Malpraktis Nedir, Malpraktis Davası Nasıl Açılır?
Malpraktis, sağlık hizmeti sunan kişi veya kurumların, mesleki standartlara aykırı şekilde tıbbi müdahalede bulunmaları sonucunda hastada zarar meydana gelmesi durumunu ifade eder. Hukuk dilinde ise malpraktis, hekimin ya da sağlık kuruluşunun kusurlu davranışı nedeniyle ortaya çıkan tıbbi uygulama hatası olarak tanımlanmaktadır.
Tıbbi hatalar, yalnızca hekimleri değil aynı zamanda hemşire, ebe, anestezi uzmanı gibi tüm sağlık personelini ve bu hizmeti sağlayan hastane veya klinik gibi kurumları da sorumluluk altına sokabilir. Bu nedenle malpraktis davası, hem hasta haklarının korunması hem de sağlık alanındaki hukuki sorumlulukların belirlenmesi açısından büyük önem taşır.
Hastaların, karşılaştıkları zararın komplikasyon mu yoksa tıbbi hata mı olduğunu doğru şekilde tespit edebilmesi için uzman bir malpraktis avukatından destek alması oldukça önemlidir. Çünkü davada tarafların doğru belirlenmemesi, sürecin uzamasına veya davanın reddedilmesine yol açabilir.
Malpraktis davaları, genellikle tazminat talepleri üzerinden yürütülmekle birlikte, bazı durumlarda cezai sorumluluk da gündeme gelebilmektedir. Bu nedenle dava süreci, sağlık hukuku, ceza hukuku ve tazminat hukuku alanlarında bilgi sahibi olunmasını gerektirir.
Malpraktis Nedir?
Sağlık hukukunda malpraktis, hekimin veya sağlık personelinin mesleki standartlara aykırı şekilde hareket etmesi, gerekli özeni göstermemesi ya da hatalı tıbbi müdahalede bulunması sonucunda hastada zarar oluşması durumudur. Burada önemli olan nokta, her tıbbi girişimin belirli bir risk taşıdığı ve hekimin bu risklerin tamamından sorumlu tutulamayacağıdır.
Hukuken, “izin verilen risk” kavramı vardır. Hastaya tedavi öncesinde olası riskler ayrıntılı şekilde anlatılır ve hasta bu riskleri bilerek onay verirse, ortaya çıkan zararın komplikasyon kapsamında olduğu kabul edilir. Ancak, alınması gereken önlemler alınmadığı halde ortaya çıkan olumsuz sonuçlar tıbbi uygulama hatası (malpraktis) olarak değerlendirilir.
Örneğin, malpraktis kapsamında sayılabilecek hatalar şunlardır:
- Hekimin yanlış tanı koyması veya hatalı tedavi uygulaması,
- Yetkisi olmadığı halde tıbbi işlem yapması,
- Hastanın kayıtlarının usulüne uygun tutulmaması,
- Konsültasyon işlemlerinde gerekli özenin gösterilmemesi.
Bir hastada meydana gelen zararın gerçekten tıbbi bir hatadan mı yoksa komplikasyondan mı kaynaklandığını tespit etmek için bilirkişi incelemesi yapılır. Bu aşamada Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası veya üniversitelerin ilgili anabilim dallarındaki uzmanlardan görüş alınabilir. Bilirkişilik müessesesi, HMK m. 283 ve CMK m. 68 hükümlerine dayanmaktadır.
Malpraktis Davası Avukatı (Sağlık Hukuku Avukatı) Kimdir?
Malpraktis davaları, hem sağlık hukuku hem de ceza ve tazminat hukuku bilgisi gerektiren, oldukça teknik ve uzmanlık isteyen dava türleridir. Bu nedenle bu davaları takip eden avukatlara malpraktis avukatı ya da sağlık hukuku avukatı denir.
Sağlık hukuku, hukuk fakültelerinde temel dersler arasında yer almaz; bu alanda çalışmak isteyen avukatların ayrıca özel eğitimler alması veya yüksek lisans gibi akademik çalışmalar yapması gerekir. Malpraktis avukatları, tıp terminolojisine hâkim olmalı, sağlık mevzuatını ve yargı içtihatlarını yakından takip etmelidir. Çünkü bu davalarda yalnızca hukuki bilgi değil, aynı zamanda tıbbi değerlendirme ve bilirkişi raporlarının analizi de büyük önem taşır.
Her ne kadar Avukatlık Kanunu gereği avukatlar dava türü ayrımı olmaksızın temsil yetkisine sahip olsa da, malpraktis davalarının karmaşık yapısı uzmanlaşmayı zorunlu kılmıştır. Günümüzde mevzuatların sık sık değişmesi, sağlık alanındaki teknik detayların fazla olması, hasta haklarının gelişmesi ve estetik operasyonlar gibi davaların artması bu alandaki uzmanlaşmayı daha da gerekli hale getirmiştir.
Dolayısıyla, bir hasta veya hasta yakını malpraktis davası açmak istediğinde, alanında deneyimli bir sağlık hukuku avukatından hukuki yardım alması, hak kayıplarının önlenmesi açısından son derece önemlidir.
Tıbbi Malpraktis Nedir?
Tıbbi malpraktis, hekimlerin veya diğer sağlık çalışanlarının mesleki çalışmalarında bilimsel ve etik standartlara uygun davranmamaları sonucu hastalara zarar vermesi durumu olarak tanımlanır. Hatalı tedavi, yetersiz tetkik, ya da yanlış ilaç kullanımı gibi durumlar tıbbi malpraktisin örnekleridir.
Doktorun tıbbi hatalarından kaynaklı hasta zarara uğradığında malpraktis davası söz konusu olur. Hasta veya mağdurun, doktorun standartlara uygun hareket etmediği iddiasıyla yasal süreç başlamaktadır. Bu davalarda çoğunlukla zararın kanıtlanması, doktorun uzmanlık alanına göre prosedürlerine uygun davranıp davranmadığının belirlenmesi gibi faktörler yer almaktadır.
Türk Tabipler Birliğinin Hekimlik Meslek Kurallarında “hekimliğin kötü uygulanması(malpractice)” başlığı altında malpraktisin tanımı yapılmıştır:
Malpraktis Davası Nasıl Açılır?
Malpraktis nedeniyle zarar gören hastalar, hekim veya sağlık kurumu aleyhine dava açabilir. Malpraktis davası, sağlık çalışanının kusurlu hareketi ile hastanın zarara uğraması arasındaki nedensellik bağına dayanır.
Dava Açma Aşamaları:
- Dilekçe Hazırlama: Dava, yetkili mahkemeye bir dilekçe ile başlatılır.
- Bilirkişi Raporu: Kusur tespiti için bilirkişi incelemesi yapılır.
- Mahkeme Süreci: Toplanan deliller ışığında mahkeme kararı verilir.
Hastaların dava sürecinde uzman bir malpraktis avukatından destek alması önemlidir.
Malpraktis Davalarında Ceza Verilir mi?
Malpraktis davaları, esasen birer hukuk davası niteliğindedir. Bu nedenle doğrudan ceza mahkemelerindeki gibi hapis ya da adli para cezası verilmez. Ancak hekimin veya sağlık personelinin eylemi, taksirli yaralama ya da daha ağır bir suç kapsamında değerlendirilirse, ceza hukuku sorumluluğu da gündeme gelebilir.
Malpraktis davasının sonucunda hekimin kusurlu olduğuna karar verilirse, hasta lehine şu sonuçlar doğabilir:
- Maddi tazminat: Hastanın uğradığı maddi kayıpların, tedavi giderlerinin veya gelir kayıplarının karşılanması.
- Manevi tazminat: Hastanın yaşadığı acı, elem ve psikolojik yıpranmanın telafisi için manevi ödeme yapılması.
Bununla birlikte, hekimin fiilinin taksirli yaralama veya kasten yaralama suçunu oluşturması halinde, ayrıca ceza soruşturması başlatılabilir.
- Özel sektörde çalışan sağlık personeli için doğrudan savcılığa şikâyet yapılabilir.
- Kamu hastanelerinde görev yapan personel için ise 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca idari makamdan soruşturma izni alınması gerekir.
Üniversite hastanelerinde çalışan personel açısından süreç, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemeleri önünde yürütülür. Soruşturma izni verilirse, savcılık tarafından iddianame hazırlanır ve dava ceza mahkemesinde görülmeye başlanır. Bu süreçte mahkeme; bilirkişi raporları, tanık beyanları ve uzman görüşleri doğrultusunda karar verir.
Malpraktis Davalarında Süreç
Bir hasta, tıbbi hata nedeniyle zarara uğradığını düşündüğünde, malpraktis davası açarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu sürecin sağlıklı ilerlemesi için hem usul hukuku kurallarına hem de sağlık hukukunun özel hükümlerine dikkat edilmesi gerekir.
Görevli ve yetkili mahkeme:
- Malpraktis davalarında görevli mahkeme genellikle Tüketici Mahkemesidir.
- Yetkili mahkeme ise çoğunlukla zararın meydana geldiği yer mahkemesidir.
Dava dilekçesi:
Malpraktis davasının en önemli aşaması dava dilekçesinin hazırlanmasıdır. Dilekçede, davacının iddiaları, hekimin veya sağlık kuruluşunun kusurlu davranışı, hastada meydana gelen zarar ve bunların tıbbi hata olduğuna ilişkin deliller açıkça belirtilmelidir. Eğer dilekçe usul ve esasa uygun düzenlenmezse dava reddedilebilir ve aynı konuya dayalı yeni dava açma hakkı olmayabilir.
Delillerin toplanması:
Malpraktis davalarında, davayı kazanabilmek için ispat yükü davacıya aittir. Bu nedenle:
- Hasta kayıtları,
- Epikriz raporları,
- Kamera kayıtları,
- Tanık beyanları,
- Uzman bilirkişi raporları,
dava dosyasına mutlaka eklenmelidir.
Tebligatlar ve yargılama:
Dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edildikten sonra davalı taraf cevap dilekçesi sunar. Bu aşamada taraflar delillerini sunar, mahkeme bilirkişiden rapor ister ve duruşmalar yapılır. Süreçte en önemli husus, delillerin eksiksiz ve zamanında toplanmasıdır. Eksik veya usule aykırı deliller davanın kaybedilmesine yol açabilir.
Malpraktis Dava Dilekçesi Örneği
ÖRNEK DİLEKÇE
KAYSERİ NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DAVACI:
VEKİLİ :
DAVALI: Sağlık Bakanlığı-ANKARA
DAVANIN KONUSU: ….. tarihinde kan tahlili için …..Devlet Hastanesine giden müvekkilin kan alınırken hatalı işlem sebebiyle sağ kolunda kalıcı olarak …… oluşmasına sebebiyet veren davalı idareden fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere 1.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın idari başvuru tarihinden itibaren tazmini istemine ilişkindir.
DAVA DEĞERİ:
TEBLİĞ TARİHİ:
AÇIKLAMALAR
• Müvekkilim ……şirketinde sekreter olarak çalışmaktadır.
• Müvekkilim ….. tarihinde rutin kontrol ve tahliller için ………Hastanesi Dahiliye polikliniğine başvuruda bulunmuştur.
• Kan alımı esnasında ilgili sağlık personeli tarafından müvekkilimin her iki kolundan da kan alınmıştır. Kan alınırken yapılması gerekenin aksine iki kez iç kısımdan kan alınıp bir kez de kolun dış tarafındaki sinire yakın kan almışlardır. Bu esnada müvekkilimin kolunda şiddetli bir ağrı oluşmuş olup ağrının devam etmesiyle ağrı kesici ilaçlar verilmiştir.
• Müvekkilimin sonrasında gittiği özel hastanede yapılan muayene ve tetkikler sonucunda ….. tanısı konulmuş ve 20 gün iş göremez raporu verilmiştir.
• Bahsedilen yanlış tedaviye nedeniyle müvekkilim çeşitli ilaçlar kullanmak ve özel fizik tedavisi görmek ve bu tedaviler için fark ücretleri ödenmek zorunda kalmıştır.
• Sonuç olarak … Hastanesince yapılan muayene sonrasında hazırlanan sağlık kurulu raporu ile müvekkilimin sol el parmaklarında %25 oranında işlev kaybı olduğu ortaya çıkmıştır.
• …… Şirketinde sekreter olarak çalışan müvekkilim işi nedeniyle sol el parmaklarındayaşadığı kayıp mesleki hayatını ciddi oranda olumsuz etkilemiştir.
• Davalı idarenin ağır hizmet kusuru sebebiyle müvekkilimin iş gücü kaybı yaşadığı, maddi ve manevi zarara uğradığı son derece açık olması sebebiyle zararların ilgili idareden tazminini talep etmekteyiz.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak hukuki nedenlerle;
Muhatap idarenin ağır hizmet kusuru nedeniyle maddi ve manevi olarak ciddi zarara uğrayan müvekkilimizin yararına fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla ve tahkikat sonucunda maddi zararın değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere 30.000-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesini vekaleten talep ederiz.
Malpraktis Zamanaşımı
Malpraktis davalarındaki zamanaşımı süresi hasta-doktor arasındaki ilişkinin niteliğine ve davanın özel hastane ya da kamu aleyhine açılmasına göre farklılık göstermektedir. Hasta ile doktor arasındaki ilişki; Protez diş yapılması, estetik gibi eser sözleşmesine dayanıyorsa zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu durum özel hastane ya da doktorun kendi muayenehanesinde gerçekleşen durumlarda geçerli zamanaşımı süresidir.
Kamu hastanelerinde malpraktis nedeniyle açılacak tazminat davası zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl her halde 5 yıllık sürede açılmalıdır. İlgili idare tazminat talebini 30 gün içinde yanıtlamazsa tazminat istemini reddedildiği kabul edilir. Sonrasında red kararının tebliğinden itibaren 60 gün içinde malpraktis nedeniyle tam yargı davası açılabilmektedir.
Özel hastane veya doktor ile hasta arasındaki ilişki sözleşmeye dayanmıyorsa haksız fiil hükümleri uygulanmasından dolayı zamanaşımı 2 yıldır. Kusurlu fiilin fark edilme ve anlaşılma süresi de göz önünde bulundurulduğunda bu süre fiilin işlendiği tarih itibariyle 10 yıllıktır.
Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Malpraktis Davaları
Estetik operasyonlar, günümüzde en çok malpraktis davasına konu olan tıbbi müdahaleler arasındadır. Yanlış teknik uygulanması, sterilizasyon eksiklikleri, hatalı anestezi, yetersiz bilgilendirme veya uygun olmayan dolgu malzemelerinin kullanılması en yaygın örneklerdendir.
Bu tür davalarda ortaya çıkabilecek sonuçlar şunlardır:
- Enfeksiyon, doku kaybı, sinir hasarı,
- Şekil bozuklukları ve asimetriler,
- Psikolojik travma ve hasta memnuniyetsizliği,
- Tekrar cerrahi müdahale ihtiyacı.
Estetik operasyonlardan kaynaklı davalarda, hekimin özen yükümlülüğü çok daha ağırdır. Bu nedenle estetik amaçlı ameliyatlarda yapılan hatalar çoğunlukla tıbbi hata (malpraktis) olarak kabul edilmektedir.
Malpraktis Sonucu Ortaya Çıkabilecek Durumlar
Malpraktis nedeniyle hastalarda şu tür sonuçlar görülebilir:
- Enfeksiyon ve sağlık kaybı,
- Şekil bozuklukları veya kalıcı estetik sorunlar,
- Sinir hasarı ve işlev kaybı,
- Psikolojik yıkım,
- Daha fazla cerrahi işlem ve ek masraflar.
Bu zararlar sadece maddi kayıplara değil, aynı zamanda manevi anlamda da ciddi sonuçlara yol açmaktadır.
Malpraktis Emsal Kararlar
Doktorun tıbbi uyugulamada tecrübesizlik, bilgisizlik ya da dikkatsizlik nedeniyle hastasına verdiği zarar neticesinde hukuki ve cezasi sorumluluğu söz konusu olur. Bu kapsamda açılan davalarda Yargıtay, Danıştay ya da Anayasa Mahkemelerinin birçok emsal kararı bulunmaktadır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2013/30822 E. , 2014/10772 K. sayılı 09/04/2014 Tarihli Karar;
“ Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp somut durumun gerektirdiği önlemeleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmalı ve en emin yol seçilmelidir.”
Kararda da görüldüğü üzere hekimin özen yükümlülüğünü ihmal etmesinden ve özenli olmayışından, mesleğinin ilkelerine uygun tıbbi müdahalede bulunmadığı her türlü davranışından dolayı sorumlu tutulur. Doktorların kişilerin hayatı ve vücut bütünlüğü üzerinde çok ciddi etki bırakabildiklerinden en ufak kusurlarda bile sorumlulukları söz konusu olur.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 18.11.2015 tarihli 2014/26571 E. – 2015/33584 K. sayılı Kararı ;
“Dava, davacının motosiklet kazası sonucunda sağ el bileğinde meydana gelen travma sonucunda davalı doktora başvurduğu, doktorun kusuru nedeniyle ameliyat sırasında ve sonrasında uygulanan yanlış tedaviler sonucunda, kırık hattında kaynama oluşmaması sonucunda sağ el bileğinin sakat kaldığının saptanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık ameliyatı gerçekleştiren davalı doktorun, davacının sağ el bileğinde meydana gelen arazın oluşmasında hukuka aykırı bir eyleminin, giderek kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davadaki ileri sürülüşe ve kabule göre dava temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır.
Eş deyişle dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. (BK.386, 390 md ) Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır.(BK.390/2) Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafifte olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır.
Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür.Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz, özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/26894 Esas. 2018/8072 Karar Sayılı 18.09.2018 Tarihli Kararında
“Mahkemece bilirkişi raporları esas alınarak hüküm verilmiş ise de; davacının sağ göğsünün de ameliyat edilmesinin gerekli olup olmadığı ve bu göğsüyle ilgili olarak ameliyat öncesinde yeterli tahlil ve tetkiklerin yapılıp yapılmadığı, ameliyat sonrası karşılaşılabilecek riskler konusunda hastanın aydınlatılma borcunun yerine getirilip getirilmediği, ameliyat sonrasındaki biyopsi sonuçları, davalıların yeterli özen ve dikkati gösterip göstermediği, hususlarında bilirkişi raporları yeterli açıklamayı içermemektedir.
Ayrıca dosyaya ibraz edilen hasta yatış onam formunun davacı tarafından imzalanmış olmasına rağmen aynı tarihli tıbbi uygulamalar için bilgilendirme onam formunun davacı yerine neden yakını tarafından imzalandığının açıklaması yapılmayarak bu durum mahkemece ve bilirkişiler tarafından değerlendirilmemiştir. Bahsedilen bu formlar, davacıya yapılan ameliyatın niteliği konusunda davacıya gerekli bilginin verildiğini gösterir nitelikte değildir. Biyotıp Sözleşmesinin 5. maddesinde “Rıza” konusu düzenlenmiş ve “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir.
İlgili kişi muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilecektir” düzenlemesiyle rızanın kapsamı belirlenmiş ve Dairemizin yerleşik uygulamalarına paralel düzenlemeler getirilmiştir. Hastanın salt işleme rıza göstermesi yeterli değildir. …Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır.
Aydınlatılmış onamda, ispat külfeti ise hekim ya da hastanededir. Bu sebeplerle mahkemece, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine elverişli ve özellikle davacının bilirkişi raporlarına itirazlarını karşılayacak şekilde yeniden rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
Malpraktis Tazminat Miktarı

Malpraktis davası sonucunda hastaların maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı vardır. Malpraktis davalarındaki birçok etken tazminat miktarının belirlenmesinde önemli rol oynar. Bu kriterler göz önüne alınarak yapılan hesaplama sonucu belirlenen tazminat miktarının hastaya ödemesi yapılır. Malpraktisten kaynaklı idareye açılan veya diğer mahkemelerde açılan davalarda maddi tazminata ilişkin Türk Borçlar Kanunu m.51-56 hükümleri uygulanır. Tıp alanında uzman bilirkişilerce, uygulanan tedavide meydana gelen durum komplikasyon mu malpraktis mi bunun ortaya koyulması ve hekimin kusuru ile aşağıda sayılan kriterler baz alınarak maddi tazminat miktarı belirlenecektir.
Tazminat hesabı yapılırken dikkat edilecek kriterler:
Maddi Tazminat:
- Tedavi masrafları.
- Kaybedilen gelir.
- Ömür boyu devam edecek tedavi giderleri.
Manevi Tazminat:
- Yaşanan acı ve psikolojik etkiler.
- Hayat kalitesindeki düşüş.
Mahkeme, tazminat miktarını tarafların sunduğu delillere ve bilirkişi raporuna göre belirler.
Doktor Hatası Tazminat Miktarı
2025 yılı itibariyle, doktor hatasından kaynaklanan manevi tazminat miktarları genellikle 50.000 TL ile 1.000.000 TL arasında değişmektedir. Ancak bu miktarlar somut olaya göre farklılık gösterebilir. Özellikle vefat durumunda manevi tazminat miktarı daha da artmaktadır. Tazminat miktarının belirlenmesinde mahkeme, olayın şartlarını, zarara uğrayan kişinin durumunu ve bilirkişi raporlarını dikkate alır.
Sık Sorulan Sorular
Malpraktis davaları ne kadar sürer?
Kesin bir süre vermek mümkün değildir. Mahkemelerin iş yükü, delillerin toplanması ve bilirkişi incelemeleri süreci uzatabilir. Genel olarak malpraktis davaları 2–3 yıl aralığında sonuçlanabilmektedir.
Malpraktis davaları hangi hallerde açılır?
Komplikasyon dışında, hekimin kusurlu eylemlerinden doğan tüm haksız fiillerde malpraktis davası açılabilir. Yanlış teşhis, hatalı tedavi, eksik bilgilendirme bu kapsamdadır.
Malpraktis davası açmanın maliyeti nedir?
Arabuluculuk aşaması ücretsizdir. Dava açıldığında ödenecek harç ve giderler yıllık olarak değişmektedir. Ayrıca avukat ile çalışılıyorsa vekalet ücreti de söz konusu olur.
Mahkeme masraflarını kim öder?
Dava açarken harç ve giderler davacı tarafından ödenir. Ancak davayı kazanan taraf, bu giderleri karşı taraftan talep edebilir.
Malpraktis davası nereye açılır?
Yetkili mahkeme çoğunlukla zararın meydana geldiği yer mahkemesidir. Başvurular, adliyelerde bulunan tevzi bürolarına yapılır.
Malpraktis davasında hakim neye dikkat eder?
Hakim, tarafların sunduğu delilleri ve bilirkişi raporlarını değerlendirir. Hastane kayıtları, hasta öyküsü, tanık beyanları davanın sonucunu etkiler.
Malpraktis davası için avukat şart mıdır?
Kanunen zorunlu olmasa da, malpraktis davalarının teknik yapısı nedeniyle uzman bir malpraktis avukatı ile hareket etmek hak kayıplarını önlemek açısından çok önemlidir.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.