Ceza Hukuku

Mühürde Sahtecilik Suçu (TCK Madde 202)

Mühürde Sahtecilik Suçu (TCK Madde 202) - tahanci.av.tr

Mühürde sahtecilik suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 202. maddesinde düzenlenmiş olup, devletin otoritesini ve kamu güvenini doğrudan ilgilendiren suç tiplerinden biridir. Bu suç, özellikle Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kullandıkları mühürlerin sahte olarak üretilmesi veya kullanılması hâlinde gündeme gelir.

Kanun koyucu, bu suçu düzenleyerek hem kamu güvenliğini hem de resmî belgelerin geçerliliğini koruma altına almayı amaçlamıştır. Zira mühür, devletin ve kamu kurumlarının hukuki işlemlerinde en temel güven unsurlarından biridir. Bir mühür üzerinde yapılacak sahtecilik, yalnızca bir kurumun değil, aynı zamanda tüm kamu düzeninin zarar görmesine yol açabilecek niteliktedir.

TCK m.202 kapsamında, sahte mühür üretmek veya sahte mühürü kullanmak suçun oluşması için yeterlidir. Dolayısıyla, failin yalnızca sahte mühürü imal etmesi ya da onu herhangi bir resmî işlemde kullanması, suçun işlenmiş sayılması için yeterli kabul edilmektedir.

Bu nedenle, mühürde sahtecilik suçu, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının güvenini ilgilendiren ağır suç tiplerinden biri olarak değerlendirilmekte ve ciddi yaptırımlara bağlanmaktadır.

TCK Madde 202 Mühürde Sahtecilik Suçu

Türk Ceza Kanunu’nun 202. maddesi, mühürde sahtecilik suçunu iki ayrı fıkra halinde düzenlemektedir.

  • Birinci fıkraya göre; Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından kullanılan mührün sahte olarak üretilmesi veya kullanılması, suç teşkil eder. Bu durumda fail, iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • İkinci fıkrada ise kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca kullanılan mühürlerin sahte olarak üretilmesi veya kullanılması düzenlenmiştir. Bu durumda öngörülen ceza, bir yıldan altı yıla kadar hapistir.

Madde kapsamında iki seçimlik hareket öngörülmüştür:

  1. Sahte mühür üretmek,
  2. Sahte mühür kullanmak.

Her iki fiil de bağımsız olarak suçu oluşturur. Dolayısıyla failin yalnızca mühürü imal etmiş olması ya da yalnızca kullanmış olması arasında ceza açısından fark bulunmamaktadır.

Kanun koyucu, mühürlerin resmî işlemlerde güven unsuru olduğunu kabul etmiş ve bu nedenle, mühürde sahtecilik suçunu ayrı bir başlık altında düzenlemiştir.

TCK Madde 202 Gerekçesi

Mühürde sahtecilik suçunun gerekçesi, devlet otoritesini ve kamu güvenini koruma amacına dayanmaktadır. Zira mühür, hukuki işlemlerin geçerliliğini ve resmiyetini gösteren en önemli araçlardan biridir.

Anayasa ile Cumhurbaşkanına verilen; kanunları yayımlama, uluslararası antlaşmaları onaylama, seçimlerin yenilenmesine karar verme, Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açma, Silahlı Kuvvetlerin kullanılması, bireysel af çıkarma ve atama işlemleri gibi yetkiler, resmi mühürlerle belgelenmektedir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı mührünün sahte olarak üretilmesi veya kullanılması, yalnızca bireysel bir çıkar sağlamaktan öte, devlet otoritesine doğrudan saldırı niteliği taşır.

Aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve geçmişte yürürlükte bulunan Başbakanlık mühürleri, yasama ve yürütme faaliyetlerinde kullanılan, belgeleyici nitelikte mühürlerdir. Bu mühürlerin sahte olarak üretilmesi ya da kullanılması da kamu güvenini zedelediği için suç sayılmıştır.

İkinci fıkrada yer alan düzenleme ile de, kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kullandıkları mühürler koruma altına alınmıştır. Bu kapsamda örneğin; belediyeler, üniversiteler, barolar, odalar ve birlikler gibi kurumların mühürlerinin sahteliği de suç teşkil etmektedir.

Kanun koyucu burada iki seçimlik hareket öngörmüş;

  • Sahte mühür üretmeyi,
  • Sahte mühür kullanmayı

bağımsız olarak cezalandırılabilir fiiller arasında göstermiştir.

Dolayısıyla, sahte mühür fiilen bir belge üzerinde kullanılmış olmasa dahi, yalnızca imal edilmesi dahi suçu oluşturur. Bu yaklaşım, suçun hazırlık hareketlerini bile cezalandırma amacı taşıdığını göstermektedir.

TCK Madde 202

1) GİRİŞ

Bu çalışmada kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında düzenlenen mühürde sahtecilik suçu incelenecektir. Mühürde sahtecilik suçu, TCK’nın 202.maddesinde düzenlenmiştir. Suçun mevzuattaki düzenlemesi şu şekildedir;

‘’(1) Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Başbakanlık tarafından kullanılan mührü sahte olarak üreten veya kullanan kişi, iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) Kamu kurum ve kuruluşlarınca veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca kullanılan onaylayıcı veya belgeleyici mührü sahte olarak üreten veya kullanan kişi, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’

Kanun düzenlemesinden de anlaşıldığı üzere söz konusu suç birden fazla şekilde işlenebilmektedir. Buna göre ilgili suç; Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığına veya Başbakanlığa ait bir mührü sahte olarak üretmek veya kullanmak suretiyle ya da kamu kurum ve kuruluşlarına veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait mührü sahte olarak üretmek veya kullanmak suretiyle işlenebilir. 

2) Mühürde Sahtecilik Suçunun (TCK madde 202) Maddi Unsurları

A. Fail ve Mağdur

Mühürde sahtecilik suçunun işlenebilmesi açısından herhangi bir özgü suç hali düzenlenmemiştir. Buna göre kanuni düzenlemesinde seçimlik olarak gösterilen icrai hareketleri gerçekleştiren herkes bu suçun faili olabilecektir. 

Mühürde sahtecilik suçu, kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Söz konusu suçla korunan hukuki değerin kamu güveni olması sebebiyle mağduru da kamunun kendisidir. Bunun yanında suçun işlenmesi ile menfaati ihlal edilen kişiler de suçtan zarar gören olabilecektir. 

B. Fiil ve Netice

Mühürde sahtecilik suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. İlgili kanun düzenlemesinde suçun işlenmesi için üretme veya kullanma eylemlerinden birisi gerekmektedir. Dolayısıyla suçun işlenebilmesi için seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Ayrıca Yargıtay yerleşik içtihatlarında, bu suçun işlenebilmesi için üretilen veya kullanılan mührün iğfal kabiliyetini haiz olması aranmaktadır. 

Mühürde sahtecilik suçu, sırf hareketli bir suçtur. Sırf hareket suçlarının işlenebilmesi için herhangi bir neticenin doğması gerekmemekte; icrai hareketin gerçekleştirilmesi yeterli olmaktadır. İlgili suçun kanuni tanımında gösterilen icrai hareketlerden birisinin gerçekleştirilmesi suça sebebiyet verecektir. Ayrıca bir neticenin varlığı aranmayacaktır. 

3) Mühürde Sahtecilik Suçunun (TCK madde 202) Manevi Unsurları

Hukukumuzda, düzenlenen suçlar bakımından kast ile sorumluluk hali esastır. Kanun koyucu bir suçun taksirle sorumluluk halini düzenlememişse o suçtan ancak kast ile sorumlu olmak mümkündür. Mühürde sahtecilik suçu bakımından TCK’da taksirli sorumluluk hali düzenlenmemiştir. Dolayısıyla ilgili suç ancak kasten işlenebilecektir. 

Kast, Türk Ceza Kanunu’nun 21.maddesinde, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olarak ifade edilmiştir. Bir diğer ifadeyle kast, öngörülebilir bir neticenin öngörülmesi ve istenmesi yahut en azından kabul edilmesi halinde söz konusu olacaktır. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere kastın gündeme gelebilmesi için öngörülebilirlik, öngörme ve isteme yahut kabul etme unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. 

A. Öngörülebilirlik ve Öngörme 

Herhangi bir suçun değerlendirilmesinde ilk kıstas, herkesçe öngörülebilir olup olmadığıdır. Buna göre TCK kapsamında bir suçtan bahsedebilmek için öncelikle dış dünyaya yansıyacak hareketin veya neticenin aynı durumda bulunan, ortalama zekaya sahip, makul kişiler için öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu kişiler için öngörülebilir olmayan durumların varlığı halinde ise illiyet bağının kesilmesi söz konusu olabilecektir. Örneğin; bir yaralı ambulansla hastaneye götürülürken ambulansa yıldırım düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi halinde meydana gelen ölüm neticesinden ambulans görevlilerinin sorumlu tutulmasına imkân yoktur. Nitekim burada herkesçe öngörülebilir bir durum olmadığı gibi illiyet bağı da kesilmiştir. 

Kanun koyucu, kast unsuruyla işlenen suçlarda failin iç dünyasındaki kötülüğü, bu kötülüğün yoğunluğunu, suç işleme konusundaki kararlılığını, neticeyi bilmesini ve istemesini cezalandırmaktadır. Fail, kast unsuruyla suç işlerken neticeyi öngörmektedir. Dolayısıyla suçun bilerek işlenmesi halinde artık kast unsuru devreye girecektir.

B. Neticeyi İsteme

Türk Ceza Kanunu’nun 21.maddesi, kast unsurunun varlığı için suça ilişkin neticenin istenmesini yahut en azından kabul edilmesini aramıştır. Buna göre fail, suçu öngörmesinin yanında gerçekleşmesini istemekte en azından gerçekleşeceğini kabul etmektedir.

4) Suçun Özel Görünüş Biçimleri

A. Teşebbüs

Teşebbüs kurumu, TCK’nın 35.maddesinde, failin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamasından sorumlu tutulması olarak ifade edilmiştir. Bu maddeye göre fail, teşebbüs aşamasında kalan bir suçtan meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak olup, diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilecektir.

Mühürde sahtecilik suçu, her ne kadar sırf hareket suçu olarak düzenlenmiş olsa da icrai hareketlerin bölünebilir olduğu hallerde teşebbüs hükümleri uygulama alanı bulacaktır. 

B. İştirak

İştirak, bir suçun birden fazla fail tarafından birlikte işlenme iradesini ifade etmektedir. İştirakten bahsedebilmek için suça birden fazla kişinin katılımı olması ve bu kişilerde suç işlemeye ilişkin ortak bir irade olması gerekmektedir. Bu sebeple iştirak, yalnızca kasten işlenebilen suçlarda gündeme gelebilecektir.

Mühürde sahtecilik suçu birden fazla fail ile işlenmeye uygun bir suçtur. İlgili suçun icrai hareketlerinin birden fazla kişi ile birlikte yapılması halinde suçun işlenişine katılan herkes fail olarak sorumlu olacaktır. 

C. İçtimaı

TCK, mühürde sahtecilik suçu bakımından ayrıca bir içtima hali düzenlememiştir. Dolayısıyla mühürde sahtecilik suçunun içtimaı halinde TCK madde 42 vd. hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

5) Muhakeme

Mühürde sahtecilik suçu şikâyete tabi olmayıp, soruşturma ve kovuşturması re’sen yapılabilmektedir. Söz konusu suç için öngörülen ceza 10 yıl ve daha aşağısı olması ve 5235 sayılı kanunda belirtilen suçlardan da olmaması sebebiyle görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi‘dir.

6) TCK madde 202 Önödemeye tabi midir?

Önödeme TCK’nın 75.maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde düzenlemesine göre yalnız adli para cezasını gerektiren yahut üst sınırı 6 ayı geçmeyen suçlar önödemeye tabidir. Bahsedilen şartları taşımaması sebebiyle TCK madde 202 önödeme kapsamında değildir.

TCK madde 202 Uzlaştırmaya tabi midir?

CMK madde 253 hükmü uzlaştırma kurumunu düzenlemiştir. İlgili düzenlemeye göre soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlar ile CMK madde 253’te katalog olarak sayılan suçlar uzlaştırmaya tabidir. Buna göre mühürde sahtecilik suçu ilgili şartları taşımaması ve CMK 253’te sayılan katalog suçlardan olmaması sebebiyle uzlaştırmaya tabi değildir. 

MÜHÜRDE SAHTECİLİK SUÇUNDA İĞFAL KABİLİYETİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARI

Mühürde sahtecilik suçu, uygulamada pek çok farklı olay üzerinden değerlendirilmiş ve Yargıtay kararlarına konu olmuştur. Bu kararlar, hem suçun unsurlarının hem de ceza sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi açısından önemlidir. Aşağıda, TCK m.202 kapsamında öne çıkan bazı emsal Yargıtay kararları özetlenmiştir:

  • Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bir kararında, pasaport üzerindeki sahte mühür incelenmiş ve ilk bakışta aldatma kabiliyeti bulunmadığı tespit edilmiştir. Mahkeme, iğfal kabiliyeti olmayan mührün kullanılması halinde beraat kararı verilmesinde hukuka aykırılık olmadığına hükmetmiştir. Bu karar, mühürde sahtecilik suçunun oluşabilmesi için sahte mührün aldatma kabiliyetine sahip olması gerektiğini göstermektedir.
  • Bir diğer kararda, sanığın üzerinde bulunan muhtarlık mühürü ve çeşitli kaşelerin sahte olduğu belirlenmiştir. Yargıtay, sahte mühürlerin belgelerde kullanılmaları halinde aldatma kabiliyetine sahip olduğunu ve sanığın sahte mühürü bulundurmasının dahi suça iştirak anlamına geldiğini ifade etmiştir. Burada dikkat çekilen husus, sahte mühürü bilerek bulundurmanın da kullanma fiili kapsamında değerlendirilmesidir.
  • Başka bir kararda, resmi belgede sahtecilik suçu ile mühürde sahtecilik suçunun ayrımı üzerinde durulmuştur. Yargıtay, bir belgenin zorunlu unsuru olan mühür sahte olduğunda, bunun ayrıca mühürde sahtecilik suçunu değil, resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağını vurgulamıştır.
  • Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin incelemesinde ise, gümrük mührünün sahte olarak düzenlenmesi olayı değerlendirilmiş ve bunun doğrudan TCK 202 kapsamında mühürde sahtecilik suçu oluşturduğu belirtilmiştir. Kararda ayrıca, sahte mühür ve belgelerin birlikte kullanılması halinde farklı suç tipleriyle bağlantılı değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

Bu içtihatlardan görüleceği üzere, Yargıtay kararlarında aldatma kabiliyeti, suçun oluşumunda temel kriter olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, failin yalnızca mühürü üretmesi değil, onu bulundurması veya kullanması da cezai sorumluluk doğurmaktadır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2019/20758 E., 2020/971 K. 16.01.2020 T. Kararında;

‘’ Suça konu mührün sahteliği ve iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı ile ilgili olarak T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nden rapor alınmadığı mühürlerde yapılan sahteciliğin aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin mahkemeye ait olması nedeniyle emanete kayıtlı mührün getirtilip incelenmek suretiyle, özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde mühürlerin ve belgelerin dosyada bulundurularak iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı kararda tartışılıp sonucuna göre sanık …’un hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,’’,

Şeklinde hüküm kurmuştur. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir