Hukuki Makaleler, Sigorta ve Tazminat Hukuku

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

Basın Yayın Yoluyla Manevi Tazminat Davası - tahanci.av.tr

1. Basının Kapsamı 

Türk Dil Kurumu tarafından basın: “Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat.” şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak basın günümüzde bu tanımlamadan çok daha geniş bir alana tezahür etmiş ve kitlelere ulaşma kapasitesi ile ulaşım kolaylığı hayli artmıştır. Bu kapsamda basın için, “Her çeşit fikir ve haberi topluma gazete, dergi, televizyon, internet, radyo gibi medya araçlarıyla ulaştıran tüm yazılı, sesli, görüntülü yayın ürünleridir.” şeklinde daha geniş bir tanımlama yapılabilir.

13.10.2022 tarihli 7418 sayılı Kanun ile 5187 sayılı Basın Kanunu güncellenmiş; internet haber siteleri, Kanun’un kapsamına açıkça dâhil edilmiştir. Artık Kanun, “basılmış eserlerin basımı ve yayımı ile internet haber sitelerini kapsar” demektedir (m.1). Ayrıca süreli yayın ve internet haber sitesine özgü yükümlülükler (teslim–muhafaza, içerikte ilk yayım ve güncelleme tarihini sabit şekilde gösterme, cevap ve düzeltme usulü vb.) ayrıntılandırılmıştır.

 

2. Basın Hürriyeti

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında da yer aldığı üzere:

Basın hürriyeti, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiş ve bu düzenlemelerle basının özgürce yayın yapmasını güvence altına alınmıştır. Basına sağlanan güvenceyle; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi amaçlanmaktadır. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile mümkün olmaktadır. Yargıtay kararlarına da yansıdığı üzere basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Bu nedenle basın ayrı bir konumdadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de basın hürriyetini insan hakkı olarak değerlendirmektedir.

7418 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler, basın özgürlüğünün kapsamını daraltmamakla birlikte internet haber siteleri bakımından cevap ve düzeltme (tekzip) mekanizmasını ve usulünü ayrıca düzenlemiştir; bazı hallerde yayımın durdurulması yerine Cumhuriyet başsavcılığınca düzeltme/eksiklerin giderilmesinin istenmesi ve yerine getirilmemesi durumunda sitenin “internet haber sitesi vasfının kazanılmadığının tespiti” prosedürü öngörülmüştür.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2020 tarihli, 2017/2580 E. ve 2020/396 K. sayılı kararı:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.

3. TCK ve Özel Kanunlar Bağlamında Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Basın Hürriyeti

Güvence altına alındığı üzere, basın özgürdür. Tahakküm altına alınamaz ve sansürlenemez. Bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına dokunsa bile, gerçek olması kaydıyla haber verme hakkının kullanılması suç teşkil etmez. Aynı şekilde basın aracılığı ile açıklanan düşünceler de eleştiri olmak kaydıyla, herhangi bir hukuki sorumluluk doğurmaz.

Herkes düşünce ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu husus, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. (AİHS m. 9, 10)

Bu nedenlerle salt haber vermek amacı güden, ifade itibarı ile şiddet, düşmanlık ve hakaret içermeyen, eleştiride bulunmak kaydı ile düşünce ve kişisel kanaatin her türlü açıklanması serbesttir.

7418 sayılı Kanun ile TCK m.217/A (“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”) ihdas edilmiş ve AYM 08.11.2023 tarihli (E.2022/129, K.2023/189) kararıyla kuralın Anayasa’ya uygunluğu teyit edilmiştir (RG: 23.02.2024). Bu suç, özellikle gerçeğe aykırı bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayılmasına ilişkin olup ifade/haber verme hakkının kötüye kullanımına karşı cezaî sınırlama getirmiştir. Değerlendirmede saik (korku/panik yaratma), konu (iç ve dış güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık) ve somut tehlike kriterleri belirleyicidir. Norm Kararlar Bilgi Bankası+1

İnternette yapılan yayınlar bakımından, 5651 sayılı Kanun m.9 kişilik haklarının ihlali hâlinde erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması için sulh ceza hâkimliğine başvuru yolunu düzenler; AYM’nin 28.12.2022 tarihli Genel Kurul kararı ve 2024 tarihli norm denetimi kararları, bu başvuru yolunun etkili hak arama boyutunu vurgulamıştır. Basın Kanunu kapsamındaki tekzip–düzeltme rejimi, 5651 m.9’daki koruma yollarıyla birlikte düşünüldüğünde, çevrimiçi ihlallerde paralel/alternatif başvuru imkânı doğar.

4. Basın Yayın Yoluyla Kişilik Hakları İhlalinin Yargıtay Kararları Bağlamında Değerlendirilmesi

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yayın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 20.06.1994 tarihli kararında, haber verme hakkının kullanılmasının, TCK bağlamında hukuka uygunluk nedenleri çerçevesinde değerlendirilebilmesinin sınırını şöyle çizmiştir: “…bir olayın haber niteliği taşıması için, haber gerçek olmalı, güncel bulunmalıdır. Haberin açıklanmasında kamu ilgi ve yararı olup verilen haberle suç arasında fikri bir bağ bulunmalıdır. Konu ile konunun açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağın bulunması gerekir. Konunun açıklanması için gerekli, yararlı ve ilgisi olmayan beyanların kullanılması, kişilerin onuruna saldırı niteliğinde yakıştırma ve değerlendirme yapılması halinde hakkın sınırları objektif yönden aşılmış olacaktır.”

İçtihatlar ışığında haber verme hakkının kullanılması ve eleştirinin varlığından söz edebilmek için gerekli unsurlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Haber gerçek olmalı,
  • Haber güncel olmalı,
  • Kamusal ilgi ve yarar bulunmalı,
  • Öz–biçim dengesi korunmalı.

Haber verme hakkı kullanılırken, söz konusu unsurlara riayet edilmemesi halinde sınırın aşıldığı kabul edilecek ve neticede bu durum basın hürriyeti çerçevesinde değerlendirilemeyecektir. Dolayısıyla bu husus, kişilik haklarına saldırıdan bahisle gerek ceza yargılaması gerek medeni yargılamaya konu olabilecektir.

Yargıtay ve BAM uygulamasında (2023–2025), yayının güncelliği, toplumsal ilgi/kamu yararı ve başlık–metin dengesi bir bütün olarak inceleniyor; bu kriterler sağlanmışsa manevi tazminat talebinin reddi yoluna gidildiği örnekler vardır.

İlginizi çekebilir: MİRASIN REDDİ , MİRASIN HÜKMEN REDDİ DAVASI

5. Basın Hürriyeti ile Kişilik Hakları Çatışması

Basın hürriyeti çerçevesinde haber verme, eleştiri, düşünce ve kanaatlerin açıklanması gibi hakların kullanılması esnasında sınırın aşılması neticesinde hakların çatışması söz konusu olmaktadır. Bu durumda çatışan haklar basın özgürlüğü ile kişilik haklarıdır. Hukuk düzeni içerisinde korunan bu iki değerin çatışması durumunda uyuşmazlık ortaya çıkmakta ve aynı anda iki değerin de korunması mümkün olmamaktadır. Bu kapsamda çatışan iki değerden birinin daha üstün tutulması gerekmektedir. Bu durum Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin güncel kararına şu şekilde yansımıştır:

“…basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.”

İnternet haber sitelerinde cevap ve düzeltme kararı verildiğinde, yayım durdurma müeyyidesi uygulanmaz; bunun yerine savcılıkça belirli süre içinde düzeltme/eksiklerin giderilmesi istenir. Yerine getirilmezse, sitenin “internet haber sitesi vasfı”nın tespiti için asliye ceza mahkemesine başvuru yolu öngörülmüştür.

 

6. İlgili Mevzuat Hükümleri ve Öngörülen Giderim Biçimleri

Basın hürriyeti kapsamı dışında kalarak kişilik hakkı ihlallerine yol açan yayınlar için Türk Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda hak ihlaline uğrayan kişi lehine manevi tazminat ve bazı diğer giderim biçimleri öngörülmüştür.

İlgili madde hükümleri şu şekildedir:

TMK Madde 24- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

TMK Madde 25- Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

TBK MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

İnternet içerikleri için 5651 m.9 uyarınca erişimin engellenmesi/içerik çıkarılması talebi sulh ceza hâkimliğinden istenebilir; bu yol, TMK/TBK’ya dayalı tazminat ve tekzip istemleriyle birlikte veya öncelikle değerlendirilebilir. AYM’nin kararları, başvuru yolunun etkili işletilmesi gereğini vurgulamıştır.

6.1.  Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının Saldırıya Uğraması Nedeniyle Manevi Tazminat İstemi

Yukarıda sınırlarını çizdiğimiz üzere; basın yoluyla kişilik hakları ihlal edilen kişi, ilgili mevzuat uyarınca manevi tazminat talebinde bulunabilir. Manevi tazminat bir cezalandırma aracı olmadığı gibi lehine hükmedilen kişiyi zenginleştirme amacı da gütmez.

Kural olarak, manevi tazminat karşılığında verilecek para ile itibarı zarar gören kişinin manevi dünyasında yaşadığı sarsıntının bir nebze giderilmesi amaçlanmaktadır.

Hakim, tazminatın miktarını, tarafların sıfatı, sosyal ve ekonomik konumu ile ihlalin gerçekleştiği organ gibi somut olguları gözeterek hak ve adalete göre tayin edecektir.

6.2.  Diğer Giderim Biçimleri

Mevzuat uyarınca; kişilik hakları ihlal edilen kişi, manevi tazminat talep edebileceği gibi sarsılan itibarı sebebiyle gördüğü zararın yine medya aracılığıyla özür ve tekzip metni yayınlanarak giderilmesini de talep edebilir.

Söz konusu biçimler sınırlandırılmamıştır. Hakim, takdir yetkisi kapsamında, ihlalin gerçekleştirildiği medya organının niteliğini tespit ederek, başka şekillerde giderilmesine de karar verebilir.

Bu kapsamda, basın yayın yoluyla kişinin uğradığı zarar göz önünde bulundurularak, manevi tazminat ve diğer giderim biçimlerinin her ikisine de hükmedilebilir.

 

7. Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarının Saldırıya Uğraması Nedeniyle Manevi Tazminat İstemlerine İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2020 tarih, 2017/2663 E. ve 2020/43 K. sayılı kararı:

“Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 06.04.2005 tarih, 2005/227 E. ve 2005/243 K. sayılı kararı:

“818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (Yeni 6098 sayılı TBK.m.58) maddesinde hâkimin tazminatın ödenmesi yerine diğer bir yaptırıma veya ilave bir yaptırımı öngören bir karar verebileceği gibi, saldırıyı kınayan bir hüküm de kurabileceği öngörülmüştür.”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 19.09.2017 tarih, 2015/13053 E. ve 2017/4778 K. sayılı kararı:

“Türk Borçlar Kanunu’nun 58. Maddesinde hâkim manevi tazminatın ödenmesi yerine diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir. Medeni Kanun’un 4. Maddesinde ise; kanunun takdir hakkı tanıdığı durumlarda hâkimin somut olaydaki olguları gözeterek hak ve adalete göre karar vereceği düzenlenmiştir.”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 14.01.2015 tarih, 2014/4393 E. ve 2015/182 K. sayılı kararında ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2015 tarihli, 2015/3224 E. ve 2015/5412 K. sayılı kararında özetle:

“Zararın tazmin yöntemleri arasında manevi tazminatın yanı sıra, “haksız saldırının kınanması” veya “kınama kararıyla birlikte bu kararın basın yoluyla ilan edilmesi” yöntemlerine başvurulabileceğini, ancak bu yöntemlerin sınırlı olmadığını ve hâkimin takdirine bırakıldığını, bu bağlamda, “özür beyanının”, “isnadın geri alınması” vb. bir tazmin şeklinin benimsenmesinin de düşünülebileceği…”

İlginizi çekebilir: ARAÇ DEĞER KAYBI DAVASI

Son yıllarda verilen karar özetlerinde, güncellik–kamu yararı–öz/biçim dengesi sağlandığında tazminatın tümden reddinin mümkün olduğu; buna karşılık başlıkta abartı/yanıltıcı ifade ve içeriğin gerçeklikle bağının zayıflığı halinde tazminata hükmedildiği yönünde uygulamalar görülmektedir. 

Basın Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Davası” Makalemize 1 Yorum Yapıldı:

  1. Ayhan dedi ki:

    Teşekkürler makale için basın ile ilgili benimde bir sorunum vardı Afyon ilinde ikamet etmekteyim nasıl görüşe biliriz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir