İcra ve İflas

İstirdat Davası

İstirdat Davası - tahanci.av.tr

İstirdat davası, diğer adıyla geri isteme davası, kişinin borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında yaptığı ödemelerin iadesini talep etmesi için açılan özel bir dava türüdür. İcra takibi başlatılan ve ödeme emrine itiraz etmeyen ya da itirazına rağmen icra mahkemesi kararıyla borçlu kabul edilen kişi, maddi hukuk açısından gerçekte borçlu olmayabilir. Bu gibi durumlarda, ödenen meblağın geri alınabilmesi için istirdat davası gündeme gelir.

Hukuk sistemimizde, özellikle icra takipleri sırasında haksız yere ödeme yapan borçluların korunması amacıyla düzenlenen bu dava, uygulamada sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. İstirdat davası sayesinde kişi, aslında borçlu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında ödediği tutarın iadesini alabilmekte ve hak kaybına uğramaktan kurtulmaktadır.

Makalemizin devamında, istirdat davasının hukuki dayanakları, şartları, açılma süreci, görevli ve yetkili mahkemeler, zamanaşımı süreleri gibi konular ayrıntılı biçimde ele alınacaktır.

İstirdat (Geri Alma) Davası Nedir?

İstirdat, kelime anlamı itibarıyla “geri alma, yeniden ele geçirme, kurtarma” şeklinde tanımlanır. Hukukta ise istirdat davası, kişinin borçlu olmadığı halde kesinleşmiş icra takibi nedeniyle zorla ödediği paranın geri alınması amacıyla açtığı dava türüdür.

Bu dava, özellikle icra tehdidi altında yapılan ödemelerin iadesi için başvurulan bir yol olup, kişilerin hak kaybı yaşamadan korunmasını sağlayan önemli bir hukuki mekanizmadır. Dolayısıyla, borçlu olmadığını kanıtlamak isteyen kişinin menfi tespit davası açmaması veya açtığı davanın sonuçlanmadan borcu ödemesi durumunda, istirdat davası devreye girmektedir.

İcra takibi, borcunu ödemeyen kişiye karşı alacaklının başlattığı yasal süreçtir. Bu süreçte kişi, aslında borçlu olmadığı halde takibin kesinleşmesi nedeniyle ödeme yapmak zorunda kalabilir. İşte bu noktada, yapılan ödemenin geri alınması istirdat davası (geri isteme davası) ile mümkündür.

İstirdat Davası Hukuki Dayanağı

İstirdat davasının temel amacı, kişinin gerçekte borcu olmamasına rağmen icra tehdidi altında yaptığı ödemelerin geri alınmasını sağlamaktır. Bu dava ile birey, haksız yere ödeme yaparak uğrayabileceği zararlardan korunur ve ödenen tutarın iadesini talep edebilir.

Davanın hukuki dayanağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesidir. İlgili düzenleme şu şekildedir:

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.

Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere:

  • Borçlu olmadığı halde ödeme yapan kişi, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde istirdat davası açmalıdır.
  • Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve hakim tarafından re’sen dikkate alınır.
  • Davanın zamanında açılmaması halinde, kişinin hakkı tamamen ortadan kalkar.

İstirdat davası ayrıca, menfi tespit davası ile de bağlantılıdır. Zira kimi durumlarda kişi, borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açar; fakat dava sonuçlanmadan borcu öderse, açılmış dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşür.

İstirdat Davası Şartları

İstirdat davası açılabilmesi için kanun ve yargı içtihatlarında belirlenmiş bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Bu şartlar şu şekilde özetlenebilir:

  • Borçlu olunmayan bir borcun ödenmiş olması gerekir. Gerçekte borçlu olmayan kişinin yaptığı ödemeler geri isteme davasına konu edilebilir. Üçüncü bir kişi borcu öderse de dava açma hakkı doğar. Ancak eksik ödeme veya zamanaşımına uğramış borcun ödenmesi halinde istirdat davası açılamaz.
  • Ödeme, icra takibi esnasında yapılmalıdır. İcra takibi kesinleşmeden önce yapılan ödemeler geri alma davasına konu edilemez.
  • Ödeme icra tehdidi altında yapılmış olmalıdır. İcra tehdidi, takibe itiraz edilmemesi ya da itirazın kaldırılması sonucu takibin kesinleşmesiyle ortaya çıkar. Kişi haciz, satış gibi cebri icra işlemleri uygulanabileceği korkusuyla ödeme yapmış olmalıdır.
  • Dava, icra takibi devam ederken açılmalıdır. Takibin tamamen sona ermesinden sonra istirdat davası açılması mümkün değildir.
  • Dava, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır.

Görüldüğü üzere, istirdat davası sıkı şekil şartlarına bağlıdır. Bu şartlardan herhangi birinin eksik olması, davanın reddine yol açabilir. Bu nedenle sürecin hukuki açıdan doğru yönetilmesi önem arz eder.

İstirdat Davası Zamanaşımı

İstirdat davası bakımından kanun koyucu, özel bir süre öngörmüştür. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine göre, dava ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde açılmalıdır.

Bu süre, zamanaşımı değil hak düşürücü süre niteliğindedir. Dolayısıyla:

  • Mahkeme, taraflar ileri sürmese bile bu süreyi kendiliğinden dikkate alır.
  • Bir yıllık sürenin geçirilmesi halinde, davanın açılması mümkün olmaz.
  • Sürenin geçirilmesi, kişinin bu haktan feragat ettiği anlamına gelir.

Hak düşürücü süre ile zamanaşımı arasındaki fark burada önemlidir. Zamanaşımında borçlu süresinde itiraz etmezse dava devam edebilir; ancak hak düşürücü sürede, sürenin dolmasıyla dava hakkı tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle istirdat davasının zamanında açılması hayati önem taşır.

İstirdat Davası Nasıl Açılır?

İstirdat davası, genel hükümlere tabi bir hukuk davasıdır ve belirli aşamalardan geçilerek açılır. Davanın usulüne uygun şekilde yürütülmesi, hem sürecin sağlıklı ilerlemesi hem de hak kaybı yaşanmaması açısından önemlidir.

1. Dava hazırlığı:
Borçlu, ödeme yaptığı halde gerçekte borçlu olmadığını gösterecek delilleri toplamalıdır. Bu kapsamda; icra dosyası, ödeme makbuzları, dekontlar ve varsa borcun bulunmadığını ispatlayan belgeler önemlidir.

2. Dava dilekçesinin hazırlanması:
Hazırlanacak dilekçede, hangi tutarın ödendiği, bu ödemenin hangi icra takibine ilişkin olduğu ve aslında borç ilişkisinin mevcut olmadığı açıkça belirtilmelidir. Ayrıca, ödemenin icra tehdidi altında yapıldığı vurgulanmalıdır.

3. Davanın açılması:
İstirdat davası, görevli ve yetkili mahkemeye verilecek dava dilekçesi ile açılır. Davanın konusu bir para alacağı olduğundan, nispi harca tabidir.

4. Duruşmaların takibi:
Dava süreci içerisinde tarafların delilleri toplanır, tanıklar dinlenebilir ve bilirkişi incelemesi yapılabilir. Davacı, ödemenin iade edilmesi gerektiğini kanıtlamakla yükümlüdür.

5. Karar aşaması:
Mahkeme, davacının iddialarını ispatlaması halinde ödenen paranın iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verir.

Önemle belirtmek gerekir ki; itirazın kaldırılması davasında ileri sürülmeyen zamanaşımı itirazı, istirdat davasında da ileri sürülemez. Ancak diğer itirazlar bu davada yeniden dile getirilebilir.

İstirdat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

İstirdat davasında görevli mahkeme, alacak-borç ilişkisinin niteliğine göre belirlenir. Bu davalarda özel bir görev düzenlemesi bulunmadığından, genel mahkemeler görevli kabul edilir. Örneğin; borç ilişkisi ticari nitelikteyse asliye ticaret mahkemesi, işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanıyorsa iş mahkemesi, tüketici işlemlerine dayanıyorsa tüketici mahkemesi görevli olabilir.

Yetkili mahkeme ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Buna göre:

  • İstirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir.
  • Ayrıca, davalının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
  • Taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesi yapılmışsa, sözleşmede belirtilen yer mahkemesi de yetkili olur.

Dolayısıyla, davacı kişi birden fazla mahkemede dava açma imkânına sahiptir. Bu durum, davacının menfaatine uygun olan mahkemeyi seçmesine olanak tanır.

İstirdat Davasında Yargılama Usulü

İstirdat davasında taraf sıfatları açık şekilde belirlenmiştir. Davacı, borçlu olmadığı halde ödeme yapan kişidir. Bu kişi doğrudan borçlu olabileceği gibi, borçlu adına ödeme yapan bir kefil de olabilir. Davalı ise ödemeyi tahsil eden takip alacaklısıdır.

Kanun koyucu, davadaki ispat yükünü davacıya yüklemiştir. Yani davacı, ödediği parayı borçlu olmadığı halde icra tehdidi altında verdiğini ispatlamakla yükümlüdür. Aksi durumda dava reddedilir.

Yargılama usulüne ilişkin dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

  • Davada genel hükümlere göre yargılama yapılır.
  • Mahkeme, tarafların sunduğu belgeleri, icra dosyasını ve diğer delilleri değerlendirir.
  • Gerekli görüldüğünde bilirkişi incelemesine başvurulabilir.
  • Davacı lehine karar verilirse, ödenen tutarın iadesine, ayrıca yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine hükmedilir.

Bu noktada, istirdat davasının yalnızca paranın iadesiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda davalı lehine doğabilecek kötü niyetli dava açma hallerinde icra inkar tazminatına da sebep olabileceğini unutmamak gerekir.

İstirdat Davası Arabuluculuk

İstirdat davasında arabuluculuk, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu bakımından zorunlu değildir. Yani bu dava için doğrudan arabulucuya başvurmak bir dava şartı olarak öngörülmemiştir.

Bununla birlikte, uyuşmazlığın tarafları arasında ilişkinin niteliğine göre arabuluculuk devreye girebilir. Özellikle ticari davalarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, konusu bir miktar para alacağı olan davalarda arabulucuya başvurmak zorunlu tutulmuştur. Bu nedenle, ticari nitelikli istirdat davalarında dava açılmadan önce arabuluculuk süreci işletilmelidir.

Arabuluculuk süreci, taraflara daha kısa sürede ve daha düşük maliyetle çözüm sağlama imkânı sunar. Ancak taraflar arabuluculukta anlaşmaya varamazlarsa, dava açmak için arabuluculuk son tutanağı mahkemeye ibraz edilmelidir.

Bu bağlamda, istirdat davası her zaman doğrudan mahkemede açılamayabilir. Uyuşmazlığın türü dikkate alınmalı, ticari veya iş hukukundan kaynaklanan davalarda arabuluculuk şartı gözetilmelidir.

İstirdat Davasında İcra İnkar Tazminatı

İstirdat davası, kişinin gerçekte borçlu olmamasına rağmen icra tehdidi altında ödeme yapması durumunda başvurulan bir dava türüdür. Ancak bazı hallerde davacı, aslında borçlu olduğu halde borçlu olmadığını iddia ederek dava açabilir. Bu durumda, icra inkar tazminatı gündeme gelir.

İcra inkar tazminatının amacı, istirdat davasının kötüye kullanılmasını engellemektir. Zira gerçekten borcu olmayan kişiler korunurken, borçlu olduğunu bilmesine rağmen borçsuz olduğunu ileri süren kişilerin haksız yere dava açarak süreci uzatması hukuk düzeni açısından kabul edilemez.

Kanun koyucu bu nedenle, borçlu olduğunu bile bile istirdat davası açan kişiler aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini öngörmüştür. Bu tazminatın özellikleri şunlardır:

  • Mahkeme, davacının aslında borçlu olduğunu tespit ederse davayı reddeder.
  • Reddin yanı sıra, alacaklı lehine borcun en az %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilir.
  • Bu tazminat, alacaklının uğradığı zaman ve masraf kaybını telafi etmeyi amaçlar.

Dolayısıyla, istirdat davası açmadan önce, gerçekten borç bulunup bulunmadığının dikkatle değerlendirilmesi gerekir. Aksi halde, davanın kaybedilmesi yanında icra inkar tazminatı ödeme yükümlülüğü de doğabilir.

Menfi Tespit Davasının İstirdat Davasına Dönüşmesi

Menfi tespit davası, borçlu olmadığını ileri süren kişinin, icra takibine konu edilen borcun kendisine ait olmadığının tespit edilmesi için açtığı davadır. Bu dava devam ederken borcun alacaklıya ödenmesi halinde, kanun gereği dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşür.

Bu dönüşüm için ayrıca bir talep veya yeni bir dava açılmasına gerek yoktur. Mahkeme, ödeme yapıldığını öğrendiği anda davaya artık geri isteme davası olarak devam eder.

Bu durumun ortaya çıkabileceği bazı ihtimaller şunlardır:

  • Menfi tespit davası sonuçlanmadan ihtiyati tedbir kaldırılır ve borç alacaklıya ödenir.
  • Borçlu, icra tehdidi altında ödeme yapar ve bu ödeme dava sırasında gerçekleşir.

Menfi tespit davası ile istirdat davası arasındaki en önemli fark;

  • Menfi tespit davasında henüz ödeme yapılmamıştır ve borçlu olmadığının tespiti istenir.
  • İstirdat davasında ise ödeme yapılmış olup, bu ödemenin iadesi talep edilir.

Dolayısıyla, dava sürecinde ödeme yapılması halinde menfi tespit davası re’sen istirdat davasına dönüşür ve bundan sonra mahkeme, borcun iadesi talepli bir dava olarak yargılamaya devam eder.

Menfi Tespit ve İstirdat Davası Birlikte Açılır mı?

Menfi tespit davaları ile istirdat davalarının konuları birbirinden farklı olduğu gibi zamansal açıdan da farklılık gösterirler. İstirdat davası bir eda davasıdır ve icra takibi neticesinde alacaklıya ödenen paranın geri alınması talebine yöneliktir. Menfi tespit davası ise hukuki bir ilişkinin yokluğunun tespiti talebi ile açılmış bir davadır. Eğer para alacaklıya ödenmiş ise menfi tespit davası açılamaz zira davacının bu davayı açmak bakımından hukuki bir yararı kalmamıştır.

Bununla birlikte cebri icra takip süreci menfi tespit davasından bağımsız olarak sürdüğünden dolayı, kimi durumlarda henüz menfi tespit davası sonuçlanmadan paranın alacaklıya ödenmesi sözkonusu olabilir. İşte bu gibi durumlarda menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmektedir.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir” (İİK; m. 72/VI)

Çek İstirdat Davası

Yazının baş kısmında istirdat davası tanımlanırken bu davanın “Haklı bir sebebe dayanılmaksızın kazanılan malvarlığı değerlerinin geri alınmasını amaçlayan” bir dava olduğu ifade edilmişti. Bu sebeple keşide edilmiş bir çeki haksız olarak elinde bulunduran ya da bedelsiz kalan bir çeki elinde bulunduran bir kişinin de bu çeke istinaden haksız kazanımda bulunması mümkündür. Bu sebeple bu çek konusunda borçlunun menfi tespit davası açma hakkı bulunduğu gibi şayet çek bedeli ödenmişse istirdat davası açması da mümkündür.

Bununla birlikte kambiyo hukukuna ilişkin çok teknik bir kısım sebepler vardır ki, bu sebeplerden ötürü çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil sayılabilmektedir. Bu konuda örnek bir olay şu şekildedir:

Hukuk Genel Kurulu`nda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle dava konusu çekin lehtar kısmında yazılı “Çam Ticaret” ibaresinin geçerli bir ticaret unvanı olup olmadığı tartışılmış ve sözkonusu ibarenin geçerli bir ticaret unvanı olmadığı, bu nedenle çekin hamiline yazılı çek olarak kabulü gerektiği, hamiline yazılı çekte de ciro imzasının sahte olmasının bir öneminin olmadığı, ciro silsilesinin görünüşte düzgün olmasının yeterli olduğu ve davalı faktoring şirketinin çeki ilgili yönetmeliğin hükümlerine uygun olarak elinde bulundurduğu anlaşıldığına göre yetkili hamil sayıldığından, davacının çekin istirdadı isteminde bulunamayacağı oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

Bu durumda mahkemece, dava konusu çekin geçerli bir ticaret unvanı emrine düzenlenmediğinden hamiline yazılı çek olduğu ve söz konusu çekte ciro silsilesinin görünüşte de olsa düzgün olduğu, davalı faktoring şirketinin usulüne uygun olarak çeki elinde bulundurmakla yetkili hamil olduğunun kabulü ile davacının çekin istirdadına yönelik davasının reddedilmiş olması; sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olup; bu nedenle karar onanmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,” (YHGK; 18.05.2011 tarih; E. 2011/19-228 ve K.2011/328 sayılı kararı)

İstirdat Davası Dilekçe Örneği

……. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI                                     :

ADRES ____:

VEKİLİ                                       : 

ADRES ____:

DAVALI                                      :

ADRES ____:

DAVA KONUSU                        : İstirdat Davası

AÇIKLAMALAR                       :

  1. Bu kısımda alacaklının hangi hukuki işleme dayanarak cebri icra takibi başlattığı, bu hukuki ilişkinin neden mevcut ve geçerli olmadığı, delilleri ile izah edilecek –varsa- bu hususta alacaklı tarafın dayandığı/dayanması muhtemel delillerin neden geçerli olmadığı, gerçeği yansıtmadığı açıklanacaktır.

HUKUKİ NEDENLER           : İİK, HMK, TBK, ve sair ilgili mevzuat.

DELİLLER                    : Bu kısımda istirdat davasını haklı gösterici nitelikteki tüm delil ve sair ispat vasıtaları sıralanacaktır.

NETİCE VE TALEP    : 

Yukarıda arz ve izah edilen sebepler neticesinde;

  1. Davamızın kabülü ile müvekkilin borçlu olmadığı halde cebri icra takibi neticesinde ödemek zorunda kaldığı ….TL’nin ödeme tarihi olan ………… tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte İSTİRDATINA,
  1. Vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya YÜKLETİLMESİNE,

Karar verilmesi hususunda;

Gereğini bilvekale arz talep ederiz…../…../……

Davacı Vekili

EKLER: 

Sıkça Sorulan Sorular

İstirdat Davası Nedir?

Kişinin borcu olmayan bir parayı kesinleşen icra takibi dolayısıyla ödemek zorunda kalması durumunda, bu paranın geri alınması için açılan dava türüdür.

Menfi Tespit ve İstirdat Davası Birlikte Açılır mı?

“Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir” (İİK; m. 72/VI)

İstirdat Davası Nerede Açılır?

Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca;
– Takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde,
– Davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Ayrıca taraflar arasında geçerli bir yetki sözleşmesi varsa, sözleşmede belirtilen mahkeme de yetkilidir.

İstirdat Davasında Yetkili Mahkeme Neresidir?

İstirdat davalarında görevli mahkeme, uyuşmazlığın niteliğine göre değişir. Genel olarak asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak dava konusu ticari, iş veya tüketici hukukuna ilişkinse, ilgili özel mahkemelerde de açılabilir.

İstirdat Davası Ne Kadar Sürer?

Davanın süresi, dosyanın kapsamına, tarafların sunduğu delillere ve mahkemenin iş yüküne göre değişiklik gösterir. Genel olarak 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanması mümkündür. Ancak tarafların itirazları veya bilirkişi incelemeleri süreci uzatabilir.

İstirdat Davası” Makalemize 2 Yorum Yapıldı:

  1. FEZA dedi ki:

    avukat bey adıma 2014 yılında Kahramanmaraş’ta araç kiralama yapılmış ben Kahramanmaraş’a gitmediğim halde kimlik bilgilerim kullanılarak araç kiralanmış kiralama belgesi üzerindeki imza benim değil ayrıca ben rentacar aradım söyledim belgeyi iptal ettiğine dair çarpı işareti yaparak üzerini karalayıp şuan kullanmadığım cep tlf gönderdi buna rağmen icra takibi başlatmışlar 2016 yılından beri ödeme yapmam için icra yoluyla zorla benden para alınıyor. bu ödemler hız yapıldığı için diye ben o aracın içinde değilim dediğim halde mobese kayıtlarında zaten başkası olduğu halde icra dairesi sürekli ödeme emri gönderiyor. bana nasıl bir dilekçe yazmam gerektiği konusunda yardımcı olmanızı istiyorum son ödemesini yaptığım ile birlikte 3.356 TL ödedim nasıl geri alabilirim. teşekkür ederim . lütfen yardımcı olun inanın hiç maddi gücüm yok artık ödeme yapamam

    1. Merhaba,
      Danışma hizmetimiz ücretlidir.
      0 312 220 36 30 arayarak danışma hizmeti alabilirsiniz.
      Saygılarımızla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir