Hukuki Makaleler

Hukukta Taksir Ne Demek?

Hukukta Taksir Ne Demek - tahanci.av.tr

Hukukta taksir ne demek? Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle, öngörülebilir bir sonucun öngörülmeyerek meydana gelmesinden doğan kusurluluğu ifade eder; fail neticeyi istemez, ancak bu neticenin doğmasına ihmali veya kurala aykırı davranışıyla neden olur. Ceza hukuku bakımından taksir; basit (bilinçsiz) taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılır; özellikle bilinçli taksirde kişi neticeyi öngörür fakat gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareket eder ve bu nedenle cezada artırım söz konusu olur. Taksirin, olası kast ile ayrımı; “neticeyi göze alma/kabullenme” ölçütü üzerinden yapılır ve yaptırımın belirlenmesinde belirleyicidir. Bu yazıda, TCK m.22 ekseninde taksirin tanımı, türleri, olası kast–bilinçli taksir ayrımı, şikâyete tâbilik ve ceza artırım–indirim rejimi; ayrıca taksirle öldürme ve taksirle yaralama gibi temel suç tipleri üzerinden uygulamaya dönük kriterlerle ele alınacaktır.

Hukukta Taksir Ne Demek?

Ceza hukukunda taksir, bir kimsenin özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu, öngörülebilir bir neticeyi öngörmeden meydana getirmesidir. Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesi, taksiri “bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesinin öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlar. Başka bir ifadeyle fail, sonucu istememesine rağmen, gerekli özeni göstermediği için cezai sorumluluk altına girer.

Sayfa İçeriği

Taksir, ceza hukukunda kusurluluk türlerinden biridir ve yalnızca kanunda açıkça belirtilen hallerde cezalandırılabilir. Kanunilik ilkesi gereği, bir fiilin taksirli şekli kanunda düzenlenmemişse kişi cezalandırılamaz. Dolayısıyla taksir, istisnai bir sorumluluk biçimidir ve yalnızca belirli suçlar için uygulanır.

Taksirli davranış, failin dikkatsizlik, tedbirsizlik, özen eksikliği veya mevzuata aykırı hareketi sonucu ortaya çıkar. Bu davranış, genellikle trafik kazaları, iş kazaları veya tıbbi hatalar gibi alanlarda karşımıza çıkar. Failin sonucu istememesi, taksir ile kast arasındaki temel farktır.

Taksirin Unsurları

Taksirin oluşabilmesi için bazı unsurların bir arada bulunması gerekir:

  • Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık: Failin, hukuken kendisinden beklenen davranış biçimini yerine getirmemesi gerekir.
  • Öngörülebilir bir neticenin öngörülmemesi: Fail, normal şartlarda öngörebileceği bir sonucu öngörmemiştir.
  • İradi hareket: Failin davranışı kendi iradesiyle gerçekleşmelidir.
  • Neticenin istenmemesi: Fail sonucu istememekte, ancak ihmal veya özensizlik sonucu neticeye sebep olmaktadır.

Bu unsurlardan herhangi biri bulunmadığında taksirden söz edilemez. Özellikle öngörülebilirlik unsuru, taksirin diğer kusurluluk türlerinden ayrılmasında en önemli ölçüttür.

Hukuki Dayanak ve Sistematik

Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel tanım yapılırken, üçüncü fıkrada bilinçli taksir, altıncı fıkrada ise failin mağduriyeti hâlinde cezasızlık veya indirim hükümleri yer alır.

Ayrıca kanunda her suçun taksirli hâli düzenlenmemiştir. Bu nedenle, taksirli suçlardan sorumluluk, yalnızca kanunda açıkça belirtilen fiiller bakımından mümkündür. Örneğin; taksirle öldürme (TCK m.85), taksirle yaralama (TCK m.89) veya trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma (TCK m.180) gibi suçlarda taksirli sorumluluk öngörülmüştür.

Taksir, kusur ilkesi, kanunilik ve adalet prensipleri çerçevesinde değerlendirilir. Failin kişisel özellikleri, mesleki deneyimi, yaşı ve olaydaki davranış biçimi, taksirli hareketin varlığını ve kusurun derecesini belirlemede dikkate alınır.

İlgili makale: Taksir Ne Demek?

Taksir Türleri

Ceza hukukunda taksir, failin öngörülebilir bir sonucu öngörmemesi veya öngörmesine rağmen önlem almaması durumuna göre ikiye ayrılır: basit (bilinçsiz) taksir ve bilinçli taksir. Bu ayrım, failin kusur derecesini ve dolayısıyla uygulanacak cezayı doğrudan etkiler.

Basit (Bilinçsiz) Taksir Nedir?

Basit taksir, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, öngörülebilir bir sonucu öngörmemesi durumudur. Fail, sonucu istemediği gibi, bu sonucun gerçekleşebileceğini de düşünmemiştir.

Bu tür taksir genellikle ihmal ve dikkatsizlik sonucu meydana gelir. Örneğin, bir işverenin iş güvenliği önlemlerini almaması sonucu işçinin yaralanması veya sürücünün hız limitlerini aşmadan, ama dikkatsizlikle kazaya sebep olması hâlinde basit taksir söz konusudur.

Basit taksirde failin öngörme unsuru bulunmaz. Bu nedenle, bilinçli taksire kıyasla daha hafif bir kusurluluk hali kabul edilir ve cezada artırım yapılmaz.

Bilinçli Taksir Nedir?

Bilinçli taksir, failin neticenin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine inanarak fiili işlemesi durumudur. Türk Ceza Kanunu’nun 22/3. maddesi bu kavramı, “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır.” şeklinde açıklar.

Bilinçli taksirde fail, riskin farkındadır ancak şansa, kendi becerisine veya dış etkenlere güvenerek davranışını sürdürür. Örneğin, alkollü araç kullanan bir sürücü, kazanın yaşanabileceğini öngörmesine rağmen, “bir şey olmaz” düşüncesiyle hareket ediyorsa bu durum bilinçli taksir olarak değerlendirilir.

Bu hâlde failin kusur oranı daha yüksektir ve bu nedenle ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. TCK m.50/4 uyarınca bilinçli taksir durumunda verilen hapis cezası kısa süreli dahi olsa her zaman adli para cezasına çevrilemeyebilir.

Taksir Türlerinin Karşılaştırılması

ÖzellikBasit (Bilinçsiz) TaksirBilinçli Taksir
ÖngörmeFail sonucu öngörmezFail sonucu öngörür
Neticeİstenmeyen sonuçİstenmeyen ama öngörülen sonuç
Kusur DerecesiDaha düşükDaha yüksek
CezaTemel ceza uygulanırCeza artırılır (1/3 – 1/2 oranında)
Şikâyete TâbilikŞikâyete bağlı olabilirÇoğu durumda resen soruşturulur

Bu farklar, özellikle trafik kazaları, iş kazaları veya tıbbi hatalar gibi olaylarda cezanın belirlenmesinde büyük önem taşır. Yargıtay da uygulamada, failin sonucu öngörüp öngörmediğini, öngörmesine rağmen davranışını sürdürüp sürdürmediğini dikkate alarak taksirin bilinçli mi yoksa basit mi olduğuna karar vermektedir.

Olası Kast – Bilinçli Taksir Ayrımı

Ceza hukukunda en çok karıştırılan konulardan biri, olası kast ile bilinçli taksir arasındaki farktır. Her iki durumda da fail, fiilinin sonucunu öngörmektedir; ancak neticeye karşı takındığı irade bu iki kavramı birbirinden ayırır.

Bilinçli taksirde, fail sonucu öngörür fakat gerçekleşmeyeceğine inanarak hareket eder. Buna karşın olası kastta, fail sonucu öngörür ve meydana gelmesini kabullenir. Yani olası kastta kişi, “olursa olsun” düşüncesiyle hareket etmektedir.

Yargıtay uygulamalarında bu ayrım şu şekilde yapılmaktadır:

  • Fail, sonucu öngörmesine rağmen bu sonucun gerçekleşmeyeceğine içten bir inançla güveniyorsa, bilinçli taksir vardır.
  • Fail, sonucu öngörmesine rağmen bu sonucu göze alarak eylemine devam ediyorsa, olası kast söz konusudur.

Ayrım Kriterleri

Bu iki kavramı birbirinden ayırmada başlıca ölçütler şunlardır:

  • Öngörme unsuru: Her iki durumda da mevcuttur.
  • İstememe – kabullenme farkı: Bilinçli taksirde netice istenmez; olası kastta kabullenilir.
  • Psikolojik tutum: Bilinçli taksirde fail, kendi yeteneğine veya dış koşullara güvenerek sonucun gerçekleşmeyeceğine inanır; olası kastta ise “olursa olsun” anlayışı vardır.
  • Cezalandırma yönünden fark: Bilinçli taksir, taksirli suç olarak cezalandırılır ve cezada artırım yapılır; olası kast ise kastla işlenen suç kapsamında değerlendirilir.

Uygulamada Sınır Olaylar

Olası kast ve bilinçli taksir ayrımı, özellikle trafik kazaları, iş güvenliği ihlalleri ve tıbbi hatalar gibi alanlarda karşımıza çıkar.

  • Aşırı hızla kırmızı ışıkta geçen bir sürücü, kazanın meydana gelebileceğini bilmesine rağmen “bir şey olmaz” diyorsa bilinçli taksir,
  • Aynı sürücü, kaza ihtimalini bilerek ve “olsa da önemli değil” düşüncesiyle hareket ediyorsa olası kastla sorumlu tutulur.

Yargıtay’ın Ölçütleri

Yargıtay kararlarında, bu iki kavramın ayrımı yapılırken failin olaydaki davranış biçimi, riskin büyüklüğü, önlemlere uymaması, öncesinde yapılan uyarılar ve eylemin tehlike bilinciyle ilişkisi dikkate alınmaktadır.

Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında, sanığın trafik güvenliğini ihlal eden davranışı sonucu birden fazla kişinin ölümüne neden olması hâlinde, eğer sanık sonucu öngörmüş ve buna rağmen kural ihlalinde ısrar etmişse, olası kastın varlığı kabul edilmektedir.

Bilinçli Taksir Cezası

Ceza hukukunda bilinçli taksir, failin kusur derecesi bakımından basit taksirden daha ağır bir sorumluluk biçimidir. Türk Ceza Kanunu’nun 22/3. maddesi, “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” hükmünü içermektedir. Bu artırım, failin sonucu öngörmesine rağmen gerekli önlemi almaması nedeniyle daha yüksek kusur taşıdığı düşüncesine dayanır.

Artırım Oranı

Bilinçli taksirde cezanın üçte birden yarısına kadar artırılması, mahkeme tarafından somut olayın koşullarına göre değerlendirilir. Failin öngörme derecesi, davranışının tehlike yaratma boyutu ve önlem alma ihtimali dikkate alınır. Örneğin, alkol veya uyuşturucu etkisi altında araç kullanmak, bilinçli taksirin ağır bir biçimi olarak değerlendirilir ve ceza genellikle yarısına kadar artırılır.

Kısa Süreli Hapis – Adli Para Cezasına Çevirme

TCK m.50/4 uyarınca, taksirli suçlardan dolayı verilen kısa süreli hapis cezaları, belirli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir. Ancak bilinçli taksir durumunda, kanun koyucu daha sıkı bir değerlendirme getirmiştir. Buna göre, bilinçli taksirle işlenen suçlarda hapis cezası ancak kısa süreli ise adli para cezasına çevrilebilir. Bu düzenleme, failin davranışındaki bilinç unsurunun cezayı hafifletici değil, ağırlaştırıcı bir unsur olduğunu gösterir.

Failin Ağır Mağduriyeti Hâli

Türk Ceza Kanunu’nun 22/6. maddesi, taksirli hareketin sonucunda failin kişisel ve ailevi durumu bakımından yeterince mağdur olması hâlinde, ceza verilmemesini veya cezada indirim yapılmasını öngörmektedir. Ancak bu hüküm bilinçli taksir hallerinde sınırlı uygulanabilir. Fail, sonucu öngördüğü halde davranışına devam ettiği için mağduriyetin cezasızlığa yol açması genellikle mümkün değildir.

Örneğin, bilinçli taksirle trafik kazasında kendi ailesinden birini kaybeden sürücü hakkında mahkeme, failin ağır mağduriyetini dikkate alarak cezada indirim yapabilir. Ancak bu durum istisnaidir; çoğu olayda failin bilinç düzeyi yüksek görüldüğünden, bu madde uygulanmaz.

Cezanın Belirlenmesinde Etkili Unsurlar

Mahkemeler, bilinçli taksirde cezanın oranını belirlerken şu unsurları değerlendirir:

  • Failin sonucu öngörme derecesi,
  • Kural ihlali veya riskin büyüklüğü,
  • Kurtulma ihtimali veya önlem alma imkânı,
  • Eylemin meslekî dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olup olmadığı,
  • Neticenin ağırlığı (ölüm, yaralama, mal kaybı vb.).

Kanunda Taksirli Hâli Düzenlenen Başlıca Suçlar

Türk Ceza Kanunu’nda her suçun taksirli biçimi düzenlenmemiştir. Kanunilik ilkesi gereği, yalnızca açıkça belirtilen hallerde taksirli davranış cezalandırılabilir. Bu nedenle, failin eylemi ne kadar tehlikeli veya sonuçları ağır olursa olsun, eğer suçun taksirli şekli kanunda öngörülmemişse cezai sorumluluk doğmaz.

Taksirli suçlar genellikle hayata karşı, vücut dokunulmazlığına karşı veya toplum güvenliğine karşı suçlar arasında yer alır. Bu düzenlemeler, hem bireysel hem de toplumsal zararın önlenmesi amacıyla getirilmiştir.

Taksirle Öldürme (TCK m.85)

Taksirle öldürme suçu, bir kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu, başka bir kişinin ölümüne neden olması hâlinde oluşur. Kanunun 85/1. maddesine göre, taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  • Eğer fiil birden fazla kişinin ölümüne veya bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına yol açmışsa, ceza iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasıdır (TCK m.85/2).
  • Bu suçun oluşması için failin ölüm neticesini istememesi, ancak öngörülebilir bir sonucu öngörmeden davranması gerekir.

Taksirle öldürme suçunda failin kusuru, olayın özelliğine göre bilinçli taksir boyutuna da ulaşabilir. Örneğin, aşırı hızla araç kullanarak veya trafik kurallarını ihlal ederek ölüme sebep olan sürücü, genellikle bilinçli taksir kapsamında değerlendirilir.

Taksirle Yaralama (TCK m.89)

Taksirle yaralama suçu, bir kişinin dikkatsizlik veya özensizliği sonucu başkasının vücuduna acı vermesi ya da sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olması hâlinde oluşur.

  • Bu suçun temel hâlinde ceza üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.
  • Fiilin bilinçli taksirle işlenmesi hâlinde, ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
  • Suçun soruşturulması kural olarak şikâyete bağlıdır, ancak bilinçli taksir hâlinde şikâyet aranmaz (TCK m.89/5).

Bu madde, trafik kazaları ve iş kazaları gibi olaylarda en sık uygulanan hükümlerden biridir. Failin dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, olayın koşullarına göre mahkeme tarafından değerlendirilir.

Diğer Taksirli Suç Örnekleri

Türk Ceza Kanunu’nda taksirli hâli düzenlenmiş diğer suçlar şunlardır:

  • Taksirli iflas (TCK m.162)
  • Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (TCK m.171)
  • Atom enerjisi ile taksirle patlamaya sebebiyet verme (TCK m.173/2)
  • Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma (TCK m.180)
  • Çevrenin taksirle kirletilmesi (TCK m.182)
  • Zehirli madde katma suçunun taksirle işlenmesi (TCK m.185/2)
  • Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri taksirle açıklama (TCK m.329/3)

Bu düzenlemeler, özellikle kamu güvenliğini, çevreyi ve insan hayatını koruma amacı taşır. Uygulamada, taksirli suçların çoğu trafik, iş güvenliği ve tıbbi uygulama hataları alanlarında görülmektedir.

Bilinçli Taksir Örnekleri

Bilinçli taksir, failin sonucu öngörmesine rağmen, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine inanarak davranışını sürdürmesi hâlinde oluşur. Bu durum, günlük yaşamda özellikle trafik kazaları, iş güvenliği ihlalleri ve tıbbi hatalar gibi olaylarda karşımıza çıkar. Aşağıda, Yargıtay içtihatlarında da örneklendirilen bazı tipik bilinçli taksir halleri yer almaktadır.

Trafik Kazalarına İlişkin Örnekler

  • Alkollü araç kullanma: Fail, alkolün sürüş yeteneğini etkileyeceğini bilmesine rağmen direksiyon başına geçerse ve kazaya neden olursa bilinçli taksir söz konusudur.
  • Kırmızı ışık ihlali: Sürücü, ışığın kırmızı olduğunu ve kazaya yol açabileceğini öngörmesine rağmen, “geçerim, bir şey olmaz” düşüncesiyle hareket ederse bilinçli taksirle sorumlu olur.
  • Aşırı hız veya sollama yasağını ihlal: Özellikle trafiğin yoğun olduğu alanlarda hız sınırlarını aşmak, öngörülebilir bir tehlikeyi bilerek göze almaktır.

İş Güvenliği ve İhmale Dayalı Örnekler

  • İş güvenliği önlemlerinin alınmaması: İşveren, çalışanların güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu bilmesine rağmen gerekli koruyucu önlemleri almaz ve iş kazası meydana gelirse, bu durumda bilinçli taksir söz konusudur.
  • İş ekipmanlarının eksik kontrolü: Tehlikeli makineleri veya araçları kontrol etmeden çalıştırmak, olası yaralanma veya ölüm sonucunu öngörmesine rağmen önlem almamaktır.

Tıbbi Uygulamalara İlişkin Örnekler

  • Sarhoş halde tıbbi müdahale yapmak: Doktor, alkolün karar verme yetisini zayıflattığını bilmesine rağmen ameliyat veya tedavi yaparsa ve hasta zarar görürse bilinçli taksir oluşur.
  • Hastanın uyarılarını dikkate almamak: Hasta, belirli ilaçlara alerjisi olduğunu belirtmesine rağmen, doktorun “bir şey olmaz” düşüncesiyle o ilacı uygulaması sonucu zarar doğarsa bu da bilinçli taksir kapsamındadır.

Gündelik Hayattan Örnekler

  • Silah kullanımı: Kişi, tabancayı dolu olabileceğini bilmesine rağmen “boştur” diyerek tetiğe basarsa ve birine zarar verirse bilinçli taksir oluşur.
  • Tehlikeli faaliyetlerde tedbirsizlik: Tehlikeli sporlar veya ateşli maddelerle yapılan eylemlerde gerekli önlemleri bilerek almamak da bu kapsama girer.

Yargıtay uygulamalarında, failin “öngörme düzeyi” ve “önlem alma imkânı” bilinçli taksirin tespitinde en belirleyici unsurlar olarak kabul edilir. Failin sonucu öngörmesine rağmen bu sonucu önemsiz görmesi, şansa güvenmesi veya kendi yeteneğine inanması, bilinçli taksirle hareket ettiğini gösterir.

Bilinçli Taksir Şikâyete Tabi mi?

Taksirli suçlar genel kural olarak şikâyete bağlı suçlardır. Ancak, bilinçli taksir durumunda kanun koyucu, failin kusur düzeyini daha ağır değerlendirmiş ve şikâyet şartını kaldırmıştır. Bu fark özellikle TCK m.89/5 hükmünde açıkça düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinin 5. fıkrası şu şekildedir:

“Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak suç bilinçli taksir hâlinde işlenmişse, şikâyet aranmaz.”

Bu düzenlemeye göre, basit taksirde mağdurun şikâyetçi olması gerekirken, bilinçli taksirde savcılık resen (kendiliğinden) soruşturma başlatabilir. Yani mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi ya da hiç şikâyetçi olmaması, kamu davasının açılmasını engellemez.

Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Arasındaki Fark

KriterBasit (Bilinçsiz) TaksirBilinçli Taksir
Şikâyet DurumuŞikâyete bağlıdırResen soruşturulur
Ceza OranıTemel ceza uygulanırCeza 1/3 – 1/2 oranında artırılır
Kusur DüzeyiDikkatsizlik, tedbirsizlikÖngörme + istememe
Örnek Olayİş kazasında koruma tedbiri alınmamasıAlkollü şekilde araç kullanma sonucu yaralama

Yargıtay da kararlarında, failin olayı öngörmesine rağmen önlem almamış olmasını, bilinçli taksir olarak değerlendirerek şikâyete bağlılık şartını ortadan kaldırmaktadır. Özellikle trafik kazaları, inşaat kazaları ve tıbbi müdahaleler bu kapsamda en çok değerlendirilen örneklerdir.

Şikâyet Aranmayan Durumların Hukuki Önemi

Bilinçli taksir hâllerinde, suçun kamu düzenini ilgilendiren niteliği ağır bastığından, devletin müdahalesi zorunlu kabul edilir. Bu sebeple:

  • Soruşturma, mağdurun iradesinden bağımsız şekilde başlatılır.
  • Mağdurun şikâyetten vazgeçmesi davayı düşürmez.
  • Savcılık, delil ve raporları resen toplar.

Uygulamada Taksirin Değerlendirilmesi ve İspat

Taksir, soyut bir kusurluluk hali değil, her somut olayda failin davranış biçimi, bilgi düzeyi ve öngörü kabiliyeti dikkate alınarak değerlendirilir. Ceza yargılamasında taksirin varlığı, failin davranışının özen yükümlülüğüne aykırı olup olmadığı ve neticenin öngörülebilir nitelikte bulunup bulunmadığı esas alınarak belirlenir.

Dikkat ve Özen Ölçütleri

Bir kimsenin taksirle sorumlu tutulabilmesi için, kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemesi gerekir. Bu ölçüt, objektif dikkat ve özen yükümlülüğü olarak adlandırılır. Yargıtay uygulamasında failin yaşı, mesleği, bilgi düzeyi, eğitim durumu, tecrübesi gibi kişisel özellikler de değerlendirmede dikkate alınmaktadır.

Örneğin; deneyimli bir cerrahın ameliyat sırasında yapacağı dikkatsizlikle, tıp öğrencisinin yaptığı hata aynı düzeyde değerlendirilmez. Aynı şekilde, uzun yıllardır sürücülük yapan bir kişinin kural ihlali sonucu sebep olduğu kazada taksir derecesi daha yüksek kabul edilir.

Bu nedenle mahkemeler, her olayda şu soruları sorarak taksirin derecesini belirler:

  • Failin eylemi öngörülebilir bir tehlike yaratmış mıdır?
  • Bu tehlike önlenebilir nitelikte miydi?
  • Fail, gerekli özeni gösterseydi netice engellenebilir miydi?

Bu soruların yanıtı, failin basit taksir, bilinçli taksir ya da olası kast sınırında mı davrandığını ortaya koyar.

Nedensellik Bağı ve Objektif İsnadiyet

Taksirli suçlarda cezai sorumluluk için, failin davranışı ile meydana gelen zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Ancak her nedensellik ilişkisi, otomatik olarak cezai sorumluluk doğurmaz. Bunun için ayrıca objektif isnadiyet de aranır.

Objektif isnadiyet, failin eylemiyle meydana gelen sonucun hukuken kendisine yüklenebilir olmasını ifade eder. Başka bir deyişle, failin davranışı, sonucun ortaya çıkmasında etkin bir neden olmalı ve bu sonuç öngörülebilir olmalıdır.

Örneğin;

  • İnşaatta gerekli güvenlik önlemlerini almayan müteahhidin, işçinin düşmesi sonucu ölmesinde açık bir nedensellik vardır ve bu ölüm failin eylemine objektif olarak isnat edilir.
  • Ancak, bütün güvenlik önlemleri alınmasına rağmen meydana gelen öngörülemez bir doğal olay sonucu ölüm gerçekleşirse, taksir sorumluluğu doğmaz.

Yargıtay’ın Değerlendirme Ölçütleri

Yargıtay, taksirin değerlendirilmesinde şu ölçütleri esas almaktadır:

  • Öngörülebilirlik ve önlenebilirlik: Netice, fail tarafından makul ölçüde öngörülebilir olmalıdır.
  • Kural ihlali: Kanun, yönetmelik veya meslek kurallarına aykırılık varsa taksir kabul edilir.
  • Nedensellik bağı: Eylem ile sonuç arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır.
  • Tehlike yaratan davranış: Failin eylemi, başlı başına bir risk oluşturuyorsa kusur derecesi artar.

Yaptırımın Belirlenmesi ve Ağırlaşmış Sonuçlar

Taksirli suçlarda uygulanacak cezanın belirlenmesi, failin kusur derecesine, neticenin ağırlığına ve bilinç unsurunun varlığına göre yapılır. Türk Ceza Kanunu, taksirli fiillerin cezasını belirlerken yalnızca sonucun büyüklüğünü değil, aynı zamanda failin olay anındaki öngörü yeteneğini ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış düzeyini de dikkate alır.

Kusur Derecesi ve Temel Ceza

Taksirli suçlarda ceza miktarı, genellikle kanunda belirlenen alt ve üst sınırlar arasında hâkim tarafından takdir edilir.

  • Basit taksir durumunda, failin kusur oranı düşük kabul edilir ve temel ceza alt sınıra yakın belirlenir.
  • Bilinçli taksir halinde ise fail sonucu öngörmesine rağmen gerekli tedbiri almadığından, ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

Hâkim, bilinçli taksirin varlığını tespit ettiğinde, takdir yetkisini geniş kullanamaz; çünkü bu durumda kanunda belirtilen artırım zorunlu niteliktedir.

Birden Fazla Ölüm veya Yaralanma Hâli (TCK m.85/2)

Taksirle öldürme suçunun nitelikli hali, birden fazla kişinin ölmesi veya bir kişinin ölümüyle birlikte birden fazla kişinin yaralanması hâlinde ortaya çıkar. Bu durumda ceza, iki yıldan on beş yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir.

Örneğin, dikkatsizce araç kullanan bir sürücünün kazaya sebep olarak hem bir kişinin ölümüne hem de birkaç kişinin yaralanmasına yol açması hâlinde, fail hakkında bu nitelikli hal uygulanır. Burada failin eyleminde bilinçli taksir tespit edilirse, verilecek ceza bir kat daha ağırlaşır.

Kusurun Ağırlığına Göre Ceza Artırımı

Mahkemeler, taksirli suçlarda cezayı belirlerken aşağıdaki hususları değerlendirir:

  • Failin tehlikenin farkında olup olmadığı,
  • Önlem alma imkânı bulunup bulunmadığı,
  • Kural ihlali veya meslek kurallarına aykırılık düzeyi,
  • Meydana gelen neticenin toplum üzerindeki etkisi,
  • Failin önceden uyarılmış veya cezalandırılmış olup olmadığı.

Bu kriterler, cezanın alt veya üst sınırdan belirlenmesinde belirleyici rol oynar.

Ceza İndirimi ve Mağduriyet Hâli (TCK m.22/6)

Taksirli bir suç nedeniyle failin kendi ailesinden kişilerin zarar görmesi veya kendisinin ağır şekilde mağdur olması durumunda, hâkim cezayı indirebilir veya hiç ceza vermeyebilir. Ancak bu hüküm, bilinçli taksir hallerinde daha sınırlı biçimde uygulanır. Çünkü fail, sonucu öngördüğü hâlde tedbir almadığı için daha ağır kusurludur.

Yargıtay Uygulaması

Yargıtay kararlarına göre, birden fazla kişinin ölümüne yol açan taksirli olaylarda, failin bilinçli taksirle hareket edip etmediği, olayın tüm unsurlarıyla araştırılmalıdır. Eğer failin eylemi sonucu öngördüğü hâlde önlem almadığı tespit edilirse, ceza üst sınıra yakın belirlenir.

Sık Karıştırılan Kavramlar ve Kısa Karşılaştırmalar

Taksir kavramı, ceza hukukunda kast, olası kast, ihmal gibi diğer kusurluluk biçimleriyle sık sık karıştırılır. Bu nedenle, uygulamada doğru nitelendirme yapılabilmesi için bu kavramların farklarının açık biçimde ortaya konulması gerekir.

İhmalî Suç – Taksir İlişkisi

İhmalî suç, bir kimsenin yapmakla yükümlü olduğu bir hareketi yapmaması durumunda ortaya çıkar. Taksirli suçlarda ise fail, genellikle aktif bir davranışta bulunur ancak bu davranış sırasında dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal eder.

  • İhmalî suç: Fiil, yapılması gereken bir davranışın hiç yapılmaması sonucu meydana gelir (örneğin, hemşirenin hastaya verilmesi gereken ilacı vermemesi).
  • Taksirli suç: Fiil yapılır ancak dikkat ve özen eksikliği nedeniyle istenmeyen sonuç ortaya çıkar (örneğin, hemşirenin yanlış ilacı uygulaması sonucu hastanın zarar görmesi).

İki durumda da netice istenmez, ancak taksirde aktif hareket, ihmalde pasif tutum söz konusudur.

Kast – Olası Kast – Bilinçli Taksir Karşılaştırması

Bu üç kavram, failin öngörme düzeyi ve iradesi bakımından birbirinden ayrılır.

Kusur TürüÖngörmeİradeSonuca YaklaşımCeza Türü
KastVarİsteme mevcutSonucu bilerek ve isteyerek gerçekleştirirKasten işlenen suç
Olası KastVarKabullenme mevcut“Olursa olsun” düşüncesiyle hareket ederKast hükümleri uygulanır
Bilinçli TaksirVarİstememe mevcut“Olmaz” inancıyla risk alırTaksirli suç – ceza artırımlı
Basit (Bilinçsiz) TaksirYokİsteme yokÖngörmez, tedbirsizlikle davranırTaksirli suç – temel ceza

Bu tabloya göre, bilinçli taksir, kast ile taksir arasında yer alan ara bir kusur türüdür. Fail, sonucu istemez ama riskin bilincindedir. Buna karşılık olası kastta fail, sonucu kabullenir. Bu fark, cezanın belirlenmesinde doğrudan etkilidir.

Yargıtay’ın Görüşü

Yargıtay içtihatlarında, bilinçli taksir ile olası kast arasındaki sınır şu şekilde çizilmiştir:

“Fail, sonucu öngördüğü hâlde gerçekleşmeyeceğine inanıyorsa bilinçli taksir, gerçekleşebileceğini bilmesine rağmen göze alıyorsa olası kast vardır.”

Bu ölçüt, özellikle trafik kazaları, iş güvenliği ihlalleri ve tıbbi müdahaleler gibi olaylarda mahkemeler tarafından düzenli olarak uygulanmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir