Şantaj Suçu TCK 107, Cezası, Unsurları

Şantaj Suçu TCK 107, Cezası, Unsurları ile ilgili detaylı bilgiler hazırladığımız içeriğimizle sizlerleyiz.

Şantaj Suçu Nedir ?

Şantaj suçu, tehdit suçunun özel bir görünümünü oluşturmakla beraber 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Hürriyete Karşı Suçlar bölümündeki 107. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddeye göre,

“(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”

Şantaj Suçu Özellikleri

Soruşturma Usulü

Şantaj suçunu düzenleyen TCK’nın 107. maddesinde suçun soruşturması şikayete bağlı tutulmamıştır. Bu nedenle suçun işlendiğini ihbar, şikayet ve sair yollarla herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen soruşturma başlatılır.

Kovuşturma Usulü

Suçun işlendiğini herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmesi ve iddianamenin ilgili mahkemesi tarafından kabul edilmesi halinde kovuşturma aşamasına geçilir. Tıpkı soruşturma aşamasında olduğu gibi suçun kovuşturması da şikayete bağlı değildir. Yani suçun mağduru herhangi bir şikayette bulunmasa dahi suçun kovuşturma aşamasına geçilmesi halinde dava düşmeyecektir. Aynı şekilde başta şikayetçi olan mağdurun kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçmesi halinde de dava düşmeyecek ve kovuşturmaya devam edilecektir.

Tutuklama Tedbiri

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesi tutuklama tedbirine ilişkin hususları düzenlemiştir. Bu maddeye göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bir tutuklama nedeniyle birlikte olması halinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışları, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli bir şüphe varsa tutuklama nedeninin bulunduğu varsayılabilmektedir. Bunun yanında, gerçekleştirilen eylem maddede sayılan katalog suçlardan biri ise tutuklama nedeni doğrudan varsayılmakta ve tutuklama kararı verilebilmektedir. Ancak; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Yine 100/4. maddesine göre, “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

Şantaj suçu üst sınırı üç yıl hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Ayrıca şantaj suçu CMK’nın 100. maddesinde katalog suçlardan sayılmamıştır. Bu nedenle doğrudan tutuklama nedeni varsayılarak tutuklama kararı verilemez. Bununla birlikte kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve bir tutuklama nedeninin varlığı halinde şantaj suçu nedeniyle tutuklama kararı verilebilir.

Uzlaştırma Kurumu

CMK’nın 253. maddesine göre, soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlar ile şikayete bağlı olmaksızın maddede sayılan katalog suçların varlığı halinde şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırma girişiminde bulunulur.

Ancak şantaj suçu soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı olan bir suç olmadığı gibi CMK’nın 253. maddesinde sayılan katalog suçlardan biri de değildir. Bu nedenle şantaj suçu uzlaştırma kurumu kapsamında değildir.

Korunan Hukuki Değer

TCK’nın Hürriyete Karşı Suçlar bölümünde yer bulan şantaj suçu failin özel bir tehdit görünümüyle bireyin özgür iradesinin oluşumuna ve oluşmuş iradesinin belli bir yöne hareketini kapsayan haksız bir etkidir. Şantaj suçunun cezalandırılmasında korunan hukuki değer, bireylerin özgür iradeleri ve özgürce hareket edebilme özellikleridir.

Şantaj suçunun şeref ve saygınlığa yönelik icra edilmesi halinde ise özgür iradeye yönelik bir saldırının yanında malvarlığına karşı da bir saldırının varlığından söz edilmesi mümkündür. Bu nedenle şeref ve saygınlığa yönelik şantaj suçunda bireyin hem özgür iradesinin hem de malvarlığının korunma amacı olduğu söylenebilir.

Şantaj Suçunun Unsurları

Şantaj suçu unsurları TCK’nın 107. maddesinde düzenlenmiştir. Şantaj suçunun oluştuğunu söyleyebilmek için öngörülen unsurların birlikte bulunması gerekmektedir. Şantaj suçu tehdit suçundan açık şekilde ayrılmaktadır. Bu nedenle bu unsurların dikkate alınması suçun niteliğinin tespiti için önemlidir. Şantaj suçunun niteliğinin tespiti bakımından unsurları maddi ve manevi unsurlar olmak üzere ikiye ayırarak incelemek gerekmektedir.

Maddi Unsurlar

Suçun maddi unsurları kapsamında fail, mağdur, suçun konusu, hareket ve neticedir. 

Fail

TCK’nın 37/2. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki fiili gerçekleştiren kişi faildir. Kural olarak yani aksi belirtilmediği durumlarda suçun faili herkes olabilmektedir. Şantaj suçunu düzenleyen TCK’nın 107. maddesinde aksi bir belirleme yapılmamıştır. Bu nedenle şantaj suçunu herkes işleyebilmektedir.

Mağdur

Şantaj suçunun mağduru her gerçek kişi olabilmektedir. Bununla birlikte doktrinde şantaj suçunun mağduruna tüzel kişilerin dahil edilebileceği de belirtilmektedir. Ancak belirtilmelidir ki hürriyete karşı suçlar kapsamında bulunan şantaj suçunda bireyin özgür iradesi korunduğundan tüzel kişilerin suçun mağduru değil, suçtan zarar göreni olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Suçun Konusu

Suçun konusu, suçun üzerinde gerçekleştiği kişi veyahut şeyleri ifade etmektedir. Şantaj suçunda bireylerin özgür iradesi kısıtlanmakta olduğundan suç kapsamında gerçekleştirilen eylemlerden zarar gören kişiler, şantaj suçunun konusunu oluşturmaktadır.

Fiil

Şantaj suçunun ilk hâlinde iki seçimlik hareket mevcuttur. Bunlar: 1. Hakkı olan bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle şantaj 2. Yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle şantaj.

İlk durumda, fail kullanması meşru olan kanuni bir hakkını kötüye kullanması suretiyle mağdurdan kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktadır. 

İkinci durumda ise fail yükümlü olduğu bir şeyin özelliğinden faydalanarak mağdurdan kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktadır.

Örneğin bir kimsenin suç işlediğini gören failin kendisine belli bir miktar paranın verilmesi hâlinde ihbar etmeyeceğini söylemesi kanuni bir hak olan şikâyet/ihbar hakkının kötüye kullanılması suretiyle şantaj suçuna vücut vermektedir.

Belirtilmesi gereken önemli bir nokta şantaj suçunun oluşumundaki faydalanılan ve kötüye kullanılan hak ve yükümlüklerin sadece ceza hukuku anlamında değil, tüm hukuk bakımından bulunmasıdır. Şayet ortada herhangi bir hak veya yükümlülük yoksa ve bu suretle bir haksız çıkar sağlanmaya çalışılıyorsa şantaj suçu değil, başka suçların gündeme gelmesi beklenecektir.

Ancak bir kişinin var olan kanuni bir hakkını kullanacağını söylemesi şantaj suçuna vücut vermemektedir. Yani bu durumda kişi karşı taraftan kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamamaktadır. Var olan kanuni hak kötüye kullanılmamakta, yalnızca kullanacağı söylenmektedir. Örneğin, karşı tarafın yapmış olduğu hukuka aykırı işlemleri dava edeceğini söyleyen kişinin söylemi şantaj suçuna vücut vermemektedir.

Şantaj suçunun ikinci hâlinde, fiil bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanması veya isnat edilmesi yönündeki tehdittir. Burada da iki seçimlik hareket mevcuttur. 1. Bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanması 2. Bu hususların isnat edilmesi

Şeref ve saygınlığa zarar verecek nitelikteki hususların açıklanması ile geçmişte gerçekleşmiş bir olayın mağdurun aleyhine kullanılması ifade edilmektedir. Şeref ve saygınlığa zarar verecek nitelikteki hususların isnat edilmesi ise henüz gerçekleşmemiş veya hiçbir şekilde gerçek olmayan olayın mağdurun aleyhine kullanılmasını ifade etmektedir.

Burada fail, mağdurun şeref ve saygınlığına zarar verecek şekilde hususların açıklanmaması veya isnat edilmemesi için mağdurdan bir yarar sağlamaktadır. Yarar sağlamak amacı olmadan şantaj suçu vücut bulmaz.

Şantaj suçunda, failin amaçladığı yararı doğrudan kendisinin elde etmesi gerekmektedir. Bir başkasına yarar sağlanması da şantaj suçu kapsamındadır. Aynı şekilde failin tehdide konu ettiği hususların doğrudan mağdurun üzerinde olması gerekmemektedir. Mağdurun yakınlarına yönelik bir tehdit de şantaj suçu kapsamında kalmaktadır.

Netice

Şantaj suçu, sırf hareket suçu olduğundan, sarf edilen fiil nedeniyle ortaya bir neticenin çıkması gerekmemektedir. Yani şantaj suçunun hem ilk hâli hem de ikinci hâli için de suç işlemekle amaçlanan haksız çıkarın/yararın mağdur tarafından yerine getirilmiş olması gerekli değildir. Failin şantaj suçunu oluşturan eylemleri gerçekleştirmesiyle suç tamamlanmış olur.

Şantaj Suçu Manevi Unsurları

Manevi unsur, failin yapmış olduğu fiili suç işlemek amacıyla ortaya koyduğu iradeyi ifade etmektedir. Manevi unsur ikiye ayrılmaktadır. Bunlar; kast ve taksirdir. Ancak bir suçun taksirle işlenebilmesi için suçun kanuni tanımında bunun açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Kanuni düzenlemede taksirle şantaj suçuna yer verilmemiştir. Bu nedenle şantaj suçunun ancak kasten işlenebileceği kabul edilmektedir. 

Şantaj suçunda fail, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız bir çıkar sağlamak üzerinde kasten eylemlerde bulunmaktadır. Yani failin bu hareketleri bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Yine aynı şekilde şantajı düzenleyen maddenin ikinci fıkrasında, fail kendisine veya başkasına yarar sağlamak saikiyle bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidi üzerinde kasten eylemlerde bulunmaktadır. Failin bu hareketleri de bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir. Burada failin yarar sağlamak saikiyle hareket etmesi ve bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki eylemlerinin olması gerekmektedir.

Şantaj Suçu Özel Görünüş Şekilleri

Teşebbüs

Bir suçun oluşumunda; suç işleme tasavvuru, buna yönelik hazırlık hareketleri, icra hareketleri, suçun tamamlanması ve sona ermesi aşamaları bulunmaktadır. Teşebbüs ise failin işlemek istediği suçun hazırlık hareketlerini geçmesiyle birlikte icrasına doğrudan doğruya başlamasına rağmen elinde olmayan dış nedenlerle bu suçu tamamlayamamasını ifade etmektedir. TCK’nın 35. maddesine göre, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

Şantaj suçu sırf hareket suçudur. Sırf hareket suçlarında hareket bölünememektedir. Yani şantaj suçunda failin mağdurun iradesini etkilemeye yönelik icra hareketlerini gerçekleştirmesiyle suç tamamlanmış olur. Mağdurun bir zarara uğramış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Bu anlamda şantaj suçunda teşebbüs çoğu zaman mümkün olmasa da bazı durumlarda şantaj suçuna teşebbüs mümkündür.

Hazırlık hareketleri ile doğrudan doğruya icra hareketleri arasındaki ayrımın belirgin olduğu hallerde ise şantaj suçunda teşebbüs mümkündür. Bunlara yaygın olarak verilebilecek örnekler; şantajın mektupla veya e-posta yoluyla gönderilip mağdura ulaşmadan herhangi bir şekilde yetkililer tarafından öğrenilmesi ve ele geçirilmesi durumunda şantaja teşebbüs mümkündür.

Şantaj suçuna teşebbüs durumunda TCK’nın 35. maddesindeki hüküm gereğince faile verilecek cezalarda indirim yapılmaktadır.

Suça İştirak

Şantaj suçu bakımından iştirak hükümleri farklı bir özellik taşımamaktadır. Çoğu suçta olduğu gibi şantaja iştirak şantaja yardım etme, azmettirme şeklindedir.

Suçların İçtimaı

TCK’nın 43. maddesine göre, “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.”

Aynı suç işleme kararı kapsamında tek bir kişiye karşı farklı zamanlarda birden fazla şantaj suçunun işlenmesi mümkündür. Yani şantaj suçunu oluşturacak bir eylemin aynı suç işleme kararı kapsamında farklı bir zamanda tekrarlanması mümkündür. Bu durumda yukarıda belirtilen madde hükmü uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanmakta ve cezada artırım yapılmaktadır.

Aynı şekilde, tek bir fiille aynı anda birden fazla kişiye karşı şantaj suçunun da işlenmesi mümkündür. Bu durumda da zincirleme suç hükümleri uygulanır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ile birlikte hükmedilecek ceza artırılır. 

TCK’nın 44. maddesine göre, “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”

Şayet failin eylemi birden fazla suçu oluşumuna neden oluyorsa bu fail bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılmaktadır. Örneğin tek bir fiille özel hayatın gizliliğini ihlâl eden bir fail aynı zamanda şantaj suçunu da işlemişse, daha ağır bir cezayı gerektiren suçtan cezalandırılması gerekecektir.

Şantaj Suçu Cezası

“(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”

Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan fiilleri gerçekleştiren fail, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır. Yani şantaj suçunu işleyen kişi hem hapis cezası ile hem de adli para cezası ile cezalandırılmaktadır. İkinci fıkra kapsamında gerçekleştirilen fiiller de birinci fıkrada olduğu gibi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Şantaj Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. CMK’nın 231. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması için: a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.

Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.

TCK’nın 107. maddesinde yer alan şantaj suçu üst sınırı üç yıl (3) hapis cezası ve adli para cezasını gerektirmektedir. Şayet yapılan yargılama sonunda mahkemece iki yıl (2) veya daha az süreli bir hapis cezasına hükmedilmişse sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Ancak mahkemece iki yıl (2) üstünde bir cezaya hükmolunmuşsa bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.

Şantaj Suçunda Görevli Mahkeme

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun’un 12. maddesinde Ağır Ceza Mahkemelerinde görülecek davalar düzenlenmiştir. Ancak söz konusu maddede şantaj suçu sayılmamıştır. Yani şantaj suçu Ağır Ceza Mahkemesinin görev alanına girmediğinden asıl görevli mahkemeler olan Asliye Ceza Mahkemesi şantaj suçu bakımından görevlidir.

Şantaj Suçunda Yetkili Mahkeme

CMK’nın 12. maddesine göre, “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.” Maddeye göre şantaj suçu nerede işlenmişse, davanın görülmesi bakımından o Asliye Ceza Mahkemesi yetkili olacaktır.

Şayet şantaj suçu bilişim sistemleri kullanmak suretiyle işlenmişse mağdurun yerleşim yeri Asliye Ceza Mahkemesi de yetkilidir. Yani hem suçun işlenmiş olduğu yer Asliye Ceza Mahkemesi hem de mağdurun yerleşim yeri Asliye Ceza Mahkemesi yetkili olacaktır. Örneğin bir kişinin internet aracılığıyla bir kişiye şantaj suçunu oluşturacak eylemlerde bulunması halinde mağdurun yerleşim yeri Asliye Ceza Mahkemesinde de bu dava görülebilecektir.

Şantaj Suçu Yargıtay Kararları

Şantaj Suçu Kapsamı

“Şantajın, ikinci fıkrasında düzenlenen şeklinde, fail kendisine veya bir başkasına menfaat temin etmek için, bir başkasına şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunmaktadır. Eğer fail herhangi bir fayda elde etmeye çalışmadan yalnızca şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı tehdidinde bulunursa, eylem şantaj deil, sair tehdit suçunu oluştururacaktır.

İkinci fıkrada yer alan suçun öğelerinden olan “yarar” kavramı sadece maddi çıkarları değil, fail veya üçüncü kişinin yararına olan her durumu kapsamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; sanığın, kendisinin Sinekçiler köyüne sokulmaması şeklindeki söylentinin aslını öğrenmek için katılana telefonla ulaşamaması üzerine ona gönderdiği hakaret ve tehdit içeren mesajlarına cevap verilmemesi üzerine bu kez yeniden gönderdiği “Bu iş büyüyecek, o koltuğu kaybedeceksin, bizimde elimizde birşeyler var, o seçim zamanı dağıtılmayan gazete tarayıcıdan tarandı herkese yollanacak, herkes bilsin” biçimindeki mesajda şantaj suçunun “yarar sağlama “öğesinin ne şekilde gerçekleştiği açıkça gösterilip yeterince tartışılmadan ve bozmaya uyulmasına karar verilmesine rağmen bozma doğrultusunda yeterli değerlendirme ve irdeleme yapılmadan, soyut açıklamalara yer verilerek suçun oluştuğu kabul edilip yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09/03/2017 tarihli 2017/11 Esas ve 2017/7254 Karar sayılı kararı)

“Sanıklardan …’in internet üzerinden tanıştığı yakınanla olay günü yanında diğer sanık … olduğu halde …’da buluşarak, yakınanın sanıkların aracına bindiği, sanıklardan …’un yakınanla, Sanık … aracılığıyla çektirdiğini düşündüğü samimi içerikli resimlerin, sanıklar tarafından çevreye yayılacağı hususundaki tehditleri üzerine yakınandan bono imzalamasını istemeleri üzerine yakınanın kendini araçtan atarak bonoyu imzalamadan sanıklardan uzaklaştığı şeklinde gelişen olayda, sanıkların kendilerine maddi yarar sağlamak maksadıyla yakınanın şeref veya saygınlığına zarar vereceklerini düşündükleri nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunarak şantaj suçunu işledikleri gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi…” (Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03/03/2016 tarihli 2013/29676 Esas ve 2016/1547 Karar sayılı kararı)

“Sanığın cep telefonu ve bilgisayarında katılana ait cinsel içerikli görüntülerin tespit edilmesi ve tanık B. Y.’ın, sanığın, telefonla katılanı aradığında katılanın hoparlörü açarak kendisine görüşmeyi dinlettiğini, telefonda katılana küfürler edip eşini kastederek “o adamı bırakacaksın, istediğim zaman bana geleceksin” dediğini belirtmesi karşısında, ele geçen görüntü içerikleri denetime olanak verecek şekilde dosya içeriğine yansıtılmadan, tanık B. Y.’ın beyanına neden itibar edilmediği açıklanıp tartışılmadan, rızayla çekilmiş olsa dahi cinsel içerikli görüntülerin sonradan rıza dışı olarak internette yayılacağı ve eşine gösterilerek şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki bu hususun açıklanacağı yolunda tehditte bulunulması halinde eylemin 5237 Sayılı T.C.K.nın 107/2 maddesinde tanımlanan şantaj suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/02/2015 tarihli 2014/1050 Esas ve 2015/17575 Karar sayılı karar)

Şantaj Suçunda Zincirleme Suç Hükümleri Uygulaması

“Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık …’ın, eşi Esra ile evlendikten bir müddet sonra tanıştığı ve oğlu Kuzey’in doğumundan sonra da görüşmeye devam ettiği mağdur … ile aralarındaki cinsel ilişki düzeyine varan arkadaşlığı sona erdirmek istemeyip, mağdurun ise sanığın buluşma tekliflerini reddederek, sanıkla olan ilişkisini bitirdiği dönemde, sanığın kullanıcısı olduğu GSM hattından mağdurun cep telefonuna, 12.11.2015, 17.11.2015, 24.11.2015 tarihlerinde; “Seni g… si… iyi yaptım, a… soktum, çok daha iyi yaptım, şimdi daha beterini yapçam bu videyoyu yarın uyandığımda seni tanıyan herkese yollamayan en adi şerefsiz olsun neden biliyon mu”, “Dünya küçük kaçabilirsin ama saklanamazsın, tek isteğim bir özel gün, ben istediğimi alana kadar durmayacağım, hiç ummadığın anda karşına çıkcam, istediğin kadar yok ol, elbet seni bulurum sen inat ile böyle yapmaya devam edersen ailen üzülür”, “Kuzey’i de Esra’yı da üzmeye hakkım yok, sen de aileni arkadaşlarını üzme, herkes bizim yüzümüzden perişan olmasın, beni şikayet etseniz bile bir süre beni belki durdurur, ama ben bunun altında kalmam, çok doldum, ölümle sonuçlanacak kadar gözüm karardı, SADECE TEK BİR GÜN”, “Videoyu al izle diycem inanmaz çünkü bana” biçiminde mesajlar göndererek, mağdura, tekrar görüşme ve birlikte olma taleplerine olumlu yanıt vermemesi halinde, beraber oldukları dönemde çektiği cinsel içerikli çıplak görüntülerini ifşa edeceği tehditleriyle şantajda bulunduğu olayda;

Sanığın, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda, mağdura karşı şantaj suçunu birden fazla işlemesine rağmen hakkında TCK’nın 43/1. madde ve fıkrasındaki zincirleme suç hükmünün uygulanmaması suretiyle sanığa eksik ceza hükmedilmesi…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 06/10/2021 tarihli 2023/1558 Esas ve 2023/6595 Karar sayılı Kararı)

“Somut olayda; sanıklar…’un, kendilerine yarar sağlamak maksadıyla katılan ..oğlu olan şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacakları tehdidi ile bakkal dükkanından çeşitli tarihlerde mal alıp götürmeleri şeklinde gerçekleşen eylemin, TCK’nın 107/2, 43/1. maddeleri kapsamında zincirleme şantaj suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması…” (Yargıtay 22. Ceza Dairesinin 23/12/2009 tarihli 2015/4895 Esas ve 2015/7025 Karar sayılı kararı)

“Suça sürüklenen çocuğun 12/12/2013 tarihinde on üç dakika arayla gönderdiği “Bak bu son uyarım, o mesajlar duruyo, S.. beni 5 dakika konuşturmazsan veya görüştürmezsen o mesajlari gösteririm bütün sülalenize, Bafradaki F.. konuştum ilişki yaşadığımızı beraber yattığımızı S.. da biliyo, dayına heran söyleyebilir insan içine çıkamazsınız burdada bitmez Balıklıda dışarı çıkamazsınız, şimdi hemen cevap ver arıyım yarın görüşelim mi” ve “Siz istediniz yarın 19 daki dayını indircem göstercem mesajlari” biçimindeki iki mesajın bir bütün halinde tek şantaj suçunu oluşturduğu ve değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunu doğuracak bir kesintinin de mevcut olmadığının anlaşılması karşısında, TCK’nın 43. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23/11/2015 tarihli 2015/23985 Esas ve 2015/38349 Karar sayılı kararı)

Şantaj Suçu ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

“Sanık …’ın, aralarındaki arkadaşlık ilişkisini sona erdirmek isteyen mağdur …’e, talep ettiği miktardaki parayı ve altını göndermediği takdirde, birlikte oldukları dönemde çekilmiş çıplak fotoğraflarını ifşa edeceği tehdidiyle şantajda bulunduğu ve istediği maddi menfaati temin edemeyip, mağdurla tekrar iletişim kurma çabalarına olumlu yanıt alamayınca, mağdurun müstehcen fotoğraflarını ağabeyi ve akrabaları olan tanıkların cep telefonlarına gönderdiği iddialarına konu olayda;

Sanığın, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle mağduru tehdit ederek veya ona cebir kullanarak mağdurdan para talebinde bulunması söz konusu olmadığından, sanığa isnat edilen şantaj eyleminin TCK’nın 148. maddesinde tanımlanan yağma suçunu oluşturmayacağının anlaşılması ve mağdurun cinsel mahremiyetine ilişkin görüntülerinin rızası olmaksızın yakınlarına ifşa edilmesi karşısında, sanığın üzerine atılı TCK’nın 107/2. madde ve fıkrasındaki şantaj ile aynı Kanunun 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesindeki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının sübut bulduğuna ve eylemlerin hukuki nitelendirmesine yönelik yerel mahkemenin kabulünde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 06/10/2021 tarihli 2023/2364 Esas ve 2023/6593 Karar sayılı kararı)

“Sanığın mağdureyle ilişkisine devam edebilmek ve bu amaçla onunla yeniden görüşebilmek için mağdurenin daha önceden kendisine göndermiş olduğu çıplak fotoğraflarını yayacağı yönünde şantajda bulunması ile TCK’nın 107. maddesindeki suçun oluştuğu olayda, anılan şantaj suçu ile mağdurenin kendisiyle görüşmemesi nedeniyle sanığın bu fotoğrafları mağdurenin arkadaşı tanık Buse’ye göndermesi sonucunda oluşan özel hayatının gizliliğini ihlal suçu arasında içtima ilişkisi bulunmadığının gözetilmemesi…” (Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 30/12/2014 tarihli 2015/3642 Esas ve 2015/7593 Karar sayılı kararı)

Şantaj Suçu ve Tehdit Suçu

“Mağdur …’nin; “… Ancak bu şahıs benden herhangi bir para talebinde bulunmuyor, sadece bana ‘seni internete vericem 2000 TL yapıyorsun’ diyerek …’den mesaj atmıştır. Bu şekilde neden yaptığını sorduğumda ‘bi o… eksilsin Türkiye’den ve dünyadan’ başkaca bir talebi de olmamıştır…” biçimindeki Cumhuriyet savcısı tarafından alınan 14.06.2010 tarihli ifadesine ve dosya kapsamına göre; mağdur …’ye ait çıplak görüntüleri kaydeden sanık …’ın, mağdur …’ye yönelik “Seni internete vereceğim, 200 TL para yapıyorsun” biçiminde sübutu kabul edilen mesajında, kendisine veya başkasına yarar sağlamaya yönelik hareket ettiğine dair bir ibare bulunmamasından dolayı TCK’nın 107/2. madde ve fıkrasında tanımlanan şantaj suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, eylemin bu haliyle genel kast ile işlenebilen ve TCK’nın 106/1-2. madde, fıkra ve cümlesinde düzenlenen tehdit suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle şantaj suçundan mahkumiyet hükmü kurulması…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24/04/2021 tarihli 2019/4254 Esas ve 2023/3862 Karar sayılı kararı)

Şantaj Suçunda Teşebbüs

“Şantaj, yarar sağlamak maksadıyla kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki bir hususun açıklanacağı veya isnat edileceği beyanında bulunmakla tamamlanan bir suçtur. Kısacası zorlama teşkil eden hareketlerin gerçekleştirilmesiyle şantaj tamamlanır, ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi gerekli değildir. Suçun tamamlanabilmesi için failin amacına ulaşmış olması şart değildir. Mağdurun iradesinin gerçekten etkilenip etkilenmediği araştırılmaksızın zorlamaya elverişli hareketlerin gerçekleştirilmesiyle suç tamamlanacaktır. Kural olarak şantaj, teşebbüse elverişli bir suç değildir. Ancak icra hareketlerinin bölünebildiği hallerde suçun teşebbüse elverişli olduğunu kabul etmek gerekir. Buna göre örneğin, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından ya da yapmayacağından bahsetme veyahut şeref veya saygınlığa zarar verebilecek bir hususu açıklama veya isnat etme yönündeki tehdidin mektupla gerçekleştirilmesi durumunda mektubun muhatabına ulaşmadan ele geçirilmesi halinde teşebbüs mümkün olacaktır… Ancak somut olayda, şantaj suçunun tamamlandığından söz edilebilmesi için, şantaj içeren sözlerin muhatabına ulaşmasının gerektiği, aksi takdirde suçun teşebbüs aşamasında kalacağı, katılanların ise sanığın şantaj içeren sözlerini tanık …’tan ve sanığın bu konuda … ile yaptığı telefon konuşmalarının basında yer alması üzerine öğrendiklerini beyan ettikleri göz önünde bulundurulduğunda, tanık …’ın; … ve … isimli polise memurlarının, ablası olan …’u telefonla arayıp işkence suçundan açılan davadaki şikâyetlerinden vazgeçmelerini, yoksa küçük çocuklara tecavüz ettiklerine dair ellerinde bulunan belgeleri basına ve yargıya intikal ettireceklerini söylediklerinin … tarafından kendisine aktarıldığını ve bunun üzerine şikâyetçi olduğunu beyan etmesine karşın, …’un; … ve …’ın kendisini telefonla arayarak katılanların şikâyetlerinden vazgeçmeleri için kardeşi …’ın yardımcı olmasını ve bu konuda katılanlarla görüşmek istediklerini söylediklerini anlatması karşısında; her iki tanığın beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi, tanık …’ın şikayetçisi olduğu Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 23.09.2008 tarih ve 37743-20296 Sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararına dair soruşturma dosyası ile … ve …’nun şantaj ve yargı görevini yapanı etkileme suçlarından yargılandıkları İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/206 esas sayılı dava dosyasının getirtilip incelenerek aslı ya da onaylı örneğinin dosya arasına alınması, yerel mahkemece yargılama aşamasında beyanı alınmayan …’nın ve adı geçenin savcılıkta verdiği ifadesinde ismi geçen …’ın dinlenmesi ve sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek; tanık …’ın beyanının doğru olduğunun ve tanık …’u telefonla aratan kişinin de sanık olduğunun kabulü, bu bağlamda sanık tarafından katılanlara iletilmek üzere söylenen şantaj içerikli sözlerin, katılanlarca şikâyet tarihinden önce yasak delil niteliğindeki iletişimin tespiti kayıtları dışında başka yollarla öğrenildiğinin belirlenmesi halinde tamamlanmış şantaj suçundan, aksi takdirde teşebbüs aşamasında kalan şantaj suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, sanığın eksik araştırma ile beraatine karar verilmesinin isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/12/2017 tarihli 2017/4-291 Esas ve 2017/558 Karar sayılı kararı)

“Katılanın arkadaşının yanında çalışan tanık H.. K..’ı arayarak katılan ile ilgili bilgi ve uygunsuz resim isteyen ve tanığın katılana haber vermesi üzerine de, resim süsü verilmiş zarfın teslimi sırasında yakalanan sanığın eyleminin, katılanla irtibata geçilmemesi ve ona yöneltilmiş herhangi bir hareketin olmaması nedeniyle şantaj suçunun icrai hareketleri başlamadığından, anılan suça teşebbüs niteliğinde sayılamayacağı, ancak TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmeye teşebbüs suçunu oluşturabileceği gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçeyle şantaj suçuna teşebbüsten hüküm kurulması…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18/02/2014 tarihli, 2012/35440 Esas ve 2014/5147 Karar sayılı kararı)

“Şantaj suçunun oluşabilmesi için mağdurun kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı birşeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlanması gerekmektedir. Eylemin teşebbüs aşamasına gelip gelmediğinin belirlenmesi hususunda ise “doğrudan doğruya fiilin icrasına başlanması” şeklindeki objektif ölçüt esas alınarak, icra hareketi ile hazırlık hareketi ayrımı yapılmalıdır.

Somut olayda, sanığın şikayetten vazgeçme karşılığında katılan T. G.’den haksız menfaat temin etmek amacıyla, T. B. ve G. B.’u, katılan T. G. hakkında cinsel saldırı suçundan Cumhuriyet savcılığına şikayetçi olmaları hususunda yönlendirmesi şeklinde gerçekleşen eyleminde, sanığın katılanla irtibata geçmemesi ve ona yöneltilmiş herhangi bir hareketinin olmaması nedeniyle şantaj suçunun icrai hareketlerine başlamadığından, anılan suça teşebbüsün oluşmayacağı, ancak eyleminin T. B. ve G. B.’u iftiraya azmettirme suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması…” (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 12/10/2015 tarihli 2015/2294 Esas ve 2015/2981 Karar sayılı kararı)

Şantaj Suçu ve Uzlaştırma

“Suça sürüklenen çocuk hakkında uzlaştırma kapsamında olmayan şantaj suçundan dava açılmasından dolayı soruşturma evresinde uzlaştırma yoluna gidilmediği; ancak, kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu eylemin şantaj suçundan bağımsız olarak 5560 Sayılı Kanun’un 24. maddesiyle değişik CMK’nın 253/1-a maddesi gereğince uzlaşma kapsamında olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturduğunun kabul edilmesi karşısında, CMK’nın uzlaşma başlıklı 253 ve 254. madde hükümleri uygulanmak suretiyle sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, uzlaştırma işlemleri tamamlanmadan yargılamaya devamla görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması…” Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/09/2021 tarihli 2023/2112 Esas ve 2023/5814 Karar sayılı kararı)

Yorum yapın

Call Now Button