Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu TCK 123
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu TCK 123, hürriyete karşı suçlar arasında yer alan ve belirli bir kişiye yönelik ısrarlı rahatsız edici davranışları cezalandıran bir düzenlemedir. Suçun amacı, bireyin iç huzuru, karar verme serbestisi ve özel yaşamındaki sükununu korumaktır; bu nedenle telefonla veya mesajla ısrarla arama, ısrarla gürültü yapma ya da ısrarla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunma gibi eylemler kapsam dahilindedir. Düzenleme, yalnızca rahatsızlığın varlığını değil, sırf huzur ve sükunu bozma maksadına dayalı özel kastı da arar; bu yönüyle genel gürültü fiillerinden ve TCK m.183 ile Kabahatler Kanunu m.36 kapsamındaki davranışlardan ayrılır. Uygulamada, tek seferlik hareketlerden ziyade tekrarlılık ve ısrar belirleyicidir; nitekim sosyal medya ve anlık mesajlaşma yoluyla peş peşe gönderilen içerikler de aynı çerçevede değerlendirilir. Suçun şikayete tabi olması (öğrenmeden itibaren 6 ay içinde başvuru), uzlaştırma prosedürünün uygulanabilirliği ve 3 aydan 1 yıla kadar hapis yaptırımı gibi sonuçlar, pratikte başvuru ve savunma stratejilerini doğrudan etkiler. Bu yazıda kavram, unsurlar, ceza, şikayet–zamanaşımı–uzlaştırma başlıkları ve emsal karar özetleri ışığında sistematik biçimde ele alınacaktır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Nedir? (TCK 123)
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesinde düzenlenmiş olup, bireylerin özel yaşam alanındaki dinginliği ve sosyal hayattaki huzurunu korumayı amaçlamaktadır. Bu suçun temel özelliği, failin kasten mağduru rahatsız etmesi ve mağdurun günlük yaşam düzenine müdahale etmesidir. Kanun koyucu, burada özellikle bireyin manevi huzurunu korumaya odaklanmış ve bu suçun işlenmesi için belirli seçimlik hareketler öngörmüştür.
Suç, hürriyete karşı suçlar bölümünde yer almakta olup, bireyin özgürce karar verebilmesi ve huzurlu bir yaşam sürebilmesi için gerekli olan psikolojik güvenlik alanını koruma altına alır. Failin ısrarla tekrarladığı eylemler, mağdurun gündelik yaşam kalitesini bozacak nitelikte ise suç oluşur.
Uygulamada bu suç, kimi zaman başka suçlarla iç içe geçmektedir. Örneğin, failin mağduru telefonla arayarak cinsel içerikli rahatsızlık vermesi, yalnızca huzur ve sükunu bozma kapsamında değil aynı zamanda cinsel taciz suçu kapsamında da değerlendirilmekte ve daha ağır yaptırımlar uygulanmaktadır. Dolayısıyla bu suç, çoğu zaman tamamlayıcı nitelikte olup, mağdurun korunmasını güçlendiren bir mekanizma olarak karşımıza çıkar.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Unsurları
TCK m.123 hükmü uyarınca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşabilmesi için belirli seçimlik hareketlerden birinin ısrarla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kanunda üç ayrı seçimlik hareket düzenlenmiştir:
- Israrla telefon edilmesi,
- Israrla gürültü yapılması,
- Israrla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması.
Bu suçun maddi unsuru, söz konusu fiillerin mağdura yöneltilmesiyle oluşur. Önemli olan husus, fiillerin mağdurun huzur ve sükununu bozacak nitelikte olması ve ısrarla yapılmasıdır. Israr, aynı davranışın tekrarlanması veya süreklilik arz edecek biçimde yinelenmesi anlamına gelmektedir.
Suçun manevi unsuru ise özel kasttır. Yani failin amacı, sırf mağdurun huzur ve sükununu bozmak olmalıdır. Örneğin, alacağını tahsil etmek amacıyla yapılan aramalar veya başka bir gerekçeye dayalı eylemler bu suç kapsamında değerlendirilmez.
Bu özellikleriyle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, diğer gürültü veya rahatsızlık fiillerinden ayrılmakta; bireyin psikolojik huzurunu koruyan özgün bir düzenleme olarak öne çıkmaktadır.
Israrla Telefon Edilmesi Suretiyle Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma
Toplumda yaygın olarak “telefonla rahatsız etme suçu” olarak bilinen bu seçimlik hareket, mağdurun istemi dışında sürekli aranması veya mesaj gönderilmesi ile ortaya çıkar. Telefonla arama, SMS gönderme, anlık mesajlaşma uygulamaları üzerinden ısrarlı iletişim kurma gibi davranışlar, mağdurun özel alanına müdahale niteliği taşır ve suçun oluşmasına yol açar.
Burada önemli olan nokta, yapılan aramaların veya gönderilen mesajların tekrarlılık göstermesi ve mağdurun huzurunu bozma amacına yönelmiş olmasıdır. Mesajların içerikli olup olmaması, boş mesaj ya da anlamsız bir ses kaydı gönderilmesi bu suçu engellemez; önemli olan mağdurun istemediği halde ısrarla rahatsız edilmesidir.
Yargıtay uygulamalarına göre, “ısrar” unsurunun oluşup oluşmadığı her olayın somut özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Genel bir sayı belirlemek mümkün olmamakla birlikte, en az iki kez arama veya mesaj gönderme gereklidir. Ancak, aramaların süresi, sıklığı ve mağdur üzerindeki etkisi de dikkate alınarak değerlendirme yapılır.
Örneğin, failin mağduru sürekli araması, telefon açıldığında sessiz kalması, müzik ya da farklı sesler dinletmesi de bu kapsamda suç oluşturur. Bu nedenle mağdurun iletişim özgürlüğü ile özel yaşam alanı, kanun tarafından cezai koruma altına alınmıştır.
Israrla Gürültü Yapmak Suretiyle Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma
Bu seçimlik hareket, ısrarlı şekilde gürültü çıkarılması yoluyla mağdurun günlük yaşamının huzurunun bozulmasını ifade eder. Gürültü, anlamlı bir ses olabileceği gibi tamamen anlamsız seslerden de oluşabilir. Burada önemli olan husus, yapılan gürültünün mağduru rahatsız etme amacıyla gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Tek bir seferde dahi olsa uzun süreli ve kesintisiz gürültü bu suçu oluşturabilir. Örneğin, yüksek sesle müzik dinlemek, sürekli bağırmak, arabayla korna çalmak gibi davranışlar, eğer mağdurun huzurunu bozmak maksadıyla yapılıyorsa suç kabul edilir.
Ancak her gürültü, otomatik olarak bu suçun kapsamına girmez. Komşuluk ilişkilerinden doğan olağan gürültüler –örneğin tadilat, taşınma, tamirat sırasında çıkan sesler– belirli ölçüde katlanılması gereken durumlardır. Fakat bu faaliyetlerin özellikle kişinin huzurunu bozma amacıyla yapılması halinde suç meydana gelir.
Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, failin özel kastı burada belirleyici rol oynar. Yani sırf eğlenme veya iş amacıyla yapılan gürültülerden farklı olarak, mağduru rahatsız etmek amacıyla yapılan gürültüler cezai yaptırım doğurur. Bu nedenle, “ısrar” unsuru ile birlikte failin amaç ve niyeti, suçun oluşumunda temel kıstastır.
Israrla Hukuka Aykırı Başka Bir Davranışta Bulunulması Suretiyle Huzur ve Sükunun Bozulması
TCK m.123’te yer alan üçüncü seçimlik hareket, failin ısrarla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunması yoluyla mağdurun huzur ve sükununu bozmasını kapsar. Burada önemli olan, yapılan fiilin başka bir suçu oluşturmaması ve doğrudan mağdurun psikolojik huzurunu bozma amacına yönelmiş olmasıdır.
Bu kapsamda örnek olarak:
- Kapı zilinin arka arkaya çalınması,
- Yolda yürüyen mağdurun sürekli olarak araçla takip edilmesi,
- Aynı kişiye art arda e-mail gönderilmesi,
- Sosyal medya veya mesajlaşma uygulamaları üzerinden tekrarlanan rahatsız edici paylaşımlar yapılması,
gibi davranışlar verilebilir.
Özellikle dijital iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte, whatsapp, sosyal medya mesajları veya e-posta yoluyla yapılan ısrarlı rahatsızlıklar da bu suçun kapsamına dahil edilmiştir. Bu noktada, iletişimin içeriği değil, ısrarla ve hukuka aykırı biçimde yapılmış olması suçun oluşması için yeterlidir.
Suçun manevi unsuru burada da öne çıkar. Failin, sırf mağdurun huzurunu bozmak için hareket etmesi gerekir. Örneğin, alacak takibi amacıyla yapılan girişimler bu kapsamda değerlendirilmezken, yalnızca mağduru rahatsız etme amacıyla yinelenen davranışlar cezalandırılır. Bu yönüyle, düzenleme bireyin özel hayatına saygı ve psikolojik güvenlik hakkını korumaktadır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Cezası
TCK m.123 hükmüne göre kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suç, hafif nitelikli hapis cezası öngören suçlar arasında yer almakla birlikte, hakimin takdirine göre farklı sonuçlar doğurabilir.
Mahkeme, hükmedilen hapis cezasını:
- Adli para cezasına çevirebilir,
- Cezanın ertelenmesine karar verebilir,
- Koşulların oluşması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) hükmedebilir.
Bu yönüyle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, ceza muhakemesinde çoğu zaman cezanın ertelenmesi veya uzlaşma yoluyla sonuçlanabilmektedir. Ancak failin eyleminin yoğunluğu, mağdur üzerindeki etkisi ve olayın özellikleri, uygulanacak yaptırımı doğrudan belirler.
Yargılamalar asliye ceza mahkemeleri tarafından yürütülmekte olup, mahkeme her somut olayda ısrar unsuru, özel kast ve mağdurun rahatsız edilme boyutunu değerlendirerek cezanın belirlenmesine karar verir. Bu nedenle her ne kadar kanunda alt sınır düşük olsa da, failin davranışlarının niteliğine göre hapis cezasının infazı da söz konusu olabilir.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaştırma
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, şikayete bağlı suçlar arasında yer alır. Mağdur, fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu süre geçirildiğinde şikayet hakkı düşer ve dava açılamaz.
Suçun dava zamanaşımı süresi ise 8 yıl olarak belirlenmiştir. Failin daha geç öğrenilmesi halinde dahi, eylemin üzerinden en fazla 8 yıl geçmişse soruşturma başlatılabilir.
Bu suç aynı zamanda uzlaşma kapsamındadır. Yani soruşturma veya kovuşturma aşamasında dosya öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilir. Taraflar arasında uzlaşma sağlanırsa dava düşer, sağlanamazsa yargılamaya devam edilir.
Yargılamaya ilişkin görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Bu nedenle, mağdurlar şikayetlerini Cumhuriyet Savcılığı’na yaparak süreci başlatır.
Bu özellikler, mağdur ve sanık açısından önemli sonuçlar doğurur. Şikayet süresinin kaçırılmaması, uzlaşma sürecinde hakların bilinmesi ve zamanaşımı sürelerine dikkat edilmesi, adli sürecin etkin şekilde yürütülmesi açısından kritik önemdedir.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Yargıtay Kararları
Yargıtay içtihatları, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun nasıl yorumlandığını ve hangi durumlarda suçun unsurlarının oluşup oluşmadığını netleştirmektedir. Kararlarda özellikle ısrar unsuru ve özel kastın varlığı üzerinde durulmaktadır.
- Israrın tespiti: Yargıtay, telefonla arama veya mesaj göndermede belirli bir sayı şartı aramamaktadır. Ancak aramaların sıklığı, süresi, zaman aralıkları ve mağdura etkisi dikkate alınarak ısrarın varlığı değerlendirilir.
- Özel kastın önemi: Failin hareketinin sırf mağdurun huzurunu bozma amacı taşıması gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, alacak takibi ya da zaruri sebeplerle yapılan aramalar suç kapsamında değerlendirilmez.
- Tek seferlik eylemler: Bir kez arama veya mesaj atma, suçun oluşması için yeterli görülmemektedir. Davranışların yinelenmesi ve mağdurun yaşam huzurunu bozacak nitelikte olması gerekir.
- Sosyal medya ve dijital iletişim: Yargıtay, facebook, whatsapp, e-mail gibi dijital mecralar üzerinden yapılan ısrarlı rahatsızlıkları da bu suç kapsamında değerlendirmektedir.
- Komşuluk ilişkilerinde gürültü: Normal yaşantıdan kaynaklanan olağan gürültüler suç teşkil etmez; ancak sırf rahatsızlık amacıyla yapılan gürültüler suçun oluşmasına yol açar.
Örneğin, bir kararında sanığın mağduru farklı tarihlerde ısrarla telefonla aramasını TCK 123 kapsamında suç saymış, tek bir arama ve tek mesaj gönderme gibi durumları ise suçun unsurlarını oluşturmadığı gerekçesiyle beraat kararıyla sonuçlandırmıştır.
Yargıtay’ın bu kararları, hem mağdurların haklarını korumakta hem de haksız şekilde açılabilecek davaların önüne geçerek hukuki güvenliği sağlamaktadır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Şartları
Bu suçun oluşabilmesi için kanunda öngörülen bazı şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir. TCK m.123’te düzenlenen maddi unsurlar ve Yargıtay kararları ışığında şartlar şu şekilde özetlenebilir:
- Belirli bir kişiye yönelmiş olma: Eylem genel olarak toplumun tamamına değil, belirli bir kişiye yönelik olmalıdır. Belirli bir hedef bulunmadığında bu suç oluşmaz.
- Israr unsuru: Telefon etme, gürültü yapma veya hukuka aykırı başka bir davranışın mutlaka tekrarlanması gerekir. Bir kez yapılan hareketler suçun oluşması için yeterli değildir.
- Huzur ve sükunu bozma amacı: Failin kastı, yalnızca mağdurun huzur ve sükununu bozmak olmalıdır. Başka amaçlarla yapılan davranışlar (örneğin borç tahsili, ticari amaçlı aramalar) bu suç kapsamında değerlendirilmez.
- Elverişlilik: Yapılan hareketler, objektif olarak mağdurun huzur ve sükununu bozabilecek nitelikte olmalıdır. Mağdurun kişisel algısı değil, davranışın dış dünyadaki etkisi önemlidir.
- Özel kast: Genel kast yeterli olmayıp, sırf huzur ve sükunu bozma saiki aranır. Failin niyeti, dışa yansıyan hareketleriyle tespit edilir.
Bu şartlar, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu diğer rahatsızlık verici eylemlerden ayıran temel kriterlerdir. Yargıtay da kararlarında bu unsurları özellikle vurgulamakta, somut olayın özelliklerine göre ısrarın ve özel kastın varlığını incelemektedir.
Trafik Güvenliğini Tehlikeye Düşürme / Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu
Bazı olaylarda failin davranışları yalnızca kişilerin huzurunu bozmakla kalmaz, aynı zamanda trafik güvenliğini tehlikeye sokma sonucunu da doğurabilir. Yargıtay uygulamalarında, bu tür durumlarda hangi suçun uygulanacağı somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir.
Örneğin, sanığın aracıyla mağdurun aracını şehir içinde sürekli takip etmesi, selektör yaparak tacizde bulunması, mağdur hızını azalttığında aynı şekilde hızını düşürmesi gibi davranışlar, hem trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu hem de kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu gündeme getirebilir. Ancak Yargıtay, bu tür olaylarda failin esas kastının mağduru rahatsız etmek olduğuna kanaat getirirse, fiili TCK m.123 kapsamında değerlendirmektedir.
Dolayısıyla, trafik ortamında yapılan ısrarlı takipler, şerit değiştirerek mağduru tedirgin etme veya aracın önünü kesme gibi davranışlar yalnızca trafik ihlali olarak değil, mağdurun psikolojik huzurunu bozma amacı taşıyorsa doğrudan bu suçun kapsamında değerlendirilmektedir.
Bu ayrım, uygulamada failin hangi suçtan yargılanacağı açısından önem taşır. Eğer davranışın odağı trafik güvenliğini riske atmaksa farklı hükümler uygulanırken, mağduru rahatsız etme kastı ön plandaysa kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu esas alınır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Beraat Kararı
Her rahatsız edici davranış, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamında değerlendirilemez. Suçun oluşması için ısrar unsuru ve özel kast mutlaka bulunmalıdır. Failin hareketi bu unsurları taşımıyorsa, beraat kararı verilmesi gerekir.
Yargıtay uygulamalarında, yalnızca bir kez yapılan arama ya da tek mesaj gönderme gibi davranışlar, mağduru rahatsız etse bile “ısrar” niteliği taşımadığı için suçun unsurları oluşmamış sayılmaktadır. Benzer şekilde, failin amacı mağdurun huzurunu bozmak değil, farklı bir gerekçeye dayalıysa özel kast unsuru yokluğundan beraat verilmektedir.
Örneğin, mağdurun evinin önünde kısa süre beklemek veya tek seferlik bir görüşme talebinde bulunmak, ısrarlı bir rahatsızlık boyutuna ulaşmadığında suç kapsamında kabul edilmemektedir. Yargıtay da bu tür olaylarda, suçun oluşumuna dair yeterli delil ve ısrar unsurunun bulunmadığını belirterek mahkumiyet hükümlerini bozmuş ve beraat yönünde kararlar vermiştir.
Dolayısıyla beraat kararları, bu suçun uygulanmasında ısrar ve özel kastın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu durum, mağdurlar açısından korunma sınırlarını netleştirdiği gibi, sanıkların da haksız yere cezalandırılmasını önlemektedir.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma ve Cinsel Taciz Suçunun Birlikte İşlenmesi
Uygulamada bazı durumlarda failin eylemleri hem kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu hem de Cinsel Taciz suçu kapsamında değerlendirilebilmektedir. Örneğin, failin mağduru sürekli araması veya mesaj atması sırasında aynı zamanda cinsel içerikli ifadeler kullanması halinde iki suç bir arada gündeme gelir.
Bu gibi hallerde Yargıtay, failin davranışını fikri içtima kuralları çerçevesinde incelemektedir. Eğer tek bir fiil ile hem cinsel taciz hem de huzur ve sükunu bozma gerçekleşmişse, fail hakkında en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması gerektiği kabul edilmektedir. Bu durumda genellikle TCK m.105 cinsel taciz suçu ön plana çıkmakta, ayrıca TCK m.123’ten ceza verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Ancak, eylemler ayrı ayrı ve farklı zamanlarda gerçekleşmişse, fail hem cinsel tacizden hem de kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan ayrı ayrı cezalandırılabilmektedir.
Bu yaklaşım, ceza adaletinin sağlanması ve aynı fiil nedeniyle failin çifte cezalandırılmasını önleme amacı taşır. Aynı zamanda mağdurların cinsel taciz gibi ağır ihlaller karşısında daha etkin korunmasını da sağlamaktadır.
Sanığın Özel Kastı Yoksa Telefonla Rahatsızlık Verme Suçu Oluşmaz
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, yalnızca genel kastla değil, özel olarak mağdurun huzurunu bozma amacıyla işlenebilir. Yani failin hareketinin arkasında, sırf rahatsızlık verme niyetinin bulunması gerekir. Eğer böyle bir amaç yoksa suçun unsurları gerçekleşmiş sayılmaz.
Örneğin, yanlışlıkla yapılan bir arama veya teknik sebeplerle gönderilen mesajlar bu suçu oluşturmaz. Yine failin, mağduru özür dilemek için araması ya da yanlış numara nedeniyle iletişim kurması halinde özel kast unsuru yoktur.
Yargıtay kararlarında da bu durum açıkça vurgulanmaktadır. Failin mağduru gece saatlerinde bir kez araması ve ardından “telefon numarasının yanlışlıkla kullanıldığını, rahatsızlık için özür dilediğini” bildirmesi, özel kast bulunmadığı gerekçesiyle suç kapsamında değerlendirilmemiştir.
Dolayısıyla, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda failin amacı belirleyici bir ölçüttür. İletişim içeriği, olayın koşulları ve failin davranışlarının bütününe bakılarak, sırf rahatsızlık verme amacı taşıyıp taşımadığı tespit edilir. Eğer bu niyet yoksa beraat kararı verilmesi gerekir.
Eski Sevgilisini Rahatsız Etmenin Cezası
Uygulamada en sık karşılaşılan örneklerden biri, eski sevgilinin ısrarla rahatsız edilmesi durumudur. Ayrılık sonrası taraflardan birinin diğerini sürekli araması, mesaj göndermesi, evinin etrafında dolaşması veya ısrarla barışma teklifinde bulunması, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamında değerlendirilmektedir.
Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere, sanığın mağduru defalarca araması, takip etmesi veya evlilik teklifinde bulunması gibi eylemler, mağdurun özel hayatına müdahale niteliğinde olup suçun unsurlarını oluşturur. Bu tür davranışların gönül ilişkisi sonrasında yapılması, fiilin suç olma özelliğini ortadan kaldırmaz.
Özellikle ısrarla yapılan takip, mağdurun evinin önünde bekleme veya sokakta sürekli karşısına çıkma gibi fiiller, psikolojik baskı oluşturarak mağdurun sosyal yaşamını olumsuz etkiler. Bu nedenle fail hakkında 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası gündeme gelir.
Sonuç olarak, eski sevgiliyi ısrarla rahatsız etme eylemleri, yalnızca sosyal bir sorun olarak değil, doğrudan cezai yaptırımı olan bir suç olarak kabul edilmekte ve mağdurların şikayeti üzerine soruşturma ve kovuşturma başlatılmaktadır.
Telefonla Sık Sık Arama ve Mesaj Çekme / Zincirleme Suç
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, çoğu zaman failin mağduru defalarca araması veya mesaj atmasıyla gündeme gelmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu eylemlerin ısrarla yapılması halinde tek bir suçun oluştuğudur.
Yargıtay uygulamasına göre, sanığın mağduru sürekli araması veya mesaj yağmuruna tutması, TCK m.123 kapsamında tek bir suç olarak değerlendirilir. Bu nedenle, aynı mağdura karşı aynı kastla yapılan arama ve mesajların zincirleme suç hükümleri (TCK m.43) kapsamında ayrıca ceza artırımı yapılması mümkün değildir.
Ancak, failin farklı zaman dilimlerinde, kesinti vererek ve yeni bir suç işleme kararıyla tekrar aramalara başlaması halinde zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. Yani davranışların bir bütünlük içinde mi yoksa ayrı ayrı dönemlerde mi gerçekleştiği önemlidir.
Sonuç olarak, telefonla ısrarlı aramalar ve mesajlar, mağdurun psikolojik huzurunu bozacak nitelikte olduğunda kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturur. Fakat bu davranışlar aynı kastın devamı niteliğinde ise zincirleme suç hükümleri devreye girmez.
Bir Kez Mesaj ve Bir Kez Arama ile Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Oluşmaz
Bu suçun oluşabilmesi için ısrar unsurunun gerçekleşmesi zorunludur. Yani failin eylemleri süreklilik arz etmeli, tekrarlanan rahatsız edici davranışlarla mağdurun huzuru bozulmalıdır. Tek seferlik arama veya tek mesaj gönderme, mağdurun rahatsız olmasına yol açsa bile TCK m.123 kapsamında suç oluşturmaz.
Yargıtay da bu konuda istikrarlı kararlar vermektedir. Somut olaylarda yalnızca bir defa arama veya bir defa mesaj gönderme durumlarında, “ısrar” unsuru bulunmadığından dolayı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmektedir. Ancak failin bu davranışı sürekli hale getirmesi, aramaların ve mesajların art arda yapılması halinde suç meydana gelir.
Bu nedenle, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda tekrarlılık ve süreklilik temel belirleyici ölçüttür. Mağduru rahatsız eden tek bir davranış olsa da, kanun koyucu bu gibi hallerde cezai yaptırım öngörmemiş, yalnızca ısrarla yapılan davranışları suç saymıştır. Bu yaklaşım, suçun diğer rahatsızlık verici fiillerden ayrılmasını sağlamakta ve ceza adaletinin sınırlarını netleştirmektedir.
Facebook Üzerinden Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, yalnızca telefon veya fiziki davranışlarla değil, sosyal medya platformları üzerinden de işlenebilmektedir. Özellikle Facebook, Instagram, WhatsApp, Twitter gibi uygulamalardan gönderilen sürekli ve rahatsız edici mesajlar, TCK m.123 kapsamında suç teşkil etmektedir.
Yargıtay kararlarında da, failin mağdura ısrarla sosyal medya üzerinden mesaj göndermesi, huzur ve sükunu bozma suçunun unsurlarını oluşturduğu kabul edilmiştir. Burada da esas alınan kriter, eylemin ısrarlı bir şekilde tekrarlanması ve mağdurun özel yaşam huzuruna doğrudan müdahale etmesidir.
Ayrıca, sosyal medya yoluyla gerçekleştirilen rahatsızlıklar zincirleme suç kapsamında değil, tek bir suç olarak değerlendirilir. Çünkü failin kastı süreklilik göstermekte ve davranışlar bir bütünlük içinde devam etmektedir.
Sonuç olarak, dijital iletişim araçlarıyla mağdura sürekli mesaj göndermek, sanal ortamda dahi olsa mağdurun psikolojik huzurunu bozmak anlamına geldiğinden, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu kapsamına girmektedir.
Telefonla Mesaj Çekmek Özel Kast Yoksa Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunu Oluşturmaz
Bu suçun oluşması için yalnızca mesaj atma veya arama yeterli değildir; failin özel kastla, yani sırf mağdurun huzur ve sükununu bozma amacıyla hareket etmesi gerekir. Başka bir amaçla yapılan aramalar ya da mesajlar, rahatsızlık verici olsa bile TCK m.123 kapsamında suç sayılmaz.
Örneğin, failin mağduru barışmak amacıyla araması veya kısa mesaj göndermesi, mağdur istemese dahi özel kast unsuru bulunmadığı için kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturmaz. Burada önemli olan, davranışın doğrudan rahatsızlık verme amacı taşımasıdır.
Yargıtay da kararlarında, özel kastın yokluğunu sık sık vurgulamaktadır. Failin sırf iletişim kurmak ya da özür dilemek için mesaj göndermesi, mağdurun huzurunu bozmak niyetini taşımadığından suçun unsurlarını oluşturmaz. Ancak mağdurun açıkça rahatsızlığını belirtmesine rağmen eylemlerin devam etmesi halinde artık özel kastın varlığı kabul edilmektedir.
Bu nedenle, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun sınırları çizilirken ısrar unsuru ile birlikte özel kastın varlığı da mutlaka araştırılmakta, yalnızca mağduru rahatsız etmeye yönelik tekrarlanan davranışlar cezai yaptırıma tabi tutulmaktadır.
Mesaj Atmaması Yönünde Uyarılan Kişinin Mesaj Atmaya Devam Etmesi
Mağdurun açıkça rahatsız olduğunu belirtmesine rağmen failin ısrarla mesaj göndermeye devam etmesi, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşması için güçlü bir delil niteliğindedir. Bu durumda, failin artık sırf mağdurun huzurunu bozma amacıyla hareket ettiği kabul edilmektedir.
Özellikle aile mahkemelerinin verdiği koruma ve tedbir kararları kapsamında, mağdura yaklaşmama veya iletişim kurmama yükümlülüğü getirilmişken bu kurallara aykırı davranılması, suçun daha açık şekilde oluşmasına yol açar. Fail, mağdurun uyarılarına rağmen mesaj göndermeye devam ederse hem TCK m.123 kapsamında cezalandırılır, hem de varsa tedbir kararını ihlal ettiği için ayrıca yaptırımla karşılaşır.
Yargıtay da bu konuda net içtihatlar geliştirmiştir. Örneğin, hakkında tedbir kararı verilen failin mağdura tekrar tekrar mesaj atması, ısrar ve özel kast unsurlarını taşıdığı için suçun oluştuğu kabul edilmiştir.
Bu nedenle, mağdurun “artık mesaj atma” uyarısına rağmen eylemlerin devam etmesi halinde, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun unsurları kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gerçekleşmiş olur.
Değişik Tarihlerde Mağdura Mesaj Atmak Suç Oluşturur
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda ısrar unsurunun gerçekleşebilmesi için davranışların tekrarlanması gerekir. Failin mağdura farklı günlerde, belirli aralıklarla ve devamlılık arz edecek biçimde mesaj göndermesi veya araması, bu suçu oluşturur.
Yargıtay uygulamalarında da, tek seferlik arama veya mesajın suç için yeterli olmadığı, ancak farklı tarihlerde yinelenen eylemlerin artık ısrar boyutuna ulaştığı kabul edilmektedir. Özellikle mağdurun açıkça rahatsızlık duyduğunu belirtmesine rağmen eylemlerin sürmesi, failin özel kastını ortaya koyar.
Somut olaylarda, failin mağdura ardışık günlerde veya belirli periyotlarla defalarca mesaj göndermesi, artık yalnızca iletişim kurma amacıyla değil, sırf rahatsız etme saikiyle hareket edildiğini göstermektedir. Bu nedenle, değişik tarihlerde yinelenen fiiller TCK m.123 kapsamında cezai yaptırıma bağlanmaktadır.
Sonuç olarak, failin eylemleri kesintili de olsa süreklilik arz ediyor ve mağdurun huzurunu bozuyorsa, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun unsurları gerçekleşmiş olur.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; ceza hukuku, sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.