Eziyet Suçu TCK 96
Eziyet suçu TCK 96, kişinin insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel veya ruhsal acı veren, sistematik ve süreklilik arz eden davranışlarla mağdur üzerinde baskı kurulmasını cezalandıran bir düzenlemedir. 5237 sayılı Kanun’un 96. maddesi, ani bir eylemden ziyade süreç içinde tekrarlanan fiilleri hedef alır; bu yönüyle kasten yaralama ya da tehditten ayrılır ve korunan hukuki değer olarak kişinin onuru, vücut bütünlüğü ile ruh sağlığını merkeze alır. Uygulamada “tck 96 kapsamında eziyet suçu” değerlendirilirken eylemlerin sürekliliği, mağdurun konumu (ör. çocuk, gebe, kendini savunamayacak kişi) ve mağdur üzerinde yarattığı psikolojik etkiler belirleyicidir.
Eziyet suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Kişilere Karşı Suçlar isimli İkinci Kısmının “İşkence ve Eziyet” başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Kanun maddesinde düzenlendiği şekliyle;
- Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi halinde cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz.
- Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;
- Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
- Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe veya boşandığı eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Sözlükte tanımlandığı şekliyle eziyet; zulüm, sıkıntı veya güçlük anlamına gelmektedir. Kanun koyucu suçun oluşabilmesi için “bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışların gerçekleştirilmesi” şartını aramıştır fakat eziyet çekmesine yol açacak davranışların ne olduğunu tanımlamamıştır. Eziyet çektiren davranışların yorumlanmasını mahkeme kararlarına bırakmıştır. Her somut olayda mahkemeler ilgili davranışın mağdurun eziyet çekmesine yol açıp açmadığını değerlendireceklerdir.
Eziyet suçunu oluşturabilecek davranışları incelediğimizde ilk olarak TCK’nın sistematik yapısı dikkat çekmektedir. Nitekim, TCK’nın sistematik yapısı içerisinde incelendiğinde, eziyet suçunun işkence suçu ile beraber düzenlenmiş olması yol gösterici olabilir. Eziyet suçu ile işkence suçu arasındaki temel fark, işkence suçu özgü suçtur, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir; eziyet suçu özgü suç olmayıp herkes tarafından işlenebilmektedir. Buradan hareketle, işkence teşkil eden fiillerin, sivil şahıslar tarafından gerçekleştirilmesi halinde eziyet suçunun oluşacağını belirtmek yerinde olur.
EZİYET SUÇU İLE İŞKENCE SUÇU ARASINDAKİ FARKLAR
Eziyet suçu ile işkence suçu görünüşte benzer olsa da korunan değer, failin niteliği ve eylemlerin işleniş biçimi bakımından ayrışır:
- Failin statüsü: İşkence için failin kamu görevlisi olması ve eylemi görevin sağladığı nüfuzu kullanarak gerçekleştirmesi gerekir. Eziyette ise fail herkes olabilir; kamu görevlisi olma şartı yoktur.
- Davranışın niteliği: Her iki suç da insan onuruyla bağdaşmayan eylemleri kapsar; ancak eziyet, mağdur üzerinde sistematik ve süreklilik arz eden bir baskı ve acı oluşturmayı şart koşar. Anlık ve tekil fiiller genellikle kasten yaralama, hakaret veya tehdit kapsamında değerlendirilir.
- Amaç ve etki: İşkencede çoğu zaman mağdurun algılama veya irade yeteneğini etkileme, itiraf almaya zorlama gibi otorite temelli amaçlar öne çıkar. Eziyette ise amaçtan bağımsız olarak, bedensel/ruhsal acı ve aşağılanma doğuran tekrarlanan davranışların toplamı esastır.
- Yaptırım mantığı: İşkence suçu (TCK 94) kamu gücünün kötüye kullanılmasına karşı kamusal güvenceleri korur; eziyet suçu TCK 96 ise herkes tarafından işlenebilen süreç içinde işlenen ağır ihlalleri cezalandırır. Mağdurun çocuk, gebe, kendini savunamayacak durumda olması veya fiilin üstsoy/altsoy, ana-babalık ya da eşe karşı işlenmesi hâlinde eziyet suçu cezası artar.
- Sınır çizgisi: Bir kamu görevlisinin görev nüfuzunu kullanmadan, özel kişi sıfatıyla ve süreklilik içerecek şekilde mağdura acı veren davranışlarda bulunması, somut olaya göre eziyet olarak nitelendirilebilir; buna karşılık görev nüfuzu ve otorite devreye girdiğinde nitelendirme işkence yönüne kayar.
Bu ayrım, uygulamada nitelendirmenin doğru yapılması; özellikle psikolojik baskının anlık mı yoksa zincirleme ve süreç içinde mi ortaya çıktığının tespiti açısından belirleyicidir.
KORUNAN HUKUKİ YARAR
Eziyet suçu ile korunan başlıca değerler; insan onuru, vücut bütünlüğü ve ruh sağlığıdır. Düzenleme, kişinin aşağılanmama hakkını ve psikolojik/bedensel dokunulmazlığını güvence altına alır. Bu nedenle TCK 96, yalnızca fiziksel zararları değil, sistematik psikolojik baskı, tehditkâr rutinler, izolasyon, aç-susuz bırakma, uyku yoksunluğu gibi mağdurun kişilik haklarını ve özsaygısını zedeleyen davranışların toplam etkisini hedefler.
- Toplumsal yön: İnsan onurunun korunması, kamu düzeni ve temel hakların etkin güvencesi bakımından kamusal nitelikte bir yarar sağlar.
- Bireysel yön: Mağdurun bedensel/ruhsal bütünlüğünün ve kişisel haysiyetinin süreklilik arz eden saldırılara karşı korunması amaçlanır.
- Kırılgan gruplar: Çocuk, gebe, kendini savunamayacak durumda olan kişiler ve yakın hısımlar yönünden ihlalin etkisi daha ağır olduğundan, kanun koyucu eziyet suçu cezası aralığını artırarak özel koruma sağlar.
SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU
FAİL
Eziyet suçu bakımından kanunda fail yönünden özel bir sınırlama yoktur; suçu herkes işleyebilir. Bu yönüyle, failin kamu görevlisi olmasını şart koşan işkence suçundan ayrılır. Taraflar arasındaki yakın hısımlık (üstsoy/altsoy, ana-babalık, eş) veya mağdurun kırılganlığı (çocuk, gebe, kendini savunamayacak durumda kişi) bulunuyorsa, bu durum nitelikli hâl sayılır ve yaptırımı artırır. Failin eylemleri ani değil, süreç içinde, sistematik ve aşağılayıcı/acı verici bir bütünlük oluşturmalıdır; tekil bir darp genellikle kasten yaralama kapsamında değerlendirilir.
MAĞDUR
Mağdur yönünden de genel kural geçerlidir: herkes bu suçun mağduru olabilir. Ancak kanun koyucu, çocuğa eziyet suçu veya gebeye, kendini savunamayacak durumdakine karşı işlenmesi gibi durumlarda mağdurun özel korunmaya değer konumunu dikkate alarak cezayı artırmıştır. Yakın hısımlara (üstsoy/altsoy, ana-babalık) ya da eşe karşı işlenmesi de ağırlaştırıcıdır. Uygulamada mağdurun yaşadığı ruhsal/bedensel etkilerin sürekliliği, tanık anlatımları, adli muayene raporları ve iletişim kayıtları/mesajlaşma örüntüsü gibi delillerle ortaya konur; bu deliller sistematiklik ve süreklilik eşiğinin aşılıp aşılmadığını göstermede belirleyicidir.
SUÇUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI
MADDİ UNSUR
Maddi unsur, failin bir kimseye karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel ya da ruhsal acı ve aşağılama doğuran davranışları sistematik ve süreklilik içinde gerçekleştirmesidir. Kanun tek tek hareket saymaz; suç serbest hareketlidir. Önemli olan, eylemlerin bir süreç boyunca yinelenmesi ve mağdur üzerinde kalıcı/yoğun etki bırakmasıdır. Bu yönüyle, ani ve tekil bir darp çoğu kez kasten yaralama olarak nitelendirilir; buna karşılık tekrarlanan izolasyon, uyku yoksunluğu, aç-susuz bırakma, hakaret ve tehditlerin rutine dönüşmesi, soğuk/sıcak ortamda alıkoyma gibi davranışlar bir araya geldiğinde eziyet suçu (tck 96) gündeme gelir.
Not (96 nedir – 96 yapmak ne demek – 96 ne demek cinsel?): Pratikte “96” ibaresi, TCK 96’ya (eziyet) atıf yapan kısaltmadır; cinsel içerik belirten bir deyim değildir. “96 yapmak” ifadesi de hukuk dilinde eziyet fiillerini anlatmak için kullanılan argo bir kısaltmadan ibarettir.
Eziyet Suçuna Örnekler
- Mağdurun uzun süre aç/susuz bırakılması, uyutulmaması, ışık/soğuk/ısı ile baskı kurulması,
- Süreklilik arz eden aşağılama, küfür, tehdit, izolasyon ve kısıtlama rutinleri,
- Mağdurun ellerinin/ayaklarının bağlanarak soğuk bir mekânda bekletilmesi, zorla aşağılayıcı davranışlara maruz bırakılması.
Özellikle çocuğa eziyet suçu yönünden, okula gitmenin engellenmesi, sürekli küçük düşürme, cezalandırma ritüelleri, zorla yoksun bırakmalar gibi süreç hâlindeki uygulamalar dikkat çekicidir.
MANEVİ UNSUR
Eziyet suçu yalnızca kastla işlenebilir. Fail, eylemlerinin mağdurda acı/aşağılama doğurduğunu bilerek ve isteyerek davranır. Taksirle işlenmesi mümkün değildir. Zincir hâlindeki tutumun bilinçli olarak sürdürülmesi kastın göstergesidir.
HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Hukuka aykırılık, bu suçta kuraldır; mağdurun rızası dahi hukuka uygunluk nedeni oluşturmaz. Olağan ya da olağanüstü hiçbir hâl, insan onurunu zedeleyen ve psikolojik baskı içeren bu davranışları meşrulaştıramaz (psikolojik baskı suçu cezası bakımından değerlendirme de bu ilkeyle yapılır).
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
TEŞEBBÜS
Teşebbüs, failin eziyet oluşturan icra hareketlerine başlayıp elinde olmayan nedenlerle sonucu tamamlayamaması hâlidir. TCK 96 bakımından eylemler süreç içinde ilerlediğinden, icra hareketleri bölünebilir nitelikteyse teşebbüs mümkündür.
- Örnek: Mağdura sistematik uyku yoksunluğu uygulamaya başlayan failin, elektrik kesintisi/ani müdahale nedeniyle planını sürdürememesi; yahut mağduru soğuk ortamda alıkoyma hazırlığı sırasında engellenmesi.
Bu hâllerde, failin kastı ve icra hareketlerinin yoğunluğu dikkate alınarak teşebbüse ilişkin indirim kuralları uygulanabilir.
İŞTİRAK
Eziyet suçu, iştirak bakımından özel bir düzenleme içermez; birlikte faillik, azmettirme ve yardım etme genel hükümlere tabidir.
- Birden fazla kişinin aynı süreç ve plan dahilinde mağdura aşağılayıcı/acı verici rutinleri sürdürmesi hâlinde herkes müşterek fail olarak sorumludur.
- Fail grubu içinde bir kişinin psikolojik baskıyı yönlendirmesi (plan kurma, talimat) azmettirme; mekân sağlama, mağduru odada tutma, iletişimi kesme gibi eylemler yardım etme sayılabilir.
İÇTİMA
Eziyet tipik olarak zincir hâlindeki ve süreklilik arz eden davranışlardan oluşur. Bu nedenle aynı süreçteki tekrarlar, suçun unsurunu oluşturduğundan tek bir eziyet suçu kapsamında değerlendirilir.
- Ancak süreç dışında kalan ayrı ve bağımsız fiiller (ör. anlık kasten yaralama, ayrı bir gün işlenen hakaret/tehdit) varsa, fikrî içtima veya zincirleme suç hükümleri somut olaya göre gündeme gelebilir.
- Nitelikli hâl şartları (ör. çocuğa eziyet suçu) gerçekleşmişse, içtima tartışması nitelikli şeklin belirlenmesine engel değildir; yaptırım eziyet suçu cezasının ilgili ağırlaştırılmış aralığında tayin edilir.
SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMANIN YAPILMASI
Eziyet suçu şikâyete tabi değildir; savcılık resen soruşturma yapar. Mağdur şikâyetini geri çekse bile süreç kendiliğinden devam eder. Uygulamada delil toplama, eylemlerin süreklilik ve sistematik niteliğini ortaya koymaya odaklanır:
- Mağdur beyanı ve tanık anlatımları (komşular, aile bireyleri, iş arkadaşları),
- Adli muayene/psikiyatri raporları, tedavi kayıtları,
- Dijital izler: mesajlaşmalar, e-postalar, arama kayıtları; ev/işyeri kamera görüntüleri,
- Nesnel bulgular: mekânın ısı/ışık koşulları, kilitli oda, bağlama materyalleri, besin/uyku yoksunluğu izleri.
Savcılık olayın bütünlüğünü ve fiiller arası bağı gösteren zaman çizelgesi ile “ani darp”tan ayrılan zincir hâlindeki davranışları somutlaştırır. Kovuşturma aşamasında mahkeme, TCK 96 kapsamında nitelikli hâl unsurlarının (ör. çocuğa eziyet suçu, eşe, üstsoy/altsoya karşı işlenme) bulunup bulunmadığını ayrıca değerlendirir.
Eziyet Suçunun Şartları
Eziyet suçunu oluşturan fiiller temelde kasten yaralama, hakaret, tehdit ve cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Eziyet suçunun oluşabilmesi için hangi şartların sağlanmasının gerektiği eziyet suçunun gerekçesinde yer almaktadır. Kanunun gerekçesinde açıklandığı üzere;
- Kişiye insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine neden olan eylemler
- Kişinin aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması
- Bahsi geçen fiillerin ani olarak değil, belirli bir süreç içerisinde sistematik ve süreklilik arz etmesi
- Kişinin psikolojik ve ruh sağlığı üzerinde tahrip edici etki bırakmış olması gerekmektedir.
Bu düzenlemelerin Kanun maddesinin gerekçesinde yer alması kanunilik ilkesine zarar verdiği sebebiyle öğretideki bazı yazarlar tarafından eleştirilmektedir. Fakat bizce, kanun koyucu kanun maddesinde genel bir ifade olan “eziyet çekmesine yol açacak davranış” diyerek Mahkemelere hareket alanı tanıyabilecek kadar geniş bir alan bırakmıştır. Mahkemelere böyle bir hareket alanı tanınmamış olsaydı, insan onur ve haysiyetini korumayı amaçlayan ilgili suç hakkında mağduriyetler oluşabilirdi.
Eziyet Suçuyla Korunan Hukuki Değerler
Suç ile korunan hukuki değer denildiğinde, kanun ile korunan ve suç ile ihlal edilen hak veya menfaat anlaşılmaktadır.
Eziyet suçunun düzenlenmesiyle korunmak istenen hukuki değer insan onuru, kişinin vücut bütünlüğü, ruh ve beden sağlığı, şeref ve haysiyetidir.
Eziyet Suçunun Nitelikli Halleri
Türk Ceza Kanununun 96.maddesinin 1.fıkrasında eziyet suçunun basit hali düzenlenmişken, 2.fıkrasında ise cezanın artırılmasını öngören eziyet suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. İlgili hükümde;
- Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,
- Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe veya boşandığı eşe karşı,
İşlenmesi halinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
denilerek, eziyet suçunun bazı özel mağdur tiplerine yönelik olarak işlenmesi halinde cezanın artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Manevi Unsurlar
Eziyet suçunun manevi unsuru kasttır. Eziyet suçunda özel kast aranmaz, failin genel kast ile hareket etmesi suçun manevi unsurunun oluşması için yeterli görülmüştür. Bu şekliyle, fail bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştirdiğini bilen ve gerçekleştirmeyi isteyen kişi olarak nitelendirilebilir.
Hukuka Aykırılık Unsuru
Bir hakkın ihlalinin suç sayılabilmesi için hukuka aykırı olması gerekir. Bir fiilin hukuka uygunluk sebeplerinin dışındaki sebepler fiilin hukuka aykırılık unsurunu oluşturur. TCK’ya göre hukuka uygunluk sebepleri, kanun hükmünü yerine getirme, meşru savunma, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızasıdır. Bu sebeplerin yokluğu halinde ilgili hakkın ihlali suç olarak kabul edilecektir.
Eziyet suçu ile korunmak istenen hukuki değerlerin önemi göz önüne alındığında (insan onuru, şeref ve haysiyeti, kişinin vücut bütünlüğü), bu suçta hiçbir hukuka uygunluk sebebine dayanılamayacağından dolayı suçun kesin bir şekilde hukuka aykırılık unsuru mevcut denebilir.
Eziyet Suçu Cezası
Eziyet suçu cezası, fiilin basit (TCK 96/1) ya da nitelikli (TCK 96/2) hâline göre belirlenir. Kanun koyucu, süreklilik ve sistematiklik içeren, mağdurun onurunu zedeleyen davranışlara karşı hapis cezası öngörmüştür.
TCK 96/1 – Basit Hâl
Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları süreç içinde gerçekleştiren fail hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
- Nitelendirme ölçütleri: Fiillerin ani değil, zincir şeklinde sürmesi; mağdurda bedensel/ruhsal acı ve aşağılama etkisi yaratması.
- Ceza tayini: Hakim, sürekliliğin yoğunluğu, eylemlerin çeşitliliği (aç bırakma, uyku yoksunluğu, izolasyon vb.), etki şiddeti ve mağdurun kırılganlığı gibi unsurlara bakarak alt–üst sınırlar arasında temel cezayı saptar.
TCK 96/2 – Nitelikli Hâller
Aşağıdaki durumlarda ceza 3 yıldan 8 yıla kadar hapis aralığına yükselir:
- (a) Fiilin çocuğa, gebeye veya beden/ruh bakımından kendini savunamayacak kişiye karşı işlenmesi,
- (b) Fiilin üstsoy/altsoy, ana-babalık veya eşe karşı işlenmesi.
Bu yükseltilmiş aralık, mağdurun özel korunmaya değer konumu ve yakın hısımlık bağındaki güven ihlâli nedeniyle öngörülmüştür (çocuğa eziyet suçu bu kapsamda değerlendirilir).
UZLAŞMA
Eziyet suçu uzlaşmaya tabi değildir. Tarafların kendi aralarında anlaşmaya varması, soruşturma veya kovuşturmanın sona ermesine yol açmaz. Savcılık resen hareket eder; yargılama kamu düzeni ile ilgili görüldüğünden, olası bir anlaşma yalnızca ceza belirlenirken (ör. pişmanlık, zararın giderilmesi gibi takdiri indirim sebepleri) sınırlı etkide değerlendirilebilir.
- Ceza Muhakemesi bakımından sonuç: Dosya uzlaştırma bürosuna gönderilmez; uzlaştırmacı görevlendirilmez.
- Uygulama pratiği: Mağdurun “şikâyetten vazgeçmesi” hâlinde dahi dava düşmez; mahkeme TCK 96 kapsamındaki fiillerin sistematik ve süreklilik arz edip etmediğini deliller üzerinden değerlendirerek hüküm kurar.
Eziyet Suçunda Zamanaşımı
Eziyet suçunun olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl, nitelikli halinde zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.
GÖREVLİ MAHKEME VE YETKİLİ MAHKEME
Görev: Eziyet suçu (TCK 96) bakımından yargılama Asliye Ceza Mahkemesi görevlidir. Nitelikli hâller bulunması veya başka suçlarla birlikte değerlendirme gerektiğinde de kural olarak görev değişmez; ancak suç vasfının farklı bir ağır suçla birleşmesi hâlinde ağır ceza gündeme gelebilir.
Yetki: Genel kural, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Eylemler zincir hâlinde farklı yerlerde gerçekleşmişse, ilk fiilin işlendiği yer veya sonucun gerçekleştiği yer mahkemesi yetkili kabul edilebilir. Mağdurun uzun süre aynı konutta/işyerinde sistematik şekilde maruz kaldığı durumlarda, o yer mahkemesi doğal yetkili merci olacaktır.
Eziyet Suçu ile Kötü Muamele Suçunun Farkı
Kötü muamele suçu, TCK’nın 232.maddesinde, Topluma karşı suçlar başlıklı üçüncü kısmının Aile düzenine karşı suçlar başlıklı sekizinci bölümünde düzenlenmiştir. İlgili maddede;
“Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmiştir.
Öncelikle kötü muamele suçunun fail ve mağduru, aynı konutta yaşayan kimselerdir. Eziyette ise, böyle bir sınırlama yoktur. Kötü muamele suçundaki davranışlar merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak nitelikte davranışlar olarak belirtilebilir. Burada korunun hukuki değer, aile düzeninin korunmasıdır. Eziyet suçunda ise, insan onur ve haysiyetinin korunması amaçlanmıştır. Diğer bir fark ise, kötü muamelenin varlığı için sistematiklik ve süreklilik aranmamaktadır.
Eziyet Suçuna İlişkin Yüksek Mahkeme Kararları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararlarda, bir eylemin işkence, zalimane veya insanlık dışı muamele kapsamında görülebilmesi adına asgari bir ağırlık düzeyine erişmiş olmasını aramaktadır. Bu asgari düzeyin değerlendirilmesi, işin doğası gereği görecelidir ve muamelenin veya uygulanan cezanın niteliği ve bağlamı, bunların icra edilme tarzı ve yöntemi, süresi, doğurduğu maddi veya manevi sonuçları ve bazı olaylarda mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayın bütün koşulları birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır (İrlanda/ Birleşik Krallık, 18 Ocak 1978[15]; Tyrer-Birleşik Krallık, 25 Nisan 1978[16]).
“İşkence” seviyesine varmayan fakat yine de önceden tasarlanmış, uzun bir dönem içinde saatlerce uygulanmış ve fiziki yaralanmaya veya yoğun maddi veya manevi ıstıraba sebep olan insanlık dışı muameleler “eziyet” olarak tanımlanabilir (B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22). Bu hallerde meydana gelen acı, meşru bir muamele ya da cezada kaçınılmaz bir unsur olarak bulunan acının ötesine geçmelidir. İşkenceden farklı olarak “eziyette”, ızdırap verme kastının belli bir amaç doğrultusunda yapılması aranmaz. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İrlanda/Birleşik Krallık, B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 167; yukarıda geçen Eğmez/Kıbrıs, § 78).
AİHM, fiziksel saldırı, darp, psikolojik sorgu teknikleri, kötü şartlarda tutma, kişiyi kötü muamele göreceği bir yere sınır dışı ya da iade etme, devletin gözetimi altında kişinin kaybolması, kişinin evinin yok edilmesi, ölüm cezasının infazının uzunca bir süre beklenilmesinin doğurduğu korku ve sıkıntı, çocuk istismarı gibi muameleleri “insanlık dışı muameleler” olarak nitelendirmiştir (bkz. yukarıda geçen İrlanda/Birleşik Krallık; Ilaşcu ve diğerleri/Moldova ve Rusya, [BD], B. No: 48787/99, 8/7/2004, §§ 432–438; Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989, § 91; Jabari/Türkiye, B. No: 40035/98, 11/7/2000, §§ 41–42; Giusto/İtalya, B. No: 38972/06, 15/5/2007). Bu nitelikleki muameleler Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında “eziyet” olarak nitelendirilebilir.
Yargıtay verdiği kararlarda genel olarak belirli bir süreç içerisinde ve sistematik davranışları eziyet kapsamında nitelendirmektedir. Örnek olarak;
“Sanıkların kız kardeşlerini aşağılayarak küçük gördükleri, korkutmak suretiyle baskı altına aldıkları, tehdit ederek kötü muamelede bulundukları ve darp ettikleri, süreklilik arz eden psikolojilerini bozan ve insan onuru ile bağdaşmayan bu davranışlarının mağdurelerin bedensel ve ruhsal yönden acı çekmelerine yol açtığı anlaşılmakla..”
“Sanıkların muhtelif zamanlarda katılan Adem Tunca’nın 13 aylık çocuğu olan mağdurun vücudunda sigara söndürmek, ısırmak ve olay günü de arabada saatlerce tek başına aç susuz bırakıp bakımını da yapmadan, dövüp kolunu kırmak suretiyle süreklilik gösteren eylemlerinin, eziyet suçunu oluşturduğu..”
“..Sanıkların sistematik ve süreklilik arz edecek biçimde mağdurun ellerini ve ayaklarını ters askıyla bağladıktan sonra üzerinde sigara söndürmeleri, ayak altlarına sopayla vurarak darp etmeleri şeklinde geçekleşen eylemlerinin TCK’nın 96’ncı maddesinde düzenlenen eziyet suçunu oluşturduğu…”
“…Sanık … hakkında kurulan “Beraat” hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; suç tarihinde 15 yaşından küçük … mağdur hakkında… Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 17.11.2014 tarihli adli muayene raporu içeriğinde, mağdurun “sol göz altında ekimoz, sol kaş üzerinde ekimoz, sağ dirsekte sıyrık, kalçada sol gluteal bölgede iki adet yara izi, bel bölgesinde 1×2 cm.’lik ekimoz, sol koltuk altı ve göğsü sol yanda, sol iliak kanat üzerinde kızarıklıklar” bulunduğu ve söz konusu yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilemez nitelikte olduğunun belirtildiği, mahkemece tanık sıfatıyla dinlenen ve tarafsızlığı konusunda sanıklarca herhangi bir itirazda bulunulmayan …’in “geçen sene haziran ayında…… ve …’ın Kundu’daki evlerinin bahçesine gittim. …
Bir köşede küçük yaştaki bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuk pislik içinde altına pislemiş ve pisliği dışarı taşmış şekilde yine ayağından iple bağlı ve bir yere sabitlenmiş halde bir çocuğu gördüm” şeklindeki anlatımları ile mahkemece yapılan ihbar üzerine Antalya 1. Çocuk Mahkemesi’nin 04/03/2015 tarihli ve 2015/24 tedbir talebi sayılı, mağdur çocuk hakkında verdiği koruma kararı, mahkemece eylemi sabit görülen temyiz dışı sanık …’nın eyleminin farklı zaman aralıklarına yayıldığının kabulü ve tüm dosya kapsamından, sanığın eyleminin TCK’nin 96’ncı maddesinde yer alan “Eziyet” suçunu oluşturduğu..”
“…Mağdurun soruşturma aşamasında; 19 yıldır evli olduğu eşinin, kendisini sürekli dövdüğünü, olay tarihinde de saat 23.00 sıralarında maddi sorunlar sebebiyle çıkan tartışmada kendisine hakaret ederek, yüzüne, boynuna, kulak bölgesine yumruk atmaya başladığını beyan ettiği, mağdur hakkında Şanlıurfa Devlet Hastanesi’nce düzenlenen 30.12.2014 tarihli raporda, “Boyun bölgesinde 0,5 cm. çaplarında sıyrık şeklinde ekimotik alanlar, daha önceye ait olduğunu söylediği, şu an olmadığı belli olan 3–4–3–3 cm. boyutlarında düzgün sınırlı kesi-yanık şeklinde 4 yanık izi, bir tane de 4 cm. boyutunda yan şekilde kesi yanık, sağ meme üst bölgede kelebek şeklinde 4×4 cm. boyutunda yanık izi, ayrıca sırtta hortum/sopa izine benzer 3×1 ve 3×1 solda ve 3×1 şeklinde sağda darp izleri mevcut, sağ kol orta bölgede düzgün sınırlı 2×1 cm. boyutunda eski kesi mevcut olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, sanığın eyleminin TCK’nın 96/2-b maddesindeki eziyet suçunun yasal unsurlarını taşıyıp taşımadığı hususunun tartışmasız bırakılması..”
“… Mağdurlar haklarında çocuk cerrahi uzmanınca düzenlenen 18.07.2012 tarihli anal muayene raporlarında anüs bölgesinde herhangi bir yırtılma, cebir, darp veya zorlama tespit edilmediğinin ve 14.07.2012 tarihli genel muayene raporlarında her iki mağdurun vücutlarında muhtelif çaplı ekimozlar bulunup bundan dolayı basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaralandıklarının bildirilmesi, mağdur …’nün aşamalarda gerek kendisine gerekse diğer mağdur …’e yönelik gerçekleştirildiğini iddia ettiği eylemlerle ilgili çelişkili anlatımlarda bulunması, sanıkların inkara yönelik savunmaları, tanık beyanları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocukların, mağdurlara yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs ettiklerine dair cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp mevcut haliyle mağdurlara yönelik sopayla dövme, çıplak halde soğuk suyun altında beklettikten sonra tekrar sopayla darp etme şeklinde gerçekleşen eylemlerin bütün halinde TCK’nın 96. maddesinde düzenlenen eziyet suçunu oluşturduğu..”
YARGITAY KARARLARI
Aşağıda eziyet suçu Yargıtay kararları ışığında uygulamada öne çıkan ilkeler, örnek olaylar özgünleştirilerek özetlenmiştir:
- Süreklilik varsa “kül hâlinde” eziyet; ayrıca yaralamadan hüküm kurulmaz.
Mağdurun kısa aralıklarla bağlanması, yakma ve darp eylemleri aynı süreç içinde devam etmişse, fiiller bir bütün olarak eziyet oluşturur; ayrıca kasten yaralamadan ikinci bir mahkûmiyet kurulması isabetsizdir. (Yarg. 8. CD, 2020/1013 E., 2020/14058 K.) - Tekil ve anlık eylem: eziyet değil, kasten yaralama.
Failin mağdura bir defalık sigara bastırması gibi ani ve süreklilik göstermeyen davranışlar, eziyet suçu değil kasten yaralama kapsamında değerlendirilmelidir. (Yarg. 8. CD, 2019/22833 E., 2019/14999 K.) - Sistematik ve planlı kötü muamele: eziyet.
Mağdurun eller/ayaklar bağlanarak alıkonulması, üzerinde sigara söndürülmesi, sopa ile ayak altına vurulması gibi zincir hâlindeki fiiller TCK 96 kapsamında eziyet sayılır; yaralamadan hüküm kurulması hukuka aykırıdır. (Yarg. 8. CD, 2019/2449 E., 2019/14546 K.) - Nitelikli hâl göz ardı edilemez.
Eylemler eşe karşı işlenmişse TCK 96/2-b uygulanmalı; basit hâl (96/1) ile ceza tayini hukuka aykırıdır. (Yarg. 8. CD, 2019/12329 E., 2019/13429 K.) - Raporda ve delillerde süreklilik yoksa: eziyet değil.
Tıbbi raporlar ve deliller farklı zamanlarda işlenmiş bir zincir göstermiyorsa, eylem kasten yaralama olarak nitelendirilmelidir; eziyetten hüküm kurulması bozma nedenidir. (Yarg. 8. CD, 2019/12984 E., 2019/12140 K.) - Sistematik olmayan hakaret/tehdit: ayrı suç tipleri.
Aynı evde aralıklı ve rutin hâline gelmemiş hakaret–tehdit sözleri eziyet değil; zincirleme hakaret (TCK 125, 43) ve zincirleme tehdit (TCK 106, 43) olarak değerlendirilmelidir. Uzlaşma/şikâyet koşulları ayrıca gözetilmelidir. (Yarg. 8. CD, 2019/12884 E., 2019/10554 K.) - Ani gelişen ve kısa süreli toplu darp: yaralama.
Çocuk mağdura karşı bir kerede gerçekleşen darp ve sigara söndürme eylemi, süreklilik taşımadığı için eziyet değil; nitelikli kasten yaralama olarak cezalandırılmalıdır. (Yarg. 8. CD, 2018/11933 E., 2019/821 K.) - Aile içi tekil darp: eziyet değil, eşe karşı yaralama.
Eşin ani öfkeyle mağduru bir kez darp etmesi, başka süreklilik göstergesi yoksa eziyet suçu oluşmaz; eşe karşı kasten yaralama hükümleri uygulanır. (Yarg. 8. CD, 2018/6869 E., 2018/10777 K.)
Sonuç: Yargısal ölçütler, süreklilik–sistematiklik, mağdur üzerindeki yoğun etki, kırılgan konum ve yakın hısımlık bağlarını merkeze alır. Delil değerlendirmesi, tekil yaralamalar ile zincir hâlindeki kötü muamele arasındaki sınırı doğru çizmek için zaman çizelgesi, tıbbi/psikiyatrik bulgular ve tanık anlatımlarına yaslanmalıdır.
Avukat Fatih Tahancı, 2015 yılında Hukuk Fakültesini tam burslu, onur öğrencisi olarak Ankara’da tamamlamıştır. Avukatlık stajını Ankara Barosu nezdinde; sigorta hukuku, tazminat hukuku, iş hukuku, icra hukuku ve idare hukuku konularına odaklanmış çeşitli avukatlık bürolarında staj yaparak tamamlamıştır. Avukat Fatih Tahancı Çankaya/Ankara’da bulunan Tahancı Hukuk Bürosu’nda avukatlık faaliyeti göstermektedir.