Resmi Bir Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyanda Bulunma Suçu TCK 206
Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 206. maddesinde (TCK 206) düzenlenmiş olup, kamu güvenine karşı işlenen suçlar arasında yer alır. Bu suç, bireylerin kamu görevlilerine gerçeğe aykırı beyanda bulunarak bir resmî belgenin düzenlenmesine sebep olmaları durumunda oluşur.
Kanun koyucunun amacı, toplumda resmî belgelere duyulan güveni korumak ve kamu görevlilerinin yanlış yönlendirilmesini önlemektir. Zira devlet adına düzenlenen her belge, hukuki sonuç doğurabilecek niteliktedir. Bu nedenle yalan beyan, yalnızca bireysel bir etik ihlal değil, aynı zamanda kamu düzenini sarsan cezai bir fiil olarak kabul edilmektedir.
TCK 206 Nedir?
TCK 206, resmî bir belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu düzenleyen kanun maddesidir. Türk Ceza Kanunu’nun 206. maddesine göre;
“Bir resmî belgenin düzenlenmesi sırasında kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Bu madde, kamu görevlilerinin görevlerini doğru bilgiye dayanarak yerine getirmelerini sağlamak ve resmî belgelerin güvenilirliğini korumak amacıyla getirilmiştir. Toplumun kamu kurumlarına ve belgelerine duyduğu güven, kamu düzeninin temel unsurlarından biridir. Bu nedenle, kamu görevlisine gerçeğe aykırı beyanda bulunmak, yalnızca bireye değil, devlet otoritesine ve kamu güvenine de zarar verir.
Kanun kapsamına göre suçun oluşabilmesi için:
- Beyanın resmî belge düzenlenmesi sürecinde yapılması,
- Beyanın gerçeğe aykırı olması,
- Bu yalan beyan sonucunda resmî bir belgenin düzenlenmesi,
- Failin kasten hareket etmesi gerekir.
Eğer yapılan beyan resmî belge düzenlenmesine yol açmamışsa ya da beyanın doğruluğunu araştırma görevi kamu görevlisine aitse, TCK 206 kapsamında suç oluşmaz.
Bu madde uygulamada genellikle; nüfus işlemleri, ikametgâh beyanları, mahkemeye sunulan belgeler, dava dilekçeleri veya resmî kurum başvurularında verilen yanlış bilgilerle ilişkilendirilir.
TCK 206’nın Kapsamı ve Suçun Unsurları
TCK 206 kapsamında yalan beyanda bulunma suçunun unsurları, kanunun açık hükmüne ve yargı içtihatlarına göre hem maddi hem manevi unsurlardan oluşur. Suçun tam olarak oluşabilmesi için belirli koşulların bir arada bulunması gerekir.
1. Fail
Bu suçun faili herkes olabilir. Özel bir sıfat veya statü aranmaz. Kamu görevlisine karşı gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişi, fail olarak kabul edilir. Kamu görevlisinin bu beyanı belgeye geçirmesi yeterlidir.
2. Mağdur
Suçun mağduru doğrudan belirli bir kişi değil, kamu güvenidir. Dolayısıyla bu suç, bireyden çok toplumu ve devleti ilgilendiren bir nitelik taşır.
3. Fiil (Hareket Unsuru)
Fail, resmî belge düzenlemeye yetkili kamu görevlisine yanlış bilgi vermekte ve bu yalan beyan sonucunda resmî belge düzenlenmektedir.
Bu durumda suçun oluşması için:
- Beyanın gerçeğe aykırı olması,
- Bu beyanın resmî belgenin düzenlenmesi sırasında yapılması,
- Beyan sonucunda gerçekten belge düzenlenmiş olması gerekir.
Sadece yanlış beyanda bulunmak, fakat belgenin düzenlenmemesi hâlinde suç tamamlanmış sayılmaz.
4. Manevi Unsur
Bu suç yalnızca kasten işlenebilir. Fail, verdiği bilginin gerçeğe aykırı olduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmelidir. Taksirle, yani dikkatsizlik veya ihmal sonucu yanlış bilgi verilmesi hâlinde TCK 206 kapsamında cezai sorumluluk doğmaz.
5. Konu ve Netice
Suçun konusunu resmî belge oluşturur. Bu belge; kamu görevlisi tarafından, görevi gereği düzenlenen ve hukuki sonuç doğuran bir evraktır.
Netice ise, bu yalan beyana dayanarak resmî belgenin düzenlenmiş olmasıdır. Yani failin beyanı, belgenin içeriğine yansımış olmalıdır.
6. Hukuka Aykırılık
Failin eylemi herhangi bir hukuka uygunluk nedeni kapsamında değilse, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olur. Zorunluluk hali veya meşru savunma gibi istisnalar söz konusu değildir.
Resmî Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyanda Bulunma Suçunun Cezası
TCK 206 hükmü, bu suçu işleyen kişilere yönelik açık bir yaptırım öngörmektedir. Kanuna göre:
“Bir resmî belgenin düzenlenmesi sırasında kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Bu hükme göre, mahkeme fail hakkında hapis cezası verebileceği gibi adli para cezası ile cezayı dönüştürme yetkisine de sahiptir. Suçun temel şekli düzenlenmiştir; nitelikli hâlleri veya artırıcı sebepleri bulunmamaktadır.
1. Ceza Türü ve Alt–Üst Sınırlar
- Alt sınır: 3 ay hapis
- Üst sınır: 2 yıl hapis
Bu aralık, hâkime cezayı olayın ağırlığına göre belirleme takdiri tanır.
Örneğin, gerçeğe aykırı beyanın kamu görevlisini önemli ölçüde yanılttığı, ciddi sonuçlar doğurduğu hâllerde hapis cezasına hükmedilebilir.
Ancak eylemin etkisi düşükse veya failin sabıkasız oluşu dikkate alınırsa, çoğu durumda adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
2. Erteleme, HAGB ve Uzlaşma
- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulanabilir, çünkü suçun ceza üst sınırı 2 yıldır.
- Erteleme şartları da gerçekleştiğinde mümkündür.
- Uzlaşma kapsamında değildir; çünkü kamu güvenine karşı işlenen suçlardan sayılır.
3. Teşebbüs ve İştirak
Fail yalan beyanda bulunmuş, ancak kamu görevlisi bu beyana dayanarak belge düzenlememişse suça teşebbüs hükümleri gündeme gelir.
Birden fazla kişinin aynı amaçla hareket etmesi hâlinde müşterek faillik veya yardım etme hükümleri uygulanabilir.
4. Cezanın Belirlenmesinde Dikkate Alınacak Hususlar
Mahkemeler karar verirken;
- Beyanın belge üzerindeki etkisini,
- Kamu kurumunun uğradığı zararı,
- Failin kastının yoğunluğunu
göz önünde bulundurur.
Yalan beyan sonucu düzenlenen belgenin hukuki sonuç doğurup doğurmadığı, cezanın ağırlığını etkileyen en önemli unsurlardan biridir.
SUÇLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun işlenmesiyle o belgenin fonksiyonlarını yerine getirebilme imkanı ortadan kalkmış olur. Bu sebeple de suçla korunan hukuki değer esasen kamu güvenidir. Ayrıca kamunun varlığına güvendiği ve çeşitli hukuki sonuçlar bağlanan belgenin düzenlenmesindeki yalan beyanla kamusal güven sarsılmış olur.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
TCK 206 kapsamında düzenlenen yalan beyanda bulunma suçu, hem maddi hem de manevi unsurlardan oluşur. Suçun varlığı için belirli şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu unsurların eksikliği hâlinde fiil, ceza sorumluluğu doğurmaz.
1. Maddi Unsur
a. Fail
Bu suçun faili herkes olabilir. Failin kamu görevlisi olması gerekmez. Yeter ki, resmî belge düzenlemeye yetkili bir kamu görevlisine gerçeğe aykırı beyanda bulunsun.
b. Mağdur
Suçun mağduru belirli bir kişi değil, kamusal güvendir. Toplumun resmî belgelere duyduğu güven, bu suçla korunmak istenen değerdir.
c. Konu
Suçun konusunu, kamu görevlisi tarafından düzenlenen resmî belge oluşturur. Bu belge, hukuki sonuç doğurmaya elverişli olmalıdır. Örneğin; nüfus kayıt örneği, ikametgâh belgesi, mahkeme kararı, diploma veya ruhsat gibi belgeler bu kapsamdadır.
d. Fiil (Hareket Unsuru)
Suçun temel hareketi, gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktır.
Failin verdiği yalan beyan üzerine, kamu görevlisinin belgeyi düzenlemesi gerekir.
Yani sadece yalan söylemek yeterli değildir; bu yalanın belgeye yansıması şarttır.
Yargıtay’a göre, kamu görevlisinin beyanı araştırma yükümlülüğü varsa ve belgeyi kendi araştırması sonucu düzenlemişse, TCK 206 suçu oluşmaz. Bu durumda nedensellik bağı kesilmiş olur.
e. Netice
Yalan beyana dayalı olarak resmî belgenin düzenlenmesi, suçun tamamlandığı andır. Belgenin fiilen kullanılmasına gerek yoktur; düzenlenmiş olması yeterlidir.
2. Manevi Unsur
Suç kasten işlenebilen bir fiildir. Fail, verdiği bilginin gerçeğe aykırı olduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmelidir.
Taksirle (dikkatsizlik, unutkanlık veya yanlışlıkla) verilen beyanlar, suç kapsamında değerlendirilmez.
Failin amacı, kamu görevlisini yanıltmak ve gerçeğe aykırı bir belgenin düzenlenmesini sağlamaktır. Bu niyet, çoğu kararda doğrudan kast olarak kabul edilir.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Bu başlık altında suça teşebbüs, iştirak ve içtima konularına değinilecektir.
a. Teşebbüs: Teşebbüs TCK’nın 35. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hükme göre, Madde 35- “(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulmasıyla birlikle suç tamamlanmış olur. Yani söz konusu beyanın kamu görevlisince belgeye aktarılmış veya yalan beyanla oluşturulan belgenin kullanılmış olması gerekmez. Bu sebeple de kural olarak bu suç tipi teşebbüse elverişli değildir. Sadece bir halde teşebbüsün mümkün olabileceği söylenebilir. Bu da ancak beyan posta yoluyla yapılmışsa ve posta kamu görevlisine ulaşamadan engel bir sebep ortaya çıkarsa teşebbüsten söz edilebilir.
b. İçtima: Ceza kanunumuzda kural olarak ne kadar suç varsa o kadar ceza verilir. Ancak içtima hükümleri gereğince birden fazla suç işlenen bazı durumlarda birden çok suç bir suçta toplanmış olabilir. Fail bu durumda suçların içtimaı esasına göre cezalandırılır. Bu suçların hepsinin ayrı ayrı cezalandırılması öngörülüyorsa burada gerçek içtima vardır. Bir fiille birden çok suçun meydana gelmesine sebebiyet veren kişi, bu suçlardan en çok cezayı gerektirenle cezalandırılır. Bu duruma fikri içtima denir. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu bir başka suçun unsurunu veya ağırlaştırıcı sebebini oluşturuyorsa bu durum tek bir suçtan ceza tayin edilir. Ayrıca aynı suç işleme kararının varlığı halinde birden fazla kez yalan beyanda bulunulduğu takdirde zincirleme suç söz konusu olacaktır. Yalan beyanda bulunmanın yanında suç teşkil eden başka bir fiil mevcut ise bu durumda kişi her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacaktır.
c. İştirak: Bir suç, birden fazla kişi tarafından işlendiği takdirde suça iştirak hükümleri uygulama alanı bulur. TCK’daki düzenlemeye göre; suça iştirak, yardım etme veya azmettirme şeklinde olabilir. Yardım eden, suçun icrasına maddi manevi destek olan kişi, azmettiren ise; aklında suç işleme düşüncesi olmayan kişiye suç işleme kararı verdirerek suç işlemesini sağlayan kişidir. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu açısından iştirake ilişkin genel hükümler uygulanır. Faili yalan beyanda bulunmaya ikna eden kişinin azmettiren olarak sorumluluğu söz konusu olacaktır.
SUÇTA MUHAKEME USULÜ
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulması suçunun soruşturması ve kovuşturulması şikayete bağlı değildir. Suçun soruşturması ve kovuşturması re’sen yapılır.
SUÇTA GÖREVLİ MAHKEME
Resmi bir belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulması suçundan görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.
SUÇUN YAPTIRIMI
TCK m. 206’ya göre, bir resmi belgenin düzenlenmesinde yetkili olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır. Kanun bu anlamda seçimlik bir yaptırım sunmuştur. Kişiye adli para cezası veya hapis cezası verilebilecektir.
SUÇUN ADLİ PARA CEZASINA ÇEVRİLMESİ
Adli para cezası, işlenen suça karşılık olarak hapis cezasıyla birlikte veya tek başına verilebilen bir yaptırım türüdür. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulması suçu bakımından adli para cezası kanun koyucu tarafından seçenek yaptırım olarak öngörülmüştür. Mahkeme doğrudan adli para cezasına hükmedebileceği gibi verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine de karar verebilir.
SUÇTA ZAMANAŞIMI
Dava zamanaşımı suç işlendikten belirli bir süre geçtikten sonra dava açılmamışsa söz konusu dava hakkının düşmesi sonucunun doğmasıdır. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulması suçu bakımından olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç bu süreler içerisinde her zaman soruşturulabilir ancak bu süre dolduktan sonra soruşturması yapılamayacaktır.
SUÇTA CEZANIN ERTELENMESİ
Cezanın ertelenmesi genel olarak, mahkeme tarafından verilen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Erteleme süresi boyunca başkaca bir suç işlenmemesi halinde ceza infaz edilmiş sayılacaktır. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçu bakımından cezanın ertelenmesi hükümlerinin uygulanması mümkündür.
SUÇTA UZLAŞMA HÜKÜMLERİ
Uzlaşma; CMK’nın 253. Maddesinde düzenlenmektedir. Uzlaştırmaya tabi suçlar ilgili kanun maddesinde belirtilmiştir. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçu uzlaşma kapsamındaki suçlardan birisi değildir.
Resmi Bir Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyanda Bulunma Suçu TCK 206 YARGITAY KARARLARI
YARGITAY 11.Ceza Dairesi Esas: 2020/5652 Karar: 2023/5463 “TCK’nin 206. maddesindeki \”resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak\” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır. TCK’nin 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, TCK’nin 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. Somut olayda;18.12.2014 tarihli tutanak içeriğine göre, yapılan asayiş uygulaması esnasında durumundan şüphelenilen sanıktan kimlik ibraz etmesi istendiğinde, görevli memurlara kendini öz kardeşi olan mağdur … olarak tanıtıp kimlik bilgilerini verdiği, vermiş olduğu şahsın GBT sorgusunda yakalaması olduğunun anlaşılması üzerine, sanığın gerçek kimlik bilgilerini açıkladığı olayda, tutanağın sanığın gerçek kimlik bilgilerine göre düzenlendiği, … adına düzenlenmiş bir adli ya da idari soruşturma belgesi veya tutanak bulunmaması nedeniyle TCK’nin 206/1. maddesinde tanımlanan \”resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu\” oluşmadığı gibi TCK’nin 268. maddesindeki başkasının kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun da unsurları itibari ile oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 40/1. maddesinde düzenlenen \”kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak\” kabahatini oluşturduğu gözetilmeden, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan hüküm kurulması,Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 20/2-c maddesinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 18.12.2014 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK’nin 322 ve Kabahatler Kanunu’nun 24. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 20/1. maddesi uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA”
YARGITAY 3.Ceza Dairesi Esas: 2023/6642Karar: 2023/874 “Sanık hakkında TCK’nın 206/1. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında mahkemece herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı ve hüküm kurulmadığı ancak “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçundan açılan kamu davası ile ilgili olarak zamanaşımı süresi içerisinde her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA”
YARGITAY 15. Ceza Dairesi Esas: 2017/34832 Karar: 2021/676 “Sanık …’in, evrakı çocuk olması nedeniyle ayrılan … ile birlikteliğinden …’ın hamile kalması ve sosyal güvencesinin bulunmaması nedeniyle, SGK’dan sağlık güvencesine sahip olan …’a ait kimlik bilgilerini ele geçiren …’in yardımı ile …’e ait doğum işlemlerini Dr. Zekayi Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaptırdığı, tedavi masrafı olan 440 TL’nin katılan kuruma fatura edilmesi suretiyle kurumun zarara uğratıldığı iddia edilen olayda;
Hiç bir sosyal güvencesi ile ödeme gücü bulunmayan …’den acil sağlık hizmet bedellerinin alınmasının söz konusu olamayacağı, bu nedenle kamunun herhangi bir zararından söz edilemeyeceği, ayrıca “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerektiği, beyanı alan memurun bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suçun oluşmayacağı gözetildiğinde, hastane görevlilerinin yapacakları kısa bir araştırma ile nüfus cüzdanının kime ait olduğunu kolaylıkla anlayabilecek durumda olmaları nedeniyle resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun da yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, sanığa atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, atılı suçun sübut bulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,”
YARGITAY 8. Ceza Dairesi Esas: 2019/ 18355 Karar: 2023/661 “TCK.nın 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması, TCK.nın 206. maddesindeki ”resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için ise, bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda; çevreyi rahatsız eden şahıslar olduğunun bildirilmesi üzerine devriye olarak olay yerine giden görevlilerce yapılan kaba üst aramasında, üzerinde döner bıçağı bulunan ve kendisini … olarak tanıtan sanık hakkında yapılan parmak izin incelemesinde, gerçek kimlik bilgilerinin tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, 6136 sayılı Kanun’a Muhalefet suçu hakkında, bir suç soruşturması veya kovuşturması olup olmadığı araştırılarak, varsa ilgili dosya getirtilip onaylı fotokopisi denetime olanak verecek biçimde dosya arasında konulduktan sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA”
YARGITAY 11.Ceza Dairesi Esas: 2017/11175 Karar: 2019/7102 “Gerekçeli kararda; “iki adet, üzerinde sanığa ait fotoğraf bulunan ancak farklı kişiler adına düzenlenmiş “…” ve “…” seri numaralı nüfus cüzdanları bakımından, bu belgelerin kriminal incelemelerinde orijinal belgeler olduğu mütalaa olunmakla, bu belgeler nedeniyle sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturmadığı, TCK’nin 206/1. maddesi kapsamında kalan “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunu oluşturabileceği, iddianame kapsamında bu suça ilişkin bir kamu davasının da açılmadığı anlaşılmakla, sair eylemler yönünden soruşturma evrakının ikmali için suç duyurusunda bulunulduğu” anlaşılmakla, bahsi geçen iki adet nüfus cüzdanı üzerinde fotoğraf değişikliği suretiyle sahtecilik yapıldığının, Emniyet Genel Müdürlüğü, Kriminal Polis Laboratuvarının ekspertiz raporu ile anlaşıldığı, bu iki nüfus cüzdanının da dosyadaki diğer kimlik belgeleri ile kül halinde resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu ve delilini oluşturduğu kabul edilerek yapılan incelemede; 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür. Yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller gerekçeli kararda incelenip, sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonucuna uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın yerinde görülmeyen temyiz taleplerinin reddiyle hükmün ONANMASINA,”
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.