Silahlı Örgüt Suçu TCK 314
Silahlı Örgüt Suçu TCK 314, devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suçları işlemek amacıyla kurulan veya yönetilen silahlı örgüt yapıları ile bu yapılara üyeliği cezalandıran temel düzenlemedir. Bu bağlamda, hiyerarşik yapı, örgütsel disiplin ve silaha erişim/tasarruf imkânı gibi unsurlar, yapılanmanın “silahlı” karakterini ortaya koyar; örgütün tüm mensuplarının fiilen silahlı olması zorunlu değildir, amaç suçları işlemeye elverişlilik esastır.
Uygulamada örgüt üyeliğinin varlığı, salt sempati veya düşünsel yakınlıkla değil; organik bağ, süreklilik–çeşitlilik–yoğunluk gösteren örgütsel faaliyetlere katılım ve hiyerarşik iradeye teslimiyet ile belirlenir. Örgüt kurma/yönetme bakımından ise, emir–komuta ilişkisini kurma, faaliyetleri sevk ve idare etme, hedeflenen suçlara elverişli insan ve araç–gereç yapısını örgüt adına oluşturma gibi fonksiyonlar belirleyicidir. Madde sistematiği gereği, amacî suçların ayrıca işlenmesi şart değildir; zira korunan hukuki değer, suçun icrasından önce dahi doğan somut tehlike hâlidir. Öte yandan, etkin pişmanlık (TCK m.221) hükümleri, örgütsel bağın koparılması ve kamu makamlarıyla iş birliği sağlanması hâlinde cezadan indirim veya cezasızlık imkânı sunar.
TCK Madde 314 Gerekçesi
Silahlı Örgüt Suçu TCK 314’ün gerekçesi, genel “örgüt” düzenlemelerinden (TCK m.220) farklı olarak devletin güvenliğine ve anayasal düzene yönelik silahlı yapılanmalara odaklanır. Gerekçenin öne çıkan noktaları:
- Suç tipi ve korunan değer: Hazırlık hareketi aşamasında dahi toplum düzenini ağır biçimde tehlikeye sokan silahlı örgütlenme hedef alınır. Amaç suçların ayrıca işlenmesi şart değildir; tehlikenin somutlaşması yeterlidir.
- Örgüt ve sınırlama: Genel örgüt suçundan farklı olarak bu maddede işlenmesi amaçlanan suçlar sınırlıdır (devletin güvenliği/anayasal düzen başlıklı bölümler). Böylece yaptırım, siyasi–kamusal düzeni hedef alan örgütlere yoğunlaştırılır.
- “Silahlı” unsurun içeriği: Silah, suçun unsurudur. Ancak bütün mensupların silahlı olması gerekmez; amaç suçları işlemeye elverişlilik düzeyinde silaha erişim/tasarruf imkânı bulunması yeterlidir. Silah sayısı ve elverişlilik somut olayda hâkim takdirine tabidir.
- Kurma–yönetme / üyelik ayrımı:
- Kurma veya yönetme, hiyerarşik yapıyı tesis edip emir–komuta ilişkisini faal biçimde yürütmeyi kapsar.
- Üyelik, örgüt iradesine teslimiyet, organik bağ ve örgütsel faaliyetlere katılım ile belirlenir; salt sempati ya da düşünsel yakınlık yeterli değildir.
- Kıyasen uygulama: TCK m.220’deki “örgüt” esasları (en az kişi sayısı, hiyerarşi, devamlılık, araç–gereç elverişliliği) silahlı nitelik nedeniyle daha ağır yaptırımla burada da uygulanır.
- Bağlantılı hükümler: Etkin pişmanlık (TCK m.221) bu suç tipinde de geçerlidir; örgütsel bağın koparılması ve yetkili mercilere bilgi verilmesi hâlinde cezasızlık/indirim gündeme gelebilir.
- İspat ölçütleri (özet yaklaşım): Gerekçe; hiyerarşik konum, süreklilik–çeşitlilik–yoğunluk gösteren eylemler, örgütsel iletişim/koordinasyon ve silaha erişim gibi göstergelerin birlikte değerlendirilmesini vurgular.
Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 Nedir ?
Silahlı Örgüt Suçu TCK 314, devletin güvenliği ve anayasal düzene karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma/yönetme (10–15 yıl) ve silahlı örgüte üyelik (5–10 yıl) fiillerini cezalandırır. “Silahlı” nitelik için tüm mensupların silah taşıması gerekmez; amaç suçlara elverişli silaha erişim/tasarruf yeterlidir. (İptal edilen ara fıkra yürürlükten kalkmış olup, diğer hükümler aynen uygulanır.)
TCK m.314
(1) … bu kısımda yer alan suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi 10–15 yıl hapisle cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlar 5–10 yıl hapisle cezalandırılır.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) hükümleri aynen uygulanır.
SİLAHLI ÖRGÜT NEDİR?
Türk Ceza Kanununun 314. Maddesinde düzenlenen silahlı örgüt ile 220. Maddede düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundaki örgüt birbirine karıştırılmamalıdır. 314. Maddede yer alan silahlı örgüt, anayasal düzene karşı suç işlemek amacıyla kurulan, siyasi hedefleri bulunan örgüt anlamına gelmektedir. Yargıtay da bir kararında örgütü tanımlarken şu cümlelere yer vermiştir:
“…Soyut bir birleşmeden ziyade bünyesinde organik ve hiyerarşik yapı ve dolayısıyla alt üst ilişkisi, emir komuta zincirinin hakim olduğu bir yapılanma olup, bu ilişki nedeniyle mensupları üzerinde hakimiyet kuran güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Altlık üstlük ilişkisi, emir ve talimat yetkisini içerir basit de olsa hiyerarşinin mevcudiyeti ve belirsiz sayıda suçlar işlemek için bir araya gelmenin devamlılığını gösteren dış emarelerin varlığı ve amaçlanan suçlar için örgütsel yapı, üye, araç gereç bakımından elverişli olması gereklidir.
Örgütün amaçlarına ulaşmak bakımından bu niteliklere sahip olup olmadığı somut olaya göre belirlenmelidir.” Şeklinde örgüt tanımlanmıştır. Örgütün madde metninde de görüleceği üzere silahlı olması gerekmektedir. Silah bu suçun unsurlarından biridir. Ancak örgütün bütün mensuplarının silahlı olması zorunlu değildir; hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere bazı üyelerin silahlı olması suçun oluşması için yeterlidir.
Soruşturma ve Kovuşturma Usulü (Silahlı Örgüt Suçu TCK 314)
Soruşturma (CMK evresi):
- Yetkili makam: Suçu Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 kapsamında değerlendiren Cumhuriyet başsavcılıkları yürütür.
- Koruma tedbirleri: Katalog suç niteliği nedeniyle tutuklama (CMK 100), adli kontrol, iletişimin tespiti/dinlenmesi (CMK 135), gizli soruşturmacı (CMK 139) ve teknik izleme (CMK 140) gibi araçlar şartları oluştuğunda uygulanabilir.
- Delil türleri: Dijital materyaller, HTS/CGNAT kayıtları, tanık–gizli tanık (CMK 58/2), fiziki takip ve mali izler bir arada değerlendirilir; salt sempati/ifade özgürlüğü kapsamındaki davranışlar tek başına üyelik için yeterli kabul edilmez.
- Dosyaya erişim kısıtlaması: Soruşturmada kısıtlama kararı (CMK 153/2) koşulları varsa verilebilir.
- Etkin pişmanlık (TCK 221): Soruşturma aşamasında örgütsel bağın koparıldığını ortaya koyan zamanlı ve samimi beyanlar cezasızlık/indirim sağlayabilir.
Kovuşturma (dava evresi):
- Görevli mahkeme: Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 davalarında ağır ceza mahkemesi görevlidir.
- Yetki: Kural olarak suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesi; bağlantılı dosyalar birleştirilebilir.
- Yargılama usulü: Deliller doğrudanlık ve sözlülük ilkeleriyle tartışılır; gizli tanık dinlenirken çapraz sorgu güvenceleri korunur.
- Hüküm ve gerekçe: Kurma/yönetme ile üyelik ayrımı; organik bağ, hiyerarşik yapı ve süreklilik–çeşitlilik–yoğunluk kriterleriyle somutlaştırılır.
- Yaptırım ve bireyselleştirme: Temel ceza belirlendikten sonra etkin pişmanlık, lehe hükümler ve takdiri indirim olasılıkları değerlendirilir.
UZLAŞTIRMA
Uzlaştırma, ceza hukukunda suçun mağduru ve failinin tarafsız bir uzlaştırmacı gözetiminde iletişim kurmasıdır. Tarafların sürecin sonunda bir anlaşmaya varmaları uzlaşma olarak ifade edilirken, uzlaştırma sürecin bütününe verilen isimdir. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi suçlar kural olarak uzlaştırma kapsamındadır. (CMK md.253/1-a). Silahlı Örgüt suçu Anayasal düzene karşı suçlardan olduğundan uzlaşmaya tabi değildir.
KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Korunan hukuki değer kanun ile korunan ve ayrıca ihlal edilebilen hak veya menfaattir. Kanun koyucunun amacı toplumsal barışı-henüz amaçlanan suçlar gerçekleşmemiş olsa dahi- korumaktır. Devletin ve toplumun güvenliği, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişinde yer alan tüm unsurlara karşı suç işlemek amacıyla örgütleşerek ve çeteleşerek oluşturulan tehlike ortamının giderilmesine ilişkin yara da bu suçun korunan hukuki değerlerindendir. Bu sebeple korunan hukuki değer kamu güvenliği ve kamu barışıdır.
Silahlı Örgüt Suçu Unsurları
1-MADDİ UNSUR
FAİL
Bir suçun faili kanunda sayılmış olan fiileri gerçekleştiren kişidir. Bazı suçlar niteliği itibariyle herkes tarafından işlenebilirken bazı suçlar belirli bir sıfat ve niteliğe sahip kişiler tarafından işlenebilir. Yalnızca suçun hukuki tanımında yer alan özelliğe ya da yükümlülüğe sahip kişi tarafından işlenebilen suçlara özgü suç denir. Özgü suçlarda fiilin başkası tarafından işlenmesi durumda suç oluşmamaktadır. Silahlı örgüt suçunun işlenmesi için failin kamu görevlisi olması gerekmemektedir. Silahlı örgüt suçu özgü bir suç olmadığı için kişisel suç niteliğindedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere suç ve ceza politikası gereği olarak ancak gerçek kişiler suç faili olabilir ve sadece gerçek kişiler hakkında ceza yaptırımına hükmedilebilir. Bu anlayış Anayasamızda da güvence altına alınan ceza sorumluluğunun kişiselliği kuralının sonucudur. Görüldüğü üzere tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanmamaktadır. Bu sebeple tüzel kişiler suçun faili olamazlar. Tüzel kişiler aracılığıyla bu suçun işlenmesi durumunda tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanabilecektir.
MAĞDUR
Suçun mağduru yukarıda belirtilen suç olarak sayılan fiillerden dolayı doğrudan zarar gören, haksızlığa uğrayan, ekonomik kaybına sebep olunan kişidir. Bu suçta mağdur, toplumu oluşturan her bir ferttir. Toplumun demokratik iradesi hedef alındığı için tüm toplum mağdur sıfatına haizdir. Failin eylemi ile birden fazla kişi de mağdur olabilir.
FİİL
2-MANEVİ UNSUR
Silahlı örgüt suçu kasten işlenebilir. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. (TCK m. 21) Failin bu suçu işleyebilmesi için kusura sahip olması gerekmektedir. Kusurun olmaması durumunda failin cezalandırılması mümkün değildir. Ceza hukukunda ‘’kusursuz ceza olmaz’’ ilkesi geçerlidir. Kişinin kusuru bulunmamakla birlikte hukuka aykırı fiilli haksızlık teşkil edebilir fakat bahsedildiği üzere cezalandırılması mümkün değildir. Kusurun bulunmadığı hallerde Ceza Muhakemesi Kanunu madde 223/3’e göre ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmektedir. Failin kastı bilerek ve isteyerek hukuka aykırılık içermelidir.
Silahlı Örgüt Suçu Özel Görünüş Halleri
TEŞEBBÜS
Türk Ceza Kanununda teşebbüs 35. maddede düzenlenmiştir. ‘’Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.’’ denilerek açıklanmıştır.
Kanunun lafzında da bahsedildiği gibi elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda teşebbüs oluşacaktır.
İŞTİRAK
Suça iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade eder (TCK m.37).İştirak konusunda özellik arz eden bir durum bulunmamaktadır. Türk Ceza Kanunundaki özel hükümlere gidilecektir.
Suça iştirak, 5237 sayılı TCK’nın 37’nci maddesinde “Faillik”, 38’inci maddesinde “Azmettirme”, 39’uncu maddesinde “Yardım etme” ve 40’ıncı maddesinde “Bağlılık kuralı” başlığı altında düzenlenmiştir.
İÇTİMA
İçtima kelime anlamı olarak toplanma anlamına gelmektedir. Ceza hukukundaki karşılığı ise birden fazla suç işleyen failin çeşitli sebeplerden dolayı tek ceza alması durumudur. Bu suçta zincirleme suç hali mümkündür. Zincirleme suç kanunda ‘’bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır’’ denilerek açıklanmıştır.
Failin bir fiil ile birden fazla kişiye aynı suçu işlemesi halinde aynı neviden fikri içtima oluşacaktır. Kanunun 43. Maddesinin 2. fıkrasında’’ aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da birinci fıkra hükmü uygulanır ‘’ denilerek aynı neviden fikri içtima açıklanmıştır
Kanunun 44. Maddesinde düzenlenen fikri içtima ‘’ İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.’’denilerek açıklanmıştır. Farklı neviden fikri içtima olarak da bilinen fikri içtima konusunda somut olayın özellikleri değerlendirilerek karar verilecektir.
TEKERRÜR
Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular, 5237 sayılı TCK’nın 58’inci maddesinde düzenlenmiştir. Tekerrür kelime anlamı olarak bir daha vuku bulma, tekrar, tekrarlanma anlamlarına gelir. Ceza hukukunda ise kişinin herhangi bir cezaya mahkûm edildikten sonra yeniden suç işlemesini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu bağlamda kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan bir kimsenin, cezası infaz edilmemiş olsa dahi bu kesinleşmeden sonra kanunda öngörülen süreler geçmeden yeni bir suç işlemesi haline tekerrür adı verilir.
Madde 58- (1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Mahkemelerin görev ve yetkilerini düzenleyen “5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun” ’un 12. maddesine göre bu suçun tüm fıkraları açısından görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir. Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar bakımından (..) ağır ceza mahkemeleri görevlidir.
Silahlı Örgüt Suçu Cezası
(1) Silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir
Silahlı Örgüt Suçu Zamanaşımı
Silahlı örgüt suçunda dava zamanaşımı Türk Ceza Kanunun 66. Maddesi uyarınca ‘’ Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,’’ olması sebebiyle 15 yıldır. Dava zamanaşımı suçun üzerinden belirli bir süre geçmekle dava açılmamışsa veya açılmış olmakta birlikte davanın sonuçlandırılmaması durumunda devletin cezalandırma hakkını kaybettiği ve davayı düşüren, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine engel olan bir ceza hukuku müessesesidir. Ceza zamanaşımı ise sonuçlandırılan ve mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden itibaren kanundaki sürelerin geçmesiyle devletin cezalandırma hakkını kaybettiği ve kişi bakımından ise cezanın infaz edilmemesi doğuran ceza hukuku kurumudur. Türk Ceza Kanununun 68. maddesi uyarınca somut suçta ceza zamanaşımı 20 yıldır.
Yargıtay Kararları – Silahlı Örgüt Suçu TCK 314
Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 bakımından Yargıtay’ın yerleşik içtihadı, organik bağ, hiyerarşik yapı, süreklilik–çeşitlilik–yoğunluk ve silahlı elverişlilik ölçütlerini merkeze alır. Aşağıdaki kararlar, madde sistematiği içinde kurma/yönetme (314/1) ile üyelik (314/2) ayrımını; delil değerlendirmesi, usul güvenceleri ve nitelendirme bakımından detaylandırır.
Üyelikte “organik bağ” ve faaliyet yoğunluğu
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E.2022/1468, K.2023/1945 kararında, Silahlı Örgüt Suçu TCK 314/2 yönünden üyelik; örgüt amacını benimsemek, örgüt hiyerarşisine dahil olmak ve organik bağ kurmakla tanımlanır. Karar, üyeliğin salt sempati, ideolojik yakınlık, yayın takibi gibi davranışlarla kurulamayacağını; buna karşılık örgüt iradesine teslimiyet ve emir–talimatları yerine getirmeye hazır olma hâlinin belirleyici olduğunu vurgular. Yüksek Mahkeme, faaliyetlerin süreklilik–çeşitlilik–yoğunluk göstermesi gerektiğini; ancak bazı fiillerin niteliği ve örgütsel bağlamı gereği, bu üç ölçüt “klasik anlamda” tam görünür olmasa bile üyelik sonucuna götürebileceğini de belirtir.
Kurma/Yönetme ile üyelik arasındaki sınır
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2015/2407, K.2017/4844 (06.07.2017); emir–talimat verme, inisiyatif kullanma, sevk ve idare fonksiyonlarının varlığı hâlinde fiilin 314/1 (kurma/yönetme) kapsamında nitelendirilmesi gerektiğini, bu durumda yalnızca üyelikten mahkûmiyet kurulmasının yanlış vasıflandırma olduğunu açıkça ifade eder. Aynı Daire’nin E.2017/998, K.2017/4654 (05.07.2017) kararında ise; sanığın örgütle organik bağ içinde, süreklilik arz eden eylemleri bulunduğu takdirde 314/2 üyelik koşullarının gerçekleştiği, bu ölçütlerin göz ardı edilmesinin bozma nedeni teşkil edeceği belirtilir.
Mütemadi suç niteliği ve temadinin bitişi
Ceza Genel Kurulu, E.2019/654, K.2020/441; Silahlı Örgüt Suçu TCK 314/2’nin mütemadi nitelikte olduğunu, örgütsel bağlılık sürdükçe suçun devam ettiğini kabul eder. Bağlılığın kesildiği anda temadi biter; bu belirleme zaman bakımından uygulama, görev–yetki ve yaptırım bireyselleştirmesi açısından önem taşır. CGK, E.2021/120, K.2022/200 ise, üyeliğin kişisel bir suç olduğunu; kamu görevlisi olmanın suçun kurucu unsuru olmadığını ve yargılamada ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğunu vurgular.
Delil standardı: gizli haberleşme ve ankesör/sabit hat aramaları
Ceza Genel Kurulu’nun 2018–2019 içtihat çizgisi (ör. ByLock’a dair teknik değerlendirmeler) uyarınca, örgüte özgü gizli haberleşme ağlarına bilerek ve isteyerek dâhil olunduğunun güvenilir teknik verilerle (ör. User-ID, log, roster kayıtları) saptanması üyelik lehine güçlü delil kabul edilir. Bununla birlikte, CGK, E.2019/338, K.2020/432 kararında, ardışık/periyodik ankesör–sabit hat aramalarının örgütün gizlilik–tedbir yöntemi ile uyumlu bir iletişim pratiğine işaret ettiğinde kuvvetli emare sayılabileceği; ancak tekil/izole arama kayıtlarının “tek başına” yeterli olmadığı; bağlamsal ve bütünsel bir delil değerlendirmesinin şart olduğu belirtilir.
Amaç suç–araç suç ilişkisi ve “vahim eylem” tartımı
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2017/998, K.2017/4654 (05.07.2017); Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 bakımından amacın gerçekleşmesi aranmadığını, esasında somut tehlike doğuran örgütsel yapılanmanın cezalandırıldığını vurgular. Ancak amaç suça teşebbüs iddiası gündeme geldiğinde, icra hareketlerinin elverişliliği ve vahim eylem niteliği somut olayda dikkatle tartılmalıdır (ör. silahla icraya başlama eşiği, patlayıcıya tasarruf gibi olgular). Bu değerlendirme, aynı fiil sebebiyle hem amaç suç hem de örgüt suçu bakımından mükerrerlik riskinin önlenmesi açısından önemlidir.
Örgüte yardım – üyelik ayrımı
Ceza Genel Kurulu, K.2019/352*; hiyerarşik yapıya dahil olmadan ancak bilerek–isteyerek örgütsel faaliyete somut katkı sunan davranışların “yardım” niteliğinde olduğunu; TCK 220/7 atfı gereği yaptırımın üyeliğe göre belirleneceğini, yardımın niteliğine göre indirim yapılabileceğini açıklar. Burada belirleyici ölçüt, katkının örgütün amacı ve kolektif faaliyeti ile nedensel bağ kurmasıdır.
Usul güvenceleri: gizli tanık, kısıtlama, doğrudanlık
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, E.2015/1500, K.2016/6412 (22.11.2016); gizli tanık beyanlarının çapraz sorgu güvenceleri korunarak ve başka delillerle desteklenerek değerlendirilmesi gerektiğini; soruşturmada kısıtlama kararlarının ölçülülük ilkesiyle sınırlandırılmasını; dijital/teknik verilerde ise zincirleme doğrulama (kayıt–cihaz–kullanıcı eşlemesi) arandığını vurgular. Böylece Silahlı Örgüt Suçu TCK 314 dosyalarında adil yargılanma güvencelerinin korunması temin edilir.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.