Yargıtay: Ölümlü Trafik Kazası – Manevi Tazminat – Bozma
Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası
Trafik kazaları, günümüzde en sık karşılaşılan ve çoğu zaman ağır sonuçlar doğuran olaylardan biridir. İstatistikler, her yıl yüz binlerce kazanın meydana geldiğini ve bu kazaların önemli bir kısmının ölümlü veya yaralanmalı trafik kazası şeklinde sonuçlandığını göstermektedir. Bu tür kazalarda yalnızca araçlarda maddi zararlar oluşmamakta, aynı zamanda kişilerin yaşamları ve sağlıkları da telafisi imkânsız biçimde etkilenmektedir.
Hukuk sistemimizde, ölenin yakınları veya yaralanan kişi yaşadığı zararları gidermek amacıyla maddi ve manevi tazminat davası açabilmektedir. Özellikle ölümlü trafik kazası halinde, ölen kişinin yakınlarının hem destekten yoksun kalma tazminatı hem de manevi tazminat talep etme hakkı vardır. Bu noktada, Yargıtay kararları uygulamanın şekillenmesinde önemli rol oynamakta; hangi durumlarda tazminata hükmedileceği, tazminatın miktarı ve hesaplama yöntemleri gibi hususlar yüksek mahkemenin içtihatlarıyla belirginleşmektedir.
Bu makalede, ölümlü trafik kazası nedeniyle manevi tazminat davalarının hukuki çerçevesi, tarafların hak ve yükümlülükleri ile Yargıtay’ın bozma kararları ışığında sürece ilişkin önemli noktalar ele alınacaktır.
Tanımsal Çerçeve ve Hukuki Dayanak
Ölümlü trafik kazası sonucu açılacak olan maddi ve manevi tazminat davaları, Türk hukuk sisteminde haksız fiil sorumluluğu kapsamında değerlendirilir. Bu tür davaların dayanağı başta Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 49 ve devamı olmak üzere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK), Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve ilgili yönetmeliklerden oluşmaktadır.
TBK m. 49 hükmü uyarınca, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Trafik kazaları da hukuki nitelik bakımından birer haksız fiil sayıldığından, kusurlu sürücü veya sorumlular tazminat yükümlüsü olarak kabul edilmektedir.
KTK m. 3 ise trafik kazasını; “Karayolu üzerinde hareket hâlinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı, ölüm, yaralanma veya maddi hasar ile sonuçlanan olay” şeklinde tanımlamıştır. Buna göre bir olayın trafik kazası olarak nitelendirilebilmesi için:
- Olayın karayolunda veya karayolu bağlantılı bir alanda gerçekleşmesi,
- Bir veya birden fazla aracın olaya karışması,
- Araçlardan en az birinin hareket hâlinde bulunması,
- Olay sonucunda ölüm, yaralanma veya maddi zarar meydana gelmesi,
- Meydana gelen zarar ile kaza arasında nedensellik bağı bulunması
şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerekir.
Bu hukuki çerçeve, hem ölenin yakınlarının açacağı manevi tazminat davaları hem de destekten yoksun kalma talepleri açısından bağlayıcıdır. Ayrıca Yargıtay, verdiği birçok kararda manevi tazminatın amacının mağdur yakınlarının yaşadığı acı ve üzüntüyü bir nebze gidermek olduğunu vurgulamaktadır.
Davanın Tarafları
Ölümlü trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında tarafların belirlenmesi, davanın seyri açısından büyük önem taşır. Çünkü hem davacı sıfatı hem de davalı sıfatı, olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilir.
Davacı Olabilecek Kişi ve Kurumlar
Bir trafik kazasında:
- Ölenin desteğinden yoksun kalan yakınları,
- Yaralanan kişi,
- Ağır bedensel zarar söz konusuysa yaralının yakınları,
- Maddi hasar meydana gelmişse araç veya mal sahibi
tazminat talebinde bulunabilir.
Ölümlü kazalarda doğrudan mağdur artık hayatta olmadığı için, davayı yakınları açar. Buradaki “yakın” kavramı yalnızca eş ve çocuklarla sınırlı değildir; ölenin sağlığında fiilen destek verdiği, kardeş, anne-baba ya da farklı akrabalar da bu kapsama girer. Nitekim destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinde, ölenin ekonomik desteğini somut delillerle ispatlamak mümkündür.
Yaralanmalı kazalarda ise kural olarak yalnızca mağdurun kendisi tazminat isteyebilir. Ancak TBK m. 56/2 hükmü gereğince, “ağır bedensel zarar” söz konusu olduğunda mağdur yakınlarının da manevi tazminat talep etme hakkı vardır.
Maddi hasarlı kazalarda da, zarara uğrayan aracın veya malın sahibi doğrudan tazminat davası açabilir.
Davalı Olabilecek Kişi ve Kurumlar
Trafik kazası sebebiyle açılan davalarda sorumluluk tek bir kişiye ait olmayabilir. Davalılar arasında:
- Kusurlu araç sürücüsü,
- Araç sahibi,
- Araç işleteni (örneğin uzun süreli kiracı),
- Sigorta şirketi,
- Yolcu taşıma sözleşmelerinde taşımacı,
- Trafik iş kazası niteliğinde ise işveren
bulunabilir.
KTK m. 85 uyarınca, araç işleten ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi, meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu tutulur. Bu nedenle çoğu davada birden fazla davalıya karşı birlikte dava açılmaktadır.
Sigorta şirketleri ise yalnızca poliçe kapsamındaki teminatlarla sınırlı şekilde sorumludur. Zorunlu trafik sigortası, kural olarak maddi zararları kapsar. Manevi tazminat talepleri ise çoğunlukla sigorta şirketine değil, doğrudan araç sürücüsü, sahibi veya işletene yöneltilir. Ancak poliçede manevi tazminatı kapsayan ek teminatlar varsa, sigorta şirketi de bu yönden sorumluluk üstlenebilir.
Yetkili ve Görevli Mahkeme
Ölümlü trafik kazası nedeniyle tazminat davaları, yetki ve görev açısından bazı özel düzenlemelere tabidir. Bu davaların hangi mahkemede açılacağı, davanın sağlıklı yürütülebilmesi açısından oldukça önemlidir.
Yetkili Mahkeme
Trafik kazalarından doğan tazminat davalarında birden fazla yetkili mahkeme söz konusu olabilir. Başlıca seçenekler şunlardır:
- Genel yetki kuralı (HMK m. 6): Davalının yerleşim yeri mahkemesi,
- Birden fazla davalı varsa (HMK m. 7): Davalılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi,
- Haksız fiil hükümleri gereği (HMK m. 16): Trafik kazasının meydana geldiği yer veya zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi,
- KTK m. 110/2 gereği: Sigortacının merkez veya şubesinin bulunduğu yer mahkemesi.
Bu düzenlemeler davacıya seçim hakkı tanımaktadır. Dolayısıyla mağdur yakınları, kendileri için daha avantajlı olan yerde dava açabilir.
Görevli Mahkeme
Trafik kazalarına ilişkin tazminat davalarında görevli mahkeme, uyuşmazlığın niteliğine göre değişmektedir:
- Asliye Hukuk Mahkemesi: Genel olarak trafik kazalarından doğan maddi ve manevi tazminat davaları burada görülür.
- Asliye Ticaret Mahkemesi: Davanın sigorta şirketine yöneltilmesi halinde, Türk Ticaret Kanunu m. 4 ve 5 uyarınca görevli mahkeme ticaret mahkemesidir.
- İş Mahkemesi: Trafik kazasının iş kazası olarak nitelendirildiği durumlarda görevli mahkeme iş mahkemesidir.
Bunun dışında, sigorta şirketlerine yapılan başvuruların reddi halinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na da başvurmak mümkündür. Tahkim yolu, mahkeme sürecine göre daha hızlı sonuç verdiği için özellikle tercih edilmektedir.
Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreler
Ölümlü trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süreleri, davanın kabul edilip edilmeyeceğini doğrudan etkileyen kritik bir unsurdur. Bu nedenle davacılar açısından sürelere dikkat edilmesi hayati önem taşır.
Tazminat Zamanaşımı
Türk Borçlar Kanunu m. 72 hükmüne göre, haksız fiilden doğan tazminat talepleri, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl, her hâlükârda fiilin işlendiği tarihten itibaren ise 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Benzer şekilde KTK m. 109 da aynı düzenlemeyi öngörür:
- Kaza tarihinden itibaren 10 yıl,
- Zarar ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 2 yıl.
Dolayısıyla bu süreler içerisinde dava açılmadığı takdirde hak düşer.
Ceza Zamanaşımı
Eğer trafik kazasına sebep olan fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresi uygulanır. Örneğin;
- Taksirle öldürme suçu (TCK m. 85) için ceza zamanaşımı süresi 15 yıldır.
- Bu durumda, ölenin yakınları 10 yıllık süre geçmiş olsa bile 15 yıl içerisinde tazminat davası açabilir.
Hak Düşürücü Süreler
Bazı durumlarda hak düşürücü süreler de gündeme gelir. Örneğin, sigorta şirketine başvuru yapılmadan doğrudan tahkim yoluna gidilmesi halinde veya arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi durumunda dava usulden reddedilebilir.
Tazminat Türleri ve Talep Edilebilecek Zarar Kalemleri
Ölümlü trafik kazaları, hem maddi hem de manevi anlamda ciddi kayıplara yol açmaktadır. Bu nedenle tazminat davalarında talep edilebilecek zarar kalemleri, olayın niteliğine göre farklılık göstermektedir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, ölenin yakınlarının uğradıkları ekonomik kayıpların karşılanması amacıyla talep edilir. Ölümlü kazalarda özellikle şu kalemler gündeme gelir:
- Cenaze giderleri,
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi masrafları,
- Çalışma gücünün azalması veya yitirilmesinden doğan kayıplar,
- Destekten yoksun kalma tazminatı (ölenin bakmakla yükümlü olduğu veya fiilen destek verdiği kişilerin kayıpları),
- Ölene ait malvarlığında (örneğin araçta) meydana gelen zararların tazmini.
Bu kalemler somut olayın şartlarına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, ölenin olay yerinde hemen hayatını kaybetmesi halinde tedavi giderleri veya iş gücü kaybı gündeme gelmez.
Manevi Tazminat
Manevi tazminat, ölümlü kazanın yakınlarda yarattığı acı, keder ve psikolojik yıkımın bir nebze giderilmesi amacıyla talep edilir.
- Ölenin yakınları,
- Ağır bedensel zarar durumunda yaralının yakınları
manevi tazminat hakkına sahiptir. Burada amaç, mağdur yakınlarının yaşadığı elem ve üzüntüyü kısmen de olsa hafifletmektir.
Yargıtay kararlarında sıkça vurgulandığı üzere, manevi tazminat bir ceza veya zenginleşme aracı değildir; yalnızca yaşanan manevi zararın hafifletilmesini amaçlar. Bu nedenle miktarın belirlenmesinde hakimin hakkaniyet ve nesafet ilkeleri doğrultusunda takdir yetkisi vardır.
Maddi Hasar Tazminatları
Ölümlü trafik kazalarında, aynı zamanda araçta veya başka eşyalarda zarar meydana gelmişse bunların da ayrıca talep edilmesi mümkündür. Örneğin:
- Araçta meydana gelen hasar,
- Araç değer kaybı,
- Araç mahrumiyet bedeli (tamir süresinde aracın kullanılamamasından doğan zarar).
Trafik Kazalarında Kusur Tespiti ve Önemi
Ölümlü trafik kazaları açısından en kritik noktalardan biri, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarının doğru şekilde belirlenmesidir. Çünkü tazminat yükümlülüğü, doğrudan doğruya kusur oranı ile bağlantılıdır.
Kusur Tespitinin Hukuki Önemi
Trafik kazaları, haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğunun en temel unsurlarından biri de kusurdur. Dolayısıyla kimin hangi oranda kusurlu olduğu, tazminat miktarını doğrudan etkiler. Örneğin, ölen kişinin kazada %30 kusuru varsa, destekten yoksun kalma tazminatı buna göre indirime uğrar.
Kusur Tespiti Nasıl Yapılır?
Kusur oranı belirlenirken:
- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84. maddesi,
- Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 157. maddesi,
- Emsal Yargıtay kararları,
- Teknik bilirkişi raporları, kaza tutanakları, kamera kayıtları ve tanık beyanları
dikkate alınır.
Asli Kusur Halleri
Kanun ve yönetmeliklerde açıkça düzenlenen bazı durumlarda sürücü asli kusurlu (%100 kusurlu) kabul edilir. Bunlara örnek olarak:
- Kırmızı ışıkta geçmek,
- Arkadan çarpmak,
- Geçiş önceliğine uymamak,
- Geçme yasağında sollama yapmak,
- Karşı şeride geçmek,
- Park halindeki araca çarpmak
sayılabilir.
Bunun dışında kazaya birden fazla kusur sebebinin etki etmesi halinde, bilirkişi incelemesiyle oranlama yapılır. Yargıtay da verdiği birçok kararda, kusur oranlarının doğru belirlenmesinin adil tazminat hesabı için şart olduğunu vurgulamaktadır.
Trafik Kazası Nedeniyle Tazminatın Hesaplanması
Ölümlü trafik kazası sonrasında açılacak tazminat davalarında en tartışmalı konulardan biri, tazminatın ne şekilde hesaplanacağıdır. Hesaplama yapılırken hem maddi tazminat hem de manevi tazminat için farklı ölçütler dikkate alınır.
Maddi Tazminatın Hesaplanması
Maddi tazminat miktarı belirlenirken mümkün olduğunca objektif veriler esas alınır. Mahkemeler ve bilirkişiler şu hususları dikkate alır:
- Kazanın meydana geliş şekli,
- Tarafların kusur oranları,
- Mağdurun yaşı ve medeni hali,
- Mesleği, kariyeri ve kazanç durumu,
- Çocuk sayısı ve çocukların eğitim süreleri,
- Yaşam tabloları (PMF 1931 veya TRH 2010 yaşam tabloları).
Özellikle destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken ölenin yaşam süresi, gelir düzeyi ve yakınlarına sağlayacağı muhtemel destek dikkate alınır. Son yıllarda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, daha güncel veriler içerdiği için TRH 2010 yaşam tablosunun kullanılmasına hükmetmektedir.
Manevi Tazminatın Hesaplanması
Manevi tazminat ise hakim takdirine bağlıdır ve daha öznel ölçütlerle belirlenir. Hakim karar verirken:
- Kazanın meydana geliş şekli,
- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları,
- Mağdur yakınlarının yaşadığı elem ve acı,
- Olayın toplumsal etkileri
gibi unsurları göz önünde bulundurur.
Burada unutulmaması gereken nokta, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı değil, acıyı hafifletme amacı taşımasıdır. Bu nedenle mahkemeler “hakkaniyet” ve “nesafet” ilkeleri doğrultusunda makul bir miktar belirler.
Zorunlu veya İhtiyari Arabuluculuk
Ölümlü trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında, arabuluculuk süreci davanın taraflarına göre değişiklik göstermektedir.
Genel Kural
Kural olarak, trafik kazalarına dayalı tazminat davalarında arabuluculuk dava şartı değildir. Yani mağdur yakınları doğrudan mahkemeye başvurarak dava açabilir.
Sigorta Şirketine Karşı Açılan Davalar
Eğer dava, sigorta şirketine karşı açılacaksa, bu durumda farklı bir düzenleme devreye girer. Türk Ticaret Kanunu m. 4 gereğince sigorta uyuşmazlıkları ticari dava sayılır. TTK m. 5/A hükmü uyarınca da ticari davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur.
Dolayısıyla:
- Davalı sigorta şirketiyse → zorunlu arabuluculuk süreci işletilmelidir.
- Davalı yalnızca araç sürücüsü veya araç sahibi ise → arabuluculuk dava şartı değildir.
Arabuluculuğun Avantajı
Arabuluculuk süreci, tarafların anlaşması halinde davanın daha hızlı çözülmesini sağlayabilir. Özellikle sigorta şirketlerine karşı açılacak davalarda, zaman ve masraf açısından avantajlı bir yol olabilir. Ancak anlaşma sağlanamaması halinde, dava mahkemede devam eder.
Sigorta Tahkim Komisyonu’na Başvuru
Ölümlü trafik kazası sonrasında mağdur yakınlarının veya kazazedenin başvurabileceği yollardan biri de Sigorta Tahkim Komisyonu’dur. Bu yol, özellikle sigorta şirketine yapılan başvurunun reddedilmesi veya cevap verilmemesi durumunda gündeme gelir.
Başvuru Şartları
- Öncelikle sigorta şirketine yazılı başvuru yapılmalıdır.
- Şirket başvuruyu reddederse veya 15 gün içinde cevap vermezse, Sigorta Tahkim Komisyonu’na müracaat edilebilir.
- Uyuşmazlığın daha önce mahkemeye, tüketici hakem heyetine veya başka bir tahkim merciine taşınmamış olması gerekir.
Tahkim Yolunun Avantajları
- Daha kısa sürede sonuç alınması,
- Düşük masraf ile çözüm imkânı,
- Sigorta poliçesi kapsamında kalan taleplerin daha hızlı karşılanabilmesi.
Kapsam
Sigorta Tahkim Komisyonu’na genellikle araç değer kaybı veya maddi hasar tazminatı için başvurulsa da, ölüm ve yaralanma nedeniyle doğan maddi zararlar da poliçe kapsamındaysa bu yolla çözülebilir. Ancak önemli bir nokta vardır: manevi tazminat talepleri sigorta poliçesi kapsamında yer almadığından, bu tür talepler için Sigorta Tahkim Komisyonu yetkili değildir.
Hatır Taşıması ve Tazminat Miktarından İndirim
Hatır taşıması, bir kişinin herhangi bir ücret veya karşılık beklemeksizin, tamamen iyilik amacıyla bir başkasını aracında taşımasıdır. Bu durum ölümlü trafik kazalarında da gündeme gelebilir ve tazminat miktarının belirlenmesinde etkili olabilir.
Hukuki Niteliği
Yargıtay içtihatlarına göre, hatır taşıması halinde sürücünün sorumluluğu tamamen ortadan kalkmaz; ancak tazminat miktarı belirlenirken hakkaniyet indirimi yapılması gerekir. Bu indirim, taşımanın ücretsiz yapılması nedeniyle kazadan zarar gören kişinin sürücüye karşı talep edebileceği tazminatın daha düşük olmasını sağlar.
İndirim Uygulanmayan Durumlar
- Aile bireylerinin birbirini taşıması durumunda, Yargıtay hatır taşıması kabul etmemektedir.
- Eğer taşıma ilişkisi ekonomik bir yarara dayanıyorsa (örneğin işçi-servis ilişkisi, doktor-hasta taşınması), yine hatır taşıması hükümleri uygulanmaz.
İndirimin Kapsamı
Hakim, somut olayın özelliklerine göre tazminattan belli bir oranda indirim yapabilir. Ancak bu indirim, zarar görenin yaşadığı kayıpları tamamen ortadan kaldıracak boyutta olmamalıdır. Amaç yalnızca hakkaniyete uygun bir denge kurmaktır.
Trafik Kazası Nedeniyle Ceza Davası
Ölümlü trafik kazaları, yalnızca tazminat davasına değil, aynı zamanda ceza davasına da konu olur. Çünkü ölüme yol açan trafik kazaları, çoğu zaman TCK m. 85’te düzenlenen taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendirilir.
Ceza Davasının Amacı
- Ceza davasında amaç, kusurlu sürücünün cezalandırılmasıdır.
- Bu davalar, savcılık makamının iddianame düzenlemesiyle başlar ve ceza mahkemelerinde görülür.
- Tazminat davalarından farklı olarak, ceza davaları toplumsal düzeni koruma işlevi görür.
Ceza ve Hukuk Davalarının İlişkisi
Ceza davası ile tazminat davası birbirinden bağımsızdır. Ancak bazı noktalarda birbirini etkileyebilir:
- Ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığı ve olayın varlığına ilişkin tespitleri hukuk hakimini bağlar.
- Ancak kusur oranı, kusur ehliyeti ve tazminat miktarı konularında hukuk hakimi bağımsızdır ve kendi değerlendirmesini yapar.
- Bu nedenle tazminat davası açıldığında, ceza davası çoğu kez bekletici mesele yapılır.
Ceza Davasının Sonuçları
Kusurlu sürücü ceza alabileceği gibi, mağdur yakınları aynı zamanda hukuk mahkemesinde maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Böylece hem cezai sorumluluk hem de özel hukuk sorumluluğu ayrı ayrı işletilir.
Ceza Hukuk Sürecinin Uzlaşma ile Sonuçlanması Durumunda Tazminat Talebi
Uzlaştırma, ceza muhakemesinde mağdur ile şüpheli/sanığın özgür iradeleriyle anlaşmasına dayanan alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Ölümlü trafik kazaları bakımından da, şartları oluştuğunda soruşturma/kovuşturma aşamasında uzlaştırma gündeme gelebilir.
26.07.2023 tarihine kadar CMK m. 253/19 hükmü nedeniyle, uzlaşma sağlanmışsa aynı fiile ilişkin tazminat davası açılamaz (açılmışsa feragat edilmiş sayılır) kuralı uygulanmaktaydı. Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2023 tarihli iptal kararı sonrasında bu sınırlama kaldırılmıştır. Artık uzlaşma yapılmış olsa bile, mağdur yakınları veya zarar gören ayrıca maddi-manevi tazminat davası açabilir.
Uygulamada dikkat edilmesi gereken başlıca noktalar:
- Uzlaştırma raporu/ belgesi ilam niteliğindedir; edimler (örneğin belirli bir tazminat ödemesi) yerine getirilmezse icra takibi yapılabilir.
- Uzlaşma kapsamında ödenen meblağ, sonradan açılacak tazminat davasında mahsup edilir; tazminat zenginleşme aracı olamaz.
- Zamanaşımı ve yetki-görev kuralları uzlaşmadan bağımsız olarak ayrıca gözetilir.
- Uzlaşma; cezai sorumluluk yönünden dosyanın kapanmasına hizmet etse de, özel hukuk sorumluluğu (tazminat) yönünden kesin engel değildir; her somut olayın şartları, kusur, illiyet ve zarar unsurlarıyla birlikte değerlendirilir.
Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Uygulamanın çerçevesi Yargıtay içtihatlarıyla belirginleşmektedir. Aşağıda, ölümlü trafik kazası bağlamında manevi tazminat ve bağlantılı hesap/ usul konularında öne çıkan ilkeler özetlenmiştir:
İş göremezlik ve araştırma yükü
- Cismani zarar davalarında geçici/sürekli iş göremezlik yönünden eksiksiz rapor alınmalı; iyileşme (geçici iş göremezlik) süresi, SGK ödemeleri ve mahsup olasılığı titizlikle incelenmelidir. Eksik inceleme bozma nedenidir.
- İlke: Zarar kalemleri ayrıştırılmalı; geçici iş göremezlik ile sürekli iş göremezlik hesapları karıştırılmamalıdır.
Manevi tazminatın niteliği ve takdiri
- Manevi tazminat; ceza veya zenginleşme aracı değildir. Amaç, acı ve ızdırabın hafifletilmesidir.
- Miktar belirlenirken olayın oluş şekli, kusur, tarafların sosyal-ekonomik durumları, yakınlık derecesi ve hakkaniyet-nesafet ölçütleri gözetilir. Düşük/makul olmayan miktarlar bozma nedenidir.
- İBK 22.06.1966, 7/7 gerekçesindeki ölçütler güncelliğini korur; hâkim, takdirini objektif nedenlerle kararında göstermelidir.
Ağır bedensel zarar halinde yakınların manevi tazminatı
- TBK m. 56/2 uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin/ölenin yakınları da manevi tazminat isteyebilir.
- “Yakın” kavramı yalnızca aile bireyleriyle sınırlı değildir; somut olayda duygusal bağ ve manevi sarsıntı önemlidir. Ağır bedensel zarar kanıtlandığında yakın lehine tazminat mümkündür.
Ekonomik geleceğin sarsılması (TBK m. 54)
- Ekonomik geleceğin sarsılması, çalışma gücü kaybından bağımsız bir zarar kalemidir; çalışma gücünde azalma olmasa bile ortaya çıkabilir.
- Özellikle mesleğin niteliği gereği yüz/görünüm gibi unsurların önem taşıdığı durumlarda (örnek: sahne önünde çalışanlar) sabit iz/sekeller ekonomik geleceği olumsuz etkileyebilir.
- Mahkemeler, meslek-yaş-eğitim verileriyle birlikte uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor almalıdır; yetersiz araştırma bozma sebebidir.
Beden gücü (efor) kaybı – emekli olma ve gelir azalması şartı
- Beden gücü kaybı/efor tazminatı, gelirin fiilen azalmasına bağlı değildir. Vücut bütünlüğü ihlali nedeniyle aynı işi daha fazla eforla yapma zorunluluğu zarar sayılır.
- Emeklilik, şartları oluşmuşsa efor tazminatına engel değildir. Somut olayda oransal kayıp ve etkileri esas alınır.
Yaşam tabloları ve hesap yöntemi
- Destekten yoksun kalma ile işgücü kaybı hesaplarında uzun yıllar PMF 1931 kullanılagelmişse de, ülke verilerine dayalı ve güncel olduğu için TRH 2010 tablosunun esas alınması yönünde yerleşik uygulama oluşmuştur.
- Amaç, gerçeğe en yakın verilerle hak kaybını önlemek; daireler arası birlik sağlamaktır.
Manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması
- Kararlarda tekrarlandığı üzere, manevi tazminat “acı ve elem”in kısmen giderilmesi içindir; fahiş talepler reddedilebilir veya indirilebilir. Hakkaniyete uygun bir denge aranır.
Yargıtay
(Yargıtay: Ölümlü Trafik Kazası – Manevi Tazminat – Bozma)
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davacılar vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın, yolcu olduğu minibüsten inen ve karşıya geçmek isteyen müteveffa …’a çarpması neticesinde ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, ceza yargılamasında alınan rapora göre davalı sürücünün kazada tali kusurlu olduğunun belirlendiğini, davacı …’nın eşinin ölümü ile desteğinden yoksun kaldığını, diğer davacıların müteveffanın oğlu ve kızı olduklarını, davacıların manevi zarara uğradıklarını beyanla şimdilik 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, 100,00 TL cenaze giderinin ve davacı … için 15.000,00 TL, diğer davacılar için 10.000,00’er TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve … vekili, kusura ve talep edilen manevi tazminat miktarına itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …Ş. vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; manevi tazminat bakımından açılan davanın kısmen kabulü ile … bakımından 5.000,00 TL, … bakımından 3.000,00 TL, … bakımından 3.000,00 TL … bakımından 3.000,00 TL olmak üzere toplam 14.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 08/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, destekten yoksun kalma bakımından açılan davanın kısmen kabulü ile 222,75 TL. tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, davalı … ve … bakımından olay tarihi bakımından 08/10/2013 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, diğer davalı …yönünden ise dava tarihi olan 10/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, cenaze giderleri bakımından açılan davanın kabulüne 662,50 TL’nin tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, Davalı … ve … bakımından olay tarihi bakımından 08/10/2013 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, diğer davalı …Ş. yönünden ise dava tarihi olan 10/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalılar … ve … vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar … ve … vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 762,54 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılar … ve …’dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 13.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.