Hukukta Müstafi Ne Demek?
								Hukukta müstafi, özellikle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu bağlamında, memurun yazılı istifa beyanı olmaksızın, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesiyle “çekilmiş sayılma” sonucuna uğramış kişi anlamına gelir. Klasik literatürde istifadan türeyen bu kavram, izinsiz/mazeretsiz kesintisiz 10 gün devamsızlık, naklen atamada süresinde göreve başlamama, aylıksız izin bitiminde dönmeme veya yurt dışı görevlendirme/terhis sonrası işe başlamama gibi durumlarda gündeme gelir. Müstafi ile istifa arasındaki fark, birinde idare kararıyla oluşan hukuki sonuç, diğerinde ise memurun iradi başvurusu ve kabul/yerine atama şartıdır. Bu nitelik, memurun yeniden atama bekleme süreleri, özlük ve mali haklara etkiler ve bazı hâllerde memuriyete dönüş yasağı gibi sonuçlar doğurur.
Hukukta Müstafi Ne Demek?
Müstafi kelimesi, Arapça kökenli olup “istifa eden, görevinden ayrılan kişi” anlamına gelir. Hukuk dilinde ise bu kavram, özellikle devlet memurluğundan çekilmiş sayılan kişiler için kullanılır. Türk hukuk sisteminde müstafi sayılmak, kişinin kendi iradesiyle istifa beyanında bulunmadan, kanunun öngördüğü şartların kendiliğinden gerçekleşmesi sonucu memuriyetin sona ermesi anlamına gelir. Bu durum, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94. maddesi başta olmak üzere ilgili düzenlemelerde açıkça belirtilmiştir.
Terim ve Köken
Müstafi terimi, Arapça “istefa” kelimesinden türemiştir ve “çekilmek” ya da “istifa etmek” anlamına gelir. Ancak hukuki anlamda müstafi, yalnızca bir görevden ayrılan kişiyi değil, yasal sürelere uymadığı için görevinden kendiliğinden ayrılmış sayılan kişiyi ifade eder. Dolayısıyla müstafi kavramı, hem dilsel hem de hukuki yönüyle “iradî istifa”dan farklı bir içerik taşır.
Müstafi Sayılma Ne Demek?
Müstafi sayılma, memurun bağlı bulunduğu kuruma yazılı istifa dilekçesi vermeksizin, mazeretsiz şekilde görevi 10 gün boyunca kesintisiz olarak terk etmesi halinde idarece tesis edilen bir işlemdir. Bu durumda memur, sanki istifa etmiş gibi değerlendirilir ve görevine son verilir. Ancak bu işlem, idarenin takdirine bağlı olmayıp doğrudan kanundan kaynaklanır. Bu nedenle müstafi sayılan kişi, disiplin cezası almaz ancak memuriyet statüsü sona erer.
Hukuki Dayanak
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94. maddesi gereğince, “mezuniyetsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın görevin terk edilmesi ve bu terkin kesintisiz 10 gün devam etmesi hâlinde, yazılı müracaat şartı aranmaksızın çekilme isteğinde bulunulmuş sayılır.” Bu hüküm, müstafi sayılma hâllerinin temelini oluşturur. Dolayısıyla müstafi kavramı, memurun fiilen görevi bırakmasıyla değil, bu fiilin kanundaki şartlara uygun şekilde gerçekleşmesiyle ortaya çıkar.
Müstafi ile İstifa Arasındaki Fark
Müstafi kavramı ile istifa kavramı, her ne kadar her ikisi de görevden ayrılma sonucunu doğursa da, hukuki nitelik ve sonuç bakımından birbirinden farklıdır. İstifa, memurun kendi iradesiyle görevi bırakma talebini yazılı olarak bildirmesidir. Müstafi sayılma ise, memurun böyle bir talebi olmaksızın, kanunun öngördüğü devamsızlık veya göreve başlamama hâllerinin oluşmasıyla idarenin tesis ettiği bir sonuçtur.
İrade Beyanı ve Usul Farkı
İstifa durumunda memur, görevinden ayrılmak istediğini yazılı olarak bildirir. Kurum bu talebi değerlendirir; çekilme isteği kabul edilmeden veya yerine atanan kişi göreve başlamadan memur görevi bırakamaz. Bu yönüyle istifa, idarenin onayına bağlı bir işlemdir. Buna karşılık müstafi sayılma hâlinde memur, idareye herhangi bir bildirimde bulunmaz; görevine 10 gün boyunca mazeretsiz olarak devam etmez. Bu durumda, idare kanunun öngördüğü koşullar gerçekleştiği için resen (kendiliğinden) çekilmiş sayılma kararı verir. Dolayısıyla müstafi sayılma, memurun açık irade beyanına değil, fiili davranışına ve süre şartına bağlıdır.
Bekleme Süreleri ve Sonuçlar
İstifa eden memur, 657 sayılı Kanun’un 97. maddesi gereğince 6 ay geçmeden yeniden memuriyete atanamaz. Ancak müstafi sayılan memur için bu süre en az 1 yıldır. Bazı durumlarda (örneğin olağanüstü hâl veya seferberlik sırasında görevi bırakanlarda) bu süre 3 yıla kadar çıkabilir veya bir daha kamu görevine atanma hakkı tamamen ortadan kalkabilir. Ayrıca, istifa eden memur devir-teslim yükümlülüğünü yerine getirirse, mali ve disiplin sorumluluğu doğmaz. Ancak müstafi sayılan memur, görevi devretmeden ayrıldığı için, mali ve idari sorumluluk riski altındadır. Bu fark, iki kavram arasındaki en önemli ayrımlardan biridir.
Yeniden Atama Hakkı Açısından Fark
İstifa eden memur en fazla iki kez memuriyetten ayrılabilir ve tekrar atanabilir (DMK m.92). Buna karşın müstafi kalan kişi, bu sürecin yasal yaptırımına tabi olur ve belirli bekleme süresi dolmadan başvuru yapamaz. Dolayısıyla müstafi sayılanların yeniden memuriyete dönüşü, yalnızca yasanın izin verdiği şartlarda mümkündür.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu Kapsamında Müstafi (Çekilmiş Sayılma)
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK), memuriyetin sona erme hâllerini açıkça düzenlemiş ve bu kapsamda çekilmiş sayılma yani “müstafi sayılma” kavramına da özel bir yer vermiştir. Bu düzenleme, memurun iradi olarak istifa etmediği, ancak fiilen görevi terk ettiği durumlarda kamu hizmetinin aksamaması ve idarenin belirsizlik yaşamaması amacıyla getirilmiştir. Müstafi sayılma, bir disiplin cezası değil, kanundan doğan bir statü kaybıdır.
Temel Maddeler
Müstafi sayılmaya ilişkin hükümler DMK’nın birden fazla maddesinde yer almaktadır. Bu maddeler, her bir durum için farklı koşullar ve sonuçlar öngörür:
- Madde 94: Memurun çekilme (istifa) hakkı ve çekilmiş sayılma hâli, yani mazeretsiz 10 gün devamsızlık durumu.
 - Madde 95: Çekilmede devir ve teslim yükümlülükleri; memurun sorumlulukları ve görevini bırakma koşulları.
 - Madde 96: Olağanüstü hâl, seferberlik veya afet durumlarında çekilme usulü.
 - Madde 97: Yeniden memuriyete atanma bekleme süreleri (6 ay, 1 yıl, 3 yıl veya süresiz yasak).
 - Madde 98: Memurluğun sona erme hâlleri: çıkarılma, ölüm, emeklilik, çekilme, çekilmiş sayılma vb.
 - Madde 108: Aylıksız izin süresinin bitiminde 10 gün içinde göreve dönülmemesi hâli.
 - Madde 63–62: Göreve başlama süresi ve göreve başlamayanların müstafi sayılması (özellikle ilk atama veya nakil hâllerinde).
 
Müstafi Sayılma İşleminin Niteliği
Müstafi sayılma kararı, idarenin takdir yetkisini kullanmadığı, doğrudan kanunun uygulanması sonucu ortaya çıkan bir işlemdir. Yani idare, memurun 10 günlük mazeretsiz devamsızlık yaptığını tespit ettiği anda, yasal olarak bu kişiyi müstafi saymakla yükümlüdür. Bu nedenle işlem, disiplin cezası değil; statü sona erdirici bir idari işlem niteliği taşır. Bu işlemin iptali talebiyle açılan davalarda, idare mahkemeleri genellikle devamsızlığın kesintisizliği ve mazeretin geçerliliği yönünden inceleme yapar.
Müstafi Sayılmanın Hukuki Sonuçları
Müstafi kalan memur, görevden ayrıldığı tarihten itibaren devlet memuru sıfatını kaybeder ve bir yıl boyunca kamu görevine atanamaz. Ayrıca, görevi bıraktığı gün itibarıyla özlük ve mali hakları da sona erer. Ancak, yargı kararıyla işlemin iptali hâlinde, görevine döndürülen memur, fiilen çalışmadığı dönem için özlük ve maaş haklarını da talep edebilir. Bu husus, Danıştay 1. Dairesi’nin 21.06.1983 tarihli, E.1983/116, K.1983/144 sayılı kararı ile içtihat haline gelmiştir.
Müstafi Sayılma Hâlleri ve 10 Gün Kuralı
Müstafi sayılma, memurun idareye yazılı istifa dilekçesi vermeden, kanunda belirtilen şartların oluşmasıyla kendiliğinden görevinden çekilmiş sayılması hâlidir. Bu durum, kamu hizmetinin sürekliliği ilkesini korumak amacıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Kanuna göre, memurun mazeretsiz olarak kesintisiz 10 gün boyunca göreve gelmemesi veya belirli sürelerde göreve başlamaması, müstafi sayılmanın temel gerekçesidir.
Kesintisiz 10 Gün Devamsızlık
657 sayılı Kanun’un 94. maddesi uyarınca, memurun kurumunca kabul edilen bir mazereti bulunmadan görevine 10 gün boyunca kesintisiz olarak gelmemesi, çekilmiş sayılma sonucunu doğurur. Bu süre hesabında, hafta sonu tatilleri ve resmî bayramlar da hesaba katılır. Danıştay 16. Dairesi’nin 2015/9334 E., 2015/500 K. sayılı kararı da bu yöndedir. Yani, memurun görevi terk ettiği günden itibaren 10. gün dolduğunda, idare “müstafi sayılma” işlemini tesis eder.
Naklen Atama Sonrası Göreve Başlamama
Bir memur, naklen atandığı yeni görev yerine tebliğden itibaren 15 gün içinde gitmek ve göreve başlamak zorundadır. Kanunda öngörülen 15 günlük süreye ilave olarak 10 günlük ücretsiz bekleme süresi de tanınabilir. Tüm bu sürelerin sonunda mazeret bildirmeden göreve başlamayan memur, müstafi sayılır. Bu hüküm, DMK’nın 63. ve 62. maddeleri uyarınca uygulanır.
Aylıksız İzin Bitiminde Göreve Dönmeme
657 sayılı Kanun’un 108. maddesi uyarınca aylıksız izin süresi biten memur, en geç 10 gün içinde görevine dönmekle yükümlüdür. Bu süre içinde göreve başlamayan memur, müstafi sayılır. İdare, bu süreyi aşan devamsızlık hâlinde resen çekilmiş sayılma işlemi tesis eder.
Yurtdışı Görevlendirmede Süre Aşımı
Yurt dışında eğitim, staj veya görev amacıyla gönderilen memurların izin süresi sonunda derhâl görevine dönmesi gerekir. Yurt dışında izin süresi bitiminde göreve başlamayan memur hakkında 10 gün beklenmeden müstafi sayılma işlemi yapılır. Bu durum, kamu hizmetinin kesintiye uğramaması açısından kanunda istisna olarak düzenlenmiştir.
Askerlik ve Terhis Sonrası Göreve Başlamama
Askerlik sebebiyle görevinden ayrılan memur, terhis tarihinden itibaren 30 gün içinde kurumuna başvurmak zorundadır. Bu sürede görevine başlamayanlar da müstafi sayılır. Bu hüküm, hem Devlet Memurları Kanunu’nun 63. maddesi hem de ilgili askerî mevzuat uyarınca uygulanır.
Tatil ve Hafta Sonu Günlerinin Hesabı
Danıştay içtihatlarına göre, 10 günlük devamsızlık süresinin hesabında hafta sonu ve resmî tatiller dikkate alınır. Aksi hâlde, fiilen kesintisiz 10 gün göreve gelmeme mümkün olmayacağı için süre hesabı hatalı olur. Bu nedenle, idarenin 11. gün itibarıyla müstafi kararını tebliğ etmesi hukuka uygun kabul edilmektedir.
Olağanüstü Yönetim Hâllerinde Çekilme Usulü (DMK Madde 96)
Olağanüstü hâl, seferberlik, savaş veya genel hayata etkili afet durumlarında görev yapan memurlar için çekilme (istifa veya müstafi sayılma) usulü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 96. maddesi ile özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, kamu hizmetinin aksamaması ve kritik dönemlerde idarenin sürekliliği sağlanabilmesi için, memurların çekilme talepleri kabul edilmeden veya yerine atanan kişi göreve başlamadan görevlerini bırakmaları yasaktır.
Olağanüstü Dönemlerde Görevi Bırakamama Kuralı
DMK madde 96 hükmü uyarınca, olağanüstü dönemlerde çekilme talebinde bulunan bir memur, idare talebini kabul etmeden ya da yerine atanan kişi fiilen göreve başlamadan görevini bırakamaz. Bu durumda, görevini terk eden memur yalnızca müstafi sayılmakla kalmaz, aynı zamanda bir daha devlet memurluğuna atanma hakkını tamamen kaybeder.
Kamu Düzeni ve Sorumluluk İlkesi
Bu düzenleme, kamu hizmetlerinin sürekliliği ve kamu düzeninin korunması amacıyla getirilmiştir. Özellikle güvenlik, sağlık, afet yönetimi, adalet ve kamu güvenliği gibi kritik alanlarda görev yapan memurların ani şekilde görevden ayrılması, idari sorumluluk doğurabileceği gibi kamu güvenliğini de tehlikeye sokabilir. Bu nedenle olağanüstü hâllerde çekilme, sıradan dönemlerdeki istifa veya müstafi sayılma hükümlerine tabi değildir.
Yargı Kararları ve Uygulama
Danıştay ve bölge idare mahkemeleri, olağanüstü dönemlerde görevini izinsiz bırakan memurların müstafi sayılma işlemlerini, kamu düzeninin korunması açısından hukuka uygun bulmaktadır. Mahkemeler, bu tür davalarda genellikle “kamu yararı – bireysel hak dengesi” ölçütüyle hareket etmekte ve kamu hizmetinin sürekliliğini öncelikli değerlendirmektedir. Dolayısıyla, olağanüstü hâl sürecinde görevini bırakan memur hakkında tesis edilen müstafi sayılma işleminin geri dönüşü mümkün değildir.
Devir ve Teslim Yükümlülüğü (DMK Madde 95)
Devlet memurluğundan çekilen veya çekilmiş sayılan (müstafi kalan) kamu görevlileri, görevlerini bıraktıkları anda sahip oldukları yetki ve sorumlulukları bir başka personele devretmekle yükümlüdür. Bu husus, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 95. maddesi ile açıkça düzenlenmiştir. Amaç, kamu hizmetlerinin aksamadan devam etmesini sağlamak ve memurun görevi bırakırken idari, mali ve cezai sorumluluklarını yerine getirmesini güvence altına almaktır.
Devir ve Teslimin Kapsamı
Çekilme veya müstafi sayılma hâlinde, memur aşağıdaki unsurları eksiksiz biçimde devretmek zorundadır:
- Para ve para hükmündeki kıymetler,
 - Ayniyat, demirbaş, taşınır ve taşınmaz mallar ile bunlara ait belgeler,
 - Pul ve kıymetli evrak,
 - Tahsil, tediye ve mahsuba esas teşkil eden tüm evrak ve makbuzlar,
 - Görevle ilgili her türlü dosya, kayıt, defter ve belge.
 
Bu yükümlülükler, yalnızca fiilî mal varlıkları için değil, aynı zamanda memurun yürüttüğü idari süreçler açısından da geçerlidir. Devir ve teslim işlemlerinin yapılmaması, memur hakkında mali sorumluluk doğurabilir.
Süreler ve Usul
Devir ve teslim işlemlerinin süresi, hizmetin niteliğine göre değişmekle birlikte kanun gereği 30 günü aşamaz. Saymanlar için bu süre 30 gün, sayman mutemetleri için 15 gündür. Olağanüstü hâl, savaş veya afet durumlarında ise süre yetkili amir tarafından bir aya kadar uzatılabilir. Devir ve teslim süresi, memurun yerine asaleten veya vekâleten atanan kişinin göreve başladığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Memur, devir ve teslim işlemlerini tamamladıktan sonra üst amirine bildirimde bulunarak görevini bırakabilir. Ancak bu bildirim yapılmadan görevden ayrılanlar, hizmetin aksamasına neden olmaktan idari ve disiplin sorumluluğu taşır.
Devir Teslim Yapmadan Görevden Ayrılmanın Sonuçları
Devir ve teslim yükümlülüğünü yerine getirmeden görevini bırakan memur, kamu zararından doğrudan sorumlu tutulabilir. Bu durumda, hem müstafi sayılma işlemi uygulanır hem de ilgili hakkında mali tazmin veya ceza soruşturması yürütülür. Danıştay içtihatlarına göre, görevi devretmeden ayrılan personel, yalnızca istifa etmiş sayılmaz; aynı zamanda kamu malını koruma yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılır. Bu nedenle, devir ve teslim yükümlülüğü, müstafi veya istifa eden her memur için yasal bir zorunluluktur.
Müstafi Memurun Geri Dönüşü
Müstafi kalan memurların yeniden devlet memurluğuna dönebilmeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 92. ve 97. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümler, çekilme veya çekilmiş sayılma hâlinde kamu görevine dönüşün belirli sürelerle sınırlandığını ortaya koymaktadır. Müstafi sayılan memurun yeniden atanabilmesi, yalnızca kanunun öngördüğü bekleme süresinin dolması ve memuriyet için gerekli nitelikleri taşıması hâlinde mümkündür.
Yeniden Atama Şartları
DMK madde 92 uyarınca, “iki defadan fazla olmamak üzere memurluktan kendi isteğiyle çekilenlerden veya bu Kanun hükümlerine göre çekilmiş sayılanlardan, tekrar memurluğa dönmek isteyenler, ayrıldıkları sınıfta boş kadro bulunmak ve bu sınıfın niteliklerini taşımak şartıyla atanabilirler.” Bu hüküm gereği, müstafi memur yalnızca en fazla iki kez memuriyete dönebilir. Üçüncü kez müstafi kalınması hâlinde yeniden atama hakkı tamamen ortadan kalkar.
Diğer yandan, DMK madde 97 çekilme biçimine göre bekleme sürelerini belirlemiştir:
- Olağan çekilme (istifa): En az 6 ay bekleme süresi,
 - Müstafi (çekilmiş sayılan): En az 1 yıl bekleme süresi,
 - Zorunluluklara uymadan ayrılma: 3 yıl bekleme süresi,
 - OHAL veya seferberlikte görevi terk: Hiçbir şekilde yeniden atanamaz.
 
Bu süreler dolmadan memuriyete dönüş için yapılan başvurular, idare tarafından reddedilir.
Özlük ve Mali Haklara Etkisi
Müstafi sayılma tarihi itibarıyla memurun maaş, sosyal hak ve diğer özlük hakları sona erer. Ancak, idari yargı mercilerince müstafi işleminin hukuka aykırı olduğuna karar verilmesi hâlinde, memur göreve iade edilir ve bu süre içinde yoksun kaldığı mali hakların iadesi sağlanır. Danıştay 1. Dairesi’nin 21.06.1983 tarihli, E.1983/116, K.1983/144 sayılı kararı uyarınca, müstafi işlemi iptal edilen kamu görevlisine, fiilen çalışmadığı döneme ait maaş ve özlük hakları da ödenmelidir.
İstifa Hakkı ve Müstafilik Arasındaki Bağlantı
Müstafi kalmak, memurun istifa hakkını ortadan kaldırmaz; yalnızca belirli bir süre için yeniden atanma hakkını sınırlandırır. DMK madde 63 uyarınca, bir göreve ilk defa veya yeniden atananlardan, geçerli mazeret olmaksızın göreve başlamayanların atamaları iptal edilir ve bu kişiler bir yıl boyunca devlet memuru olarak istihdam edilemez. Bu nedenle müstafi kalan bir memur, kanunda öngörülen süre dolduktan sonra yeniden memuriyet başvurusu yapabilir.
Müstafi ile Görevden Uzaklaştırma Arasındaki Fark
Müstafi sayılma ile görevden uzaklaştırma kavramları, her ne kadar her ikisi de memurun fiilen görevinden ayrılmasına yol açsa da, hukuki nitelik, sonuç ve amaç bakımından tamamen farklıdır. Müstafi sayılma, memuriyet statüsünün kanunen sona ermesidir; görevden uzaklaştırma ise geçici bir idari tedbirdir. Bu iki kavramın ayrımının doğru anlaşılması, idari işlemlerin hukuka uygunluğu ve memurun hak kaybının önlenmesi açısından önemlidir.
Hukuki Nitelik Farkı
Müstafi sayılma, 657 sayılı Kanun’un 94. maddesinde düzenlenmiş olup, memurun mazeretsiz ve kesintisiz 10 gün göreve gelmemesi veya kanunda belirtilen diğer süreleri aşması hâlinde, kanundan doğan bir statü kaybıdır. Bu durumda memur, idareye herhangi bir dilekçe vermeksizin, fiili davranışıyla görevinden çekilmiş sayılır ve kamu göreviyle ilişiği kesilir. Buna karşılık görevden uzaklaştırma, 657 sayılı Kanun’un 137. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, disiplin veya ceza soruşturması kapsamında geçici bir önlemdir. Bu işlemde memurun statüsü sona ermez; yalnızca soruşturma süresince görevden el çektirilir.
Statü ve Ücret Farkı
Müstafi memur, görevinden tamamen ayrıldığı için artık memur sıfatını kaybeder ve maaş ile diğer haklarını alamaz. Buna karşılık görevden uzaklaştırılan memur, statüsünü korur ve maaşının üçte ikisini almaya devam eder. Soruşturma sonunda suçsuz bulunması hâlinde ise kesilen maaş farkı kendisine ödenir. Bu nedenle görevden uzaklaştırma, geçici bir tedbir niteliğindedir; müstafilik ise kalıcı bir statü değişikliğidir.
Uygulama ve Yargısal Denetim
Yargı kararlarında, müstafi sayılma işlemi genellikle objektif şartların gerçekleşmesine bağlı bir işlem olarak değerlendirilir. Yani idarenin takdir yetkisi bulunmaz; memurun 10 gün kesintisiz devamsızlığı tespit edildiğinde işlem tesis edilir. Buna karşın görevden uzaklaştırma işlemleri, takdir yetkisine dayalı idari kararlardır ve genellikle soruşturmanın selameti için alınır. Bu nedenle idari yargı organları, görevden uzaklaştırma işlemlerinde ölçülülük ve orantılılık ilkeleri üzerinden hukuki denetim yapmaktadır.
Karşılaştırma Tablosu
| Durum | Müstafi Sayılma | Görevden Uzaklaştırma | 
|---|---|---|
| Hukuki Niteliği | Statünün kanunen sona ermesi | Geçici idari tedbir | 
| Dayanağı | DMK m.94 ve devamı | DMK m.137 ve devamı | 
| Ücret Durumu | Maaş ve haklar kesilir | Maaşın 2/3’ü ödenir | 
| İdari Takdir | Yok, kanuni şart gerçekleşince zorunludur | Var, soruşturma gerektirir | 
| Statü | Kalıcı olarak sona erer | Geçici olarak askıya alınır | 
Sonuç olarak, müstafi sayılma ile görevden uzaklaştırma arasındaki temel fark; birinin memuriyetin kendiliğinden bitmesi, diğerinin ise geçici bir tedbir olmasıdır. Bu fark, hem memurun yeniden atanma sürecinde hem de idari sorumluluk değerlendirmesinde belirleyici rol oynar.
Müstafi Subay Ne Demek?
Müstafi subay, askeri personel statüsünde görev yaparken çeşitli nedenlerle görevine devam etmeyen ve kanuni sürelerde göreve başlamadığı için çekilmiş sayılan subay anlamına gelir. Askeri personel mevzuatında müstafi kavramı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki “çekilmiş sayılma” hükmüne paralel bir içerik taşır. Yani müstafi subay, yazılı bir istifa dilekçesi vermeden, göreve başlamadığı veya devamsızlık yaptığı için idari işlemle ilişiği kesilen askeri personeldir.
Askeri Mevzuatta Müstafi Sayılma
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu hükümleri gereğince, subay veya astsubay olarak atanan personelin atama tebliğinden itibaren belirli süre içinde göreve başlaması gerekir. Bu süre içinde göreve başlamayanlar, geçerli bir mazeret sunmadıkları takdirde müstafi sayılır ve atamaları iptal edilir. Bu işlem, memuriyet hukukundaki müstafilikle benzer şekilde idarenin takdirine değil, kanunun emredici hükmüne dayanır.
Müstafi Subayın Hukuki Sonuçları
Müstafi kalan subaylar, askeri statülerini kaybeder ve bir yıl süreyle yeniden kamu görevine alınamazlar. Ayrıca, subaylık görevinden ayrılışları iradi istifa sayılmadığı için, emeklilik hakları da ancak önceki hizmet süreleri oranında değerlendirilir. Yani müstafi subay, görevden kendi isteğiyle ayrılmış gibi kabul edilmez; kanuni yükümlülüğe uymadığı için ilişiği kesilmiş sayılır.
Disiplin ve Ceza Yönünden Değerlendirme
Müstafi kalan subaylar hakkında ayrıca disiplin soruşturması veya ceza kovuşturması yürütülmez, çünkü fiil hukuken “görevden çekilme” olarak sonuç doğurur. Ancak bu kişilerin görevi bırakmadan önce yürüttükleri işlemlerden doğan mali veya cezai sorumlulukları saklıdır. Dolayısıyla müstafilik, disiplin suçu değil; statüden kaynaklanan bir sona erme hâli olarak değerlendirilir.
Askeri Müstafiliğin Sivil Müstafilikle Farkı
Sivil memurlarda müstafi sayılma 657 sayılı Kanun’un 94. maddesine dayanırken, subaylarda bu durum TSK Personel Kanunu çerçevesinde değerlendirilir. Ancak her iki durumda da temel ölçüt aynıdır: Göreve başlamama veya mazeretsiz devamsızlık. Bu yönüyle, “müstafi subay” kavramı, askeri disiplinin sürekliliğini sağlama amacıyla getirilen bir statü düzenlemesidir.
Müstafi Tümamiral Ne Demek?
Müstafi tümamiral ifadesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapmış olan ve kanuni sürelerde göreve başlamadığı ya da mazeretsiz şekilde görevini bıraktığı için görevinden çekilmiş sayılan (müstafi kabul edilen) bir tümamiral anlamına gelir. Bu kavram, hem askeri mevzuat hem de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleriyle bağlantılı olarak kullanılır. Dolayısıyla müstafi tümamiral, kendi iradesiyle istifa etmiş değil, kanunda öngörülen devamsızlık veya göreve başlamama süresini ihlal ettiği için idari kararla görevden ayrılmış sayılan bir askeri personeldir.
Müstafi Tümamiral Kavramının Hukuki Dayanağı
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu uyarınca, rütbesi ne olursa olsun tüm subay ve astsubaylar, atandıkları yeni göreve tebliğden itibaren 15 gün içinde başlamak zorundadır. Bu süre içinde geçerli bir mazeret bildirmeyen veya kanunen izin verilen ek süreyi de doldurduğu hâlde göreve başlamayan personel, müstafi sayılır. Bu durum, idarenin takdirine değil, kanuni zorunluluğa dayanır.
Müstafi Tümamiral ile Emekli Tümamiral Arasındaki Fark
Emekli tümamiral, görev süresini tamamlayarak veya yaş haddinden dolayı statüsünü koruyarak ayrılmış kişidir. Buna karşılık müstafi tümamiral, görevini bırakma koşullarını ihlal ettiği için ilişiği kesilmiş kişidir. Bu nedenle müstafi tümamiraller, emeklilik statüsündeki haklara her zaman tam olarak sahip olamaz. Özellikle rütbe, unvan ve emekli aylığı haklarında idari işlem sonucu doğan sınırlamalar uygulanabilir.
Müstafi Tümamiral Statüsünün Sonuçları
Müstafi tümamiral, askeri personel statüsünü kaybeder ve bir yıl boyunca yeniden kamu hizmetine atanamaz. Bu kişiler, görevlerini bırakmadan önce yürüttükleri işlemlerden doğan mali ve cezai sorumluluklardan da muaf tutulmaz. Ayrıca, müstafi sayılma işlemi idari yargıda iptal davasına konu edilebilir; ancak davanın kabul edilmesi için kanunda öngörülen sürelerin ve mazeret şartlarının ispatlanması gerekir.
Kamuoyundaki Kullanım
Uygulamada “müstafi tümamiral” ifadesi, bazen emekli olmuş veya görevinden kendi isteğiyle ayrılmış kişileri tanımlamak için de kullanılır. Ancak hukuki olarak bu ifade yanlıştır; çünkü müstafi, iradi istifayı değil, kanuni yükümlülüğe uyulmaması sonucunda görevden çekilmiş sayılmayı ifade eder. Bu nedenle, müstafi tümamiral statüsü her zaman bir idari işlem sonucu ortaya çıkar.
Müstafi Tümgeneral Ne Demek?
Müstafi tümgeneral, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görevli iken belirli yasal yükümlülükleri yerine getirmediği için görevinden çekilmiş sayılan (müstafi kabul edilen) general anlamına gelir. Bu durum, kişinin kendi isteğiyle istifa etmesinden farklıdır; çünkü müstafi sayılma, kanunda öngörülen göreve başlamama veya devamsızlık sürelerinin dolması sonucu idare tarafından tesis edilen bir işlemdir. Dolayısıyla müstafi tümgeneral, görevini fiilen sürdüremediği veya göreve başlamadığı için idarenin kararıyla statüsünü kaybeden kişidir.
Müstafi Tümgeneralin Hukuki Statüsü
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda, atama tebliğinden itibaren belirli süre içinde göreve başlamayan veya mazeretsiz olarak görevi terk eden subay ve generallerin müstafi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Bu süre, genellikle tebliğden itibaren 15 gün olup, zorunlu hâllerde idare tarafından ek süre tanınabilir. Mazeret sunulmaması veya sürenin aşılması hâlinde, ilgili general hakkında resen müstafi işlemi yapılır ve ataması iptal edilir.
Müstafi Tümgeneral ile Emekli Tümgeneral Arasındaki Fark
Emekli tümgeneral, görev süresini tamamlamış veya yaş haddinden dolayı statüsünü koruyarak ayrılmış kişidir. Buna karşılık müstafi tümgeneral, görevden ayrılma iradesi beyan etmeden, kanuni yükümlülüklere uymadığı için görevinden çekilmiş sayılır. Bu nedenle, müstafi tümgenerallerin emeklilik hakları, hizmet süresi ve göreve başlama tarihine göre yeniden değerlendirilir ve bazı hak kayıpları oluşabilir.
Yeniden Göreve Dönüş Şartları
Müstafi sayılan generallerin yeniden göreve dönmesi, ancak ilgili mevzuatta öngörülen bekleme süresinin dolması ve idarenin uygun görmesiyle mümkündür. Genellikle bu süre bir yıldır. Ancak, görevden çekilme hâlinin olağanüstü dönemlerde veya seferberlik zamanlarında gerçekleşmesi durumunda, bir daha kamu görevine atanma hakkı tamamen ortadan kalkabilir. Bu yönüyle müstafi tümgeneral statüsü, hem hukuki hem de mesleki anlamda kalıcı sonuçlar doğurur.
Uygulama ve Yargısal Denetim
Müstafi işlemi idarenin takdirine bağlı olmamakla birlikte, bu işlemin hukuka uygunluğu idari yargı mercilerince denetlenebilir. Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında, müstafi işleminin iptali için mazeretin belgeyle ispatlanması ve devamsızlık süresinin kesintisiz olmadığının gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu şartlar oluşmadıkça, müstafi tümgeneralin göreve iadesi mümkün değildir.
Uygulamada Sık Yapılan Hatalar ve İçtihatla Belirlenen Kritikler
Müstafi sayılma sürecinde idareler ve memurlar tarafından yapılan bazı uygulama hataları, hem disiplin hem de idari davalarda önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle Danıştay ve bölge idare mahkemeleri, müstafi işlemlerinde “10 gün kesintisiz devamsızlık” ve “mazeretin belgelendirilmesi” gibi kriterleri titizlikle değerlendirmektedir. Aşağıda uygulamada sık karşılaşılan hatalar ve bu konuda şekillenen içtihatlar özetlenmiştir.
Hafta Sonu ve Tatil Günlerinin Süre Hesabına Katılmaması
En sık yapılan hatalardan biri, müstafi sayılma için gereken 10 günlük devamsızlık süresine hafta sonu ve resmî tatillerin dâhil edilmemesidir. Oysa Danıştay 16. Dairesi’nin 03.03.2015 tarihli, E.2015/9334, K.2015/500 sayılı kararı uyarınca, kesintisiz devamsızlığın hesabında hafta sonu günleri de dikkate alınmalıdır. Aksi hâlde 10 günlük süreye ulaşılmadığı gerekçesiyle yapılan işlemler hukuka aykırı sayılmaktadır.
Mazeret ve Sağlık Raporlarının Dikkate Alınmaması
Bir diğer hata, memurun devamsızlık süresine ilişkin geçerli mazeretinin veya sağlık raporunun idarece dikkate alınmamasıdır. Danıştay 12. Dairesi’nin 30.03.2022 tarihli, E.2019/3424, K.2022/1545 sayılı kararı bu konuda emsal teşkil etmektedir. Kararda, memurun raporla belgelenmiş mazereti varsa, devamsızlığın müstafilik sonucunu doğurmayacağı açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, idare tarafından mazeretin geçerliliği araştırılmadan yapılan işlemler iptal edilmektedir.
Tebligat ve Göreve Başlama Süresinin Hatalı Hesaplanması
Naklen atamalarda veya terhis sonrası göreve dönüşlerde, müstafilik süresi çoğu zaman tebliğ tarihinden değil, fiili öğrenme tarihinden başlatılmakta ya da 15+10 günlük ek süre yanlış hesaplanmaktadır. Bu durum, mahkemelerce usul hatası olarak değerlendirilmekte ve işlemin iptaline yol açmaktadır. Özellikle 657 sayılı Kanun’un 62, 63 ve 108. maddelerinde belirtilen süreler doğru tespit edilmelidir.
Devir ve Teslim Yükümlülüğünün İhlali
Müstafi sayılan bazı memurlar, görevlerinden ayrılmadan önce devir ve teslim işlemlerini yapmadan kurumdan ayrılmaktadır. Oysa DMK’nın 95. maddesi gereğince, memurun devir ve teslim yükümlülüğü tamamlanmadan görevi bırakması, mali ve disiplin sorumluluğu doğurur. Danıştay kararlarında, bu durum kamu zararına yol açtığı takdirde memurun tazminle sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir.
İdarenin Takdir Yetkisini Yanlış Kullanması
İdare, müstafi sayılma işlemlerinde genellikle objektif şartları tespit etmekle yetinmelidir. Ancak bazı durumlarda idareler, devamsızlık süresi veya mazeret değerlendirmesi konusunda takdir yetkisini genişleterek hatalı işlem tesis edebilmektedir. Bu tür uygulamalarda idari yargı organları, “kanunî şartlar gerçekleşmeden yapılan müstafi işlemlerinin” iptaline karar vermektedir.
Yargı Kararlarından Çıkan Sonuç
Yargı içtihatları, müstafi sayılma işlemlerinde üç temel kriterin aranması gerektiğini vurgulamaktadır:
- Kesintisiz 10 günlük devamsızlığın fiilen gerçekleşmesi,
 - Mazeretin idarece geçerli biçimde reddedilmiş olması,
 - Tebligat ve süre hesaplamalarının doğru yapılması.
 
Bu şartlardan biri eksikse, müstafi işlemi hukuka aykırı sayılmaktadır. Bu nedenle hem idareler hem de memurlar, müstafilik sürecinde kanuni usul ve sürelerin titizlikle uygulanmasına dikkat etmelidir.
657 Müstafi Sayılma
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda müstafi sayılma, yani devlet memurluğundan çekilmiş sayılma, kamu personel rejiminin en önemli statü sona erme hâllerinden biridir. Kanunun 94. maddesiyle başlayan ve 98. maddeye kadar uzanan hükümler, memurun görevini bırakma usulünü, bekleme sürelerini ve yeniden atama koşullarını ayrıntılı biçimde belirlemiştir. Bu kapsamda müstafilik, idarenin takdirine değil kanuni şartların gerçekleşmesine bağlı olarak doğar ve memuriyetin kendiliğinden sona ermesi sonucunu doğurur.
Hukuki Nitelik ve Süreç
Müstafi sayılma işlemi, idarenin değerlendirmesine bağlı bir disiplin işlemi değil; kanundan doğan zorunlu bir statü kaybıdır. İdare, memurun devamsızlık veya göreve başlamama durumunu tespit ettiği anda işlemi tesis etmekle yükümlüdür. Bu işlemin geçerli olabilmesi için, devamsızlığın mazeretsiz ve kesintisiz 10 gün sürmesi ve ilgiliye yazılı tebliğin yapılması gerekir. Eğer memur, geçerli bir mazeret belgesi sunar veya devamsızlık süresinin kesintili olduğu kanıtlanırsa, müstafi sayılma işlemi yargı denetiminde iptal edilir.
Yeniden Atama ve Bekleme Süreleri
DMK madde 97 hükmü, müstafi sayılan memurların yeniden atanma sürelerini belirlemiştir. Buna göre:
- Normal istifa edenler için bekleme süresi 6 aydır.
 - Müstafi sayılanlar için bekleme süresi 1 yıldır.
 - Zorunluluklara uymadan ayrılanlar için bu süre 3 yıldır.
 - Olağanüstü hâl veya savaş döneminde görevi bırakanlar ise bir daha memuriyete alınmazlar.
 
Bu sürelerin amacı, kamu hizmetinin sürekliliğini korumak ve memurun keyfi şekilde görevi bırakmasının önüne geçmektir.
Yargısal Koruma ve İtiraz Hakkı
Müstafi sayılma işlemleri, her idari işlem gibi idari yargı denetimine tabidir. İlgili memur, işlem tebliğinden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açabilir. Danıştay içtihatlarında, müstafi sayılma işleminin iptali için üç temel unsurun ispatı aranır:
- Devamsızlık süresinin kesintili olduğu,
 - Geçerli mazeretin belgelerle sunulduğu,
 - İdarenin usule uygun tebligat yapmadığı.
 
Bu şartlardan biri ispatlandığında, mahkemeler müstafi işlemini hukuka aykırı bularak iptal etmektedir. Dolayısıyla 657 sayılı Kanun kapsamında müstafi sayılma, hem idarenin dikkatle uygulaması gereken hem de memurun hak arama yollarını etkin kullanabileceği önemli bir idari statü konusudur.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.