşanma nedenlerini genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere iki ana kategori altında düzenlemiştir. Bu ayrım, boşanma davasında hangi hukuki temele dayanılacağı ve davayı kimin hangi delillerle ispatlaması gerektiği bakımından büyük önem taşır.
Genel boşanma sebepleri, kanunun 166. maddesinde yer almakta olup, evlilik birliğinin “temelinden sarsılması”na dayanır. Burada eşler arasında yaşanan geçimsizlik, güven kaybı, ilgisizlik, şiddetli tartışmalar gibi durumların ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi yeterlidir. Bu nedenle genel boşanma sebepleri oldukça geniş kapsamlıdır.
Buna karşılık özel boşanma sebepleri, kanunda tek tek sayılmıştır. Yani hangi hallerin boşanma sebebi olacağı açıkça belirtilmiştir. Bu sebepler şunlardır:
- Zina (aldatma)
- Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
- Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme
- Terk
- Akıl hastalığı
Bu özel sebeplerden birine dayanılarak açılan davada, olayın kanundaki şartları taşıması durumunda hâkim, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmadan boşanma kararı verebilir.
Mutlak Boşanma Sebepleri
Mutlak boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda açıkça tanımlanan ve gerçekleştiği kanıtlandığında hâkimin boşanma kararı vermek zorunda olduğu durumlardır. Bu sebepler, evlilik birliğinin kesin olarak sürdürülemeyeceğini ortaya koyar ve hâkime herhangi bir takdir yetkisi bırakmaz. Yani mutlak boşanma nedenlerinden biri ispatlandığında, evliliğin sona erdirilmesi hukuken zorunlu hale gelir.
Kanunda düzenlenen başlıca mutlak boşanma sebepleri şunlardır:
- Zina (Aldatma): Eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken başka biriyle cinsel ilişki yaşaması, Medeni Kanun’un 161. maddesi uyarınca boşanma sebebidir. Bu durumda mağdur eşin, durumu öğrendikten sonra altı ay içinde dava açması gerekir.
- Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış: Eşlerden birinin diğerinin yaşamına kast etmesi, fiziksel şiddet uygulaması ya da onur kırıcı söz ve davranışlarda bulunması hâlinde boşanma davası açılabilir. Bu durum, TMK m.162 kapsamında düzenlenmiştir.
- Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme: Eşlerden birinin onur kırıcı, toplumca küçük düşürücü bir suç işlemesi veya sürekli haysiyetsiz bir yaşam sürmesi halinde diğer eşin boşanma talep etme hakkı doğar.
- Terk: Eşlerden birinin ortak konutu haklı bir neden olmaksızın terk etmesi ve dört ay boyunca dönmemesi durumunda, kalan eş ihtar göndermişse, TMK m.164 uyarınca boşanma davası açılabilir.
- Akıl Hastalığı: Eşlerden birinin tedavisi mümkün olmayan bir akıl hastalığına yakalanması ve bu durumun evlilik birliğini sürdürülemez hale getirmesi halinde, diğer eş boşanma davası açabilir. Ancak bu durumda sağlık kurulu raporu alınması zorunludur.
Bu nedenler “mutlak” olarak adlandırılır çünkü ispatlandıkları anda boşanmanın kaçınılmaz olduğu kabul edilir. Hâkim, tarafların barışma olasılığını veya evliliğin devamının yararlı olup olmadığını değerlendirmez.
Nisbi Boşanma Nedir?
Nisbi boşanma, hâkimin takdirine bırakılmış, her evliliğin koşullarına göre farklı biçimde değerlendirilen boşanma türüdür. Bu kavram, kanunda açıkça belirtilmeyen ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılması kapsamında değerlendirilen haller için kullanılır.
Nisbi boşanma davalarında hâkim, olayın taraflar üzerindeki etkisini, evliliğin sürdürülüp sürdürülemeyeceğini ve tarafların kusur oranlarını araştırır. Yani aynı davranış bir çift için boşanma sebebi sayılırken, başka bir çift için sayılmayabilir.
Nisbi Boşanma Sebepleri
Örneğin;
- Aşırı kıskançlık,
- Eşin ilgisizliği veya sevgisizliği,
- Ekonomik şiddet,
- Sürekli geçimsizlik ve tartışmalar,
- Güven sorunları ve yalan söyleme
gibi haller, hâkim tarafından nisbi boşanma sebepleri kapsamında değerlendirilebilir.
Bu tür davalarda ispat yükü davacıdadır. Tanık, mesaj kayıtları, raporlar veya yazılı belgelerle iddialar desteklenmelidir. Hâkim, tüm bu delilleri inceleyip evliliğin artık sürdürülemeyecek hale gelip gelmediğine karar verir.
En Kolay Boşanma Sebepleri
En kolay boşanma sebepleri, genellikle ispatı daha basit olan ve tarafların anlaşmaya varabildiği durumlarda ortaya çıkar. Boşanma sürecinin zorluğu, davanın türüne ve dayandığı sebebin kanıtlanabilirliğine göre değişir.
Uygulamada en kolay boşanma şekli, anlaşmalı boşanmadır. Eşlerin en az bir yıl evli olması, boşanma konusunda mutabık kalmaları ve mahkemede bu iradelerini özgürce beyan etmeleri yeterlidir. Bu durumda dava çoğu zaman tek celsede sonuçlanır.
Ayrıca şiddetli geçimsizlik, uzun süredir ayrı yaşama, ekonomik şiddet veya duygusal ilgisizlik gibi sebepler de, somut delillerle desteklendiğinde hızlı sonuç alınabilen nisbi boşanma sebepleri arasındadır.
Tek Celsede Boşanma Sebepleri
Tek celsede boşanma sebepleri, davanın kısa sürede sonuçlanmasını sağlayan ve taraflar arasında çekişme bulunmayan durumlardır. Bu tür boşanmalar, genellikle anlaşmalı boşanma davalarında görülür.
Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerin en az bir yıl evli olmaları, boşanma ve sonuçları konusunda mutabakata varmaları ve mahkemede birlikte beyan vermeleri hâlinde hâkim boşanmaya karar verebilir. Bu durumda dava çoğu zaman tek celsede tamamlanır.
Ancak çekişmeli davalarda da bazı haller, delillerin açık olması durumunda kısa sürede karara bağlanabilir. Örneğin;
- Zina veya şiddet gibi açık ve kesin delillerin bulunduğu durumlar,
- Tarafların tanık beyanlarıyla doğrulanan olaylar,
- Eşin uzun süre terk etmiş olması gibi somut vakalar,
tek celsede karara bağlanabilecek durumlar arasında sayılabilir.
Tek Taraflı Boşanma Sebepleri
Tek taraflı boşanma sebepleri, eşlerden yalnızca birinin boşanma talebinde bulunduğu ve diğer tarafın bu isteğe karşı çıkmasına rağmen davanın açılabildiği durumlardır. Bu tür boşanmalar, özellikle çekişmeli boşanma davaları kapsamında değerlendirilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlilik birliği bir taraf için çekilmez hale gelmişse, o eş tek başına mahkemeye başvurarak boşanma davası açabilir. Diğer eşin onayı veya rızası bu durumda aranmaz.
Tek taraflı boşanma davası genellikle şu durumlarda gündeme gelir:
- Şiddetli geçimsizlik (evlilik birliğinin temelinden sarsılması),
- Zina (aldatma),
- Terk,
- Ekonomik ya da psikolojik şiddet,
- Aşırı kıskançlık veya güven kaybı.
Bu davalarda mahkeme, davacının iddialarını delillerle ispatlamasını ister. Tanık ifadeleri, mesaj kayıtları, fotoğraflar veya raporlar bu süreçte önemli rol oynar.
Özel Boşanma Sebepleri
Özel boşanma sebepleri ise zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır.
Özel boşanma sebeplerinden olan zina sebebiyle boşanma Türk Medeni Kanunumuzun 161’inci maddesinde; hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma Türk Medeni Kanunumuzun 162’nci maddesinde; suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma Türk Medeni Kanunumuzun 163’üncü maddesinde; terk sebebiyle boşanma Türk Medeni Kanunumuzun 164’üncü maddesinde; akıl hastalığı sebebiyle boşanma ise Türk Medeni Kanunumuzun 165’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu özel boşanma sebepleri sınırlı sayı (numerus clausus) prensibine göre tahdidi olarak düzenlenmiştir. Buna göre kanunda sayılan boşanma sebepleri dışında hiçbir durum özel boşanma sebebi teşkil edemez.
- ZİNA : “Madde 161: (1) Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
(2)Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
(3)Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere; zina sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında dava hakkı, boşanma sebebinin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Söz konusu boşanma davalarında diğer eş, zina yapan eşten manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir.
Kanun hükmünden anlaşılabilecek olan bir diğer husus da zina söz konusu olduğu durumlarda kişilerin, zina sebebine dayalı olarak dava açılabileceği gibi, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davası da açabiliyor olmasıdır. Bu iki sebebe de dayanarak aynı anda dava da açılabilir. Burada hakim, yalnızca öne sürülen sebepleri değerlendirmekle mükelleftir, talepten fazlasına karar veremez. Fakat Yargıtay içtihatlarından yararlanılabilir.
- Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış : “Madde 162 : (1) Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
(2)Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
(3)Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Boşanma davalarında hayata kast kavramı “öldürme niyetini içeren fiiller” olarak algılanmalıdır. Pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışın ne olduğu ise somut olayda meydana gelen fiile göre hakim tarafından değerlendirilmektedir. Genel olarak “pek kötü muamele”; kişinin vücut bütünlüğünü bozan fiillerdir. “Onur kırıcı davranış”tan ise; eşi küçük düşürücü ve tahkir içeren söylemler anlaşılmalıdır. Zira, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2016/21125 Esas, 2017/7988 Karar sayılı ve 22.06.2017 Tarihli Kararına göre Yargıtay, eşine sürekli fiziksel şiddet uygulayan kişinin eşine karşı pek kötü muamelede bulunduğuna ve onur kırıcı davranışlar sergilediğine içtihat etmiş ve “Yapılan ve toplanan delillerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış oluşturur.” denmiştir.
Yine eğer davacı yukarıda sayılan hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebeplerine dayanarak dava açarsa hakim, başka bir sebebe dayanarak karar veremez. Bu sebeplere dayanarak dava açma hakkı ; eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle düşmektedir
- Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme : “Madde 163 : Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
Kanunun lafzından da anlaşılacağı gibi boşanma sebebi oluşturacak suçun küçük düşürücü bir suç olması şartı aranmaktadır. Fakat diğer sebeplerin aksine burada herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Mahkeme işlenen suçun niteliğine zaman hususunu değerlendirecek ve buna göre karar verecektir.
Ayrıca Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/21999 E., 2017/2786 K. Sayılı ve 16.03.2017 Tarihli kararında ; eşlerden birinin uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olması evlilik birliğini temelinden sarstığını ve bu yüzden de boşanma sebebinin gerçekleştiğini içtihat etmiştir.
Diğer bir neden olarak ilgili kanunda haysiyetsiz hayat sürme yer almaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/16450 Esas, 2009/19112 Karar sayılı ve 09.11.2009 Tarihli Kararında “…bir müddet evlilik dışı birlikte yaşadığı, bu nedenle haysiyetsiz yaşam sürmenin koşullarının gerçekleştiği ve onunla birlikte yaşaması davacıdan beklenemeyecek hale geldiği…” yönünde bir karar vermiştir.
- TERK : “Madde 164 (1) Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
(2)Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”
Kanun hükmüne göre, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek suretiyle diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk ettiği durumlarda “terk” söz konusu olur. Burada, söz konusu ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam ediyor olmalıdır. Bu durumda terk edilen eş tarafından dört ay içerisinde yapılan istem üzerine hakim, terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi ihtarınında bulunur. Bu ihtarın da sonuçsuz kalması halinde terk edilen eş, boşanma davası açabilir.
Ek olarak belirtmek gerekir ki terk sebebine dayanarak açılan boşanma davalarında herhangi bir hak düşürücü süre de söz konusu değildir.
5-) AKIL HASTALIĞI : “Madde 165 : Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”
Akıl hastalığı sebebiyle boşanma durumunda akıl hastalığının, ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi şartı aranmaktadır. Ek olarak hastalığın kalıcı olduğuna dair resmi sağlık kurulu raporunun bulunması da gerekmektedir. Hakim boşanmaya, bu rapora dayanarak karar verecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, akıl hastalığının söz konusu olduğu durumlarda “evlilik birliğinin sarsılması” hukuki sebebine dayanılarak dava açılamamasıdır. Zira herhangi bir akıl hastalığına sahip olan bir kişinin hareketleri iradi değildir. Bu yüzden bu durumda olan kişilere de kusur yüklenemez.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.