İş Kazası Ve Meslek Hastalığından Doğan Maddi Ve Manevi Tazminat Alacakları
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları, işçinin iş ilişkisinden kaynaklı olarak uğradığı bedensel zararlar, mesleki hastalıklar ya da ölüm halinde gündeme gelen en önemli hukuki süreçlerden biridir. İşçi sağlığı ve güvenliği, yalnızca bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir yükümlülük olduğundan, bu tür zararların giderilmesi hem işverenin hukuki sorumluluğu hem de sosyal güvenlik sisteminin bir parçasıdır.
Bu tür tazminat davalarında amaç, işçinin uğradığı bedensel, ekonomik ve manevi kayıpların giderilmesi ve yaşam standardının mümkün olduğunca eski hâline kavuşturulmasıdır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda maddi tazminat; tedavi giderleri, geçici veya kalıcı iş göremezlik zararları ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıpları kapsarken; manevi tazminat ise işçi veya yakınlarının yaşadığı üzüntü ve acının bir nebze olsun giderilmesine yöneliktir.
Bu noktada, iş kazaları ve meslek hastalıklarından doğan tazminat davaları yalnızca işverenin değil, aynı zamanda alt işverenlerin de sorumluluğunu gündeme getirebilir. Dolayısıyla, iş kazası neticesinde açılacak bir tazminat davası çoğu zaman müteselsil sorumluluk esasına dayalı olarak birden fazla işverene yöneltilebilmektedir.
İş Kazası Tazminat Davası Nedir?
İş kazası tazminat davası, işçinin işverenle kurduğu iş ilişkisi sırasında uğradığı kaza sonucu yaralanması ya da ölmesi halinde, işçi veya hak sahipleri tarafından açılabilen maddi ve manevi tazminat taleplerini içeren bir dava türüdür. Bu davaların temel amacı, işçinin uğradığı zararın giderilmesi ve yakınlarının mağduriyetinin en aza indirilmesidir.
Bu tür davalar yalnızca asıl işverene karşı değil, aynı zamanda işin bir kısmını üstlenen alt işverenlere (taşeronlara) karşı da açılabilmektedir. Uygulamada sıkça görüldüğü üzere, işverenler işi alt işverenlere devredebilmekte ve bu süreçte işçiler farklı işverenlerin iş organizasyonu altında çalışabilmektedir. Böyle durumlarda meydana gelen iş kazalarında tüm işverenler müteselsilen sorumlu tutulur.
Örneğin; bir inşaat şirketi elektrik işlerini başka bir firmaya devretmiş, o firma da işi bir başka taşerona aktarmışsa, alt işverenin işçisi iş kazası geçirirse, hem asıl işveren hem de diğer alt işverenler, birlikte iş kazası tazminat davasının muhatabı olabilir.
İş Kazası Sayılan Haller Nelerdir?
İş kazası sayılan haller, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Kanun kapsamında iş kazası kavramı geniş yorumlanmakta ve yalnızca klasik anlamda iş sırasında yaşanan kazalarla sınırlı tutulmamaktadır. Aşağıdaki durumlarda meydana gelen olaylar, iş kazası olarak kabul edilir ve buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminat alacakları gündeme gelir:
- İşyerinde Meydana Gelen Kazalar: İşçinin işverene ait işyerinde bulunduğu sırada yaşadığı her türlü bedensel veya ruhsal zarar iş kazası sayılır. İşçinin ne şekilde zarar gördüğü önemli olmayıp, olayın işyerinde meydana gelmesi yeterlidir. Örneğin; bir işçinin işyerinde kalp krizi geçirmesi, Yargıtay uygulamalarında iş kazası olarak kabul edilmektedir.
- Görevle Başka Yere Gönderilme Halinde Kazalar: İşçinin işveren tarafından işyeri dışına geçici görevle gönderilmesi sırasında, asli işini yapmadığı zaman diliminde yaşadığı kazalar da iş kazasıdır.
- İşverenin Yürüttüğü İş Nedeniyle Bağımsız Çalışma: İşçi, işverenin yürüttüğü işle bağlantılı olarak kendi adına ve hesabına çalışırken kaza geçirirse bu olay da iş kazası sayılır.
- Emzirme Süresinde Meydana Gelen Kazalar: İş mevzuatı gereği çocuğunu emzirmek üzere işyerinde ayrılan süre içerisinde meydana gelen kazalar da iş kazasıdır. Örneğin; emzirme molasında işyerinde bir cismin düşmesi sonucu yaralanan kadın işçi bu durumu iş kazası kapsamında değerlendirebilir.
- İşe Gidiş-Geliş Sırasındaki Kazalar: İşverenin sağladığı taşıtla işe gidip gelirken yaşanan her türlü kaza iş kazası kabul edilir. Uygulamada bu tür olaylara genellikle trafik iş kazası denilmektedir.
Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, iş kazası kavramı yalnızca üretim sırasında yaşanan olaylarla sınırlı değildir. İşçinin işverenin organizasyonu ve iş ilişkisi çerçevesinde maruz kaldığı birçok farklı durum, iş kazası olarak değerlendirilmekte ve işçinin tazminat hakkını doğurmaktadır.
İş Kazası Tazminat Davası Açma Süresi (Zamanaşımı)
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları, belirli bir zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre içinde dava açılmadığı takdirde, işçi veya yakınlarının tazminat talep etme hakları sona erebilir.
Genel kural olarak, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl içinde tazminat davası açılmalıdır (BK m.146). Bu süre, iş kazasının yaralanma ya da ölümle sonuçlanmış olması fark etmeksizin aynıdır.
Bununla birlikte, bazı durumlarda ceza davası zamanaşımı süresi daha uzun olabilir. Eğer iş kazası aynı zamanda bir suç teşkil ediyor ve bu nedenle ceza davası açılmışsa, o suç için öngörülen zamanaşımı süresi uygulanır. Örneğin:
- Taksirle ölüme neden olma suçu için zamanaşımı 15 yıl olduğundan, iş kazasına bağlı tazminat davası da 15 yıl içinde açılabilir.
- Taksirle yaralama suçunda ise ceza davası zamanaşımı 8 yıl olduğundan, bu durumda genel kural olan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır.
Ayrıca, maluliyetin (çalışma gücü kaybının) kesin olarak belirlenmediği durumlarda, zamanaşımı süresi maluliyetin kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Eğer işçinin maluliyet oranı zamanla artarsa, bu yeni oranı gösteren kesin rapor tarihinden itibaren süre başlatılır.
Dolayısıyla, iş kazası tazminat davalarında zamanaşımı hesaplanırken yalnızca olay tarihi değil, olayın hukuki niteliği, açılan ceza davası ve maluliyetin kesinleşme tarihi de dikkate alınmalıdır.
Maddi ve Manevi Tazminat Davasında İstenebilecek Zararlar
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları, işçinin uğradığı zararın türüne göre farklı kalemlerden oluşur. Bu zararlar hem işçinin bizzat uğradığı kayıpları hem de ölüm halinde yakınlarının uğradığı mağduriyetleri kapsar.
1. Manevi Tazminat
İş kazası sonucunda ağır bedensel zarar meydana gelmesi veya işçinin ölümü halinde, zarar gören işçi veya yakınları manevi tazminat talebinde bulunabilir. Manevi tazminatın amacı, yaşanan acı ve üzüntünün bir nebze de olsa hafifletilmesidir.
Manevi tazminatın miktarı kanunda belirlenmiş değildir; hâkim, olayın özelliklerini dikkate alarak hakkaniyete uygun bir miktar belirler. Değerlendirmede şu kriterler göz önünde bulundurulur:
- Olayın ağırlığı ve sonuçları,
- Tarafların mali durumları,
- Kusur oranları,
- Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü (örneğin ölüm, kalıcı sakatlık gibi),
- Olayın gerçekleştiği tarihteki paranın satın alma gücü.
Belirlenecek miktar, zarar göreni haksız şekilde zenginleştirmemeli, sorumluyu da aşırı ölçüde fakirleştirmemelidir.
2. Bedensel Zarar (Yaralanma) Halinde Maddi Tazminat
İş kazası sonucu yaralanma meydana gelmişse işçi aşağıdaki zarar kalemleri için maddi tazminat talep edebilir:
- Geçici iş göremezlik zararları: İşçinin iyileşene kadar çalışamadığı süre boyunca uğradığı kazanç kayıpları.
- Sürekli iş göremezlik zararları: Kalıcı sakatlık veya çalışma gücü kaybı nedeniyle yaşanan gelir kayıpları. Bu durumda işçinin maluliyet oranı raporlarla belirlenir ve tazminat buna göre hesaplanır.
- Tedavi giderleri: Kaza nedeniyle yapılan hastane, ilaç, ameliyat ve diğer tüm sağlık harcamaları.
- Ekonomik geleceğin sarsılması: İş kazası nedeniyle işçinin kariyer ve kazanç planlarının olumsuz etkilenmesi sonucu doğan zararlar.
3. Ölüm Halinde Maddi Tazminat
İş kazası işçinin ölümüyle sonuçlanmışsa, Borçlar Kanunu m.53 uyarınca şu kalemler için tazminat talep edilebilir:
- Cenaze giderleri,
- Ölüm gerçekleşmeden önce yapılan tedavi giderleri ve çalışılamayan süre nedeniyle doğan kayıplar,
- Ölen işçinin desteğinden yoksun kalan aile bireylerinin (anne, baba, eş, çocuklar vb.) uğradığı zararlar. Bu zararlar için destekten yoksun kalma tazminatı gündeme gelir.
Bu kapsamda işverenin sorumluluğu yalnızca işçiye değil, aynı zamanda ölen işçinin hak sahiplerine karşı da devam eder.
İş Kazaları Tazminat Davalarında Yetkili Mahkeme
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları için açılacak davalarda görevli mahkeme, iş mahkemeleridir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde bu husus açıkça düzenlenmiştir. Yetki bakımından ise işçi lehine geniş imkânlar tanınmıştır.
İş kazası tazminat davalarında yetkili mahkemeler şunlardır:
- Davalının yerleşim yeri mahkemesi: Davalı işverenin veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri iş mahkemesi yetkilidir. Eğer birden fazla davalı varsa, bunlardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabilir.
- Kazanın meydana geldiği yer mahkemesi: İş kazasının gerçekleştiği işyeri veya kaza yerinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesi de davaya bakmakla yetkilidir.
- Davacının yerleşim yeri mahkemesi: İş kazası sonucu yaralanan işçi veya ölüm halinde ölen işçinin yakınlarının yerleşim yeri iş mahkemesinde de dava açılabilir.
Ayrıca, işçi ve işveren arasında yetki sözleşmesi yapılmış olsa dahi, bu sözleşme kanundaki düzenlemelere aykırı ise geçerli değildir. Çünkü iş kazalarından doğan tazminat davalarında işçilerin korunması önceliklidir.
Bu nedenle, mağdur işçi veya yakınları, hak arama özgürlüğünü en etkin şekilde kullanabilmek için kendisine en uygun mahkemeyi tercih edebilir.
İş Kazasının Tespiti Davası
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları için açılacak davalarda en önemli aşamalardan biri, olayın gerçekten iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespit edilmesidir. Bu nedenle, çoğu durumda önce iş kazasının tespiti davası açılması gerekir.
İş kazası meydana geldiğinde, işverenin olayı derhal Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirmesi zorunludur. SGK müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucunda olayın iş kazası olup olmadığına, oluş şekline ve kusur durumlarına ilişkin bir rapor düzenlenir. Eğer SGK bu raporda olayı iş kazası olarak kabul ederse, işçi veya yakınları doğrudan maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Ancak bazı hallerde SGK olayı iş kazası olarak değerlendirmeyebilir. Bu durumda, işçi veya yakınlarının hem SGK’yı hem de işvereni davalı göstererek iş kazasının tespiti davası açması gerekir. Bu dava, tazminat davasından bağımsızdır fakat tazminat davasının sonucunu doğrudan etkiler.
İş kazasının tespiti davası açma süresi ise iş kazasının gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Tespit davası kesinleşmeden iş kazası nedeniyle açılacak tazminat davası ilerleyemez; tazminat davasına bakan mahkeme bu davanın sonucunu bekletici mesele yapar.
Tespit davasının kesinleşmesi sonucunda:
- Yaralanma halinde işçiye,
- Ölüm halinde ölenin hak sahiplerine,
SGK tarafından düzenli gelir bağlanır. Ancak bağlanan bu gelir, işveren aleyhine açılacak tazminat davasında hesaplanacak tazminattan mahsuba tabi tutulur.
Eğer iş kazası SGK’ya hiç bildirilmeden doğrudan tazminat davası açılmışsa, mahkeme davacıya bu bildirimi yapması için süre verir. Olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde davacıya, işvereni ve SGK’yı hasım göstererek iş kazasının tespiti davası açması için ek süre tanınır.
İş Kazası Tazminat Davası Ne Kadar Sürer?
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları için açılan davaların süresi, davanın niteliğine, kazanın sonuçlarına ve tarafların itirazlarına göre değişiklik gösterebilir.
Uygulamada en çok merak edilen konulardan biri, bu tür davaların ne kadar sürede sonuçlanacağıdır. Genel olarak:
- Yaralanmalı iş kazası davaları: İşçinin maluliyet oranı çoğu kez tartışma konusu olur. İşverenler, raporlarla belirlenen oranlara itiraz ederek ayrı bir maluliyetin tespiti davası açılmasını sağlayabilir. Bu da süreci uzatır. Böyle durumlarda tazminat davasının tamamlanması 5-6 yılı bulabilmektedir.
- Ölümlü iş kazası davaları: Maluliyet raporu gibi uzun süren ek prosedürler bulunmadığından, bu davalar genellikle daha kısa sürer. Ortalama olarak 2-3 yıl içinde sonuçlanabilmektedir.
- Tarafların tutumları: Davalı işverenin kusur oranına veya olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağına yönelik itirazları, dosyanın bilirkişiye veya ek raporlara gönderilmesine yol açabilir. Bu durum da yargılama süresini uzatır.
- Bekletici meseleler: İş kazasının tespiti veya maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin başka davalar açılmışsa, tazminat davası bu davaların sonuçlanmasını beklemek zorundadır. Bu da süreci geciktiren önemli bir faktördür.
İş Kazası Tazminat Davası Yargıtay Kararları
İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat alacakları konusunda Yargıtay içtihatları, uygulamaya yön veren önemli ölçütler sunmaktadır. Yargıtay kararlarında özellikle iş kazasının SGK’ya bildirilmesi, maluliyet oranlarının tespiti ve işverenin kusursuz sorumluluğu üzerinde durulmaktadır.
- Tazminat Davasından Önce İş Kazasının Tespiti Gerekliliği
Yargıtay’a göre, iş kazasının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemesi halinde, doğrudan tazminat davası açılması eksik inceleme sebebidir. Öncelikle iş kazasının varlığı ve niteliği tespit edilmeli, ardından tazminat talepleri değerlendirilmelidir. Ayrıca, kaza işverenin aracıyla ya da çalışanı üzerinden meydana gelmişse, işverenin kusursuz sorumluluğu dikkate alınmalıdır (Yargıtay 21. HD, 2015/5902). - Maluliyetin Usulüne Uygun Şekilde Belirlenmesi
Yargıtay, iş kazasına bağlı olarak ortaya çıkan maluliyetin yalnızca SGK raporları ile değil, gerektiğinde Adli Tıp Kurumu veya yüksek sağlık kurullarından alınacak raporlarla kesin olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Eksik ya da çelişkili raporlara dayanılarak verilen kararların hukuka aykırı olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 21. HD, 2015/1648).
Bu kararlar ışığında;
- İş kazasının öncelikle SGK’ya bildirilmesi,
- SGK tarafından iş kazası kabul edilmezse, iş kazasının tespiti için ayrı bir dava açılması,
- Maluliyetin ise usule uygun ve kesin raporlarla belirlenmesi gerektiği görülmektedir.
Yargıtay’ın bu yöndeki kararları, işçilerin ve yakınlarının hak kayıplarını önlemek adına önemli bir içtihat birliği oluşturmaktadır.
İş Kazası
6631 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 3. Maddesine göre iş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay şeklinde tanımlanmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu bir olayın iş kazası sayılabilmesi için sadece bu unsurları bünyesinde barındırmasını yeterli görmemekte, ayrıca beş bent kapsamında, beş ayrı hal ve durum saymaktadır. Ancak bu beş ayrı hal ve durumda yukarıda izah edilen unsurlar bir arada bulunduğu takdirde meydana gelen kaza sosyal güvenlik hukuku bakımından iş kazası sayılmaktadır. Söz konusu kanunun 13 .maddesine göre iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada uğradığı kazalar, iş kazasıdır.
Kanun burada bir karine olarak sigortalı iş yeri sınırları içerisinde ise işverenin otoritesi altında olduğunu kabul etmiştir.
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
Sigortalının her zaman iş yerinde çalışması gibi bir durum düşünülemeyecektir ve dolayısıyla iş yeri dışında iş organizasyonu çerçevesinde meydana gelen zararlar da iş kazası olarak nitelenecektir.
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, işverence görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle, asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen kazalar, iş kazasıdır.
Yahut hiç fiilen yapmak zorunda olmadığı halde işverenin talimatı sonucu bir kaza meydana gelmişse düzenleme kapsamında bu da iş kazası olarak nitelendirilecektir. Mesela işveren elektrik işlerine bakan bir işçiyi uzmanlık gerektiren bir başka işte “git şu işi iş yeri dışında ifa et” diye talimat verirse ve bu iş sigortalı tarafından görülürken bir kaza meydana gelirse şu halde düzenleme kapsamında iş kazası sayılacaktır.
d) emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.
5510 sayılı kanunda iş kazası kavramını tanımlamaya yönelik düzenleme ve bu düzenleme sonucu ortaya çıkan unsurların tasnifini yapan sosyal sigorta öğretisi birlikte değerlendirildiğinde “iş kazası” kavramının tarifini şu şekilde yapabiliriz;
İş kazası, sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin niteliği dolayısıyla, aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle, sigortalıyı bedence veya ruhça zarara uğratan olaydır.
İzah edildiği üzere bu tanımdan yola çıkılarak İŞ KAZASININ UNSURLARINI şöyle tasnifleyebiliriz;
1. Kazaya maruz kalan kişi 5510 sayılı kanun gereğince sigortalı olmalıdır. Sigortalı niteliğini taşıyan bir kimse, ancak kazaya uğrarsa, o kaza kanunda düzenlenen hüküm gereğince diğer şartları da taşıyorsa, iş kazası sayılacaktır.
2. Sigortalının maruz kaldığı olayın iş kazası sayılabilmesi için, her şeyden önce sigortalının maruz kaldığı olayın, öncelikli olarak kaza niteliğini taşıması şarttır.
Meydana gelen bir hadisenin kaza olarak nitelendirilebilmesi için ise gereken unsurlar şunlardır; Anilik, dıştan gelen bir etken sonucu zararın meydana gelmesi ve kaza sonucu zarar görenin kasıtlı hareketleri sonucu zararın ortaya çıkmamış olması gerekmektedir.
3. Söz konusu kazanın işçinin, işverenin emir ve talimatı altında olduğu sırada meydana gelmiş olması gerekir. Üçüncü bir kişinin kastı yada kusuru varsa iş kazası olarak nitelendirilmez. Örneğin işe gitmek için yola çıkan bir işçinin karşıdan karşıya geçtiği sırda geçirmiş olduğu trafik kazası iş kazsı olarak nitelendirilmeyecektir.
4. Sigortalının gerçekleşen kaza neticesinde bedenen ya da ruhen bir zarara uğraması lazım. Meydana gelen olay sonrasında işçinin vücut bütünlüğü ihlal edilmiş, cismani zarara uğramış veya ölmüş olması gerekir.
Meslek Hastalığı
6631 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 3. Maddesine göre meslek hastalığı Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı ifade etmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 14. Maddesine göre ise; Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.
Yukarıda yer alan tanımlardan anlaşılacağı üzere meydana gelen meslek hastalığının sigortalının vücut bütünlüğünü ihlal etmesi ve hastalık ile görülen iş arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Ayrıca sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun; sosyal güvenlik kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usûlüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu tarafından tespit edilmesi zorunludur.
Hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve bu hastalıkların, işten fiilen ayrıldıktan en geç ne kadar zaman sonra meydana çıkması hâlinde sigortalının mesleğinden ileri geldiğinin kabul edileceği Meslek Hastalıkları Listesine (Ek-2) göre tespit ve tayin edilir. Herhangi bir meslek hastalığının klinik ve laboratuar bulgularıyla kesinleştiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyeri incelenmesiyle kanıtlandığı hâllerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa bile, söz konusu hastalık, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile meslek hastalığı sayılabilir.
İş Sağlığı Ve Güvenliğinin Sağlanması
Türk Borçlar kanunu 417/2 maddesine göre İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.
6631 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. Maddesine göre; İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
6631 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverene bir iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmemesi için gerekli sistemi kurma ve gelmesi muhtemel kaza ve hastalıklara yönelik olarak önleme sorumluluğu getirmektedir. Böylece işveren meydana gelmesi muhtemel iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin olarak risk değerlendirmesi yapmalı ve gerekli koruma önlemlerini almalıdır.
İş Kazaları Ve Meslek Hastalıklarından Doğan Tazminat Davalarında Faiz
İş kazası ve meslek hastalıklarından doğan tazminat alacakları olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiz uygulanarak hesaplanır. Ancak tedavi giderleri ve ulaşım giderleri gibi maddi tazminat alacakları için işverenin temerrüde düştüğü tarihten itibaren yasal faiz işlemeye başlayacaktır.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.
selamlar bana meslek hastalıkları tedavi edilemez silikozis tanısı konuldu.calistigim şirkete sağlam girmiştim.6 ayda rahatsızlandım.maddi ve manevi tazminat davası açmak istiyorum.39 yaşındayım.o tarihte 38 idim.sizce bu tutar ne kadar olmalı.nasil bir yol izlemem gerekiyor teşekkürler
meslek hastalığında dolayı 100.000 tl manevi 2012 yılından hak ediş , 788,762 tl maddi tazminat 2104 hak ediş, kararı verdi iş mahkemesi gerekçeli kararın yazılması bekleniyor. maddi ve manevi tazminat gecikme faiz oranı nedir nasıl hesaplanır bilgi vermenizi rica ederim