Hukuki Makaleler, İdare Hukuku

İdari Yargıda Tam Yargı (Tazminat) Davası Nedir? Nasıl Açılır?

İdari Yargıda Tam Yargı (Tazminat) Davası Nedir Nasıl Açılır - tahanci.av.tr

İdari yargıda tam yargı (tazminat) davası, idarenin işlem, eylem veya ihmali nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararların idareden tazminini amaçlayan, kamu hukuku nitelikli etkili bir başvuru yoludur. Kısaca tam yargı davası nedir sorusunun yanıtı; idarenin faaliyetleri ile zarar arasında illiyet bağı kurulduğunda, zararın giderilmesini sağlayan özel bir dava türü olduğudur. Bu dava; idari işlem kaynaklı zararlar için iptal davasıyla birlikte açılabileceği gibi, iptal davası kesinleştikten sonra ayrı bir tam yargı davası olarak da ikame edilebilir. İdari eylem ve hizmet kusuru hallerinde ise süreç çoğu zaman idareye yapılan ön başvuru ve buna bağlı dava açma süreleri üzerinden yürür.

İdari yargıda iki tür dava bulunmaktadır; haksız işlemlerin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması için İptal Davası; Bir işlem ve eylem nedeniyle bir zarar meydana geldiyse bu zararın karşılanması için Tam Yargı (Tazminat) Davası. Bu yazımızda tam yargı tazminat davasını genel olarak anlatacağız.

Tam Yargı Davası Çeşitleri Nelerdir?

Tam yargı davasının işlevi, idarenin işlem/eylem veya ihmali nedeniyle oluşan zararın tam ve eksiksiz giderilmesidir. Uygulamada dört ana kategori öne çıkar:

  1. Tazminat niteliğindeki tam yargı
    İdarenin kusurlu hizmeti (geç, kötü ya da hiç işlemeyen hizmet) yahut riskli faaliyetleri sebebiyle oluşan maddi–manevi zararların ödetilmesi talep edilir. Örnek: Yetersiz uyarı ve önlemle yürütülen yol çalışması sırasında araca/kişiye verilen zarar.
  2. İstirdat (geri alma) niteliğindeki tam yargı
    Hukuka uygun dayanağı olmadan idareye geçen bir paranın veya malvarlığı değerinin iadesi istenir. Örnek: Fazla/yersiz tahsil edilen bedelin geri ödenmesi.
  3. Vergi uyuşmazlığından doğan tam yargı
    Vergi hatası, yersiz tarh–tahsil gibi işlemler yüzünden oluşan zararların giderimi vergi yargısında tam yargı olarak talep edilir. Örnek: Yargı kararıyla iadesi gereken vergi için faiz talebi.
  4. İdari sözleşmelerden kaynaklanan tam yargı
    Kamu hizmeti amacıyla kurulan idari sözleşmelerin uygulanması sırasında yüklenici veya idare aleyhine doğan zararların tazmini istenir. Örnek: Süre uzatımı verilmemesi yüzünden doğan ek maliyetler.

İpucu: Dava türü belirlenirken zararın kaynağı (işlem/eylem/ihmal), illiyet bağı ve giderim talebinin niteliği birlikte değerlendirilir. Bu ayrım, görevli mahkeme, delil kapsamı ve tam yargı davası süresi bakımından doğrudan etkili olur.

Tam Yargı Davalarında İdarenin Hukuki Sorumluluk Nedenleri

Tam yargı (tazminat) davasında mahkeme, zararın kaynağını, illiyet bağını ve idarenin sorumluluk türünü ayrı ayrı inceler. Çerçeve iki eksende kurulur:

1) Hizmet kusuru (kusurlu sorumluluk)

Kamu hizmetinin hiç işlememesi, geç işlemesi veya kötü işlemesi nedeniyle doğan zararlarda idare sorumludur.

  • Organizasyon kusuru: Personel, araç-gereç, planlama ve denetimde eksiklik.
  • İcra kusuru: Somut işlem/eylemde dikkat–özen yükümlülüğünün ihlali.
  • Görev kusuru: Görev sırasında işlenen kişisel hataların hizmete atfedilmesi.

Not: Mücbir sebep, mağdurun ağır kusuru ya da üçüncü kişinin ağır kusuru illiyet bağını kesebilir; bu hallerde idarenin tazmin yükümlülüğü doğmayabilir.

2) Kusursuz sorumluluk (objektif sorumluluk)

İdarenin kusuru aranmaksızın, idari faaliyet ile zarar arasında öngörülebilir bir nedensellik varsa tazmin yoluna gidilir. Başlıca görünümler:

  • Tehlike ilkesi: Riskli/tehlikeli hizmetlerden doğan olağan dışı zararlar.
  • Kamu külfetlerinin eşitliği: Bireyin, kamu yararı uğruna katlandığı özel ve olağan dışı külfetin dengelenmesi.
  • Sosyal risk: Toplumsal nitelikli ve bireyin şahsından kaynaklanmayan olaylarda, nedensellik katı şekilde kurulamadığında dahi hakkaniyet gereği tazmin.

Değerlendirme sırası neden önemli?

Mahkeme önce hizmet kusuru olup olmadığını araştırır; yoksa kusursuz sorumluluk ve son çare olarak sosyal risk tartışılır. Kararda, hükme esas alınan sorumluluk nedeni açıkça gösterilmelidir. Böylece İdari Yargıda Tam Yargı (Tazminat) Davası Nedir? Nasıl Açılır? başlığının “nasıl tazmin edilir?” kısmı, sistematik ve şeffaf biçimde tamamlanır.

Tam Yargı Davası Nasıl Açılır?

Aşamaları pratik bir kontrol listesiyle özetleyelim:

  1. Zarar ve illiyet bağını netleştir
    Zararın türü (maddi/manevi), kapsamı ve idari işlem–eylem–ihmal ile bağlantısı belirlenir. Tıbbi belgeler, keşif–bilirkişi raporları, yazışmalar, fotoğraflar delil sepetine eklenir.
  2. Ön başvuru yap (çoğu durumda şart)
    İdari eylem/ihmal kaynaklı taleplerde idareye başvuru zorunluluğu vardır. Bu başvuru; öğrenmeden itibaren 1 yıl, her hâlükârda 5 yıl içinde yapılır; idare 30 gün içinde cevap vermezse “zımni ret” oluşur. Ardından 60 gün içinde dava açılır. Kısaca tam yargı davası idareye başvuru süresi, süreci başlatan kritik eşiği oluşturur.

Not: İşlemden doğan zararlarda, “üst makama başvuru” süreyi durdurabilir; “doğrudan dava” veya “iptal ile birlikte” seçenekleri de vardır (aşağıya bkz.).

  1. Doğrudan mı, birlikte mi açacaksın?
  • Doğrudan tam yargı: İşlem aleyhine doğrudan tazmin talebi.
  • Birlikte dava: İptal + tam yargı aynı dilekçede.
  • Sonradan tam yargı: İptal davası kesinleştikten sonra 60 gün içinde tazmin. Bu pratikte iptal davasından sonra tam yargı davası açma süresi olarak bilinir.
  1. Başvuru şartını doğru kur
    Metinde bir kez vurgulayalım: dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu özellikle idari eylem–ihmal senaryolarında hak düşürücü sürelerle bağdaştırılır; eksik veya geç başvuru, esasa girilmeden süre aşımı riski doğurur. Bu nedenle tam yargı davasında idareye başvuru zorunluluğu ve zamanlaması, stratejinin merkezindedir.
  2. Görevli–yetkili mahkeme
    Uyuşmazlığın niteliğine göre idare veya vergi mahkemesi (ilk derece). Yetki, kural olarak işlemi/eylemi yapan idarenin bulunduğu yer mahkemesindedir.
  3. Dilekçeyi eksiksiz hazırla
  • Taraf/vekâlet bilgileri
  • Olay, hukuki neden, tazmin miktarı (mümkünse kalem kalem)
  • Faiz türü ve başlangıcı, manevi tazmin gerekçesi
  • Delil listesi, yürütmenin durdurulması (gerekiyorsa)
  • Harç–masraf kalemleri
  1. Süre yönetimi
    Genel kavram olarak tam yargı davası süresi, başvuru–cevap–dava üçlüsünün toplam takvimini ifade eder; ayrıca “tam yargı dava açma süresi” ve “tam yargı davası açma süresi” ibareleri, somut senaryona göre 60/30 gün – 1 yıl – 5 yıl eşiklerine bağlanır.

Tam Yargı Davasının Şartları Nelerdir?

Tam yargı davası açılabilmesi için bazı zorunlu şartların bir arada bulunması gerekir. Bu koşullar hem davanın kabul edilebilirliği hem de esasa girilebilmesi açısından önemlidir. İşte tam yargı davasının temel şartları:

  1. İdari işlem, eylem veya ihmal bulunmalıdır:
    Zarar, idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı bir işlemden, yürüttüğü bir hizmetten ya da görevini yerine getirmemesinden kaynaklanmalıdır. Özel hukuk ilişkilerinden doğan zararlar bu kapsama girmez.
  2. Zarar gerçek, kesin ve ölçülebilir olmalıdır:
    Varsayımsal ya da muhtemel zararlar değil, somut biçimde ortaya çıkan maddi veya manevi zararlar tazmin kapsamına girer.
  3. Zarar ile idari faaliyet arasında uygun illiyet bağı olmalıdır:
    Zararın idarenin işlem, eylem veya ihmali sonucunda doğduğu ispat edilmelidir. Mücbir sebep ya da mağdurun ağır kusuru bu bağı kesebilir.
  4. Hukuka aykırılık bulunmalıdır:
    Zarar doğuran işlem veya eylem hukuka aykırı olmalıdır. Ancak bazı durumlarda idarenin kusuru olmasa dahi kusursuz sorumluluk veya sosyal risk ilkesi gereğince tazmin yükümlülüğü doğabilir.
  5. Davacı zarardan doğrudan etkilenmiş olmalıdır:
    Davayı yalnızca zarara uğrayan kişi açabilir. Dolaylı ya da genel nitelikli zararlar menfaat ihlali sayılmaz.
  6. Süre ve başvuru şartları yerine getirilmelidir:
    İdari eylem ve ihmal hallerinde dava açmadan önce idareye başvuru zorunludur. Başvuru yapılmadan açılan davalar usulden reddedilir. Ayrıca dava, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda belirtilen süreler içinde açılmalıdır.

Bu şartlardan biri eksikse, mahkeme esasa girmeden davayı usulden reddeder. Tüm koşullar sağlandığında ise mahkeme zararın türünü, miktarını ve idarenin sorumluluk biçimini değerlendirerek hüküm kurar.

Tam Yargı Davası Açma Süresi Nedir?

Tam yargı davası açma süresi, zararın öğrenildiği an ile başvuru ve yargı aşamalarındaki hak düşürücü takvimlerin toplamıdır. Pratik şema şöyle:

  • İdari eylem/ihmal kaynaklı zarar: Öğrenmeden itibaren 1 yıl, her hâlükârda eylemden itibaren 5 yıl içinde idareye yazılı başvuru yapılır. İdare 30 gün içinde yanıt vermezse “zımni ret” doğar; bu tarihten sonra 60 gün içinde dava açılır.
  • İdari işlem kaynaklı zarar: İşlemin tebliğinden itibaren idare mahkemesinde 60 gün, vergi mahkemesinde 30 gün. Özel kanunda farklı bir süre varsa o uygulanır.
  • Üst makama başvuru (durma etkisi): Süreyi durdurur; ret veya zımni retle kaldığı yerden işlemeye devam eder.
  • İptal davası sonrası tazmin: İptal kararının tebliğinden sonra genel dava süresi içinde açılır; icra edilen işlemden doğan zararlar için icra tarihinden itibaren genel süre işler.
  • İdareye işlem/eylem yaptırma talebi (başvuru yolu): 30 günde cevap yoksa “zımni ret” sayılır; bitimden sonra genel süre içinde dava açılır. Kesin cevap bekleniyorsa bekleme toplamda 4 ayı aşamaz.

Kamu Görevlilerinin Kişisel Kusur Sorumluluğu

Kamu görevlisinin görevle bağlantısı kalmamış ya da hizmet sınırlarını aşan davranışları nedeniyle doğan zararlarda sorumluluk idareye değil, doğrudan ilgili kişiye aittir. Bu hallerde hukuki nitelik “hizmet kusuru” değil kişisel kusur olduğundan, uyuşmazlık özel hukuk hükümlerine göre adli yargıda görülür ve zarar gören, memura karşı haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde maddi–manevi tazminat talep eder. Kişisel kusurun varlığı; eylemin kamu gücünün kullanımından kopmuş olması, hizmetin yürütümüyle organik bağ taşımaması, açık kast veya ağır kusur içermesi ya da başlı başına suç teşkil etmesi gibi ölçütlerle belirlenir. Buna karşılık eylem, görevin ifası sırasında ve hizmetin organizasyonu/işleyişi içinde gerçekleşmişse sorumluluk idareye ait hizmet kusuru olarak değerlendirilir. Yanlış hasım veya yargı yolu seçimi süre kaybına ve görev yönünden ret kararlarına yol açabileceğinden, dilekçede olayın hizmetle bağı somutlaştırılmalı; kamera kaydı, tutanak, disiplin–ceza dosyası, bilirkişi raporu gibi delillerle kusurun şahsi olduğu ortaya konmalıdır. İdare, hizmet kusuru nedeniyle tazminat ödeyip sonradan görevlinin ağır kusurunu saptarsa rücu edebilir; ancak baştan kişisel kusur söz konusuysa idare doğrudan hasım gösterilmemelidir. İspat yükü kural olarak davacıdadır; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı açıkça kurulmalı, zamanaşımı bakımından da adli yargıdaki haksız fiil süreleri dikkate alınmalıdır.

Tam Yargı Davası İdareye Başvuru Zorunluluğu

Tam yargı davası idareye başvuru zorunluluğu, özellikle idari eylem/ihmal kaynaklı tazmin taleplerinde “davanın ön koşulu” niteliğindedir. Zarar gören kişi, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl ve her hâlükârda eylem tarihinden 5 yıl içinde ilgili idareye yazılı başvuru yapar; idare 30 gün içinde cevap vermezse zımni ret oluşur ve bu tarihten sonra 60 gün içinde dava açılır. Başvuruda; olayın özeti, hukuki dayanak, tazminat kalemleri ve miktarları, faiz talebi ile kanıtlar (rapor, tutanak, fotoğraf, fatura vb.) somut biçimde yer almalıdır.

İdari işlemden doğan zararlar için ön başvuru kural olarak zorunlu değildir; bu hallerde süre, işlemin tebliğinden itibaren işler (idare mhk. 60 gün, vergi mhk. 30 gün). Bununla beraber, üst makama başvuru yoluna gidilirse süre durdurucu etki doğurur; ret veya zımni retle birlikte kaldığı yerden devam eder.

Sık yapılan hatalar:

  • Başvuruyu yanlış idareye göndermek
  • Sadece “zararım var” deyip miktar ve kalem belirtmemek
  • Zımni ret tarihini yanlış hesaplamak
  • Başvuru–dava dilekçesi arasında talepleri genişletmek (usul itirazı riski).

Tam Yargı Davası Danıştay Kararları

Danıştay’ın yerleşik içtihadı, tam yargı davalarının hangi hukuki zeminde ve ne tür delil–süre kurallarıyla yürüdüğünü netleştirir. Uygulamadan süzülen başlıca sonuçlar:

  • Hizmet kusurunun tipik görünümleri: Yol–altyapı bakımındaki eksiklik (mazgal/rögar, işaretleme, çukur), sağlık hizmetinde ameliyat sonrası vücutta yabancı cisim, acil yardım organizasyonundaki gecikme gibi örneklerde idarenin organizasyon ve icra alanındaki yetersizliği tazmin sorumluluğu doğurur. Ancak ambulans zamanında gelse de sonucu değiştirmeyecek tıbbi tablolar gibi durumlarda illiyet zayıflarsa yalnızca manevi tazmin ya da kısmi kabul gündeme gelir.
  • Kusursuz sorumluluk ve sosyal risk: Tehlikeli faaliyetler nedeniyle ortaya çıkan özel ve olağan dışı zararlar kusur aranmaksızın karşılanabilir. Toplumsal nitelikli olaylarda, bireyin şahsından kaynaklanmayan zararlar sosyal risk ilkesiyle giderilebilir; fakat münferit olaylarda bu rejim uygulanmaz.
  • Süre rejimi ve “öğrenme” ilkesi: İdari eylemlerde süre, zararın ve idariliğin gerçekten öğrenildiği tarihten başlatılır; kimi dosyalarda bu, sağlık kurulu raporu veya bilirkişi tespitiyle somutlaşır. Devam eden kısıt (ör. uzun yıllar planla getirilen tasarruf engeli) sürdükçe, sırf ilk öğrenme tarihi gerekçe yapılarak süreden ret doğru görülmez.
  • Doğrudan tazmin ve iptal–tazmin ilişkisi: İşlem hukuka uygun olsa bile hak ihlali yaratıyorsa, iptal davası açılmadan da tazmin istenebilir. İptal davası açılmışsa, karar kesinleştikten sonra genel süre içinde tazmin talebi ayrı bir davaya konu edilebilir.
  • Vergi iadesinde faiz: Yargı kararıyla iadesi gereken tutarlarda, idarenin parayı tasarruf ettiği döneme ilişkin yasal faize hükmedilebileceği kabul edilir.
  • Görev ayrımı: Trafik olaylarında, hizmetin yürütülmesindeki eksiklik (yol bakım–işaretleme) idari yargının; araç işleteni sıfatına dayalı klasik sorumluluk ise adli yargının konusudur.
  • Dilekçe tekniği: İptal ile birlikte tazmin isteniyorsa, miktar açık ve belirli yazılmalı; aksi takdirde usulden reddin yolu açılabilir. Faize dair başlangıç anı (olay, başvuru veya icra tarihi) somut olaya göre ayrıca gerekçelendirilmelidir.

Tam Yargı Davasının Mahiyeti

Tam yargı davası, idarenin işlem, eylem veya ihmali nedeniyle kişisel hakkı doğrudan zedelenen kişinin, uğradığı maddi ve manevi zararların tam ve eksiksiz giderilmesini talep ettiği idari tazmin davasıdır. Klasik özel hukuk tazminatından farkı, uyuşmazlığın kaynağının kamu hizmetinin yürütülmesi ve idarenin kamu gücü kullanımı olmasıdır. Bu nedenle uyuşmazlık, idare hukuku ilkeleri (hizmet kusuru–kusursuz sorumluluk–sosyal risk) ışığında ve idari yargı yerlerinde çözümlenir.

  • Amaç: Zararın aynı değerde giderilmesi (maddi tazmin), kişilik hakkı ihlallerinde manevi tatmin sağlanması ve gerekiyorsa faiz ile yasal giderim.
  • Kapsam: İdari işlemler (ör. ruhsat, disiplin, vergi), idari eylem/ihmal (ör. yol–altyapı güvenliği, acil sağlık organizasyonu), idari sözleşme uygulaması (ör. ihale–yapım) kaynaklı zararlar.
  • Sorumluluk zemini:
    • Hizmet kusuru: hizmetin hiç işlememesi, geç işlemesi veya kötü işlemesi.
    • Kusursuz sorumluluk: Tehlike ilkesi ve kamu külfetlerinin eşitliği gereği kusur aranmaksızın tazmin.
    • Sosyal risk: Toplumsal nitelikli, bireyin şahsından kaynaklanmayan olağan dışı zararların hakkaniyet esaslı giderimi.
  • İspat ve illiyet: Davacı; zararı, illiyet bağını ve (gerektiğinde) kusuru ortaya koyar. İdare, mücbir sebep veya mağdur/üçüncü kişinin ağır kusuruyla illiyetin kesildiğini savunabilir.
  • Usul konumu: Dava, doğrudan açılabileceği gibi iptal davasıyla birlikte yahut iptal kararının kesinleşmesinden sonra da ikame edilebilir. İdari eylem/ihmal dosyalarında çoğu kez idareye ön başvuru süreci, hak düşürücü takvimlerin başlangıcıdır.
  • Sonuç: Mahkeme; sorumluluk türünü açıkça belirterek maddi/manevi tazminata, faizin başlangıcına, gerekiyorsa yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmeder.

Kusursuz Sorumluluk veya Sosyal Risk İlkelerinin Uygulanma Şartları

İdarenin tazmin yükümlülüğü, her zaman kusur aranmaksızın da doğabilir. Kusursuz sorumluluk ve sosyal risk bu çerçevede iki ayrı eksendir.

Kusursuz sorumluluk (objektif sorumluluk):
İdarenin kusuru bulunmasa bile, idari faaliyet ile zarar arasında makul bir nedensellik bağı varsa tazmin söz konusu olur. Başlıca görünümleri:

  • Tehlike ilkesi: Nükleer, patlayıcı, silah–mühimmat, yüksek riskli altyapı gibi tehlikeli faaliyetler sırasında ortaya çıkan özel ve olağan dışı zararlar.
  • Kamu külfetlerinin eşitliği ilkesi: Toplum yararı için yapılan işlem/eylemler nedeniyle bireyin üstlendiği ağır ve katlanılması beklenmeyen külfet; zarar, eşitlik–hakkaniyet gereği idarece karşılanır.

Uygulama şartları (ortak çerçeve):

  • Zarar gerçek ve somut olmalı; salt olasılıklar tazmin edilmez.
  • Zarar ile idari faaliyet arasında uygun illiyet bulunmalı; mücbir sebep veya mağdur/üçüncü kişinin ağır kusuru illiyeti kesebilir.
  • Zarar özel ve olağan dışı nitelik taşımalı; herkesin katlandığı genel, sıradan külfetler bu kapsamda değildir.

Sosyal risk ilkesi:
Toplumsal nitelikli olaylarda (ör. yaygın şiddet/terör eylemleri gibi), zarar bireyin kişisel davranışından kaynaklanmıyor, idarenin somut kusuru da belirlenemiyorsa; toplumun bireyi olmak nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararlar hakkaniyet gereği tazmin edilir.

  • Olay münferit ve kişisel husumet kaynaklı ise bu ilke uygulanmaz.
  • Uygulamada, olayın yaygınlık–yoğunluk düzeyi, yer–zaman koşulları ve idarenin önleme kapasitesi somut verilerle irdelenir.

Tam Yargı Davalarında Görevli Mahkeme

Tam yargı davalarında görevli mahkeme, uyuşmazlığın konusuna ve niteliğine göre belirlenir. Bu davalarda genel görevli mahkeme idare mahkemesidir. Ancak vergiyle ilgili işlemlerden doğan zararlar için vergi mahkemeleri, bazı özel kanunlarda belirtilen hallerde ise Danıştay ilk derece mahkemesi olarak görev yapabilir.

İdari yargı düzeninde görev kuralı kamu düzenine ilişkindir ve taraflarca değiştirilemez. Bu nedenle mahkeme, taraflar ileri sürmese bile görev yönünden inceleme yapar. Uyuşmazlık idari işlem veya eylemden değil de özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanıyorsa, görevli mahkeme adli yargı olur. Örneğin, kamu kurumunun özel hukuk sözleşmesi kapsamında verdiği zararlarda adli yargı görevli kabul edilir.

Tam Yargı Davalarında Yetkili Mahkeme

Tam yargı davalarında yetkili mahkeme, davaya konu idari işlem veya eylemi gerçekleştiren idarenin bulunduğu yer mahkemesidir. Yetki, idari yargı sisteminde kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca değiştirilemez ve mahkemece re’sen incelenir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, dava konusu işlem ülke genelinde uygulanmak üzere çıkarılmış ise yetkili mahkeme davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olabilir. Ancak uygulama çoğu durumda, işlemi yapan veya eylemi gerçekleştiren idarenin merkezinin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinin yetkili olması yönündedir.

Tam Yargı Davalarında Husumet

Tam yargı davalarında husumet, yani davanın kime yöneltileceği, davanın kabul edilip edilemeyeceğini doğrudan etkileyen temel unsurlardan biridir. Bu davalarda husumet, zarara neden olan idareye yöneltilmelidir. İdarenin tüzel kişiliği esas alınır; dolayısıyla davalar kamu görevlilerine değil, işlemi veya eylemi yapan idare tüzel kişiliğine karşı açılır.

Kural olarak, kamu görevlileri şahsen sorumlu tutulmaz; çünkü kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zararlar idarenin hizmet kusuru kapsamında değerlendirilir. Ancak kamu görevlisinin görev dışı eylemi, kişisel kusuru veya kastı bulunuyorsa, bu durumda sorumluluk kişisel hale gelir ve dava doğrudan ilgili görevliye karşı adli yargıda açılmalıdır. Bu ayrım, “hizmet kusuru–kişisel kusur” dengesini belirleyen en önemli noktadır.

Husumet yanlış gösterilirse, dava genellikle usulden reddedilir. Örneğin, zarar belediye tarafından yapılan bir hizmetten doğmuşsa, dava belediye başkanına değil, belediye tüzel kişiliğine karşı açılmalıdır. Yine valilik, kaymakamlık veya bakanlık işlemlerinde davanın muhatabı ilgili kamu tüzel kişiliği olmalıdır.

Tam Yargı Davası Dilekçesi Örneği

T.C. ……………… İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

DAVACI :
Ad Soyad
(T.C. Kimlik No, adres, telefon, e-posta)

VEKİLİ :
(Avukat adı soyadı, baro sicil no, adres)

DAVALI :
……………… (İşlemi veya eylemi yapan idare – örneğin: ……… Belediye Başkanlığı / ……… Valiliği / ……… Bakanlığı)

KONU :
İdarenin işlem/eylem/ihmali nedeniyle uğranılan zararın tazmini isteminden ibarettir.

AÇIKLAMALAR

  1. Müvekkil, …/…/20… tarihinde davalı idarenin yürütmekle yükümlü olduğu …………………… hizmeti sırasında meydana gelen olay sonucu zarar görmüştür. (Örneğin: yol üzerindeki rögar kapağının açık olması nedeniyle düşerek yaralanmış, aracında hasar meydana gelmiştir.)
  2. Olayın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmetin gereklerine uygun hareket etmemesi, gerekli bakım ve güvenlik önlemlerini almaması etkili olmuştur. Bu durum, hizmet kusuru kapsamında idarenin tazmin sorumluluğunu doğurmaktadır.
  3. Olay sonrasında davacı …………… Hastanesi’nde tedavi görmüş, ……… TL tutarında tedavi gideri yapmış ve ……… gün iş göremezlik nedeniyle gelir kaybına uğramıştır. Ayrıca olayın yol açtığı acı ve elem nedeniyle manevi tazminat talebi doğmuştur.
  4. Davacı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca …/…/20… tarihinde davalı idareye başvurarak uğradığı zararların tazminini talep etmiş, ancak başvuruya süresi içinde yanıt verilmemiştir. Böylece zımni ret oluşmuş ve dava açma süresi içinde bu dava açılmıştır.

HUKUKİ SEBEPLER

T.C. Anayasası m. 125, 2577 sayılı İYUK m. 2, 12, 13 ve ilgili hükümler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49 ve ilgili mevzuat.

DELİLLER

  • Olay tutanakları, fotoğraflar, keşif ve bilirkişi raporları
  • Tedavi ve masraf belgeleri, fatura örnekleri
  • İdareye yapılan başvuru dilekçesi ve cevapsızlık/zımni ret durumu
  • Tanık beyanları, uzman raporları ve sair her türlü yasal delil

SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

  1. Davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle müvekkilimin uğradığı ………… TL maddi ve ………… TL manevi zararın,
  2. Olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte,
  3. Davalı idareden tahsiline,
  4. Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı idareye yükletilmesine
    karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

Tarih : … / … / 20…
Davacı / Vekili
(İmza)

Not: Bu dilekçe örneği genel niteliktedir. Somut olayın niteliğine göre zararın türü, deliller ve talep edilen miktarlar değiştirilmelidir. Ayrıca dilekçede belirtilen ön başvuru süresi, olayın öğrenme tarihi ve zımni ret süresi doğru hesaplanmalıdır.

Tam Yargı Davası Açılma Sebepleri

Tam yargı davası, idarenin işlem, eylem veya ihmalinden doğan maddi ya da manevi zararların tazmini amacıyla açılır. Bu dava türünün temelinde, idarenin hukuka aykırı veya zarara yol açan davranışları karşısında bireyin zararının tam olarak giderilmesi ilkesi yer alır.

En yaygın açılma sebeplerinden biri, idari işlemlerin uygulanması sonucu kişisel hakların ihlal edilmesidir. Örneğin, bir memurun görevine haksız yere son verilmesi, kamu çalışanının özlük haklarının ihlali veya bir işletmenin ruhsatının hukuka aykırı biçimde iptali sonucu uğradığı gelir kaybı, tam yargı davasına konu olabilir.

Tam Yargı Davalarında Tazmini İstenilebilecek Zararlar

Tam yargı davasında idarenin işlem, eylem veya ihmali nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini talep edilir.

Maddi zarar, kişinin malvarlığında meydana gelen doğrudan eksilmedir. Araç hasarı, gelir kaybı, tedavi gideri, kazanç mahrumiyeti ve destekten yoksun kalma gibi kalemler bu kapsamdadır. Bu zararlar, belge ve raporlarla somut olarak ispatlanmalıdır.

Manevi zarar ise kişinin yaşadığı üzüntü, elem ve itibar kaybıdır. Mahkeme, olayın niteliğine göre hakkaniyet ölçüsünde manevi tazminata hükmeder.

Bazı durumlarda mahkeme, maddi zarara yasal faiz uygulanmasına da karar verebilir. Sonuç olarak, tam yargı davasında amaç, idarenin eylem veya ihmali sonucu bireyin uğradığı zararın tam ve eksiksiz biçimde giderilmesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir