Nafaka Kaç Yıl Ödenir? Nafaka Ödemesi Ne Zaman Biter?
Boşanma davalarında nafaka, tarafların ekonomik durumlarını korumak ve özellikle yoksulluğa düşme ihtimali bulunan eş ile çocukların maddi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla düzenlenmiş bir kurumdur. Ancak uygulamada en çok merak edilen konuların başında nafaka kaç yıl ödenir ve nafaka ödemesi ne zaman biter soruları gelir. Türk Medeni Kanunu’na göre nafakanın türü, süresi ve sona erme şartları farklılık göstermektedir. Bu nedenle öncelikle nafaka türlerini bilmek, ardından sona erme hallerini değerlendirmek gerekir.
Nafaka ödeme yükümlülüğü, mahkeme kararıyla belirlenir ve her nafaka türü için farklı süre ve koşullar öngörülmüştür. Örneğin; tedbir nafakası dava süresince devam ederken, iştirak nafakası çocuğun ergin olmasıyla sona erer. Yoksulluk nafakası ise belirli şartlar gerçekleşmediği sürece süresiz olarak devam edebilir.
Bu yazıda, nafaka ödemesinin ne kadar süreyle devam edeceğini, hangi hallerde sona ereceğini ve uygulamada karşılaşılan farklı senaryoları detaylı şekilde inceleyeceğiz.
Boşanmada Eşe Ödenen Nafaka Ne Zaman Sona Erer?
Boşanma davası açıldığında hâkim, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını dikkate alarak nafaka ödenmesine karar verebilir. Ancak her nafaka türünün sona erme şartları farklıdır.
- Tedbir nafakası, boşanma davası devam ederken ihtiyaç sahibi eşe ve varsa çocuğa ödenir. Bu nafaka, dava kesinleştiğinde sona erer. Yani dava bittiğinde artık tedbir nafakası ödenmez; gerekiyorsa yoksulluk veya iştirak nafakasına dönüşür.
- İştirak nafakası, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılamak amacıyla hükmedilen nafakadır. Çocuğun reşit olmasıyla birlikte sona erer. Bunun yanı sıra, nafaka ödeyen eşin ölmesi, velayetin diğer tarafa geçmesi veya nafaka hakkından feragat edilmesi gibi durumlarda da iştirak nafakası sona erer.
- Yoksulluk nafakası, boşanma sonucu yoksulluğa düşecek tarafa bağlanır. Yoksulluk nafakası süresiz olabilir; ancak nafaka alan eşin evlenmesi, taraflardan birinin ölümü ya da yoksulluğu ortadan kaldıracak derecede gelir elde edilmesi halinde sona erer. Ayrıca ahlaka aykırı bir yaşam sürülmesi durumunda da nafaka kesilebilir.
Dolayısıyla, nafakanın sona ermesi, ödenen nafakanın türüne ve tarafların yaşam koşullarına bağlıdır.
Nafaka Türleri
Boşanma davalarında tarafların ekonomik dengesini sağlamak amacıyla farklı nafaka türleri düzenlenmiştir. Her biri farklı koşullara ve sürelere tabidir. Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen başlıca nafaka türleri şunlardır:
Tedbir Nafakası
Boşanma davası açıldığı andan itibaren, dava süresince tarafların ve çocukların geçimini sağlamak için hâkim tarafından hükmedilen nafakadır. Tedbir nafakası, dava sonuçlanıncaya kadar devam eder. Dava kesinleştiğinde ise ya sona erer ya da şartlar mevcutsa yoksulluk nafakasına dönüşür.
İştirak Nafakası
Müşterek çocukların bakım, eğitim ve sağlık giderlerinin karşılanması için velayeti alan tarafa ödenen nafakadır. Hakim, çocuğun üstün yararını gözeterek iştirak nafakasına hükmeder. İştirak nafakası, çocuğun reşit olmasıyla sona erer. Ancak özel durumlarda (örneğin üniversite eğitimi devam eden çocuklar için) mahkeme kararıyla bu süre uzatılabilir.
Yoksulluk Nafakası
Boşanma sonucu ekonomik olarak yoksulluğa düşecek tarafa ödenir. Yoksulluk nafakası, hâkim tarafından tarafların kusur durumu, gelir ve yaşam koşulları dikkate alınarak belirlenir. Kanunda açıkça bir süre sınırı öngörülmediği için, şartlar devam ettiği sürece süresiz olarak ödenebilir. Ancak belirli hallerin gerçekleşmesi durumunda son bulur.
Nafaka Ne Zaman Kesilir?
Her nafaka türünün sona erme sebepleri farklı olsa da özellikle yoksulluk nafakası için kanunda açık hükümler yer almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesi uyarınca, nafaka ödemesi aşağıdaki hallerde sona erer:
- Nafaka alan eşin evlenmesi: Nafaka hakkı, evlenme ile birlikte otomatik olarak düşer.
- Taraflardan birinin ölümü: Hem nafaka alacaklısının hem de nafaka borçlusunun ölümü halinde nafaka sona erer.
- Nafaka alan eşin yoksulluğunu giderecek derecede gelir elde etmesi: Miras kalması, düzenli ve yeterli bir gelir elde etmesi, maaş bağlanması gibi haller buna örnektir.
- Ahlaka aykırı bir yaşam sürülmesi: Nafaka alan tarafın evlilik dışı fiilen evliymiş gibi yaşaması veya toplumun genel değerlerine aykırı bir hayat sürmesi durumunda nafaka kesilebilir.
- Mahkeme kararı: Nafakanın kaldırılması ya da azaltılması için taraflardan birinin dava açması ve şartların değiştiğini ispat etmesi gerekir.
Bu durumlar dışında da hâkim, nafaka yükümlülüğünün gereksiz veya aşırı olduğu kanaatine varırsa, nafakanın miktarını düşürebilir veya tamamen kaldırabilir.
Nafaka Hangi Hallerde Sona Erer?
Nafaka, boşanma sonrası taraflardan birinin diğerine veya çocuğa maddi destek sağlaması amacıyla hükmedilen bir yükümlülüktür. Ancak kanun, bu yükümlülüğün belirli hallerde sona ereceğini açıkça düzenlemiştir. Başlıca sona erme halleri şunlardır:
- Yeniden evlenme: Nafaka alan taraf evlenirse, nafaka kendiliğinden sona erer.
- Fiili birliktelik: Resmi nikâh olmaksızın, evliymiş gibi sürekli bir hayat sürülmesi de nafaka ödemesini ortadan kaldırır.
- Maddi durum değişiklikleri: Nafaka alan tarafın ekonomik olarak güçlenmesi ya da nafaka borçlusunun ödeme gücünün ciddi şekilde azalması durumunda nafaka kaldırılabilir veya azaltılabilir.
- Çocuğun ergin olması: İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşını doldurmasıyla sona erer. Ancak eğitim devam ediyorsa mahkeme kararıyla süren nafaka uygulamaları görülebilir.
- Taraflardan birinin ölümü: Nafaka borçlusu veya alacaklısının ölümü ile nafaka yükümlülüğü son bulur.
- Ahlaka aykırı yaşam: Nafaka alacaklısının toplum değerlerine aykırı bir hayat sürmesi hâlinde, nafaka borçlusu dava açarak nafakanın kaldırılmasını talep edebilir.
Görüldüğü üzere, nafakanın sona ermesi çoğunlukla tarafların yaşam koşullarındaki değişikliklere bağlıdır. Bu nedenle, nafaka ödemesinin bitip bitmeyeceği her somut olayın özelliklerine göre mahkeme tarafından değerlendirilir.
Süresiz Nafaka Ne Zaman Bitecek?
Türk Medeni Kanunu 175. Maddesinde yoksulluk nafakasının süresiz olabileceğini düzenlemiştir. Yoksulluk nafakası bir süreye bağlı değildir. Boşanmayla yoksulluğa düşecek eşe, maddi olarak güçlü taraf maddi gücü oranında nafaka öder.
Yoksulluk nafakası
Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
Bu nafakanın sona erme sebepleri de kanunda sayılmıştır.
- Nafaka alacaklısının evlenmesi
- Nafaka alacaklısının resmi olarak evlenmeden bir başkasıyla birlikte evlilik hayatı yaşaması
- Nafaka alacaklısının haysiyetsiz hayat sürmesi
- Nafaka alan tarafın veya nafaka ödeyen tarafın ölümü
- Yoksulluğun ortadan kalkması
durumlarında süresiz nafaka ödenmeyecektir. Resmi olarak kanunda düzenlenen sebeplerin dışında nafaka alan tarafın resmi evlilik gerçekleştirmeden evlilik hayatı yaşaması, haysiyetsiz hayat sürmesi veya yoksulluğunun ortadan kalkması gibi sebeplerin varlığı durumunda dava açılarak süresiz nafakanın iptal edilmesi hakimden istenebilir.
Nafaka Kaç Yıl Ödenir Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/266 E. 2023/3762 K. sayılı 05.07.2023 tarihli kararında nafaka borçlusu erkeğin nafaka alacaklısı kadının kendisini affetmiş olması nedeniyle kusursuz olduğunu ve süresiz nafaka ve maddi ve manevi tazminatların iptali istemiyle açtığı davada, kadının açtığı boşanma davası nedeniyle fiili ayrılığa sebep olması iddiasını ve kadının erkekten daha kusurlu olduğu iddiasını kabul etmemiş ve kadının lehine süresiz nafakanın ödenmeye devam etmesine hükmetmiştir.
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR: İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
…
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında fiili ayrılık nedeniyle boşanma kararı verilmesinin yasal koşullarının oluştuğu, kısa karar ve hüküm sonucunda 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilmesinin mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olduğu, kadının önceden açmış olduğu boşanma davasından feragat ederek varsa da erkeğin kusurlarını affetmiş olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda reddedilen ilk davayı açarak fiili ayrılığa sebep olan kadının tam kusurlu olduğu ve kadın lehine boşanmanın fer’îlerine hükmedilebilmesinin yasal koşullarının bulunmadığı gerekçesi ile; erkeğin kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ve yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili hükümlerinin kaldırılmasına, kadının tam kusurlu olduğunun tespitine, tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının maddî tazminat, manevî tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin reddine; erkeğin sair, kadının ise tüm istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddedilmesinin doğru olmadığını, tanık beyanlarının kadının erkeği affettikten sonraki dönemde olan vakıalara ilişkin olduğunu, erkeğin kusurlarının ispatlandığını, kusur belirlemesinin doğru olmadığını, çocuklar için hükmedilen nafaka miktarının az olduğunu ve çocukların beyanlarının dikkate alınmayarak yatılı kişisel ilişki tesis edilmesinin doğru olmadığını belirterek kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası, reddedilen tazminatlar, iştirak nafakasının miktarı ve kişisel ilişki yönlerinden temyize başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, çocuklar yararına hükmedilen iştirak nafakalarının miktarı konusunda erkek lehine usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı, kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, kadın lehine maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesinin yasal koşullarının bulunup bulunmadığı ve kişisel ilişki hükmünün çocukların üstün yararına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 323 üncü ve 324 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle kadın tarafından İlk Derece Mahkemesinin birinci kararına karşı istinafa başvurulmaması nedeniyle ortak çocuklar yararına hükmedilen nafakaların miktarının erkek yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğunun ve ortak çocuklar yararına hükmedilen nafakaların dava tarihinden hükmün kesinleşmesine kadar tedbir, hükmün kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olduğunun anlaşılmasına göre, davacı-davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Velâyeti anneye verilen çocuklar ile baba arasında tarafların sadece aynı şehirde olmaları hali için kişisel ilişki tesis edilmiş, kararda yazın ve yarıyıl tatilinde kurulacak kişisel ilişkinin saatleri belirtilmemiş ve ikinci günü bulunmayan milli bayramların ikinci günü için de kişisel ilişki hükmü kurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların aynı şehir veya farklı şehirde yaşamaları hali konusunda bir ayrıma gidilmeksizin, süreleri ve saatleri belirli ve infazı kabil kişisel ilişki hükmü kurulmamış olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3.Bölge Adliye Mahkemesi kararında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar arasındaki ilk davayı açarak fiili ayrılığa neden olan davacı-davalı kadının tam kusurlu olduğuna hükmedilmiş ise de dosyanın tetkikinden, taraflar arasında görülen ve reddedilen ilk boşanma davasından sonra ortak yaşamın kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacı-davalı kadın tarafından fiili ayrılık nedenine dayalı olarak açılan işbu davanın reddine karar verilmesi gerekirdi. Ne var ki, İlk Derece Mahkemesinin birinci kararı ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’îlerine karar verilmiş ve bu karara karşı erkek tarafından kusur belirlemesi, velâyet, iştirak nafakaları ve yargılama giderleri ile vekâlet ücreti yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuş, istinaf dilekçesinde boşanma yönünden başvurunun olmadığı açık olarak belirtilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin 13.02.2019 tarih ve 2018/309 Esas, 2019/169 Karar sayılı gönderme kararında da davalı-davacı erkeğin boşanma yönünden istinafının bulunmadığı belirtilerek talebe uygun istinaf sınırlaması yapılmıştır. Hüküm, boşanma yönünden İlk Derece Mahkemesinin birinci kararına karşı istinafa başvurulmamak suretiyle kesinleşmiştir. Hüküm davalı-davacı erkek tarafından boşanma yönünden istinafa başvurulmamak suretiyle kesinleşmiş olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi bozma nedeni yapılmamış ve yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. İlk boşanma davasının reddedilmesinden sonra taraflar arasında ortak hayat yeniden kurulmuş olduğuna göre, davacı-davalı kadına \”ilk davayı açarak fiili ayrılığa neden olma\” kusurunun yüklenmiş olması doğru değildir. Ortak yaşamın kurulmasından sonra her iki tarafın da boşanmaya sebebiyet verecek kusurlu bir davranışı ispat edilememiştir. Bu itibarla, davacı-davalı kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğuna hükmedilmiş olması doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
4.Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Yukarıda açıklandığı üzere, her iki taraf da kusursuz olup kadın yararına yoksulluk nafakasının koşulları oluşmuştur. Bu nedenle, kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kişisel ilişki, kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönlerinden davacı-davalı kadın yararına BOZULMASINA,
2. Davacı-davalı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.