Yargıtay: Aldatma – Manevi Tazminat – Kişilik Hakları – Sadakat

4. Hukuk Dairesi         2017/4695 E.  ,  2019/206 K.
(Yargıtay: Aldatma – Manevi Tazminat – Kişilik Hakları – Çocuk)

  •  

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar … ve diğerleri vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine asıl dava 28/04/2011, birleşen dava 21/09/2012 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl dava ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/05/2015 günlü kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı-birleşen dava davacısı … vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davacılar-birleşen dosya davalıları vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 30/05/2017 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı-karşı davacı adına gelen olmadı, karşı taraftan davacılar-karşı davalılar vekili Avukat … geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Geri çevirme sonrası noksan ikmali yapıldığı anlaşılmakla, dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava dilekçesinde, … davacı …’e velayeten dava açmış olup yargılama sırasında davacı … reşit hale gelerek Av. …’a vekalet verdiğinden davada taraf sıfatı bulunmayan …’in gerekçeli karar başlığında davacı olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmekle bozma sebebi yapılmamıştır.

1-Asıl davaya yönelik temyiz itirazları yönünden;
Dava; kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Asıl davada, davacılar vekili; davalı …’ın, davacı …’in eşi diğer davacıların babası olan … ile evli olduğunu bildiği halde birliktelik yaşadığını, bu nedenle ailecek zor günler geçirdiklerini ve davalının eyleminin davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek, uğranılan zararın davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili; iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Birleşen davada, davacı … vekili; davacının, davalı …’in iş yerinde 2005 yılından itibaren çalışmaya başladığını, bir süre sonra Orhan’ın davacıya karşı duygusal yakınlık göstermeye başladığını, sahte facebook hesaplarından takip ettiğini, bu nedenle hakkında açılan kamu davasında cezalandırılmasına karar verildiğini ve hükmün kesinleştiğini, ayrıca davalının iş yerinden ayrılmak isteyince de kendisini darp ettiğini, davalı …’in ise davacı ve kardeşine karşı sosyal medya üzerinden küçük düşürücü ve hakaret içeren sözler sarf ettiğini bu durumun kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirterek, uğranılan zararın davalılardan tazmini isteminde bulunmuştur.

Davalılar vekili; davacının, hakkındaki iddialardan kaçınmak için böyle bir dava açtığını belirterek, reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Asıl davada uyuşmazlık, davalının evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eş ve çocuklarının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı hususundadır.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. – 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.

Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.

Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun söz konusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.

Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da söz konusu olamaz.

TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.

Davacılar … ve … yönünden ise davalının ispatlanmış bir haksız fiili ve kişilik haklarına saldırı oluşturan eylemi bulunmamaktadır.

Şu durumda; açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

2-Birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki bilgi ve belgelerden birleşen davaya konu olay nedeniyle davalılar hakkında davacıya karşı tehdit ve hakaret suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı ve … … 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/381 esas sayılı dosyasında verilen kararın temyiz aşamasında olduğu ve henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (818 sayılı BK’nın 53. maddesi) uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul edilmektedir. Dava konusu olayın özelliği nedeniyle … .. 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/381 esas sayılı dosyasındaki kamu davasının sonuçlanıp kesinleşmesi beklenmeli ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen kararın yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle asıl dosya davalısı … yararına, (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre asıl ve birleşen davada tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davacılar-karşı davalılar yararına takdir olunan 2.037,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalı-karşı davacıya yükletilmesine, taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 21/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

 

“Yargıtay: Aldatma – Manevi Tazminat – Kişilik Hakları – Sadakat” üzerine 4 yorum

  1. Benim eşim beni pavyonda çalışan konsamatrislerle aldattı ve evimizin dağılmasına bu kadınlar neden oldu. Çocuğumun ve benim psikolojisi bozuldu. Bizim bu durumda o kadınlara karşı dava açma hakkımız yok mu?

    Yanıtla
    • Merhaba Arzu Hanım,

      Öncelikle geçmiş olsun. Umarız yaşamış olduğunuz sıkıntılar en kısa sürede sona erer.

      Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Temmuz 2018’de almış olduğu bir karar sonucunda evlilik içerisindeki sadakat yükümlülüğünün eşler arasında olduğu 3. kişilerin bu sadakat yükümlülüğünün dışında olduğundan hareketle de sadakat sorumluluğundan kaynaklı tazminat taleplerinin ancak eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebileceği sonucuna varılmıştır.
      Bizce verilen bu karar hakkaniyete uygun değildir. Ancak şu anda Yargıtay’ın görüşü bu şekildedir.

      Sizin vakanızda da buna göre hareket etmek gerekmektedir. Detaylı bilgi ve yardım için büromuzla irtibata geçebilirsiniz.

      Saygılarımızla

      Yanıtla
  2. Zaten toplumu bu hale getiren bunlar zina serbest üçüncü kişi serbest ortalık bunlardan dolayı karışık sonra kadına şiddet neden arttı ölümler niye çoğaldı diye suçlu aramasınlar maalesef toplumda kadınlar erkekler diye bir kavram kalamadı milletçe adi bir millet olduk sayelerinde sözde müslüman ülkeyiz yazık çok yazık….

    Yanıtla

Yorum yapın

Call Now Button